Akdeniz diyeti, doymuş yağ, şeker ve ağır işlenmiş gıdalardan uzak durulması gereken zeytinyağı,balık ,sebze ve meyve tüketiminin fazla olduğu bir diyet modelidir. Akdeniz Diyeti doktorlar ve diyetisyenler tarafından önerilen popüler bir diyettir. Bununla birlikte Akdeniz diyeti, American News &amp; World Report tarafından 2020 yılında<a href="https://health.usnews.com/best-diet/mediterranean-diet" target="_self"> en iyi diyet modeli </a> seçilmiştir .
&nbsp;
Akdeniz diyetinin tarihi geçmişini incelersek; günümüzde kullanılan “Akdeniz Diyeti” teriminin, Yunanistan ve İtalya'da 1950'lerin sonları ve 1960'ların başlarındaki beslenme geleneklerine dayanarak ortaya çıktığını farkederiz. Bu diyet, İtalya ,İspanya gibi akdeniz ülkelerinde yaygın ve popülerdir.&nbsp;&nbsp;&nbsp;
Akdeniz Diyetinin Zayıflamaya Etkisi
Dünya çapında aşırı kilo ve obezite prevalansı, kıta, ülke, etnik köken veya sosyoekonomik durum fark etmeden her yaştaki kadın ve erkekte artmıştır.
Özet bir ifade ile kalori alımı &gt; kalori harcanması olduğunda kilo alımı yaşanmaktadır. Kilo alımının en önemli sebepleri arasında yanlış beslenme, yüksek kalorili besinler tüketme ve hareketsiz yaşam vardır.
 Aktif bir yaşam tarzıyla birleştiğinde, kilo vermek için akdeniz diyeti modeli uygulanabilir. Akdeniz diyeti; doymuş yağ, rafine şeker ve tuz bakımından düşüktür ve meyve, sebze ve yağlı balık gibi kalp koruyucu gıdalarda yüksektir. Akdeniz diyetinin bazı ilkelerini günlük beslenmenize dahil ederek kalp hastalığı ve obezite gibi hastalıklara yakalanma riskinizi azaltabilirsiniz. Bununla birlikte protein ve yüksek lifli gıdalar açısından zengin bir diyet olduğu için, tokluk hissinin tadını çıkarabileceğinizden sağlıklı ve ideal bir hızda kilo kaybedebileceğiniz bir diyet modelidir.
Akdeniz Diyet modeli, günümüzde en popüler diyetlerdendir. Aynı zamanda Akdeniz diyeti defalarca en sağlıklı diyet modeli seçilerek insan sağlığı üzerine olumlu etkilerini kanıtlamıştır. Yapılan araştırmalara göre Akdeniz diyetinin obezitenin önlenmesinde, kilo kontrolünde ve zayıflamada etkisi bulunmaktadır. 
&nbsp;Peki Akdeniz diyetini oluşturan besin bileşenleri nelerdir? Şimdi bunları inceleyelim.
Akdeniz Diyeti Bileşenleri
1.Zeytinyağı
Akdeniz diyetinde temel diyet yağı olarak sızma zeytinyağı tüketilmektedir.
Zeytinyağı hem salata sosu olarak hem de sebze ve baklagil yemeklerinde kullanılmaktadır. Zeytinyağı tekli doymamış yağ asitleri ve polifenoller açısından zengindir. Bu yüzden kardiyovasküler faydaları bulunmaktadır. Aynı zamanda zeytinyağı tüketiminin zayıflama üzerinde de olumlu etkileri bulunmaktadır.&nbsp;
2.Balık 
Ton balığı, uskumru, somon ve sardalya gibi yağlı balıklar omega-3 yağ asitleri açısından zengin besinlerdir. Düzenli balık tüketimi Akdeniz diyetinin olmazsa olmaz kurallarındandır. Akdeniz diyetinde kırmızı etin az miktarda tüketilmesi önerilmektedir. Beyaz et (tavuk, hindi vs.) ve balık tüketimi kırmızı ete kıyasla fazla olmalıdır.
3.Bakliyatlar ve Kuruyemişler
Tarihsel verilere göre, bakliyat çok eski zamanlardan beri yetiştirilmektedir ve tarih öncesi insanlar bakliyatları neredeyse her gün lapa eya püre şeklinde tüketmiştir. Bakliyatlar uzun süre saklanabilir ve besleyicidir ve bu özellikleri sayesinde birçok ülkede yaygın olarak tüketilmektedir. Akdeniz'in en karakteristik bakliyatları mercimek, nohut ve fasulyedir. Akdeniz diyetinde de bu gıdaların tüketilmesi önerilmektedir.
&nbsp;Kuruyemişler (fıstık, badem, fındık, antep fıstığı vs.) Akdeniz bölgesindeki halk tarafından yıllardır tüketilmektedir ve kuruyemişler Akdeniz diyetinin önemli bileşenlerindendir.
 4.Sebze ve meyveler
Akdeniz ülkelerinin iklimi ve tarım gelenekleri Antik çağlardan beri diyetin bir parçası olan çok çeşitli meyve ve sebzelerin üretimine olanak sağlamaktadır. Taze sebze ve meyve tüketimi Akdeniz Diyet modelinin en önemli unsurlarındandır.
Meyve ve sebzelerde flavonoidler ve polifenoller bulunmaktadır ve bu bileşenlerin kalp ve sinir sistemini koruyucu özellikleri bulunmaktadır. Bununla birlikte; meyve ve sebzeler sağlığa birçok faydası olan karotenoidlerden zengindir. Akdeniz diyetini uygulamak isteyen bireylerin sebze ve taze meyveleri bolca tüketmesi gerekmektedir.
 5.Alkol 
&nbsp;Avrupa Akdeniz ülkelerinde ana yemekler ile birlikte ılımlı miktarlarda şarap tüketimi yaygındır. Orta derecede şarap tüketimi Akdeniz diyetinde yaygın olarak kullanılır.
 Akdeniz diyetinin yapılan araştırmalara göre diyabet, kolesterol başta olmak üzere <a href="http://busbid.baskent.edu.tr/index.php/busbid/article/view/258" target="_self">kanser </a> dahil birçok hastalığa faydası olduğu saptanmıştır. Bununla birlikte Akdeniz diyeti; obezitenin önlenmesi ve sağlıklı kilo vermek için ideal bir diyet modelidir.
<h2>Akdeniz diyetini uygulamak isteyenler için 5 tavsiye:</h2>
<ol>
<li>Sebze, fasulye ve kepekli tahılların tüketimini arttırın.</li>
<li>Haftada en az üç kez balık yiyin.</li>
<li>Kırmızı et tüketimini azaltın.</li>
<li>Yemek hazırlarken tereyağı yerine zeytinyağı kullanın.</li>
<li>Tatlı olarak taze meyve tüketin.</li>
</ol>

Siz de akdeniz diyeti uygulamak ve bu konuda en doğru desteği almak isterseniz <a href="http://www.bewelll.com" target="_self">buraya </a> tıklayarak diyetisyeninizi seçip online diyete başlayabilirsiniz 😊

Akdeniz Diyeti Nasıl Uygulanır? Akdeniz Diyeti Zayıflamaya Yardımcı Olur mu?

Akdeniz Diyetinin Zayıflamaya Etkisi ve 5 Taviye

Bayramlar, bizim kültürümüzü yansıtan, bizlere birlik beraberliği öğreten, hoşgörüyü, sevgiyi ve saygıyı bir arada bulabileceğimiz özel günlerdir. Kurban Bayramı bu etkileri en çok gördüğümüz ortamlardır. Yaklaşmakta olan Kurban Bayramı denilince akla kalabalık, samimi, aile kültürümüzü yansıtacak geniş sofralar, lezzetli geleneksel yöntemlerle pişmiş, sofralarda olmazsa olmaz tatlı, tuzlu yemekler gelmektedir.&nbsp;
Kurban Bayramının manevi değeri bir yana, bir arada yemek yemek de bir o kadar kıymetlidir. Kurban Bayramı haftasında sofralarımızda normalden daha fazla hayvansal kaynaklı protein yüklü besinler, glisemik indeksi yüksek şerbetli tatlılar bulunmaktadır. Kurban Bayramında glisemik indeksi yüksek tatlılar tüketmek kandaki insülin oranını normalden fazla arttırarak, bir sonraki öğün zamanına kadar kan şekerimiz düşerek daha fazla acıkma durumunu arttırmaktadır.&nbsp;
Protein, beslenme açısından her ne kadar önemli bir makro besin olsa da Kurban Bayramı sebebiyle yüksek miktarda kırmızı et, sakatat, organ eti tüketmek kandaki lipit yani kolesterolü arttırmaya neden olabilir. Kurban Bayramında özellikle kronik hastalıkları olan kişiler tip1, tip 2 diyabet, kalp rahatsızlığı, hipertansiyon) daha fazla olumsuz etkilenmektedir. Unutulmamalıdır ki protein oranı artan her öğünün yağ oranı da artmaktadır. Bu durumları göz önüne alarak Kurban Bayramı’nda sofralarımızı daha bilinçli ve sağlıklı oluşturmak adına sizlere 8 madde de açıkladık.&nbsp;

<h2>KURBAN BAYRAMINDA DOĞRU BESLENME VE PROTEİN ALIMI İÇİN 5 ÖNERİ </h2>
1. Hayvansal ürünleri pişirme yöntemine dikkat 
Kurban Bayramı süresince hayvansal kaynaklı ürün denilince akla ilk kırmızı et gelir. Kırmızı et içerisinde bulunan temel aminoasitler ile kas yapımı ve gelişimine katkı sağlar. Kurban Bayramı’nda bu süreci daha doğru yürütmek için etlerin pişirme yöntemlerine dikkat etmeliyiz.
Kırmızı et iyi bir hayvansal protein kaynağı olup, içerisinde demir, çinko, fosfor, magnezyum mineralleri ile B12, B6, B1 ve A vitaminleri içermektedir. Bu vitamin ve mineralleri besin kaybı olmadan vücudumuza almak önem arz etmektedir. Bu sebeple Kurban Bayramı’nda pişirme yöntemi olarak, besinlerin biyoyararlılığını azaltmamak adına kızartma/kavurma yerine haşlama/ızgara/fırın tercih edilmelidir. Özellikle kronik rahatsızlığı olan kişilerin bu önerileri unutmaması gerekmektedir.
Kurban Bayramında et yemekleri tarifleri arasında kuzu haşlama, sebzeli sac kavurma, etli kuru fasulye, beyran çorbası, dana et haşlama ve mangalda (yanık olmayacak şekilde) kuzu pirzolayı ön plana çıkarabiliriz. Ayrıca Kurban Bayramı’nda etler ızgara/mangal yapılacaksa; kömürleşecek şekilde pişirilmemesi gerekir. Kömürleşen etler her zaman kanser riski taşımaktadır. Etin ateşe yakın olması B1, B12, B9 vitaminlerin kaybına yol açmaktadır.
2. Sebze-meyve tüketimi arttırılmalı 
Yağlı etlerin doymuş yağ ve kolesterol içerikleri yüksektir. Kırmızı etin ortalama yağ içeriği %20’dir. Fazla doymuş yağ alımı, kan kolesterol seviyeleri ve kardiyovasküler hastalık salgını arasında güçlü, tutarlı ilişkiler vardır. Bu yüzden kurban bayramında öğünlerimizde sadece kırmızı et tüketimi, kronik hastalık riskini ve yanında yenilen hamur işleri ile beraber bel bölgesindeki yağlandırmayı arttırmaktadır.&nbsp;
Etler, C ve E vitaminini içermezler bu nedenle etlerin sebzelerle birlikte pişirilmesi veya etlerin yanında C vitamininden zengin sebze/salata gibi besinlerle yer almalıdır. Böylece vücut için gerekli olan emilimler kolay bir şekilde gerçekleşebilir. Bu yöntem ile Kurban Bayramı sürecinde hem besin çeşitliliği ve hem de emilim açısından biyoyararlılık artmaktadır. Sebzelerde bulunan C vitamini, demirin emilimini arttırmaktadır. Fakat Kurban Bayramı’nda yağ alımı da protein alımı ile doğru orantılı arttığı için pişirilen etlerin yanındaki sebzeler/bakliyatlar/pilavlar az yağlı olacak şekilde sofrada bulunmalıdır. Hazırlanan salatalara yağlı soslar ilave etmek tavsiye edilmemektedir.&nbsp;
3. Öğün yanında tüketilen asitli içeceklere dikkat
Kurban Bayramı’nda sofralarda bulunan içecekler konusunda ise seçimlerimizde dikkatli olmalıyız. Özellikle öğünlerimize ilk olarak gazlı içeceklerle başlamakla midemize olması gerektiğinde fazla asit yüklemesi yapmış oluyoruz. Bu durumda mide ve sindirim sorunlarına yol açmaktadır. Gazlı içeceklerin tüketimiyle birlikte yüksek kan basıncı, metabolik sendrom, vücut su kaybı ile ilişkili bulunmuştur. Kurban Bayramında da genelde olduğu gibi gazlı içecekler ve meyve suları yerine yoğurt/ayran/cacık tercih edilmelidir. Ayrıca Kurban Bayramı ziyaretleriyle birlikte fazla tüketilen çay/kahve; uyku düzenimizi bozabilir, mide rahatsızlıklarına yol açabilir.&nbsp;
4. Etin saklama yöntemi önemli 
Kurban Bayramı sürecinde yeni kesilmiş etlerin doğru zamanda tüketimi sağlığımız açısından önemli bir diğer faktördür. Doğru protein alımı için pişirme yönteminin önemi kadar, saklama koşulları da önem arz etmektedir. Kurban Bayramı’nda veteriner kontrolü olmayan ve uygun koşullarda kesilmeyen kurbanlık hayvanlardan bulaşabilecek tenya, salmonella, tüberküloz, şarbon gibi hastalıkların bağışıklık sistemimizi bozma riski fazladır.&nbsp;
Kurban Bayramı’nda kesilen kurban etinin yaklaşık 24 saat kadar hava alan bir cam kapta dinlendirilmesi gerekir. Kesilen etlerin 2-3 saat içinde hemen tüketilmesi zehirlenme, hazımsızlık gibi sağlık sorunlarına yol açmaktadır.&nbsp;
Kurban Bayramı’nda etler; büyük parçalar şeklinde değil, küçük parçalara ayrılıp, tek pişirimlik miktarlara bölünüp, buzdolabı poşetlerine koyularak buzluk bölümünde veya derin dondurucuda muhafıza edilmelidir. Buzdolabında -2 santigrat derecede 1-2 hafta, derin dondurucuda ise -18 santigrat derecede etler 6 aya kadar saklanabilmektedir. Buzdolabında ise 0-4 derecede muhafıza edilmelidir. Pişirmek için buzluktan çıkartılan etler, yine buzdolabının alt raflarına indirilerek çözdürülmeli, çözdürülen et hemen pişirilmeli, çözüldükten sonra tekrar dondurulmamalıdır.
5. Tatlı porsiyonlarına dikkat 
Kurban Bayramı sürecinde şerbetli, yağ içeriği yüksek tatlıların tüketimine ayrıca dikkat etmeliyiz. Şerbetli tatlılar şeker oranı yüksek olmasıyla birlikte yüksek yağ oranı olduğu da bilinmektedir. Bu durumda öğünlerle birlikte tatlı tüketimi almamız gereken kaloriden fazlasını almamızı sağlar. Kandaki insülin-şeker dengesini bozmasıyla birlikte vücut fazla şekeri ve yağı depolama eğilimi gösterir. Kurban Bayramı süreci de dahil ana öğünlerden hemen sonra şerbetli tatlı yememenizi, yenilecek ise porsiyon kontrolünde tüketilmesi gerektiği veya sütlü tatlı/taze meyve tercih etmek sağlımız için daha doğru bir seçim olacaktır.&nbsp;

Eğer sizde Kurban Bayramı sürecinde ve sonrasında beslenme önerileri almak isterseniz Hemen<a href="http://www.bewelll.com" target="_self"> Bewell online diyet platformundan </a>Diyetisyeninizi seçerek dengeli beslenmek için en doğru desteği alabilirsiniz.

Kurban Bayramında Protein Alımı Nasıl Olmalı?

Kurban Bayramında Dikkat Edilmesi Gereken 5 Beslenme Önerisi

Günümüzde kilo vermek için uygulanılan birden çok popüler diyet kültürü vardır. Bunlardan en popüler olanı ise bilimsel araştırmalar kapsamında olumlu sonuç alınan aralık oruç diyetidir. Aralıklı oruç diyeti, literatürde Intermittent Fasting (IF) kavramı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca zaman kısıtlamalı beslenme veya aralıklı-enerji kısıtlanması olarak da bilinmektedir. Günü sadece belirli bir saat aralığında aralıklı oruç diyet yapılması gerektiğini söylemektedir. Aralıklı oruç, öğünlerin 1915’li yılların başında bu diyet yöntemi obezite tedavisinde iyileştirmeye yönelik kullanılıyordu.&nbsp;&nbsp;
Kısa süreli Aralıklı Oruç Diyetinin Amerikan Heart Association’a göre aşağıdaki sıralanan maddeler üzerinde olumlu etkisi olabileceğini söyleniyor:
<ul>
<li>Obezite</li>
<li>İnsulin direnci ( tip 2 diyabet için koruyucu)&nbsp;</li>
<li>Kardiovasküler hastalıklar</li>
<li>Metabolik bozukluklar</li>
<li>Hipertansiyon&nbsp;</li>
<li>İnflamasyon</li>
<li>Dislipidemia ( plazma lipoprotein düzeylerinin normalden fazla olması)&nbsp;</li>
</ul>
Sağlıklı insanlarda kilo verme ve yukarıda gösterilen hastalıklar üzerinde aralıklı oruç diyetinin olumlu sonuçları olsa da herkese uygun uzun ve sürdürülebilir beslenme türü olarak gösterilmemektedir. Günümüz araştırmalar sonucu hala uzun vadeli etkilerinin belirsiz olduğunu ve araştırılmakta olduğunu unutmamalıyız.
 Kimlerin Aralıklı Oruç Diyetini uygulaması sakıncalıdır? 
<ul>
<li>Şeker hastası olanların (Gün içerisindeki kan şekeri regülasyonunuz öğün sayısına ve öğün düzeninize göre değişkenlik gösterebilir. Eğer diyabet ilacı veya insülin kullanımınız mevcut ise aralıklı oruç diyetini kendi başına uygulamanız doğru bir karar olmayacaktır. Kan şekeri düşüklüğü en büyük risk faktörü olmak ile birlikte bu süreci doktor ve diyetisyeniniz ile devam ettirmeniz en sağlıklı yol olacaktır.)&nbsp;</li>
<li>Tansiyon düşüklüğü yaşıyor iseniz aralıklı oruç uygun olmayacaktır,</li>
<li>Yeme bozuklukları öykünüz varsa,</li>
<li>Gebe kalmaya çalışıyorsanız,</li>
<li>Hamile ya da emziriyorsanız aralıklı oruç tavsiye edilmez,</li>
<li>Büyüme süreci yoğun ve düzenli enerji girişine ihtiyaç duyar. Bu sebeple büyüme sürecindeki çocukların aralıklı oruç yapması önerilmez.</li>
<li>Yaşlı kişilerin bu yöntemi uygulaması sakıncalıdır.</li>
<li>Düzenli olarak ilaç kullanımınız mevcut ise aralıklı oruç uygulamak için diyetisyeninize başvurmanız gerekebilir.&nbsp;</li>
</ul>
<h2>Aralıklı Oruç Türleri Nelerdir? Nasıl Uygulanır?</h2>
<ol>
<li>16:8 yöntemi: ‘LEANGAINS PROTOKOLÜ’ olarak da bilinmektedir. Bu aralıklı oruç diyet yöntemi en çok kullanılan metottur. Çünkü aralıklı oruç için en kolay ve sürdürülebilir olan yoludur. Günün tüm öğünleri 8 saatlik zaman dilimimde yenilir iken 16 saatlik bölümde (uyku dahil) besin ve içecek alımı yapılmaması gerekmektedir. Örnek verecek olursak ilk öğünümüzü 11:00 de yediysek son öğünümüz akşam 19:00’da olmalıdır. Fakat aralıklı oruç diyetinin bu yöntemi ile genellikle kahvaltı öğünü atlanılmaktadır. Güne kahvaltı ile başlamak için en önemli sebeplerimizden birisi de gün içerisindeki kan şekerimizi sabit tutması, oluşabilecek yeme ataklarının önüne geçilmesidir. Her diyet kişiye özel olduğu gibi aralıklı oruç uygulama şeklimizde kişiden kişiye değişkenlik göstermektedir. Bu nedenle kişinin diyetisyen tarafından yardım alması en sağlıklı sonucu verecektir. Aralıklı oruçta 16:8 yöntemi gibi 12:12 ve 20:4 türleri de günümüz diyet kültüründe kullanılmaktadır.&nbsp;</li>
<li>5:2 Yöntemi: Aralıklı oruç için bu yönteminde ise, haftanın 5 günü normal sağlıklı beslenme sürdürür iken haftanın 2 günü ise günlük alınması gereken kalorinin %25 (yaklaşık 500-700 kalori) şeklinde alım yapılır.&nbsp;&nbsp;</li>
<li>Ye/Dur/Ye Yöntemi : Bu yöntem aslında herkesin bildiği oruç tutma yöntemidir. Haftanın günlerinde sırası ile günde tek öğün beslenilmekte yani oruç tutulmaktadır.</li>
</ol>

Aralıklı Oruç Diyeti Ne Değildir?
1.	DÜŞÜK KARBONHİDRATLI BESLENMEK DEĞİLDİR.
Genellikle aralıklı oruç diyeti ketojenik diyet ile karıştırılmakta veya birleştirilmektedir. Keto-Fasting (ketojenik ve aralıklı oruucu birlikte uygulamak) kavramı da günümüzde yoğun ilgi gören popüler bir diğer diyet yaklaşımdır. Çok düşük karbonhidrat ve yüksek miktar yağ alarak uygulanarak vücudun enerji kaynağı olarak keton cisimlerini kullandığı bir beslenme tarzıdır. Fakat aralıklı oruç diyeti bir insanın günlük alınması gereken karbonhidrat miktarını fazlasını kesmesini önermez. Günlük alınması gereken kalorinin belli bir miktar altında alınıp vücuttaki kan şekeri dalgalanmasını önleyerek uzun saat boyunca bir şey yememesini sağlamak ve yağ yakınımın hızlandırmaktır.&nbsp;
2.	HERKES BU DİYET YÖNTEMİNİ UYGULAMAK ZORUNDA DEĞİLDİR.
İnsan yaşamı boyunca en çok tercih edilen beslenme tip geleneksek 3 öğün beslenme düzenidir. 3 öğün beslenmede (12 saat içinde) insülin seviyesi günde 3 kez pik noktasında olur iken, günde 6 öğün beslenme ile birlikte insülin dalgalanması daha fazla olmaktadır. Bu da tip 2 diyabet gibi kronik hastalıklara yol açabilmektedir.&nbsp;
Araştırmalar göstermektedir ki günde 2 öğün beslenmek (8 saat içinde) kandaki insülin seviyelerinde dalgalanmalar az olmaktadır. Bu durumda kronik hastalıklardan korunmak için aralıklı oruç güzel bir yöntemdir. Fakat sonuç böyle iken herkesin yaşam tarzının bu duruma adapte etmesi için bir zorunluluk yoktur. Çünkü yukarıda belirttiğimiz kişiler ve yaşam tarzına göre uygulaması zor olan insanların aralıklı oruç uygulaması sağlıkları açısından mecburi değildir.&nbsp;

Eğer aralıklı oruç hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyor iseniz, Bewell ekibi olarak buradayız. Aynı zamanda bu sürecin sağlıklı ve doğru yoldan yapılması gerektiğine inanıyor, kişiye özel hazırladığımız programları sizlerle paylaşıyoruz.
Hemen<a href="http://www.bewelll.com" target="_self"> Bewell online diyet platformundan </a> Diyetisyeninizi seçerek aralıklı oruç için en doğru desteği alabilirsiniz.

Aralıklı oruç nasıl uygulanır? Kimlerin Aralıklı Oruç Uygulaması Sakıncalıdır?

Aralıklı Oruç Diyeti (IF) Nedir? Ne Değildir? 

Online diyetisyen hizmeti ile evinizin konforunda herhangi bir yere gitmeden hizmet almak çok kolay. Bu yazımızda online diyetisyen ile online diyet hizmeti nasıl olur, avantajları nelerdir bunlardan bahsedeceğiz.&nbsp;
Online Diyetisyen Nedir? 
İlk olarak diyetisyen kimdir bundan bahsedelim. Diyetisyen, üniversitelerin 4 yıllık Beslenme ve Diyetetik fakültesini başarı ile tamamlayan, hastalıklarda ve kilo verme/alma gibi konularda kişiye özel diyet programları hazırlamakta yetkili olan tek uzmandır.&nbsp;

Online diyetisyen ise, kişiye özel rahatsızlıklarına ve özel durumlarına uygun beslenme programları hazırlamakla görevli diyetisyenin online çalışma şeklini seçmiş halidir. Online diyetisyen desteği alırken aynı yüz yüze diyette olduğu gibi diyetisyeniniz sizin için en sağlıklı ve en doğru programı hazırlar.&nbsp;

Online diyetisyen hizmeti alırken diyetisyeniniz sizden şu bilgileri isteyecektir:
• Yaşınız, boyunuz, kilonuz, hedef kilonuz
• Mevcut kilonuzla ilgili zorlandığınız konular&nbsp;
• Diyet sürecinden beklentiniz&nbsp;
• Varsa rahatsızlıklarınızın bilgisi, mümkünse güncel bir kan tahliliniz
• Kullandığınız ilaçlar
• Sevip sevmediğiniz yiyecekler
• Allerji ve intoleranslar&nbsp;

Bewell’de Diyetisyenler Hangi Konularda Hizmet Veriyor? 
Bewell’de aşağıdaki konularda online diyetisyen hizmeti alabilirsiniz:&nbsp;
<ul>
<li>Kilo verme</li>
<li>Kilo alma</li>
<li>Çocuk beslenmesi</li>
<li>Ergenlik döneminde beslenme&nbsp;</li>
<li>0-1 Yaş bebek beslenmesi&nbsp;</li>
<li>IBS&amp;Bağırsak hastalıkları</li>
<li>Ketojenik diyet</li>
<li>Intermitting Fasting (IF)-Aralıklı oruç</li>
<li>Emzirme döneminde beslenme</li>
<li>Gebelik döneminde beslenme&nbsp;</li>
<li>Bariatrik cerrahi sonrası beslenme&nbsp;</li>
<li>Sporcu beslenmesi&nbsp;</li>
<li>Menü planlama&nbsp;</li>
</ul>
Tüm bunlara ek olarak online diyetisyeniniz ile yapacağınız ücretsiz ilk görüşme sonrası bu alanlar dışında herhangi bir alanda desteğe ihtiyacınız olursa diyetisyeniniz size konu ile ilgili bilgi verecek ve gerekli yönlendirmeleri yapacaktır.&nbsp;


Online Diyetisyen Faydalı Olur mu? 
Online diyetisyenin hizmetinin yüz yüze diyetten tek farkı vücut analiz cihazı ölçümünün yapılmıyor olmasıdır. Ancak vücut analiz cihazı diyet programları için %100 gerekli değildir. Diyet programının etkili olup olmadığını değerlendirirken yağ oranı tayini yapabilmek için diyetisyeninizin kullandığı formüller vardır. Böylelikle yağ oranınızda değişimi hesaplayabilir, aynı zamanda bel-kalça çevresi incelmeleri takip edilerek de diyetin başarısı değerlendirebilir.&nbsp;

Tüm bunlar değerlendirildiğinde online diyetisyen hizmetinin en az yüz yüze diyet hizmeti kadar etkili olduğu kesinlikle söyleyebilir. Aynı zamanda süreç boyunca diyetisyeniniz bir telefon kadar uzağınızda olacağı için bir sorunuz olduğunda kendisine danışabilir ve sürecinizi daha iyi bir takip ile geçirebilirsiniz. Böylelikle online diyetisyeniniz ile iletişime geçmek için 1 veya 2 hafta kontrol gününüzün gelmesini beklemek zorunda kalmaz diyet sürecinizin kesintiye uğramasını engellemiş olursunuz.&nbsp;
<h2>6 Adımda Online Diyetisyen Hizmeti Nasıl Olur?</h2>
1. İlk olarak online diyet sürecini anlamak için bir ön başvuruda bulunuyorsunuz. Seçtiğiniz veya cevaplarınıza göre size en uygun olarak eşleştirildiğiniz diyetisyeniniz ile bir ön görüşme yapıyorsunuz.
2. Ön görüşmede online diyetisyeniniz size sürecin tüm detaylarını anlatıyor ve sizi daha iyi tanımak için hedefiniz ile ilgili sorular soruyor.
3. Online diyet süreci ile bilgi aldıktan sonra sürece başlangıç yaparken diyetisyeniniz sizi daha iyi tanımak adına bir anamnez formu gönderiyor ve diyet listenizi hazırlamak için gereken her bilgiye bu form aracılığı ile ulaşıyor.&nbsp;
4. Diyet listeniz hazırlanıyor ve diyetisyeniniz haftalık takipler ile sizi kontrol ediyor.&nbsp;
5. Zorlandığınız bir konu olduğunda diyetisyeninize yazabiliyor, aklınızdaki soruları sorabiliyorsunuz.&nbsp;
6. Gerekli sıklıklarla diyet listeniz değişiyor ve listeleriniz tamamen size özel ve sürdürebileceğiniz planlar olarak hazırlanıyor.&nbsp;

İşte Bewell ile online diyetisyen desteği almak bu kadar kolay. Evinizden çıkmadan, sürdürülebilir, iletişim ve takibin mümkün olduğu online diyetisyen hizmeti ile artık hedefinize ulaşmak için uzun yollar gitmek ve kontrol günlerinizi beklemek zorunda değilsiniz.&nbsp;
Online Diyetisyen Desteği Alırken Dikkat!
Sosyal medyanın günümüzdeki etkisi ile, birçok kişi uzmanlığı olmadığı halde kendisini diyetisyen olarak tanıtarak insanların sağlığı ile oynuyor. Online hizmet alırken mutlaka çalıştığınız kişinin diyetisyen olduğuna, 4 yıllık beslenme ve diyetetik bölümünü tamamladığına dikkat etmelisiniz. Bewell yalnızca alanının tek uzmanı olan gerçek diyetisyenler ile çalışarak sağlığınızı güvence altına alıyor.
Bewell Online Diyetisyenleri Kimlerdir? 
Bewell online diyetisyenleri, 4 yıllık Beslenme ve Diyetetik bölümünü bitirmiş, diyet yazma yetkisi olan tek uzmanlardır. Bewelll.com’da yer alan tüm diyetisyenlerimizi detaylı iş görüşmeleri yaparak, alanında en iyi hizmeti verebilecek diyetisyenler arasından titizlikle seçtik. <a href="http://www.bewelll.com" target="_self">Bewelll.com</a> üzerinden aldığınız online diyetisyen hizmetinde hedefinize ulaşmak için diyetisyeniniz her zaman yanınızda ve sizi takipte olacak.&nbsp;
Online diyet ve diyetisyen süreci ile ilgili aklınıza takılan tüm sorular için hemen <a href="http://www.bewelll.com" target="_self">buraya </a> tıklayın ve hedefiniz için en uygun online diyetisyen ile ücretsiz ön görüşme yapın!
Hedefinize ulaşmanız için her zaman yanınızdayız 😊

Online diyetisyen faydalı olur mu? Online diyet süreci nasıl olur?

Online Diyetisyen ile Online Diyet Hizmeti Nasıl Olur?

Herhangi bir yere gitmeden, evinizin konforunda online diyet hizmeti almak kulağa oldukça hoş geliyor öyle değil mi? Günümüzde hayatın yoğun temposu nedeniyle sağlıklı beslenme ihtiyacı olan birçok kişinin online diyet yöntemi tercih ettiğini görüyoruz.
Bu yazımızda online diyet nedir, faydalı olur mu ve 5 adımda Bewell online diyet hizmeti nasıl sağlanır bunlardan bahsedeceğiz.
Online Diyet Nedir? 
Online diyet, diyetisyenin danışanının verilerini yüz yüze değil online olarak takip ettiği, online (mesajlaşma, görüntülü görüşme, telefon görüşmesi) gibi yöntemler kullanarak diyet sürecini yönettiği diyet yönetimi modelidir.
Online diyette, danışan ve diyetisyen daha yakın takipte olabilir, sıklıkla zorlandığı konularda diyetisyenine sorular sorabilir.&nbsp;
Bewell’de diyet listeleriniz, sizlerden rahatsızlık, kişisel beslenme tercihleri, öğün sıklığı, alerji-intoleranslar gibi detaylı bilgiler alındıktan sonra hazırlanıyor.&nbsp;
Bewell online diyet modelinde diyetisyeniniz tamamen size özel listeler hazırlayarak, haftalık takip ile hedefinize doğru ve kalıcı bir şekilde ulaşmanıza yardımcı oluyor. Online diyet hizmeti alarak herhangi bir yere gitmeden evinizin konforunda hedefinize ulaşabiliyorsunuz.&nbsp;
Online Diyet Faydalı Olur mu? 
Genellikle akıllardaki en büyük soru işareti, “online diyet yüz yüze diyet kadar faydalı olur mu?” oluyor.&nbsp;
Online diyetin yüz yüze diyetten aslında en önemli farkı, danışan ve diyetisyeninin fiziksel bir ortamda bir araya gelmemiş olmasıdır. Online diyet sürecinde, yüz yüze diyette olduğu gibi detaylı beslenme durumu bilgisi (anamnez), vücut ölçüleri ve danışanın istek ve ihtiyaçları doğru bir şekilde alındığı sürece yüz yüze diyetten daha az faydalı olması pek mümkün değildir 😊 Hatta dilediğiniz zaman diyetisyeninize ulaşarak zorlandığınız konular hakkında fikir almak süreci yüz yüze diyetten daha bile etkili kılabiliyor.
Genellikle başka bir soru işareti ise “vücut analizi yapmadan nasıl diyet hazırlanıyor?” oluyor. Vücut analiz cihazı ile ölçüm işlemi yapılmıyor olması online diyetin doğru bir şekilde hazırlanmasına bir engel değildir.&nbsp;
Vücut analiz cihazları ortaya çıkmadan önce diyetisyenlerin kullandığı manuel yağ oranı ölçüm teknikleri mevcut idi, vücut analiz cihazları bu ölçüm ve analizi daha da kolaylaştırmış olsa da hala manuel olarak vücut analizini takip etmek mümkündür.&nbsp;
Tüm bunlar değerlendirildiğinde online diyet sürecinin iyi yönetildiği, diyetisyen-danışan uyumunun iyi sağlandığı sürece en az yüz yüze diyet kadar faydalı olacaktır.
<h2>5 Adımda Online Diyet Süreci</h2>
<ol>
<li>Bewell Online Diyet Platformu'ndan Diyetisyeninizi Seçin. Bewell online diyet sürecinde ilk olarak platformumuza gelerek size en uygun Diyetisyeni seçip ön görüşme talep edebilirsiniz.</li>
<li>Ön Görüşme İle Online Diyet Süreci Hakkında Bilgi Alın. Diyetisyeniniz sizinle iletişime geçerek diyet sürecinin detayları ile ilgili bilgi verecek ve sizi daha iyi tanımak ve hedefiniz için doğru bir destek verebilmek adına sorular soracaktır.&nbsp;</li>
<li>Size Uygun Paketi Satın Alın. Diyetisyeniniz ile süreç hakkında konuştuktan sonra Bewell online diyet platformundan 1, 3 ve 6 aylık paketler arasından size en uygun paketi seçin ve satın alın ve diyet hizmeti almaya başlayın. daha iyi yardımBewell diyet sürecinde, haftalık değişen liste ve tariflere ek olarak tükettiğiniz öğünleri kaydedebiliyor ve öğünlerinizin diyetisyeninizin tarafından değerlendirmesini alıyorsunuz. Böylelikle diyet ile hem kendi kontörlünüzü sağlamış ve doğru beslenmeyi öğrenmiş hem de diyetisyeninizin takibinde olmuş oluyorsunuz.&nbsp;</li>
<li>Diyet Listenizi Alın. Bewell diyet hizmetiniz başladığında diyetisyeniniz size tamamen size özel; rahatsızlıklarınız, özel durumlarınız, tercihleriniz, hedefiniz doğrultusunda sürdürülebilir ve uygulanabilir bir diyet listesi hazırlayacak ve düzenli olarak gerekli sıklıkla listenizi değiştirecektir.</li>
<li>Kontrolde Kalın. Online diyet hizmetinde diyetisyeniniz sizi haftalık olarak kontrol edecek, ölçümlerinizi ve ilerlemenizi değerlendirecektir. Aynı zamanda aklınıza takılan soruları diyetisyeninize her zaman sorabildiğiniz online çalışma şekli sayesinde diyetisyeninizin desteğini her zaman üzerinizde hissedeceksiniz.</li>
</ol>

Tüm bunlara ek olarak diyette en sık karşılaşılan bir problem olan motivasyonun düşmesi veya duygusal yeme gibi konular ile ilgili de Bewell’de psikoloğumuzdan destek alabiliyorsunuz. Motivasyonunuzu arttırmaya yardımcı olacak çözüm içerikleri ve yöntemler ile online diyet sürecinizi daha motive bir şekilde ilerletmenize yardımcı oluyoruz.&nbsp;

Online diyet, danışan ve diyetisyenin online olarak bir araya gelmesiyle yürütülen bir yöntemdir. Hehangi bir diyet sürecinin başarılı olması için diyet listesine ek olarak zorlandığınız konulara da çözüm bulmak gerekir. Yalnızca yenilecek besinlere odaklanmak yerine, motivasyonunuzu düşüren faktörlere, diyet sürecinizi sekteye uğratan tetikleyicilere de yakından bakmak ve diyet sürecini bunların bilincinde olarak yönetmek gerekir.
Alanında uzman Bewell Diyetisyenleri online diyet hizmetini en iyi ve doğru şekilde sağlamak için buradalar. Hemen<a href="http://www.bewelll.com" target="_self"> Bewell Online Diyet Platformu'</a> 'ndan Diyetisyeninizi seçip aylık yalnızca 249 TL'ye online diyete başlayabilirsiniz! 😊

Online Diyet Nedir? Online Diyet Nasıl Yapılır? Online Diyet Faydalı Olur mu?

5 Adımda Online Diyet Nedir?

Online terapi sadece karantinalar için değildir. Yüz yüze terapi kadar etkilidir ve birçok ek faydası da vardır. İşte bu yüzden sizin için doğru olabilir.
Son yıllarda alışveriş, öğrenme, sosyalleşme gibi hayatın hemen hemen her alanında teknolojiye daha bağımlı hale geldik. Ve terapi, bize uygun olan her yerde ve zamanda çevrimiçi olarak erişebildiğimiz bir başka değerli hizmettir. Ancak online terapi sadece karantinalar için değildir. Online terapinin faydaları artık yaygın olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden COVID'den sonra bile popülerliğini sürdürmeye devam edecek.
Online terapinin büyümesinin pandemi sonrası bile devam etmesi bekleniyor. Karantinalar çevrimiçi yaşamı ve terapiyi zorunlu kılarken, araştırmalar çevrimiçi olarak terapötik bir görüntülü sohbetin faydalarını gösteriyor. Yüz yüze terapi kadar etkilidir ve bir dizi ek fayda ile birlikte gelir. Bunlar, kolaylık ve maliyet gibi pragmatikleri içerir - ama aynı zamanda terapötik ilişkiyle ilgili daha az belirgin olanları da içerir.
Bu nedenle, atılım yapmayı düşünüyorsanız ve bunun sizin için doğru olup olmadığını merak ediyorsanız, online terapinin faydaları ve nasıl başlayabileceğiniz hakkında daha fazla bilgi edinmek için okumaya devam edin.
<h2>Online Terapi Nedir?</h2>
Online terapi tam olarak göründüğü gibidir. Yüz yüze terapi ile aynıdır: değişen tek şey ortamdır.
Akıl sağlığı desteği almanın tek yolunun bir terapistin kanepesinde olduğu günler geride kaldı. Online terapinin yükselişi ile artık size uygun olan her yerde ve zamanda nitelikli bir psikologla konuşabilirsiniz. İhtiyacınız olan destek tam anlamıyla parmaklarınızın ucunda.
Teknolojinin hayatımızda devrim yarattığını söylemek yetersiz kalır. En sevdiğimiz Çin yemeği, bir düğmeye birkaç tıklama ile tabaklarımızda olabilir ve aşkı bulmamız için gereken tek şey birkaç kaydırma olabilir. Bu nedenle, zihinsel sağlığımıza bakmak söz konusu olduğunda aynı rahatlığı ve kolaylığı istememiz çok doğal. Sonuçta, tedaviye başlamak cesaret ister. Otobüs tarifeleri, çocuk bakımı veya sosyal mesafe konusunda endişelenmenize gerek kalmadan yeterince büyük bir adım.
Online terapi yeni bir kavram değil - bir süredir var. Ancak son zamanlarda özellikle COVID nedeniyle online terapinin faydalarını giderek daha fazla görüyoruz. Daha sıkı karantina önlemleri alındığında, terapi seanslarının dijitalleşmesi gerekiyordu ve birçok müşteri sanal desteğin paha biçilmez olduğunu buldu. Ancak bir pandemi sırasında erişim kolaylığının ötesinde birçok ek fayda var.
Pandemi sırasında hepimizin yaşadığı toplu travma aynı zamanda terapi ihtiyacının her zamankinden daha fazla olduğu anlamına geliyor. ABD Hastalık Kontrol Merkezleri tarafından 2021 yılında yapılan bir araştırmaya göre, pandemi başladığından bu yana kaygı ve depresyonda önemli bir artış oldu. Ve bu tamamen anlaşılabilir. Her ne kadar işler iyiye gitse de araştırmalar, işler uzadıkça ve biz pandemi yorgunluğuyla mücadele ederken pandeminin zihinsel sağlık sonuçlarının daha da kötüleşebileceğini gösteriyor.
Endişelerinizi hafifletmek, bir fobiyle yüzleşmek veya sadece daha iyi bir siz olmak istiyorsanız, online terapi yüz yüze bir seansta bulacağınız tüm aynı başa çıkma mekanizmalarına erişmenizi sağlar. Kıdemli bir psikolog, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Şema Terapi veya Diyalektik Davranışçı Terapi (DDT) gibi terapileri kullanarak size doğru yolda rehberlik edecektir. Ancak bunu yalnızca telefonunuz, tabletiniz veya dizüstü bilgisayarınız aracılığıyla yapacaklardır.
<h2>Online Terapinin 7 Avantajı</h2>
Online terapinin birçok avantajı vardır - hem pragmatik hem de duygusal. Çoğumuz için bir adım atmak ve terapiye başlamak biraz ürkütücü olabilir. Köpeğiniz ayaklarınızın altındayken terapistinizle görüntülü görüşme yaparak daha rahat hissedebilirsiniz. Ya da belki de iş ve çocukları okuldan almak arasında terapistinizin ofisine koşmak için gün içinde yeterli saat yoktur.
Erişilebilirlik, maliyet, zaman, mahremiyet gibi avantajlarla - giderek daha fazla kişinin destek için web'e yönelmesi şaşırtıcı değil. Ayrıca, başlamak için çok dijital bilgili olmanıza bile gerek yok. Online terapinin önemli faydalarından bazıları şunlardır:
<ol>
<li>Ulaşılabilirlik: Yüz yüze terapiye erişmenin önünde birçok fiziksel engel vardır. Kırsal bir yerde yaşayabilir veya araba kullanamazsınız. Fiziksel bir engeliniz varsa, şehirde dolaşmak biraz kabus olabilir. Ya da kendinizi kötü hissettiğinizde yatağınızdan ayrılmak neredeyse imkansız görünebilir. Online terapi, bu coğrafi engelleri ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Mesafe artık bir engel değil çünkü hazır ve tek bir tıklamayla size yardım etmek için bekleyen biri var - tam orada, telefonunuzda, tabletinizde veya dizüstü bilgisayarınızda.</li>
<li>Zaman: Telaşlı yaşamlarımızda, 'benim zamanım' demek zor olabilir. Çılgınca bir programınız olabilir ve düzensiz saatlerde çalışabilirsiniz. Ya da belki de her zaman zamana karşı yarışan bekar bir ebeveyn veya bakıcısınız. Online terapi programınıza uyar, böylece istediğiniz zaman ve istediğiniz yerde bir terapistle sohbet edebilirsiniz - bu ister sabah işe gitmeden önce sıkıştırılmış hızlı bir görüntülü arama olsun, isterse çocukları yatırmadan hemen önce kullanışlı bir canlı mesajlaşma sohbeti olsun. Aklımızın yolunda gittiğinden emin olmamız önemlidir. Akşam yemeğinden sonra veya gece vardiyamızdan hemen önce hızlı bir terapi seansında sıkılmak her şeyi değiştirebilir.</li>
<li>Mahremiyet: Bekleme odasında meraklı bir komşuya çarpma konusunda endişeli misiniz? Ya da belki kendi evinizin sınırları içinde nasıl hissettiğiniz hakkında sohbet etmeyi tercih edersiniz? Bazıları için online terapi rahatlatıcı bir mahremiyet duygusu sunar. Ayrıca, çevrimiçi gizliliğinizi korumak için yüksek dereceli şifreleme hizmetlerinden virüs ve parola korumasına kadar pek çok güvenlik önlemi mevcuttur.</li>
<li>Ev konforu: Kabul edelim: açılmak ve gerçekten nasıl hissettiğimiz hakkında konuşmak zor olabilir. Gerçekten zor. Ancak bazen, bunu kolaylaştıran küçük şeylerdir. Bazılarımız internete açılmayı yüz yüze olmaktan daha rahat hissedebilir. Daha az göz korkutucu gelebilir. Ya da rahat bir çift yatak odası terliği ile kanepenize kıvrılabilirseniz daha rahat hissedersiniz.</li>
<li>Maliyet: Sadece seçilmiş birkaç kişi değil, herkes terapiye erişebilseydi dünya daha mutlu bir yer olurdu. Nakit sıkıntısı çekiyorsanız ve yüz yüze terapi pahalı görünüyorsa, online terapi iyi bir orta yol olabilir. Genellikle daha fazla esneklik sağlar: örneğin, daha kısa seans sürelerinden veya aynı derecede etkili ancak daha uygun maliyetli canlı mesajlaşma terapisi seçeneklerinden yararlanabilirsiniz.</li>
<li>Sosyal mesafe: COVID zihinsel sağlığımıza büyük zarar verdi. Ve yeni insanlarla yüz yüze tanışma konusunda zaten gergin hissediyorsanız, bu, kolayca önleyebileceğiniz bir endişe ve terapi engelidir. Sosyal mesafe kuralları birçok yargı bölgesinde gevşemiş olsa da, birçok yerde hala tavsiye ediliyor ve çoğumuz başka bir seçenek olduğunda profesyonellerle yüz yüze görüşme konusunda hala isteksiziz. Ayrıca şahsen randevu almak daha zor olabilir. Neyse ki, bu endişelerin hiçbiri online terapi için geçerli değil. Yine de ihtiyacınız olan uzman desteğini alırsınız. Yine de işe koyabilir ve zihinsel sağlığınıza bakabilirsiniz. Ancak bunu kendi evinizin rahatlığında (ve güvenliğinde) yapabilirsiniz.</li>
</ol>
Daha büyük içgörüler: Online terapi size terapistinize ev ortamınızı gösterme şansı verir - bu da terapiniz ve tedaviniz için faydalı ipuçları sağlayabilir. Konuşmayı bir fizyoterapistin ofisinin sınırlarının ötesine taşımak, terapötik sürece yeni enerji ve olasılıklar soluyabilir. Anastasia Piatakhina Giré, Unlocked: Online Therapy Stories adlı kitabında şöyle diyor: “…meraklı ve yetenekli bir online terapist, 'ekran' terapisinin sunduğu beklenmedik hediyelerden en iyi şekilde yararlanabilir - ister bir evcil hayvanın izinsiz girişi, isterse bir ebeveynin odaya girmesi olsun. seans veya terapistini dışarıda bir geziye çıkaran bir müşteri.”
<h2>Online Terapi Etkili Midir?</h2>
Ama işe yarıyor mu? Evet. Gerçekten öyle. Online terapi, telefonda sohbet etmekten çok daha fazlasıdır. Araştırmalar, online terapinin yüz yüze seanslar kadar etkili olduğunu gösteriyor.
Örneğin Bilişsel Davranışçı Terapiyi (BDT) ele alalım. Depresyon, anksiyete bozuklukları, yeme bozuklukları, panik, TSSB, bipolar bozukluk, psikoz ve fobiler (agorafobi ve sosyal fobi dahil) söz konusu olduğunda etkili bir tedavi olduğu için daha önce duymuş olabilirsiniz. Temel olarak BDT, düşüncelerimizin, duygularımızın, yaptıklarımızın ve vücudumuzun nasıl hissettiğinin birbiriyle bağlantılı olduğu fikrine dayanır.
Birçok çalışma, online BDT'nin, anksiyete, depresyon ve panik bozuklukları dahil olmak üzere çeşitli zihinsel sağlık sorunları için en az yüz yüze terapi kadar etkili olduğunu bulmuştur. Psikolojik Bozukluklar Dergisi'nde yayınlanan 2018 tarihli bir araştırma, çevrimiçi BDT'nin "yüz yüze BDT kadar eşit derecede etkili" olduğunu buldu. Ve 17 çalışmanın 2020 tarihli bir incelemesi, depresyon için online BDT'nin aslında yüz yüze terapiden daha etkili olabileceğini buldu.
Çoğu durumda, bu sadece doğru terapisti – size doğru yönde rehberlik etmesi için güvenebileceğiniz birini – bulmakla ilgilidir. Genellikle bir deneme yanılma durumu olabilir. Hepimiz benzersiziz, bu da hepimizin üzerinde çalışmak istediğimiz farklı sorunlarımız olduğu anlamına geliyor. Ama neyse ki birçok uygulama, ilk seferinde doğru gelmiyorsa, terapistleri ücretsiz olarak değiştirmenize izin verir.
Nihayetinde, her şey özüne indiğinde, gerçek ve kalıcı değişim seninle başlar ve seninle biter. Bu yolculuğa bir terapistin ofisinde veya bir bilgisayar ekranının arkasında başlamanız önemli değil, ayak işlerini yaparak daha sağlıklı, daha mutlu olmak için ilk adımı atıyorsunuz.
Bewell Platformu sizlere ihtiyacınız olan online terapi fırsatını da sunuyor. <a href="https://www.bewelll.com/danismanlar/klinik-psikolog-beliz-baylan" target="_self">Link</a> üzerinden erişim sağlayabilir, psikoloğumuz ile ön görüşme yapabilirsiniz.

Online Terapi Nedir? Online Terapinin Faydaları Nelerdir?

Online Terapinin Avantajları

Vücut yağ oranı, vücudumuzda bulunan yağ doku ağırlığının toplam ağırlığımıza oranıyla bulunur. Yağ oranımız bize kondisyonumuz ve sağlığımız hakkında önemli bilgiler verir. Çok yüksek yağ oranı sağlığımız hakkında endişelenmemiz gerektiğinin önemli bir işaretidir. Çünkü çok yüksek yağ oranına sahip kişilerde bazı kronik hastalıklar, kalp rahatsızlıkları ve organ çevresinde yağlanma sıkça görülür. Bu da hayat kalitemizin düşmesine erken yaşlanmaya hatta ömrümüzün kısalmasına sebep olur.&nbsp;
Yüksek yağ oranı kadar çok düşük seviyelerde yağ oranına sahip olmakta tehlikelidir. Hayati fonksiyonlarımıza yerine getirmek için ideal yağ oranı cinsiyetimize göre değişmekle birlikte bu oran erkeklerde yüzde 15, kadınlarda ise doğurganlık ve bazı hormonların görevlerini yerine getirmesi için yüzde 22 civarındadır. Ama ideal yağ oranı fit gözükmek için gereken yağ oranıyla aynı değildir. Kaslarımızı daha görünür kılmak ve daha fit gözükmemizi sağlamak daha düşük bir yağ oranına sahip olmamızla mümkündür. O halde eğer hedefimiz yağ oranımızı düşürmek ise bu tavsiyeleri mutlaka okuyun.
<h2>Yağ oranımızı düşürmek için 8 öneri</h2>

1. Trans yağ içeren gıdalardan kaçının
Trans yağlar, hidrojenin soya fasulyesi yağı gibi doymamış yağlara pompalanmasıyla oluşturulur. Bazı margarinlerde ve sürülebilir ürünlerde bulunurlar ve ayrıca sıklıkla paketlenmiş gıdalara eklenirler, ancak birçok gıda üreticisi bunları kullanmayı bıraktı. Bu yağlar, gözlemsel ve hayvan çalışmalarında iltihaplanma, kalp hastalığı, insülin direnci ve özellikle karın bölgemizde yağ oranı artışıyla ilişkilendirilmiştir. Karın bölgemizde ki yağ oranımızı düşürmek ve sağlığınızı korumak için içindekiler etiketlerini dikkatlice okuyun ve trans yağ içeren ürünlerden uzak durun. Bunlar genellikle kısmen hidrojene yağlar olarak listelenir.

2. Şekerli içeceklerden uzak durun
Şekerle tatlandırılmış içecekler, karın bölgesinde yağlanmanıza neden olabilecek sıvı fruktozla yüklüdür.
Araştırmalar, şekerli içeceklerin karaciğerde yağ artışına yol açtığını gösteriyor. 10 haftalık bir çalışma, yüksek fruktozlu içecekler tüketen kişilerde önemli derecede yağ oranın arttığını gösteriyor. Şekerli içecekler, yüksek şekerli yiyeceklerden bile daha kötü görünmektedir. Beyniniz sıvı kalorileri katı kalorilerle aynı şekilde işlemediğinden, daha sonra çok fazla kalori tüketmeniz ve bunları yağ olarak depolamanız olasıdır. Yağ oranınızı düşürmek için şekerli içecekler tüketmeyin.

3. Yüksek protein alın
Protein kilo yönetimi için son derece önemli bir besindir. Yüksek protein alımı, iştahı azaltan ve tokluğu destekleyen tokluk hormonu PYY'nin salınımını artırır. Protein ayrıca metabolizma hızınızı artırır ve kilo verme sırasında kas kütlesini korumamıza yardımcı olur. Birçok gözlemsel çalışma, daha fazla protein tüketen kişilerin, daha düşük protein diyeti uygulayanlara göre daha az yağlanmaya sahip olma eğiliminde olduğunu gösteriyor&nbsp;
Yağ oranını düşürmek için her öğüne iyi bir protein kaynağı eklediğinizden emin olun.

4. Her gün yüksek diyet lifli gıdalar tüketin
Diyet lifli besinler sindirim sisteminizden geçerken yiyeceklerin sindirimini yavaşlatmaya yardımcı olan bir jel oluşturur. Araştırmalar, bu lif türünün tok hissetmenize yardımcı olarak kilo kaybını dolayısıyla yağ oranını düşürmeyi desteklediğini ve böylece doğal olarak daha az yemek yiyeceğimizi gösteriyor. Ayrıca vücudumuzun yiyeceklerden emdiği kalori miktarını da azaltabilir.&nbsp;
Mükemmel diyet lif kaynakları:
<ul>
<li>Keten tohumu</li>
<li>Brüksel lahanası</li>
<li>Avokado</li>
<li>Baklagiller</li>
<li>Böğürtlen</li>
</ul>

5. Kardiyo egzersizi yapın
Kardiyo sağlığımızı iyileştirmenin ve kalori yakmanın etkili bir yoludur. Araştırmalar ayrıca yağ oranını düşürmek için en etkili egzersiz biçimlerinden biri olduğunu gösteriyor. Kardiyo egzersizini orta veya yüksek yoğunlukta seçebilirsiniz. Çünkü egzersiz programınızın sıklığı ve süresi yoğunluğundan daha önemlidir.
Bir çalışma, menopoz sonrası kadınların, haftada 150 dakika egzersiz yapanlara kıyasla, haftada 300 dakika aerobik egzersiz yaptıklarında yağ oranlarının daha fazla azaldığını buldu.

6. Ağırlık kaldırarak direnç egzersizleri yapın
Pilates, yoga gibi sporlar yaparak yağ oranımızı düşürmek kısa vadede mümkün değildir. Ağırlık antrenmanları, kas kütlesini artırmaya yöneliktir. Ve kas kütlesi ne kadar artarsa, dokular daha çok enerjiye ihtiyaç duyacağı için, metabolizma da o kadar hızlanır. Bu da yağ yakımımızın hızlanması anlamına gelir. Bu yüzden vücudumuzda ki yağ oranını düşürmek için, antrenman programımıza ağırlık çalışmalarını eklemeliyiz.&nbsp;

7. Karbonhidratları azaltın 
Karbonhidrat alımınızı azaltmak yağ oranımızı azaltmak için çok faydalı olabilir. Günde 50 gramın altında karbonhidrat içeren diyetler, aşırı kilolu kişilerde, tip 2 diyabet riski taşıyanlarda ve polikistik over sendromu (PCOS) olan kadınlarda yağ oranını azaltmaya yardımcı olur.
Sıkı bir düşük karbonhidrat diyeti uygulamanız gerekmez. Bazı araştırmalar, rafine karbonhidratları işlenmemiş nişastalı karbonhidratlarla değiştirmenin metabolik sağlığı iyileştirebileceğini ve yağ oranını düşürebileceğini gösteriyor.

8. Sağlıklı bir uyku düzeni edinin
Uyku, kilo da dahil olmak üzere sağlığınızın birçok yönü için önemlidir. Araştırmalar, yeterince uyumayan kişilerin daha fazla kilo alma eğiliminde olduğunu gösteriyor ve dolayısıyla daha yüksek yağ oranına sahip olmaya neden oluyor.
Her gece en az 7 saat uyumaya ek olarak, yeterli kalitede uyku aldığınızdan emin olun.

Bewell ekibi olarak biz hedefi yağ oranını düşürmek olanlar için en uygun beslenme ve egzersiz programını birlikte sunuyoruz. Aynı zamanda bu sürecin devamlılıklarla yani alışkanlıklarla mümkün olduğunu biliyor ve egzersiz alışkanlığı kazanmak, doğru beslenmek ve yağ oranını düşürmenin detaylarını öğretmek için içeriklerimizle bu süreci destekliyoruz.&nbsp;
Hemen Bewell online diyet platformundan Diyetisyeninizi seçerek yağ oranınızı düşürmek için en doğru desteği alabilirsiniz.

Yağ Oranımızı Nasıl Düşürebiliriz? Yağ oranımızı düşürmek için neler yapabiliriz? Yağ oranı nasıl düşürülür? Vücut yağ oranı düşürmek için ne yapmalı?

Yağ Oranımızı Nasıl Düşürebiliriz?

Bu yazımızda yağ yakarken kas yapma konusunu bilimsel temellerde inceledik.&nbsp;
Hadi başlayalım.

<h2>Yağ Yakarken Kas Kütlesi Kazanmak</h2>
Kilo verme ve kas kütlesi kazanma konusunda bilmen gereken iki önemli husus var:

İlk husus kilo verme sırasında kesinlikle kalori açığı oluşturman gerektiği.&nbsp;
Yani yağ yakmak için gerekli ortamı ancak ihtiyacından daha az kalori alarak oluşturabileceğini söyleyebiliriz.

İkinci husus ise ilki ile bağlantılı.&nbsp;
Bu hususta kas kütlesi oluşturmak için ihtiyacın olandan fazla kaloriye ihtiyacın var.

Burada bir çıkmaza düşüyoruz.

İstenilen şey kilo vermek, kilo vermek için ise negatif kalori açığına ihtiyacımız var. Aynı zamanda kas kütlesi oluşturmak istiyoruz ama bunun için de pozitif yönde bir kalori açığına ihtiyacımız var.
Kilo verme süreci için ihtiyacından daha az kalori aldığında enerji üretmek için yağlar ve proteinler yoğun olarak kullanılır. Yani kilo vermeye çalıştığında her şey mükemmel bile olsa bir miktar kas kaybedersin.

Sonuç olarak burada birkaç istisna haricinde kilo verirken etkili bir biçimde kas kütlesi oluşturulamayacağı, etkili kas kütlesi oluşturulmak istenirse etkili yağ yakılamayacağı ortaya çıkıyor.

Ama hemen ümidini kesme, okumaya devam et.

Kas kütlesi oluşturma ve kilo verme amacını aynı anda gerçekleştirebilen birkaç istisna bulunmakta:

<ul>
<li>Aşırı kilolu ve spor yapmaya yeni başlamış bireyler,</li>
<li>Eskiden egzersiz yapmış bireyler,</li>
</ul>

olarak sıralanabilir.

Aşırı kilolu bireyler spora başladıklarında doğru beslenirlerse bir süre kalori açığı bırakmadan sadece egzersiz yaparak kilo verebilirler.&nbsp;
Bu durumu metabolik olarak vücudun aşırı yağ deposuna karşılık yağ yakımına meyilli olduğuna bağlıyoruz.

Eskiden egzersiz yapmış bireylerin -bu tanım kesinlikle haftada bir halı sahaya gittim diyenleri kapsamıyor- sahip olduğu kas hafızası ile beraber başlanılan egzersizin bir süre spontan ve hızlı kas gelişmesine sebep olduğuna bağlıyoruz.

Umutsuzluk mu? Hayır!
Buraya kadar kilo verip kas yapma hedefi olan kişiler için biraz umutsuz bir tablo çizdim. Artık olumlu konuşmanın zamanı, ama önce bir düşün.

Tüm söylediklerimize rağmen kilo vermeye çalışıp bir yandan kas kütlesini arttırmaya mı çalışacaksın yoksa sadece birini seçip ona mı yoğunlaşacaksın?

<h2>Yağ yakarken kas yapmak için ipuçları</h2>
Bu konuda denenecek, uygulanacak birçok yöntem olmasına rağmen mutlaka dikkat etmen gereken birkaç husus bulunmakta.

Uyku

Uyku hem katabolik (yıkım) süreçlerinin azalmasına hemde yapım için oldukça önemli olan hormonal düzenin oluşmasına yardım eder.
Bu sebeple hem kaliteli hemde uygun süre uyuman önemli.

Özellikle düşük karbonhidratlı bir diyet uyguluyorsan 9 saat civarında uyumalı ve uyuduğun ortamı tamamen karanlık tutmalısın.&nbsp;
Bir diğer nokta ise gece 23.00 civarında yatağa girmeye dikkat etmek.&nbsp;
Uykunun en verimli geçtiği saatler 23.00 ile 3.00 arasıdır.

Karanlık oda uykudan fayda sağlamanız için çok önemli olan melatonin hormonunun daha çok salgılanmasını sağlar.

Egzersiz

Egzersiz tercihinde anabolik (yapım) ortamını sağlayacak, aynı zamanda afterburn etkisi ile yağ yakımını provoke edecek bir yapıya ihtiyacımız var.

Bu sebeple çoğu zaman antrenmanlarda bileşik egzersizleri kullanmanın önereceğiz.&nbsp;
Bewell antrenmanları bunun için çok uygun.
İlave kardiyo yapman kilo verme hızınızı arttırsa bile ağırlık antrenmanı performansını ve kalitesini azaltacaktır.

Diyet

Yağ yakarken kas kütlesi arttırmak için belkide en önemli ayaklardan biri diyet.&nbsp;
Aşağıda diyet ile ilgili dikkat etmeniz gereken en önemli hususları açıklayalım.

Doğru miktarda protein al.&nbsp;
Toplam protein alımı hakkında bilgi almak öğün günlüğünden veya beslenme programından faydalanabilirsin.

Antrenman sonrası doğru beslen.&nbsp;
Antrenman sonrası 5 ile 10 gram basit şeker alımı önerebiliriz.
Ayrıca protein de almanda fayda var.

Aşırı düşük kalori alma

Çok düşük kalori alımı katabolizmayı daha fazla aktivite eder ve kortizol hormonu pikine sebep olur. Bu durum hem kilo verememene hemde mevcut kas kütlenin yıkılmasına sebep olur.

Diyete ara vermeyi unutma.&nbsp;
Yoğun antrenman temposu yorgun düşmene sebep olur.&nbsp;
Bu tip durumlarda vücudun seni sakatlık/performans düşüşlerine sürükleyebilir.&nbsp;

Yağ yakarken kas kütlesi kazanabilir miyiz, kilo verme ve kas kütlesi hakkında bilmen gerekenler

Yağ Yakarken Kas Kütlesi Kazanmak

Bir maya mantarı türü olan candida, ağız boğa ve vajinada yaşayan 100’den fazla versiyona sahiptir.&nbsp;
Normal şartlarda candida mayası vücudumuzda uygun miktarlarda bulunur ve bağırsak sağlığı ile besin emilimini destekler, sindirime yardımcı olur. Ancak ciltte bulunması enfeksiyonlara sebep olabilir.&nbsp;
Candida mantarının vücutta aşırı birikmesi sonucu kandidiyaz adı verilen hastalık olur.
<ins>Kandidiyaz belirtileri ağız, boğaz ve yemek borusunda şu şekildedir: </ins>
<ul>
<li>Ağzın iç kısmında beyaz lekeler&nbsp;</li>
<li>Boğazda iltihaplanma ve ağrı&nbsp;</li>
<li>Yemek yerken ve yutarken ağrı&nbsp;</li>
<li>Kalıcı ağız kuruluğu&nbsp;</li>
</ul>
<ins>Vajinada ise: </ins>
<ul>
<li>Vajina ve vulvada kaşıntı&nbsp;</li>
<li>İdrar yaparken ağrı&nbsp;</li>
<li>İlişki sırasında ağrı&nbsp;</li>
<li>Beyaz vajinal akıntı şeklinde belirtilere sahiptir.</li>
</ul>
<h2>Candida Diyeti Nedir?</h2>
Candida diyeti, Candida’nın aşırı büyüme riskini artırabilecek yiyecek ve içeceklerden kaçınmayı gerektirir. Bu besinler öncelikle gluten, şeker, alkol ürünleri ve belirli süt ürünleri olarak söylenebilir.&nbsp;
Candida diyeti, bu besinler yerine proteinler, sağlıklı yağlar ve nişastalı olmayan sebzeleri ve probiyotikleri tüketmeyi önerir. Candida diyeti ile riskli gıdaların tüketiminin azaltılıp yerine yerine riski azaltacak besinler eklenerek iltihabın en aza indirilmesi ve bağırsaktaki bakteri konsantrasyonunun dengelenmesi sağlanır.
Candida diyeti, enfeksiyon şiddetini hafifletmek amacıyla yapılan katı bir diyettir. Bu sebeple eğer yapılacaksa bir diyetisyen tarafından takip edilmesi önemlidir.
Candida İçin Risk Faktörleri Nelerdir? 
<ul>
<li>Rafine karbonhidrat ve şeker oranı yüksek beslenme&nbsp;</li>
<li>Yüksek alkol tüketimi&nbsp;</li>
<li>Yüksek stres seviyeleri&nbsp;</li>
<li>Mikrobiyotadaki dengesizlik</li>
<li>Doğum kontrol hapları ve antibiyotikler&nbsp;</li>
<li>Zayıf bağışıklık sistemi gibi risk faktörleri candidanın çoğalmasına ve candida diyetine ihtiyacın artmasına neden olabilir.&nbsp;</li>
</ul>
Candida diyeti iltihabı azaltıp bağırsaklara fayda sağlayabilecek bir diyet türüdür. Ancak candida diyetinin faydalı olduğuna dair kesin kanıtlar için daha fazla bilimsel çalışmaya ihtiyaç vardır.&nbsp;
<h2>Candida Diyetinde Yenilebilecek Besinler</h2>
<ul>
<li>Düşük şekerli meyveler: Çilek, erik</li>
<li>Nişastasız sebzeler: Kuşkonmaz, brüksel lahanası, brokoli, karalahana, kereviz, salatalık, patlıcan, soğan, ıspanak, kabak, domates&nbsp;</li>
<li>Glutensiz tahıllar: Kinoa, yulaf, karabuğday</li>
<li>Yüksek kaliteli protein: Tavuk, yumurta, somon, hindi ve sardalye</li>
<li>Sağlıklı yağlar: Avokado, zeytin, zeytinyağı, susam yağı, Hindistan cevizi yağı&nbsp;</li>
<li>Bazı süt ürünleri: Kefir, ev yoğurdu, tereyağı</li>
<li>Bazı kuruyemişler: Badem, ayçekirdeği, keten tohumu&nbsp;</li>
<li>Ot ve baharatlar: Karabiber, tuz, tarçın, sarımsak, dereotu</li>
<li>Elma sirkesi, lahana turşusu&nbsp;</li>
<li>Kafeinsiz içecekler</li>
</ul>

Tüm bunlara ek olarak candida diyetinde probiyotik takviyesi almak, iltihabı hafifletmeye ve zararlı mikroorganizmaları önlemeye yardımcı olur.

<h2>Candida Diyetinde Kaçınılması Gereken Besinler </h2>
<ul>
<li>Yüksek şekerli meyveler: Muz, hurma, kuru üzüm, üzüm ve mango.</li>
<li>Gluten içeren tahıllar: Buğday, çavdar, arpa ve kavuzlu buğday.</li>
<li>Bazı etler: Şarküteri etler ve çiftlik balıkları</li>
<li>Rafine sıvı ve katı yağlar: Kanola yağı, soya fasulyesi yağı, ayçiçek yağı veya margarin.</li>
<li>Çeşniler: Ketçap, soya sosu, beyaz sirke, barbekü sosu, yaban turpu veya mayonez.</li>
<li>Bazı süt ürünleri: Peynir, süt ve krema.</li>
<li>Şeker ve yapay tatlandırıcılar: Aspartam, agav, şeker kamışı, mısır şurubu, bal, akçaağaç şurubu, melas ve sofra şekeri.</li>
<li>Kabuklu yemişler ve tohumlar: Fıstık, kaju fıstığı, cevizler ve antep fıstığı.</li>
<li>Kafein, alkollü ve şekerli içecekler</li>
</ul>

Candida diyetinin etkinliğini destekleyen kanıtlar yetersiz olsa da, sağlıklı gıdalara odaklanması nedeniyle birçok potansiyel faydası vardır.
Kilo verme, kalp sağlığı, bağırsak fonksiyonu ve vücudunuzdaki inflamasyonun azalması için de faydalı olabilecek tam gıdalardan oluşur. Bununla birlikte, bir candida enfeksiyonu teşhisi konduysa, candida diyetinin sizin için işe yarayıp yaramadığını görmek yardımcı olabilir.

Candida Diyetinde Yenilebilecek Besinler Nelerdir?  Candida Diyetinde Kaçınılması Gereken Besinler Nelerdir?

Candida Diyeti Nedir? 

Mükemmeliyetçilik genellikle başarı şansınızı artıran olumlu bir özellik olarak görülür, ancak hedeflere ulaşmayı zorlaştıran kendi kendini yenilgiye uğratan düşünce veya davranışlara yol açabilir. Ayrıca stres, kaygı, depresyon ve diğer zihinsel sağlık sorunlarına neden olabilir. Yetersizlik veya başarısızlık duygularından dolayı mükemmelliği arayan kişiler bir terapistle konuşmayı faydalı bulabilirler; bu genellikle insanların aşırı öz eleştiriyi yönetmesine yardımcı olabilir.
<h2>Mükemmeliyetçilik Nedir?</h2>
Mükemmeliyetçilik genellikle mükemmel olma veya mükemmel görünme ihtiyacı, hatta mükemmele ulaşmanın mümkün olduğuna inanma olarak tanımlanır. Genellikle bir kusurdan ziyade olumlu bir özellik olarak görülür. İnsanlar, mükemmeliyetçilik içeren davranışı tanımlamak veya haklı çıkarmak için “sağlıklı mükemmeliyetçilik” terimini kullanabilir.
Houston Üniversitesi Sosyal Hizmet Yüksek Lisans Bölümü'nde yazar ve araştırma profesörü olan Brené Brown, mükemmeliyetçilik ve sağlıklı davranış arasında ayrım yapıyor. "Mükemmeliyetçilik, elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmakla aynı şey değildir. Mükemmellik, sağlıklı başarı ve büyüme ile ilgili değildir" diyor. Mükemmeliyetçiliğin birçok insan tarafından suçlama, yargılama veya utanma acısından korunmak için bir kalkan olarak kullanıldığını açıklıyor.
<h2>Mükemmeliyetçilik İşaretleri</h2>
Çoğu insan zaman zaman ya da hayatın belirli alanlarında mükemmeliyetçiliğe girer. Neredeyse tam zamanlı mükemmeliyetçi olan insanlar, sürekli mükemmelliğe ulaşma ihtiyacı hissedebilirler. Ayrıca:
<ul>
<li>Mükemmel bir şekilde yapabileceklerini bilmedikçe bir görevi yerine getiremezler.</li>
<li>Nihai ürünü, herhangi bir girişimin en önemli parçası olarak görürler. Sonuç olarak, öğrenme veya bir görevi ellerinden gelen en iyi şekilde tamamlama sürecine daha az odaklanabilirler.</li>
<li>Sonuç onların standartlarına göre mükemmel olana kadar bir işi bitmiş olarak görmezler.</li>
<li>&nbsp;Mükemmeliyetçi insanlar, bir işi mükemmel bir şekilde yapabileceklerini bilene kadar bir işe başlamak istemeyebilirler.</li>
<li>Başkalarının tamamlaması genellikle uzun sürmeyen bir görevi tamamlamak için aşırı zaman ayırırlar.</li>
</ul>
<h2>Mükemmeliyetçilik Davranışlarına Örnekler</h2>
Çoğu insan başarıya ulaşmak ister, ancak hedeflerinize ulaşmak için çok çalışmak her zaman mükemmeliyetçi davranışı göstermez. Mükemmeliyetçi insanlar, mükemmel olmadıkça yaptıkları hiçbir şeyin değerli olmadığına inanırlar. İlerlemelerinden, öğrenmelerinden veya sıkı çalışmalarından gurur duymak yerine, çalışmalarını sürekli olarak başkalarının çalışmalarıyla karşılaştırabilir veya kusursuz çıktı elde etmeye odaklanabilirler.
Mükemmeliyetçi özelliklere sahip kişiler arzu ettikleri sonuçları elde etseler bile yine de tatmin olmamış olabilirler. Gerçekten mükemmel olsalardı, hedeflerine ulaşmak için bu kadar çok çalışmak zorunda kalmayacaklarını hissedebilirler.
Bazı mükemmeliyetçilik örnekleri şunları içerir:
<ul>
<li>İki cümlelik bir e-postayı yazmak ve yeniden yanıtlamak için 30 dakika harcamak.</li>
<li>Bir testte iki noktayı kaçırmanın başarısızlığın bir işareti olduğuna inanmak.</li>
<li>Başarılı olan başkaları için mutlu olma zorluğu.</li>
<li>Kendini başkalarının başarılarının standartlarına bağlı tutmak veya kendini başkalarıyla olumsuz ve gerçekçi olmayan bir şekilde karşılaştırmak.</li>
<li>Mükemmelliğe ulaşılmadıkça çaba sarf etmek anlamsız olduğu için dersi atlamak veya bir angaryadan kaçınmak.</li>
<li>Öğrenme sürecinden çok nihai ürüne odaklanmak.</li>
<li>Mükemmelden daha az görünme korkusuyla arkadaşlarla oyun oynamaktan veya yeni bir aktivite denemekten kaçınmak.</li>
</ul>
<h2>Mükemmeliyetçilik Türleri</h2>
Birkaç farklı mükemmeliyetçilik türünün var olduğu düşünülmektedir. Bu türler benzer davranışları paylaşırken, güdüleri ve sonuçları genellikle farklıdır.
<ol>
<li>Kişisel standartlar mükemmeliyetçiliği: Bu tür mükemmeliyetçiliği uygulayan biri, onları motive eden bir dizi standarda bağlı kalabilir. Diğerleri hala bu standartları yüksek olarak görebilir, ancak onları belirleyen kişiyi motive ederler. Bu tür mükemmeliyetçilik, aşırı strese veya tükenmişliğe yol açmadığı için sağlıklı olduğu düşünülmektedir. Kişisel standartlarda mükemmeliyetçiliğe sahip kişilerin, mükemmeliyetçiliğin getirdiği stresle başa çıkmak için zararlı alışkanlıklar kullanma olasılıkları daha düşük olabilir.&nbsp;</li>
<li>Kendini eleştiren mükemmeliyetçilik: Bu tür mükemmeliyetçi, motive hissetmek yerine kendileri için belirledikleri hedeflerden korkmaya daha yatkındır. Daha sık umutsuz veya hedefleri asla gerçek olmayacak gibi hissedebilirler. Araştırmalar, özeleştirel mükemmeliyetçiliğin sıkıntı, kaçınma, kaygı ve kendini kınama gibi olumsuz duygulara yol açma olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor.</li>
<li>Sosyal olarak öngörülen mükemmeliyetçilik: 2014 York Üniversitesi araştırmasında ana hatlarıyla belirtilen bu mükemmeliyetçilik türü, genellikle avukatlar, tıp uzmanları ve mimarlar gibi aşırı hassasiyet gerektiren işlere sahip kişilere verilen mükemmellik talebini tanımlar. Bu mesleklerdeki bireyler daha umutsuz düşünceler, stres ve kendine zarar verme ve intihar için daha yüksek risk yaşar. Sosyal olarak öngörülen mükemmeliyetçilik, yüksek kültürel veya toplumsal standartlara sahip olan ve bu gerçekçi olmayan hedeflere ulaşmaya çalışan insanlar için de geçerlidir. Örneğin, öğrenciler ebeveynleri tarafından yüksek akademik standartlarda tutulabilir. Toplum tarafından "ideal" olduğu iddia edilen vücut tipini elde etmek için baskı hisseden gençler ve yetişkinler, sonuç olarak sosyal olarak öngörülen mükemmeliyetçilik özelliklerini geliştirebilirler.</li>
</ol>
<h2>Mükemmeliyetçilik Alanları</h2>
Mükemmeliyetçilik, bir kişinin hayatının birçok alanını etkileyebilir ve bu alanlara genellikle alan adı verilir. Bazen mükemmeliyetçilik yalnızca bir alanı etkilerken, diğer zamanlarda birden çok alanı etkiler. Aşağıda, mükemmeliyetçiliğin etkileyebileceği bazı yaşam alanları bulunmaktadır.
<ul>
<li><ins>İşyerinde veya okulda</ins>: Okulda veya işte mükemmeliyetçi olan kişilerin bir görevi tamamlaması diğerlerinden daha uzun sürebilir. Kendilerine güvenmedikleri bir göreve başlamaktan da kaçınabilirler. Bu genellikle görevi mükemmel bir şekilde tamamlama arzusundan kaynaklanır.</li>
<li><ins>Yakın ilişkiler veya arkadaşlıklar</ins>: Mükemmeliyetçilik, insanların gerçekçi olmayan standartlarını sevdiklerine yüklemelerine neden olarak ilişkiye ekstra stres ve baskı getirebilir.</li>
<li><ins>Fiziksel aktivite</ins>: Spor ve atletizm genellikle mükemmeliyetçiliği teşvik eder veya şiddetlendirir. Jimnastik veya atletizm gibi bireysel sporlarda, sporcu genellikle kendisiyle rekabet ettiğinden mükemmeliyetçilik özellikle yaygın olabilir.</li>
<li><ins>Çevre</ins>: Bu, kişinin evinin veya bahçesinin her zaman tertemiz olması ihtiyacını içerebilir. Bireyin yakın çevresini düzenli veya estetik standartlarına uygun tutmak için büyük miktarda zaman ve enerji harcamasına neden olabilir.</li>
<li><ins>Hijyen ve sağlık</ins>: İronik olarak, bu tür mükemmeliyetçilik sağlık sorunlarına neden olabilir. Örneğin, bir kişi dişlerini bir kez fırçalamadığı için dişlerini fırçalamayı bırakabilir. Bu tür mükemmeliyetçilik, bireylerin katı sağlıklı bir diyete bağlı kalmaya mecbur hissettikleri ortoreksiya nervoza gibi yeme bozukluklarına da yol açabilir.</li>
<li><ins>Konuşma ve yazma</ins>: Bir kişi nasıl konuştuğu veya yazdığı konusunda mükemmeliyetçi olduğunda, konuşma veya yazma kalitesi düşebilir. Çok az konuşmalarına veya hata yapma korkusuyla yazmaktan kaçınmalarına neden olabilir.</li>
<li><ins>Fiziksel görünüm</ins>: Bu tür mükemmeliyetçilik, birinin kişisel bakımı veya stili hakkında aşırı derecede endişelenmesine neden olabilir. Ne giyeceklerini veya saçlarını nasıl şekillendireceklerini seçmeleri saatler alabilir. Fiziksel görünümü çevreleyen mükemmeliyetçilik, yeme bozukluklarına veya egzersiz bağımlılığına da yol açabilir.</li>
</ul>
<h2>Mükemmeliyetçiliğin Nedenleri</h2>
Mükemmeliyetçiliğin gelişip gelişmemesine birçok faktör katkıda bulunabilir. Birkaçı şunları içerir:
<ul>
<li>Başkaları tarafından onaylanmama korkusu veya güvensizlik ve yetersizlik duyguları.</li>
<li>Anksiyete veya obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) gibi ruh sağlığı sorunları. OKB ile mükemmeliyetçilik arasında bir ilişki bulunsa da, mükemmeliyetçiliği olan herkesin OKB'si yoktur ve OKB'si olan her kişi mükemmeliyetçi değildir.</li>
<li>Mükemmeliyetçi davranış sergileyen veya çocuklarının çabaları mükemmellikle sonuçlanmadığında onaylamadığını ifade eden bir ebeveyne sahip olmak. Bazı ana-babalar, çocuklarını her alanda başarılı olmaya teşvik edebilir veya onları istismar olarak kabul edilebilecek ölçüde mükemmelliğe itebilir.</li>
<li>Güvensiz bir erken bağlanma. Küçükken ebeveynleri ile sorunlu bir bağları olan kişiler, yetişkin olduklarında kendi kendine sakinleşmede zorluk yaşayabilirler. Mükemmel değilse, iyi bir sonucu iyi olarak kabul etmekte zorlanabilirler.</li>
<li>Yüksek başarı geçmişine sahip insanlar bazen önceki başarılarını sürdürmek için ezici bir baskı hissederler. Bu genellikle onları mükemmeliyetçi davranışlarda bulunmaya yönlendirir. Başarılarından dolayı sıklıkla övülen çocuklar, yaşları ilerledikçe başarıyı sürdürmek için baskı hissedebilir ve bu da mükemmeliyetçi eğilimlere neden olabilir.</li>
</ul>
Günlük sıkıntı yaşamanıza neden olan mükemmeliyetçilik özelliklerine sahip olduğunuzu düşünüyorsanız, mükemmeliyetçi davranış ve alışkanlıkların değiştirilebileceğini bilin. Güvenilir, şefkatli bir terapistin yardımıyla hedefleriniz ve standartlarınız hakkında daha sağlıklı tutumlar öğrenmek mümkündür.

Mükemmeliyetçilik Nedir? Mükemmeliyetçiliğin Sebepleri Mükemmeliyetçilik Alanları

Mükemmeliyetçilik

Bu yazımızda kaslar yağa veya yağlar kasa dönüşür mü sorusunu inceleyeceğiz.
Sıklıkla duyguğumuz bir ifade olduğundan konuya açıklık getirmek istedik.


<h2>Kaslar Yağa Dönüşür mü?</h2>

Kaslar ve yağlar, farklı fonksiyonları olan iki ayrı hücre tipinden köken alırlar.&nbsp;
Kökenleri farklı olan bu hücrelerin birbirine dönüşmesi mide dokusunun kalk dokusuna dönüşmesi kadar imkansızdır.&nbsp;
Buna rağmen uygun koşullarda kasların yağa ya da yağların kasa dönüştüğü gibi bir hisse kapılabilirsin, bunu inceleyelim.
Kasların sen egzersiz yaptıkça büyüme eğilimindedir.&nbsp;
Bu büyümeyi, kasların ihtiva ettiği hücrelerin sayılarının artması değil; mevcut olan hücrelerin hacimlerinin artması sağlar.


Egzersizi bıraktığında olanlar

Kas hücreleri vücudunda en çok kalori harcayan hücre tiplerinden bir tanesidir.&nbsp;
Buna binaen egzersiz yapmasan bile kasların kilo başına günlük 13 kalori harcar.&nbsp;
Egzersizi bıraktığında küçülen (hacmi azalan) kasların ağırlığını kaybetmesi ile beraber daha az kalori harcamaya başlar.

İhtiyacından fazla kalori almaya devam edersen küçülen kaslarının yerine oluşan boşluğu yağ hücreleri kaplar.&nbsp;
Böylece küçülen kasların ve artan yağ hacmi sana kaslarının yağa dönüştüğünü hissettirebilir.


Egzersizi bırakacaksan bu önerileri göz önünde bulundur:
•	Egzersiz sırasında daha fazla kalori harcarsın. Egzersizi bıraktığınızda azalan kalori ihtiyacını göz önünde bulundur ve diyetini düzenle.
•	Egzersizi bıraktığında oluşacak kas küçülmesi vücudunun daha az kalori harcamasına sebep olur. Bunu göz önünde bulundur ve diyetine dikkat et.
•	Egzersiz için uzun sürelere ihtiyacın yok. 6-7 dakikalık bile antrenmanlar yapabilirsin.


<h2>Yağlar Kasa Dönüşür mü?</h2>

Kasların yağa dönüşme konusunu inceledik.
Gel, şimdi de yağların kasa dönüşme konusuna açıklık getirelim.


Egzersize başladığında olanlar

Egzersiz sırasında daha fazla güce ihtiyaç duyarız.&nbsp;
Vücudun adaptasyon mekanizması gereği daha fazla güç üretmek için uyarılan kas hücreleri hacimlerini arttırmaya çalışırlar.&nbsp;
Artan kas hacmi ile beraber artan kalori yakımı yağların azalmasına sebep olur.&nbsp;
Bu sayede azalan kas hücrelerinin yerini hacmi artan kas hücreleri alır.&nbsp;
Bu dışarıdan yağların kasa dönüştüğü izlenimini verebilir.


Egzersize başlayacaksan bu önerileri göz önünde bulundur:
•	Egzersiz ile beraber diyetine dikkat et. Böylece kas kütleni arttırırken, yağ kütlesini azaltabilirsin.
•	İzole hareketler yerine daha fazla kalori harcatan bileşik hareketleri tercih et. Böylece büyüme hormonu ve testosteron salınımınızı arttırabilirsin. Bewell antrenmanları sana bileşik hareketler de sağlar.

Evet bu yazımızın da sonuna geldik.&nbsp;&nbsp;
Kaslar yağa veya yağlar kasa dönüşür mü sorusunu netleştirmiş olduk.

Aklında buna benzer sorular varsa Diyet ve Egzersiz uygulaması Bewell 'in dijital antrenörüne ücretsiz sorup cevapları hemen alabilirsin.
İlaveten sana özel hazırlanan egzersizlere ihtiyaç duyuyorsan Bewell uygulamasını ücretsiz indirip 7 gün boyunca deneyebilirsin.

Bu yazıda Kaslar Yağa Dönüşür mü veya Yağlar Kasa Dönüşür mü sorusunun cevabını verdik.

Kaslar Yağa Dönüşür mü? Yağlar Kasa Dönüşür mü?

Sürekli diyet yapıyor ve kilo verdikten sonra verdiğiniz kiloları aynen hatta fazlasıyla geri alıyor musunuz? Yo-yo diyeti tam olarak da bunu ifade eder.&nbsp;
Kilo al ver döngüsünden çıkamama anlamına gelen yo-yo diyetinde kişi kilolarını hızlı bir şekilde verir ancak diyet bittikten sonra fazlasıyla geri alır. Bu süreç, bir yo-yo gibi kilonun inip çıkmasına neden olur. Bu sebeple adına yo-yo diyeti, yo-yo etkisi denir.
<h2>Yo-Yo Diyeti Sağlığa Zararlı mıdır? </h2>
Yo-yo diyeti için birçok olumsuz sağlık etkilerinden bahsedebilir.&nbsp;
1.	İştah artışına neden olur 
Hızlı kilo kaybı hedefiyle ciddi kalori kısıtlaması yapılır ve kişiler sevdiği birçok yiyecekten uzak kalır. Bu da daha sonrasında çok fazla iştah artışı ile ortaya çıkar ve verilen kilolar fazlasıyla geri alınabilir.
2.	Kas kaybına neden olur
Kilo verme diyetleri sırasında, özellikle de ciddi kalori kısıtlamalarında vücut, <a href="https://www.bewelll.com/blog/yagdan-kilo-vermek" target="_self">vücut yağının</a> yanı sıra kas kütlesini de kaybeder.
Kilo kaybından sonra ise yağ, kastan daha kolay geri kazanıldığından, bu zamanla daha fazla kas kaybına neden olabilir. Yo-yo diyeti sebebiyle yaşanan kas kaybı da fiziksel gücün azalmasına neden olur&nbsp;
3.	Kiloların geri alınması karaciğer yağlanmasına yol açar
Karaciğer yağlanması, vücudun karaciğer hücrelerinde aşırı yağ depolamasıdır.
Obezite, yağlı bir karaciğer gelişimi için bir risk faktörüdür ve kilo almak sizi özellikle riske sokar. Yo-yo diyeti verdiğiniz kiloları geri almak anlamına geldiği için bu alınan kilolar yağ doku olarak geri gelir ve karaciğer yağlanması için ciddi bir risk faktörüdür.&nbsp;
4.	Diyabet riskini arttırır
Yo-yo diyeti, tip 2 diyabet geliştirme açısından risk teşkil eder.
15 yetişkin üzerinde yapılan bir araştırma, katılımcılar 28 günlük kilo kaybından sonra tekrar kilo aldıklarında, bunun çoğunlukla göbek yağı olduğunu göstermiştir. Göbek yağının, kollar, bacaklar veya kalçalar gibi diğer yerlerde depolanan yağlardan daha fazla diyabete yol açması daha olasıdır
5.	Kalp hastalığı riskini arttırır
Kilo alımı, aşırı kilolu olmaktan bile daha fazla, kalp hastalığı riskini artırır.
9.509 yetişkin üzerinde yapılan bir <a href="http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMoa1606148" target="_self">araştırmaya</a> göre, <a href="https://www.bewelll.com/blog/kardiyo" target="_self">kalp</a> <a href="https://www.bewelll.com/blog/kardiyo" target="_self"> hastalığı</a> riskindeki artış, ağırlıktaki dalgalanmanın boyutuna bağlıdır - yo-yo diyeti sırasında ne kadar fazla kilo verilir ve geri alınırsa, risk o kadar büyük olur.
6. Kan basıncını arttırabilir
Yo-yo diyeti etkisiyle verilen kiloların geri alımı artan kan basıncıyla da bağlantılıdır .
İşleri daha da kötüleştiren yo-yo diyeti, gelecekte kilo vermenin kan basıncı üzerindeki sağlıklı etkisini köreltebilir.
66 yetişkin üzerinde yapılan bir araştırma, yo-yo diyeti geçmişi olanların kilo verirken kan basıncında daha az iyileşme olduğunu bulmuştur.&nbsp;
7. Motivasyonu düşürür
Yo-yo diyeti döngüsünde geri kilo alımı ile kilo vermek için harcadığınız sıkı çalışmanın kaybolduğunu görmek çok sinir bozucu olabilir ve <a href="https://www.bewelll.com/blog/motive" target="_self">motivasyonunuzu </a>düşürebilir.
Yapılan <a href="https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/8002684" target="_self">araştırmalarda</a>; yo-yo diyeti geçmişi olan yetişkinler, yaşamlarından ve sağlıklarından memnun olmadıklarını bildirmektedir.
Yo-yo diyeti kendinizi kontrolden çıkmış hissetmenize neden olabilir, ancak bu kişisel bir başarısızlık değildir. Kilo vermek için yalnızca yediklerinize odaklanmak asıl önemli olan davranış değişikliğini gözden kaçırmanıza ve böylece verilen kiloların geri alınmasına sebep olur. Yo-yo diyeti etkisinden kurtulmak için yapılması gereken <a href="https://www.bewelll.com/blog/saglikli-beslenme" target="_self">beslenme alışkanlıklarını</a> iyileştirmektir.&nbsp;

Yo-yo diyeti etkisinden çıkmak ve sağlıklı beslenmeyi alışkanlık haline getirerek kalıcı kilo kaybı yaşamak için hemen Bewell ile çalışmaya bir adım atabilirsiniz 😊

Yo-Yo Diyeti Sağlığa Zararlı mıdır ? Yo- Yo Diyeti Etkileri Neler?

Yo-Yo Diyeti Nedir?

Bir kısmımız yapılacaklar listemizin yarısını zar zor tamamlarken, bazı insanların bu kadar çok işi nasıl hallettiklerini hiç merak ettiniz mi? ''Meşgul Kişinin Bitti Listesine İlişkin Kılavuzu'' na göre, yapılacaklar listesi görevlerinin %41'inin üzeri hiçbir zaman çizilmez. Yani bu On görevden dördünün tamamlanmadığını gösteriyor. Peki, aynı sayıda çalışma saatine sahip olmalarına rağmen, nasıl oluyor da bazı bireyler diğerlerinden daha üretken oluyor? Onların sırrı nedir? Yoksa bu bir süper güç mü?
Tahmin edersiniz ki bu bir sır ya da süper güç değil. Her şey etkili zaman yönetimine bağlıdır. Zaman yönetimi, herkesin öğrenebileceği bir beceridir. Sınırlı bir kaynak olarak zaman değerlidir ve yeri doldurulamaz. Dolayısıyla, bundan en iyi şekilde yararlanacaksak, daha akıllı çalışmamız gerekiyor. İşte bu yüzden, her dakikayı değerlendirebilmeniz ve olabileceğinizi bildiğiniz üretken bir güç merkezi haline gelebilmeniz için bu temiz küçük zaman yönetimi kılavuzunu bir araya getirdik.
<h2>Zaman Yönetimi Nedir?</h2>
Sözlük, zaman yönetimini şu şekilde tanımlar:
'''Özellikle iş yerinde, kişinin zamanını etkili veya üretken bir şekilde kullanma yeteneği.''
<h2>Zaman Yönetimi Neden Bu Kadar Önemli?</h2>
İster işte ister özel hayatımızda olsun, etkili zaman yönetiminin önemini asla küçümsememeliyiz. Bir saniyeliğine düşün. Kendinize (veya bir başkasına) kaç kez “Bunu yapmak istiyorum ama zamanım yok” dediniz? Şimdi kendinize sorun: Zamanımı daha iyi kullanırsam bunları başarabilir miyim? Çünkü zaman yönetimi tam olarak bununla ilgilidir.
Elimizde birçok zaman yönetimi stratejisi var. Ama önce, eski alışkanlıklara geri dönmemek için zaman yönetiminin somut faydalarını anlamamız önemlidir.
<ul>
<li><ins>Kapasitenizin farkında olmak</ins></li>
</ul>
Zamanın sınırlı bir kaynak olduğunu söylemeye gerek yok. Bir kez gitti mi, gitti. Bir günde 24 saat vardır. Ama hiç kimse (Süpermen bile) 24 saat boyunca çalışmaz. Bu mümkün değil. Hepimiz farklı kapasitelerde çalışıyoruz, ancak çoğumuz geleneksel 9-5 aralığında veya çevresinde yaklaşık yedi saat çalışıyoruz. Bu nedenle, oyunumuzun zirvesinde olmak istiyorsak, bu yedi saatin her birinde çıktımızı en üst düzeye çıkarmanın yollarını bulmak çok önemlidir. Bu da zaman yönetimi ile mümkündür.
<ul>
<li><ins>Daha fazla değil, daha akıllıca çalışmak</ins></li>
</ul>
Kontrol sizde olduğunda, zamanın size karşı değil, sizin için çalışmasını sağlayabilirsiniz. Bu şekilde akışınızı bulmak daha kolaydır ve bir rutine alıştığınızda görevler zahmetsiz hale gelir. Daha akıllı çalışmanın birçok yolu var. Zaman yönetimi sayesinde zaman kazandıran tüyolar bulmak veya önemsiz görevleri otomatikleştirmek gibi küçük şeyler, başlamak için iyi bir yerdir. Bazen, büyük bir fark yaratan küçük değişikliklerdir.
<ul>
<li><ins>Daha iyi kararlar vermek</ins></li>
</ul>
İyi zaman yönetimi yalnızca daha fazlasını başarmamıza yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda daha iyi, daha bilinçli kararlar vermemize de yardımcı olur. Zamanda zorlandığımızda, kötü ve dürtüsel kararlar verme eğilimindeyiz. Bu genellikle işimize zarar verir. Elimizde daha fazla zaman olması, bir şeyler üzerinde düşünmemizi sağlar, yani karar verme konusunda ölçülü bir yaklaşım sergileyebiliriz. Zaman yönetimi, ileriyi düşünmek ve acil durum planları oluşturmak için öngörü sahibi olmamızı sağlar. Sonuçta, reaktif olmaktansa proaktif olmak daha iyidir, değil mi?
<ul>
<li><ins>Potansiyelinize ulaşmak</ins></li>
</ul>
Kabul edelim – tam kapasitemizin altında bir şeyle çalışıyorsak, tam potansiyelimize ulaşmamız pek olası değildir. Ancak tam kapasite ile çalışıyorsak, olabileceğimizin en iyi versiyonu olma ihtimalimiz çok daha yüksek. Zaman yönetimi katkısı ile profesyonel ve kişisel yaşamınızda ilerleme kaydettikçe, insanlar bunu fark edecek ve tavsiye için size bakacaklar.
<ul>
<li><ins>Öz gelişim</ins></li>
</ul>
Verimli çalıştığımızda, kendi öğrenmemize ve kişisel gelişimimize daha fazla zaman ayırabiliriz. Zaman yönetimi ile kitap okumak, seminerlere katılmak, yeni beceriler öğrenmek veya mevcut becerilerimizi tazelemek için daha çok zamanımız olabilir.&nbsp;
<ul>
<li><ins>Stresi azaltmak</ins></li>
</ul>
Hazır olmadığınız bir son teslim tarihinizin olduğu bir zamanı düşünün. Nasıl hissettiniz? Endişeli? Gergin? Asabi? Zaman bizden yana olmadığında, çoğumuzun hissettiği tam olarak budur. Bu, stresin başladığı ve sonuç olarak zihinsel sağlığımızın zarar gördüğü zamandır. Ancak zaman yönetimini öğrendiğinizde, hayat uyumlu, iş yükleri daha kolay hale gelir ve teslim tarihleri yönetilebilir olur. Zihinsel sağlığınız iyileşir ve buna karşılık iş kaliteniz de artar.
<h2>Zaman yönetiminin 4 Ögesi</h2>
İş yerinde, çoğumuz ilerleme adına ani kararlar vermek zorundayız. Ama doğru aramaları yapıp yapmadığımızı nasıl bileceğiz?
Verimliliğin ögeleri olarak da bilinen zaman yönetiminin 4 ögesi, bu çağrıları yapmanıza yardımcı olacak bir karar verme çerçevesidir. 4 Öge, <ins>Yap, Ertele, Delege Et ve Sil </ins>anlamına gelir.
İş akışınızı önceliklendirmek için bir araç olarak bu zaman yönetimi ögeleri, bir görevi kendiniz tamamlamanız mı yoksa başka birine mi devretmeniz gerektiği, gelecekte ne üzerinde hareket etmeniz gerektiği ve yapılacaklar listenizden neleri çıkaracağınız konusunda hızlı kararlar vermenizi sağlar.
<h2>Zaman yönetiminin 4 Ögesi Nasıl Uygulanır?</h2>
Her iş gününün başında yapılacaklar listenize bir göz atın ve kendinize aşağıdaki soruları sorun:
Şu anda yapabileceğim görevler nelerdir? Başka birine daha uygun olan görevler nelerdir? Hangi görevler zaman açısından kritik değildir ve bu nedenle ertelenebilir? Tamamen bırakabileceğim herhangi bir görev var mı?
Yapılacaklar listenizi zaman yönetiminin 4 ögesine yerleştirdikten sonra, onu daha küçük, yönetilebilir parçalara bölerek yükü hafifletmiş olacaksınız.
<h2>Zaman Yönetimi İçin Gerekli Beceriler</h2>
Etkili zaman yönetimi bir dizi beceri ile başlar ve biter. Aşağıdaki beceriler, projelerinizi planlamaktan iş akışınıza öncelik vermeye kadar her şeyi kapsar ve zaman yönetiminde daha etkili olmanıza yardımcı olur.
<ol>
<li><ins>Organizasyon</ins>: Herhangi bir şey yapmadan önce, şu anda işleri nasıl yaptığınızı düşünmek için bir dakikanızı ayırın. Genel yaklaşımınız nedir? Olabildiğince organize misinİZ? Daha akıllı çalışmanıza yardımcı olacak araçları kullanıyor musunuz?</li>
<li><ins>Önceliklendirme</ins>: Zaman yönetiminin 4 ögesinde daha önce değindiğimiz gibi, iş akışınıza öncelik vermek sadece hoş bir şey değil, aynı zamanda bir zorunluluktur. Bu, önemli olan şeylere odaklanmanız ve önemli olmayan şeyleri ertelemeniz gerektiğinde size yardımcı olacaktır.</li>
<li><ins>Hedef belirleme</ins>: Herhangi bir projede hedef belirleme çok önemlidir. Belirtilen hedeflerinizi SMART hedef çerçevesine koyun. Kendinize sorun: Hedeflerim Spesifik, Ölçülebilir, Ulaşılabilir, Gerçekçi ve Zamana Bağlı mı? Değillerse, onları yeniden düşünmeyi düşünün. Fazla düşünmek, gereğinden az vermekten daha iyidir.</li>
<li>Delege etme: Bazen iş yükümüz o kadar ağır olabilir ki, her şeyi kendi başımıza yapmamız insani açıdan mümkün değildir. Bu tür test zamanlarında, daha az önemli olan veya başkalarına daha uygun olan görevleri devrederek yükü paylaşabiliriz. Bir iş arkadaşınızdan size yardım etmesini istemekten korkmayın. Bu zaman yönetimi için çok önemlidir.</li>
<li><ins>Stres yönetimi</ins>: Ateş açıkken, kendinizi kaptırmak ve duygularınızın sizi alt etmesine izin vermek kolaydır. Bunun olmasına izin vermemeye çalışın. Hiçbir şey yapmamak için zaman ayırın. Gevşeyin. Beyniniz sünger gibidir. Herhangi bir zamanda yalnızca bu kadar çok bilgiyi tutabilir. Çok fazla yapmaya çalışırsan, yanarsın. Herkesin oyunun zirvesinde kalmak için zamana ihtiyacı vardır ve tabii zaman yönetimine.</li>
</ol>
<h2>Zaman Yönetimi Becerilerinizi Nasıl Geliştirebilirsiniz?</h2>
<ins>Zamanınızı takip edin</ins>
Zaman yönetimi becerilerinizi geliştirmenin en kolay yollarından biri, şu anda zamanınızı nasıl harcadığınızı izlemektir. Zamanınızın nereye gittiğini anladıktan sonra, sizi neyin ileriye ittiğini ve neyin geri tuttuğunu anlayabilirsiniz. Ardından verimliliğinizi artırmak için gerekli değişiklikleri yapabilirsiniz.
<ins>Haftalık programınızı planlayın</ins>
Etkili zaman yönetiminde, haftalık bir program planlamak çok önemlidir. Belirli görevler için gün ve zaman aralıkları belirlemek, özellikle aynı anda birden fazla projeyi yürütüyorsanız, iyi bir ilerleme kaydetmenize yardımcı olacaktır.
<ins>Son teslim tarihlerini ayarlayın</ins>
Size verilen son tarihlerin yanı sıra kendinizinkini de belirleyin. Bir proje Çarşamba günü teslim edilecekse, Salı gününe kadar bitirmeye çalışın. Bu şekilde, yaptığınız işi düzeltmek ve hataları kontrol etmek için daha fazla zamanınız olacak.
<ins>Çoklu görevden kaçının</ins>
Çoklu görev yaptığımızda, her bir göreve belirli ve sınırlı bir dikkat gösteriyoruz. Odak noktamız geçicidir ve sonuç olarak işimizin kalitesi düşer. Tüm dikkatimizi bir göreve vermenin daha iyi bir sonuç üretme olasılığı daha yüksektir.
<ins>Düzenli molalar verin</ins>
En odaklanmış bireylerin bile sınırlı bir beyin kapasitesi vardır. Enerjinin yüksek olduğu dönemlerde, her görevin üstesinden nispeten kolaylıkla gelebiliriz. Ama yavaşlamaya başladığınızı veya dikkatinizin dağıldığını hissettiğinizde, muhtemelen ara vermeniz gerektiği anlamına gelir. Zamanı yönetiminde araları gözden kaçırmayın.
<ins>Hayır demeyi öğrenin</ins>
Hayır demeyi öğrenmek, zaman yönetiminin en temel, ancak yeterince önemsenmeyen yöntemlerinden biridir. Halihazırda aynı anda birden fazla projeyi yönetiyorsanız veya kolunuz kadar uzun bir yapılacaklar listeniz varsa, daha fazlasını üstlenmeyin. Zaten kapasitedesiniz. İş arkadaşınıza yardım etmek isteyebilirsiniz, ancak kendinize de yardım etmeniz gerekir.

Zaman Yönetimi Nedir? Zaman Yönetimi Neden Önemlidir? Zaman Yönetimi Becerileri

Zaman Yönetimi Rehberi

Bir <a href="https://www.bewelll.com/blog/egzersiz" target="_self">egzersiz</a> programına hevesle başladıktan 1 gün sonra spor sonrası kas ağrısı sebebiyle pes mi ediyorsunuz?&nbsp;
O halde bu blog yazısı tam size göre!
Egzersiz yapmak çoğu zaman zorlayıcı olabilir, özellikle de hareketsiz yaşamın bizi ele geçirdiği bu günlerde. Bir motivasyon ile egzersize başlayıp yoğun kas ağrıları yaşamak ise egzersiz yapmaktan çoğu zaman uzaklaştıran bir deneyimdir. Ancak bazı püf noktalar ile spor sonrası kas ağrısı problemini hafifletmek mümkün!
<h2>Spor Sonrası Kas Ağrısı Ne Zaman Başlar?</h2>
Spor sonrası kas ağrısı genellikle antrenman yoğunluğunu, sıklığını veya uzunluğunu artırdığınızda veya yeni bir aktivite denediğinizde olabilir. Genellikle zorlu bir antrenmandan 12 ila 24 saat sonra başlar ve 24 ila 72 saat arasında zirve yapar.
<h2>Spor Sonrası Kas Ağrısı Nasıl Geçer?&nbsp;</h2>
1.	Yeteri kadar ısınmak
Egzersize başlamadan önce <a href="https://www.bewelll.com/blog/isinma-hareketleri" target="_self">ısınma hareketleri</a> yaparak esnemek, sanıldığından daha da önemlidir. Kasları esnetip ısıtarak yapılacak hareketlere hazırlamak spor sonrası kas ağrısı için iyi bir önlemdir. Spor sonrası kas ağrısı yaşayan birçok kişi egzersize başlamadan önce yapılan esnemeleri ihmal eder.&nbsp;
2.	Egzersiz sonrası soğumak&nbsp;
Spor sonrası kas ağrısının başka bir sebebi de esneme gibi soğuma hareketlerinin de ihmal edilmesidir. Egzersizin sonlarında 10 dakika kadar kasların soğumasına yardımcı olacak esneme benzeri germek hareketleri uygulamak spor sonrası kas ağrısını hafifletecektir.&nbsp;
3.	Isı uygulamak
Kas gerginliğini azaltmak ve hızlı toparlanmayı sağlamak için kaslara ısı uygulamak iyi bir yöntemdir. Kas sıcaklığı arttığında, kan akışı artar, hasar görmüş bölgeye taze oksijen ve iyileştirici besinler getirir. Bir havluyu ütüleyip veya biraz buharda tutup ağrılı bölgelere sarabilirsiniz. Böylelikle spor sonrası kas ağrısı büyük ölçüde azalabilir.&nbsp;
4.	Masaj yaptırmak
Masaj, kas gerginliğini azaltan ve masaj yapılan bölgedeki kan akışını hızlandıran bir metottur. Spor sonrası kas ağrısı yaşamamak için egzersizden sonra masaj yaptırabilir, hem kaslarınızı hem de ruhunuzu dinlendirebilirsiniz.
5.	Dinlenmeye fırsat vermek
Yoğun bir egzersiz sonrası özellikle 24 saat sonra spor sonrası kas kas ağrısının en çok yaşandığı zamandır. Bu süreçte ağrıyan bölgeyi çok daha fazla zorlamak kas ağrılarını arttırıp sakatlanma riskine neden olabilir.&nbsp;
Spor sonrası kas ağrısı genellikle sadece vücudun çalışılan kısımlarını etkiler, bu nedenle belki diğer kas gruplarını çalıştırırken yorgun olanların iyileşmesine izin verebilirsiniz.
Bizim önerimiz ağrıyan bir bölgeniz varsa ve egzersize devam etmek istiyorsanız ertesi gün başka bir bölgeyi çalıştırmanız olur. Örneğin karın kaslarınızda şiddetli bir ağrı varsa ertesi günü bacak günü yapmak iyi bir fikir olabilir.&nbsp;
Veya ağrılarınızın yoğun olduğu gün hafif bir yürüyüş yapmak iyi gelebilir.&nbsp;

Egzersiz yaparken hızlı sonuçlar bekleriz ve kas ağrıları da yaptığımızın egzersizin işe yaradığını düşündürebilir. Ancak 1 gece kaslar gözle görülür ölçüde büyümez veya bir anda hedefimize ulaşmayız. Bu sebeple egzersiz yaparken sınırlarınızın çok ötesine geçmeye çalışmak yerine başlangıçta egzersiz alışkanlığı kazanmaya odaklanmanızı öneririz.&nbsp;
Orta düzeyde kas ağrıları <a href="https://www.bewelll.com/blog/motive" target="_self">motivasyonu </a>arttırabilir ancak seviyenizin çok ötesinde bir spor sonrası kas ağrısı günlük yaşantınızı olumsuz etkileyerek egzersiz motivasyonunuzun kaybolmasına neden olabilir.&nbsp;
Her şeyde olduğu gibi egzersizde de dengeli hareket etmeyi, kendinizi yıpratmamayı öneririz.&nbsp;

Sağlıklı günler dileriz 😊

Spor Sonrası Kas Ağrısı Sebepleri Neler? Spor Sonrası Kas Ağrısı Nasıl Önlenir?

Spor Sonrası Kas Ağrısı Nasıl Geçer?

Detoks günümüzün en merak edilen konularından biri. Bu yazımızda detoks diyet nasıl olur? Detoks diyet artıları ve eksileri nelerdir bunları açıklayacağız.&nbsp;
Öncelikle detoks kavramına bakalım. Detoks, kelime anlamı olarak toksinlerden, atık maddelerden arınma anlamına gelir. Normal şartlarda bu görevi karaciğerimiz muhteşem bir şekilde gerçekleştirir.&nbsp;
Vücudumuzun fabrikası olarak bilinen karaciğerin en önemli görevlerinden biri kanı toksin ve atıklardan arındırmaktır. Sağlıklı bir karaciğer bunu harika bir şekilde yerine getirir. Yani sağlıklı bir kişi için detoks, vücudun zaten hali hazırda gerçekleştirdiği doğal bir süreçtir.&nbsp;
Şimdi gelin birlikte detoks diyet ne vaat ediyor ve bu vaatleri sağlıyor mu öğrenelim…
Tipik bir detoks diyet, oruç tutma dönemini ve ardından meyve, sebze, meyve suları ve sudan oluşan sıkı bir diyeti içerir. Bazen bu sürece şifalı otlar, çaylar, takviyeler ve lavman gibi eklemeler yapılabilir.&nbsp;
Detoks diyetler:
•	Açlık ile organları dinlendirme
•	Toksinlerden kurtulmak için karaciğerinizi uyarma
•	Dışkı, idrar ve ter yoluyla toksin atılımını kolaylaştırma
•	Kan dolaşımını iyileştirme gibi vaatler sunar.

Bu diyetlerin ayrıca obezite, sindirim sorunları, otoimmün hastalıklar, iltihaplanma, alerji, şişkinlik ve kronik yorgunluk gibi çeşitli sağlık sorunlarına yardımcı olduğu iddia edilmektedir.
Ancak tipik bir detoks diyetin vücutta toksinleri attığına dair kanıtlar ne yazık ki yetersiz.&nbsp;
Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, karaciğer toksik maddeleri zararsız hale getirir ve ardından bunların vücuttan atılmasını sağlar.&nbsp;
Atılamayan toksinler ise genellikle kimyasal kirleticiler ile vücudumuza aldığımız ve arındırması hayli zor olan bileşenlerden oluşur. Ve bu toksinler ne yazık ki yağ doku ve kanda birikme eğilimi gösterir. Ve bilimsel araştırmalar detoks diyetlerin bu toksinleri arındırmaktaki etkisini kanıtlamış değil.&nbsp;
<h2>Detoks Diyet ve Kilo Kaybı </h2>
Detoks diyet ile kilo verme yöntemi ne yazık ki tavsiye ettiğimiz bir yöntem değil. Sebebi ise detoks diyetlerin çok ciddi bir kalori ve besin öğesi kısıtlamasına sebep olması. Kişiler aldıkları kaloriyi bir anda kıstıklarında vücut hızlı bir şekilde ilk olarak su kaybeder. Daha sonra bu su kaybını kas kaybı takip eder.&nbsp;
Normal beslenme düzeni başladığında ise verilen bu kayıplar hızlı bir şekilde geri döner ve kişi başladığı yerde olur hatta detoks diyet ile yaşadığı açlığı telafi etmek için daha fazla besin tüketimi sağlayabilir.
Bir detoks diyet ciddi kalori kısıtlaması içeriyorsa, kesinlikle kilo kaybına neden olacaktır - ancak bu kilo kaybının sağlıklı olarak değerlendirilmesi pek mümkün değildir, özellikle de kas kaybı varken.&nbsp;
<h2>Özetlemek gerekirse:&nbsp;</h2>
Detoks diyet şart mı diye baktığımız zaman vücudumuzun bunu hali hazırda zaten yaptığını bildiğimiz için tercih edilmesini tavsiye ettiğimiz bir yöntem diyemeyiz. Vücudumuz sıklıkla toksik maddelere maruz kalır ancak, çoğu zaman ek yardım almadan bunları kaldırabilir.
Detoks diyet yapmak özellikle de kilo vermek isteyen kişiler için cazip görünse de, kalıcı bir kilo kaybı doğru bir yöntem değildir.&nbsp;
Çok daha doğru bir yaklaşım, ciddi bir kalori kısıtlaması olan ve hızlı kilo kaybı vadeden detoks diyet yöntemleri yerine sağlıklı beslenme ve yaşam tarzında iyileştirmeler yaparak vücudumuzun doğal detoks sürecine yatırım yapmak olur.&nbsp;
Sağlıkla kalın…&nbsp;

Detoks Diyet İşe Yarar mı? Detoks Diyet ve Kilo Kaybı 

Detoks Diyet Nedir?

Bebeğinizi dünyaya getirdikten sonraki dönem sayısız duyguyla dolu olabilir. Sevinçten korkuya, üzüntüye kadar her duyguyu hissetmeniz oldukça normaldir. Olumsuz duygularınız şiddetli hale gelir ve günlük yaşamınıza müdahale etmeye başlarsa, doğum sonrası depresyon kendinden söz ettirmeye başlamış olabilir. Doğum sonrası depresyon semptomları genellikle doğumdan sonraki birkaç hafta içinde başlar ancak daha sonra altı aya kadar gelişebilir. Ruh hali değişimleri, bebeğinizle bağ kurmada zorluk ve düşünme veya karar vermede zorluk içerebilirler.
Doğum sonrası depresyonda olduğunuzu düşünüyorsanız, yalnız değilsiniz. Doğum yapan yaklaşık 7 kadından 1'i doğum sonrası depresyon geliştirir. Doğum sonrası depresyon semptomlarını teşhis etmenin ve tedavi etmenin en etkili yolu öncelikle psikoterapi desteğidir. Terapi sayesinde belirtilerinizi değerlendirebilir ve nasıl başa çıkabileceğinizi konuşabilirsiniz. Ek olarak psikoterapi ve antidepresan kombinasyonundan yararlanabilirsiniz.
Bu tedavinin yanı sıra günlük yaşamda doğum sonrası depresyon semptomları ile başa çıkmanıza yardımcı olmak için evde yapabileceğiniz şeyler de vardır. Doğum sonrası depresyon ile nasıl başa çıkılacağı hakkında daha fazla bilgi için yazıyı okumaya devam edin.
1) Yapabildiğiniz Zaman Egzersiz Yapın
Araştırmalar, egzersizin doğum sonrası depresyon geliştiren kadınlar için antidepresan etkisi olabileceğini açıklıyor. Özellikle bebek arabasında bebekle yürümek, hareket etmenin ve temiz hava solumanın kolay bir yolu olabilir. Ruh Sağlığı ve Fiziksel Aktivite dergisinde yayınlanan bir çalışma, yürümenin depresyonu hafifletmenin istatistiksel olarak anlamlı bir yolu olduğu göstermektedir.
Uzun bir egzersiz seansına vaktiniz yok mu? Gün içinde birkaç kez 10 dakika egzersiz yapmayı deneyin. Kullanacağınız mobil uygulamalar herhangi bir ekipman olmadan yapabileceğiniz kısa, basit egzersizler için iyi bir kaynak olabilir.
2) Sağlıklı Bir Diyet Sürdürün
Tek başına sağlıklı beslenme doğum sonrası depresyonu iyileştirmez. Yine de, besleyici yiyecekler yeme alışkanlığı edinmek, kendinizi daha iyi hissetmenize ve vücudunuza ihtiyaç duyduğunuz besinleri vermenize yardımcı olabilir. Haftanın öğünlerini hafta sonu planlamayı ve hatta önceden sağlıklı atıştırmalıklar hazırlamayı deneyin. 
3) Kendinize Zaman Yaratın
Emzirirken kanepede sıkışmış hissedebilirsiniz. Belki iş, ev sorumlulukları veya daha büyük çocuklarınız tarafından bunalmış hissediyorsunuz. Bu streslerle tek başına uğraşmak yerine, yardım isteyin. Yakınlarınızın bebeğinize bakım için yardım teklifini kabul edin. Eşinizin veya güvendiğiniz başka bir yetişkinin bebeği bir veya iki saat almasına izin verin.
Haftada bir “bana” özel zaman ayırmayı doğum sonrası depresyon için yararlı bulabilirsiniz. Sadece doktor kontrolü seansları arasında evden çıkabiliyor olsanız bile, bu süreyi dekompresyon için kullanabilirsiniz. Yürüyüşe çıkın, kestirin, sinemaya gidin ya da biraz yoga ve meditasyon yapın. 4) Dinlenmek İçin Zaman Ayırın
Muhtemelen size “bebek uyurken uyu” diye söylenmiştir. Bu tavsiye bir süre sonra can sıkıcı hale gelebilir ancak kökleri bilime dayanmaktadır. 2009 tarihli bir rapor, en az uyuyan kadınların aynı zamanda en ağır doğum sonrası depresyon semptomlarını nasıl yaşadıklarını detaylandırıyor. Bu özellikle, gece yarısı ile sabah 6 arasında dört saatten daha az uyuyan veya gün boyunca 60 dakikadan daha az şekerleme yapan kadınlar için geçerliydi. İlk günlerde bebeğiniz muhtemelen gece boyunca uyumuyor. Şekerleme yapmak veya erken yatmak size bu konuda yardımcı olabilir. 
5) Balık Yağlarına Odaklanın
DHA (dokosaheksaenoik asit) gibi omega-3 yağ asitleri alımınızı artırmak için de iyi bir zaman. Journal of Affective Disorders tarafından yayınlanan bir makaleye göre, DHA düzeyi düşük olan kadınların doğum sonrası depresyon oranları daha yüksektir. Deniz ürünleri, DHA'nın mükemmel bir kaynağıdır. Eğer bir vejeteryansanız, keten tohumu yağı başka bir harika kaynaktır.
6) Emzirme Durumunuzu İnceleyin
2012'de yapılan bir araştırma, emzirmenin doğum sonrası depresyon geliştirme riskinizi azaltabileceğini öne sürüyor. Bu sözde koruma, doğumdan sonraki dördüncü aya kadar uzayabilir. Emzirmek hoşunuza giden bir şeyse, devam edin. Bununla birlikte, emzirirken kadınların depresyon belirtileri geliştirdiği bazı durumlar vardır. Bu duruma Dismorfik Süt Ejeksiyon Refleks veya D-MER denir. D-MER ile sütünüzün gelmesinden sonra birkaç dakika süren ani üzüntü, ajitasyon veya öfke duyguları yaşayabilirsiniz. Sonunda, size doğru gelen besleme yöntemini seçin.
7) İzolasyona Direnin
Günler birbirine karışabilir ve bazen kendinizi izole hissetmenize neden olabilir. Kanada Psikiyatri Dergisi tarafından yayınlanan bir araştırma, başkalarıyla duygularınız hakkında konuşmanın ruh halinizi değiştirmeye yardımcı olabileceğini gösteriyor. Araştırmacılar, daha önce doğum sonrası depresyon geçirmiş deneyimli annelerle düzenli olarak konuştuktan sonra, yeni annelerin daha düşük depresyon seviyelerine sahip olduğunu keşfettiler. Bu sonuçlar doğumdan sonra dört haftaya ve ardından sekiz haftaya uzadı.Bu çalışmadaki akran anneler telefon desteğinin nasıl verileceği konusunda özel eğitim almış olsalar da, sosyal etkileşimin gücü yadsınamaz. Dışarı çıkmak için elinizden gelenin en iyisini yapın veya en azından destek için diğer yetişkinler ve annelerle sohbet edin.
Birçok kadın doğumdan sonraki ilk birkaç hafta içinde “bebek hüznü” yaşasa da, doğum sonrası depresyon daha derin ve daha uzun süreli üzüntü ve ajitasyon duygularıyla kendini gösterir. Bu duygular tıbbi yardım olmadan daha da kötüleşebilir ve kronik depresyona dönüşebilir.
Doğumdan sonra depresyon duygularını fark ederseniz, özellikle birkaç hafta sonra azalmazlarsa veya zamanla kötüleşirse, doktorunuzdan randevu almanız iyi bir fikirdir. Tedavinin önemine rağmen, kadınların yalnızca yaklaşık yüzde 15'i semptomları için tedavi arar. Doktorunuz, ihtiyacınız olan desteği almanız için sizi doğru yöne yönlendirebilir.
Psikoterapi, doğum sonrası depresyon için tercih edilen tedavidir. Bu, bir ruh sağlığı uzmanı ile düşünceleriniz ve duygularınız hakkında konuşmayı içerir. Seanslarınızda, sorunlarla başa çıkmanın ve çözmenin yolları üzerinde çalışabilirsiniz. Ayrıca, kendinizi daha iyi ve daha kontrollü hissetmek için hedefler belirleyebilir ve farklı durumlarla başa çıkmanın yollarını bulabilirsiniz.
Daha ciddi vakalarda doktorunuz antidepresanlar da önerebilir. Bu ilaçlar anne sütüne geçebilir, ancak genellikle emziren kadınlar için güvenli kabul edilir. Bununla ilgili herhangi bir endişeniz varsa, doktorunuzla konuşun. Potansiyel faydaları ve riskleri tartmanıza yardımcı olabilirler.
Doğum sonrası depresyon tedavi edilebilir. Birçok kadın semptomlarının altı ay içinde düzeldiğini görüyor.
Yönünüzü şaşırmış veya kafanız karışmış hissediyorsanız, bebeğiniz hakkında takıntılı düşünceleriniz varsa, paranoyak hissediyorsanız veya halüsinasyonlar görüyorsanız hemen doktorunuzu arayın. Bunlar, doğum sonrası psikoz adı verilen daha ciddi bir durumun belirtileridir.

Doğum Sonrası Depresyon Nedir? Doğum Sonrası Depresyon İle Nasıl Başa Çıkılır?

Doğum Sonrası Depresyon İle Başa Çıkma

Egzersiz söz konusu olduğunda herkes farklıdır. Bazı insanlar sabah ilk iş olarak egzersize ısınmadan başlamak ister, bazıları ise antrenmanlarında ısınma hareketleri için zaman ayırır. Sadece evde egzersizler yapacağınız zaman mı yoksa sadece spor salonuna gideceğiniz zaman mı ısınma hareketleri eklemelisiniz gibi sorular aklınızda olabilir. Isınma hareketleri gerekli midir ve vücut için yararı nedir bu yazımızda açıklıyoruz.
Isınma hareketleri, temel olarak vücudunuza hafif yoğunlukta veya düşük etkili hareketlerle egzersize hazırlanmasını söyler. Bir "ısınma", kan pompalamanızı ve vücut sıcaklığınızı yükseltmek için kardiyovasküler sisteminizi zorlayarak yaralanma ve ağrı riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Isınma hareketleri genellikle egzersize özeldir, bu nedenle örneğin alt vücut egzersizleri için antrenmanda kullanılacak kilit kasları harekete geçirme gerekliliği nedeniyle bir üst vücut ısınmasından farklı görünecektir.
Herhangi bir fiziksel aktiviteye başlamadan önce yapılan ısınma hareketleri, yaralanma olasılığınızı azaltmak ve vücudunuzu girmek üzere olduğu strese hazırlamak için aktif adımlar attığınızdan emin olmak için önemlidir. Ayrıca kardiyovasküler sisteminiz ve bileşik hareketlerde yoğun olarak kullanılacak kas gruplarınız gibi kritik iç sistemlerle vücudunuzun yaklaşan antrenmana uyum sağlamasına yardımcı olabilir.
Egzersiz rutininize hafif ısınma hareketleri eklediğinizde, vücudunuzu bir sonraki antrenmanınız ne kadar uzun süre devam ederse etsin yapması gereken bazı hareketler için hazırladığınız gerçeği nedeniyle yaralanma riski azalır. Bunun neden faydalı olduğuna iyi bir örnek, çoğumuzun günlük rutinimizi nasıl sürdürdüğümüzdür. Çoğumuz için, iş yerinde bir masada oturmak gibi gün boyunca aynı tür aktivite veya rutini gerçekleştiriyor olabilirsiniz. Spor salonuna gittiğinizde, vücudunuz bütün gün oturma fikrine alışır. Hafif ısınma hareketleri ile başladığınızda, esasen vücudunuzun bazı hafif fiziksel aktivitelerle yaklaşan egzersizleri kolaylaştırmaya hazırlanmasına yardımcı oluyorsunuz. Bunu yaparken, bu kas gruplarına ve eklemlere ağır ağırlık kaldırmaktan veya zorlu kardiyo aktivitelerinden her türlü yükü yüklemeye çalışmadan önce esnekliğinizi ve hareket açıklığınızı artırmak için adımlar atabilirsiniz. Bazı egzersiz öncesi ısınma hareketleri ile birlikte, egzersiz rutininizden önce hafif bir ısınma, egzersiz seansınızdan önce hareket aralığınızı artırmanıza ve genel esnekliği artırmanıza yardımcı olabilir.
Yaralanma riskinizi azaltmanın yanı sıra egzersiz rutininize ısınma hareketleri eklemek, vücut ve kas sıcaklığınızı artırmanıza yardımcı olabilir. Kas sıcaklığınızı artırdığınızda, vücudunuzun belirli şekillerde hareket etmesini ve belirli aktiviteleri çok fazla zorlamadan gerçekleştirmesini sağlamaya yardımcı olur. Kas sıcaklığınız arttıkça, kaslarınızın stres altındayken performans göstermeye ve belirli aktivitelerden kaynaklanan oksijen gereksinimlerine uyum sağlamasına katkı sağlar. Zamanla kaslarınız bu yeni duruma alışmaya başlar ve rahatlar.
Antrenmanınızdan önce ısınma hareketleri eklemek istemenizin bir başka nedeni de zihinsel olarak hazırlanmanıza yardımcı olmasıdır. Hepimiz orada yüzlerce farklı şey üzerinde kafa yormuşuzdur ve aklımızda kalan son şey yaklaşan koşu veya kaldırmak üzere olduğumuz ağırlıklardır. Rutininize hafif bir ısınma eklediğinizde, bedeninize zihninize ve bedeninize önünüzdeki göreve yerleşme şansı vermiş olursunuz.&nbsp;
Egzersiz rutininizden önce ısınma hareketleri yaptığınızda, zihninizin ayarlanmasına ve yaklaşan egzersiz hakkında düşünmesine yardımcı oluyorsunuz. Kendiniz için belirlediğiniz bazı kişisel hedefler, egzersiz yapmaya neden tutkulu olduğunuza dair hatırlatmalar ve birkaç dakika içinde yapmak üzere olduğunuz egzersizler hakkında düşünme şansı verebilirsiniz. Bunu yaparken, yalnızca vücudunuza hazırlanma şansı vermiyorsunuz, aynı zamanda verimli bir egzersiz yaptığınızdan emin olmak için zihninizin doğru alanda olduğundan emin oluyorsunuz.
Üretken olmak için ısınma hareketleri genellikle 5-10 dakika sürmeli ve yapmayı planladığınız egzersizin daha hafif bir versiyonu olmalıdır. Isınma, kan damarlarının genişlemesini sağlayarak kan akışının kaslara pompalanmasını sağlar ve egzersiz sırasında en çok ihtiyacı olanlara oksijen sağlar. Isınma sırasında tüm vücudunuzu kullanmanız önerilir; böylece bileşik hareketler ve düşük etkili ısınma aktiviteleri ile birden fazla büyük kas grubunu hedeflersiniz. Hangi ısınma hareketlerinin sizin için en faydalı olacağını, yaşam tarzınızı, hedeflerinizi ve egzersiz rutininizi anlamak için uzmanlarla konuşabilirsiniz.
<h2>Isınma Hareketleri Vücudunuz İçin Ne Yapar?</h2>
Bir antrenmandan önce ısınma hareketleri, aşağıdakiler gibi birçok olumlu sonuç sağlayabilir:
<ul>
<li>Kullanılan kaslara artan kan ve oksijen</li>
<li>Kanı daha kolay pompalamak için genişlemiş kan damarları</li>
<li>Sistem boyunca kan pompalamak için kalbe daha az baskı</li>
<li>Artan vücut ısısı kaslardaki esnekliği arttırma</li>
<li>Daha az kas yaralanmasına ve zorlanmasına neden olabilecek artan kas sıcaklığı</li>
<li>Vücudun aşırı ısınmaması için soğutma yöntemlerinin etkinleştirilmesi (terleme)</li>
<li>Yağ asitlerinin ve karbonhidratların enerjiye dönüştürülmesini sağlayan hormonlar</li>
</ul>
Egzersiz rutininizden önce ısınma hareketleri eklemenin birçok faydası vardır. Antrenman öncesi esnemelere ve antrenman sonrası esnemelere ek olarak antrenmanınızdan önce ısınma hareketleri birleştirdiğinizde, yaşayabileceğiniz potansiyel yaralanmaları azaltarak verimli bir antrenman gerçekleştirirsiniz. Hangi ısınma hareketleri size ve hedefleriniz için faydalı olacağı hakkında daha fazla bilgi edinmek ve bunları güvenli bir şekilde nasıl yapacağınız konusunda uygun eğitim ve rehberlik almak için uzmanlarla mutlaka görüşün.&nbsp;
Öyleyse bedenlerimizi hareket ettirelim ve yaklaşan antrenmanımız için hazırlanalım! Artık bir antrenmandan önce ısınma hareketlerinin olumlu sonuçlar verebileceğini ve daha fazla yaralanma önlemeye yol açabileceğini bildiğimize göre, neden antrenmanınızın başlangıcına birkaç dakika ekleyip vücudunuzu ileride olacaklara hazırlanmaya teşvik etmeyesiniz?&nbsp;

Isınma Nedir? Egzersiz Öncesi Isınma Isınma Hareketlerinin Faydaları

Egzersiz Öncesi Isınma Hareketlerinin Önemi

Kilo vermek isteyen ve bunun için hızla kilo vermek için uygun yöntemleri arayan birçok insan var. Peki hızla kilo vermek mümkün mü, bu yazımızdan bundan bahsedeceğiz.&nbsp;
<h2>Hızla Kilo Vermek Ne Anlama Geliyor?&nbsp;</h2>
Kilo verme hızı ve süresi açısından bilimsel kaynaklara baktığımızda <a href="https://www.bewelll.com/blog/saglikli-kilo-verme" target="_blank">sağlıklı bir kilo kaybı </a> için önerilen süre şu şekilde 👇🏻
Kilo vermek isteyen bir kişinin haftalık olarak ağırlığının %1-2’si kadarını kaybetmesi ideal kabul edilir. Hızla kilo vermek denildiğinde sağlıklı kabul edebileceğimiz hız bu şekildedir.&nbsp;
Örnek vermek gerekirse 100 kg civarı bir kişi haftalık olarak 1-2 kg yani ayda 4 ila 8 kg arasında kaybedebilir.&nbsp;
Yüksek kilolarda bu oran %2’ye daha yakın iken daha düşük kilolarda haftalık kayıp %1’e daha yakındır.&nbsp;
Yani 100 kg olan bir kişinin haftalık 2 kg yani ayda 8 kg kaybetmesi daha olası iken 60 kg olan bir kişinin haftalık olarak 600 gr yani ada 2.4 kg kaybetmesi olasıdır.&nbsp;
Hızla kilo vermek isteyen birçok kişi haftalık olarak yukarıda bahsettiğimiz miktarlardan çok daha fazla kilo kaybetmek ister. Hızla kilo vermek için bilimsel olmayan ve çoğunlukla da birçok kişinin sıklıkla tercih ettiği yöntemler vardır. Bu sebeple hızla kilo vermek mümkün diyebiliriz. Ancak hızla kilo vermek sağlık açısından birçok negatif etkiye sahiptir.&nbsp;
<h2>Hızla Kilo Vermek Sağlıklı mı?</h2>
1.	Hızla kilo vermek kas kaybına neden olur
Kilo vermek sadece tartıda eksiler görmek değildir. Kilo kaybını “başarılı” kabul etmek için <a href="https://www.bewelll.com/blog/yagdan-kilo-vermek" target="_blank">yağ kaybı</a> olması şarttır.
Hızla kilo vermek için tercih edilen birçok yöntem kaloriyi ciddi bir şekilde kısıtlayarak vücudun ihtiyacı olan enerjiyi ve proteini sağlayamaz. Bu da hızlı bir şekilde kas kaybı anlamına gelir.&nbsp;
Kas kaybetmek ise aşağıda açıkladığımız, kalp hastalıklardan, metabolizma hızının yavaşlamasına kadar birçok olaya sebep olur.
2.	Hızla kilo vermek kalp hastalıklarına zemin hazırlar&nbsp;
Kas, sadece vücudumuzu iyi gösteren bir doku değil. Tüm organlarımızın yapısı kaslarla çevrilidir ve kalp de bunlardan biridir.&nbsp;
Hızla kilo vermek isteyen birçok kişi ilerleyen zamanlarda kalp hastalıkları açısından riskli hale gelir.
3.	Hızla kilo vermek metabolizma hızının yavaşlamasına sebep olur
Hızla kilo vermek için çok düşük kalorili ve yetersiz protein içeren bir diyet uygulanması sonucu vücut kıtlık psikolojisine girerek mevcut kaynaklarını korumaya çalışır. Bunun için de metabolizma hızını düşürerek sindirim, boşaltım, solunum gibi diğer tüm faaliyetler için harcanan enerji miktarını azaltır.&nbsp;
Metabolizma hızı düştükçe, ne kadar az yenirse yensin vücut da az miktarda enerji harcayacağından kilo kaybı yavaşlar, hatta durma noktasına gelir.
4.	Hızla kilo vermek kendini halsiz ve yorgunluk hissine sebep olur
Hızla kilo vermek için kullanılan yöntemler sonucunda gerek kas kaybı, gerek yeterli enerji ve besin öğelerinin alınamaması sonucu ciddi bir halsizlik yorgunluk meydana gelir.&nbsp;

Kilo vermek, sadece tartıdaki rakamı değil bedenine iyi gelen, <a href="https://www.bewelll.com/blog/saglikli-beslenme" target="_blank">sağlıklı beslenmeyi</a> ve <a href="https://www.bewelll.com/blog/saglikli-yasam" target="_blank">sağlıklı yaşamı</a> ifade etmelidir. Kilo vermek için bilimsellikten uzak, sadece tartı odaklı hiçbir yöntemi tercih etmemeli sağlığınızı riske atmamalısınız.&nbsp;
Kilo vermek için ihtiyacınız olan enerji ve besin öğelerini sağlayan bir beslenme programı ile sağlıklı yaşama bir adım atmak için siz de hemen Bewell’i indirin 💪🏻 
Bilimsel gerçeklerle hazırlanmış programlarımızı uygulayın ve sağlığınızı riske atmayın.

Etkili Kilo Verme Yöntemleri Nelerdir? Hızla Kilo Verme Yöntemleri

Hızla Kilo Vermek Mümkün mü?

Kişisel gelişim, son zamanlarda hepimizin sıkça duyduğu ve aşina olmaya başladığı bir kavram. Bahsi sıkça geçen çoğu kavramda olduğu gibi söz konusu kişisel gelişim olunca birçok bilgi karışıklığı ile karşılaşmamız mümkün.
Bu yazımızda kişisel gelişim kavramına yakından bakmayı ve Bewell'de kişisel gelişim süreçlerinin nasıl işlediğini sizlere anlatmayı hedefliyoruz 😊
<h2>Kişisel Gelişim Nedir?</h2>
Yaşamın kendisi ve üzerinde var olduğumuz dünya yapı gereği devinimsel yani sürekli değişim halindedir. İnsanoğlu da bu devinimsel yapıya ayak uydurabilmek için kendisinde daima değişiklik yapmak ve kendisini olduğundan çok daha ileriye taşımak zorundadır. Özellikle yeni yaşam becerileri kazanmak, var olan yaşam becerilerini ileri boyutlara taşımak ve mevcut durumlara adapte olabilmek için birtakım baş etme stratejileri geliştirmek adına ortaya konan çabaların tümü kişisel gelişim kapsamına girmektedir.
Kişisel gelişim;
<ul>
<li>İnsanın kendisini tanıdığı keyifli bir süreçtir.</li>
<li>Olumsuz yaşam alışkanlıklarını olumlular ile değiştirmektir.</li>
<li>Diğerleri ile kurulan sağlıklı ilişkilerdir.</li>
<li>Var olanın arkasında gizli olan potansiyeli ortaya çıkarmaktır.</li>
<li>Daha iyisine ulaşmak için bireyin yaptıklarının tümüdür.</li>
<li>Okunan kitabın, izlenen filmin, gezilen yerin, tanışılan kişilerin bireye fayda sağlayacak şekilde yenilenmesidir.</li>
</ul>
<h2>Kişisel Gelişim Ne Değildir?</h2>
Kişisel gelişim, sadece tek bir alana (örneğin; sağlık, ikili ilişkiler, kariyer... vb.) odaklanmak ve o alanda bireyin kendini geliştirmesi değil bir bütün olarak dahil olduğu ve ilgi duyduğu her alanda kendini geliştirmesidir. Bununla birlikte kişisel gelişim asla bireyin sadece ''ben'' demesi anlamını taşımaz çünkü kişisel gelişimin büyük bir bölümünü diğerleri ile olan ilişkimizi geliştirmek kapsamaktadır.&nbsp;
En önemlisi kişisel gelişim hiçbir zaman ben şimdi oldum diyerek sonlanan bir süreç değildir. Yaşamda var olmaya devam ettiğimiz sürece kendimizi geliştirmek zorundayız 😊
<h2>Kişisel Gelişim Neden Faydalıdır?</h2>
<ul>
<li>Kişisel gelişim, bireye hayatın farklı alanlarında kendini tanıma ve anlama fırsatı sunar.</li>
<li>Fiziksel, psikolojik ve sosyal olarak bireye ilgisini çeken noktaları keşfetme olanağı sunar.&nbsp;</li>
<li>Kişisel gelişim süreçlerinden geçen bireyler çevresiyle daha sağlıklı ilişki kurar ve sosyal yaşamda daha verimli olur.&nbsp;</li>
<li>Sosyal bir varlık olan insan kendini geliştirdiği zaman toplumun parçası olan diğer insanları da etkiler ve diğerleri için de kişisel gelişim kapısı aralanır. Bir başka deyişle kişisel gelişim aynı zamanda toplumun da gelişimidir.</li>
<li>Başarı herkes için aynı olmasa da kişisel gelişim sayesinde birey kendi başarı öyküsünü istediği alanda kendisi yazabilir.</li>
<li>Kişisel gelişim bireyin öz güvenine olumlu katkı sağlar.</li>
<li>Kişisel gelişim ile öğrenilen yaşam becerileri psikolojik sorunlarla baş etmede de önemli bir yere sahiptir.</li>
</ul>
<h2>Kişisel Gelişim Konuları Nelerdir?</h2>
Karşımıza en yaygın olarak çıkan kişisel gelişim konuları;
<ul>
<li>Zaman Yönetimi</li>
<li>Empati Becerisi Geliştirme</li>
<li>Uyku Düzeni Oluşturma</li>
<li>Duygusal Yeme Psikoeğitim Programı</li>
<li>Depresyonu Önleme ve Baş Etme Psikoeğitim Programı</li>
<li>Özgüven Geliştirme</li>
</ul>
<h2>Bewell'de Kişisel Gelişim Nasıl Oluyor?</h2>
<ol>
<li>İlk olarak Bewell mobil uygulamamızı <a href="https://www.bewelll.com/#download" target="_self">indirmelisiniz</a> 😊</li>
<li>Uygulamayı indirip kayıt işlemini tamamladıktan sonra size uygun içerikleri oluşturabilmemiz için hedef seçimi yapmalısınız. Eğer kişisel gelişim konusunda ayrıntılı çalışmak istiyorsanız hedef seçimini mutlaka Kişisel Gelişim olarak seçmelisiniz 😉</li>
<li>Hedef seçiminizi gerçekleştirdikten sonra başta psikoluğumuz olmak üzere uygulamamızda size hizmet veren diğer uzmanlarımız ile tanışıyor ve kişisel gelişim alanında zorlandığınız ya da geliştirmek istediğiniz konuları psikoloğumuz ile belirliyorsunuz.</li>
<li>Belirlediğiniz konularla alakalı olarak psikoloğumuz tarafından hazırlanan ve temelini Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapi'den alan, minimum 2 ya da 3 haftalık çözüm içeriklerine ve psikoeğitim programlarına kayıt oluyorsunuz.&nbsp;</li>
<li>Uygulamaya psikoloğumuz tarafından yeni eklenen paket programlar hakkında düzenli olarak bilgilendiriliyorsunuz.</li>
<li>Kişisel gelişim programlarımız hem çalıştığınız konu ile ilgili teorik bilgiyi hem de bu bilgiyi pratik hayatta uygulamanıza olanak sağlayan bilişsel ev ödevlerini kapsamaktadır.</li>
<li>Kişisel gelişim çözüm içerikleri ve psikoeğitim programlarına ilk 7 gün ücretsiz daha sonra premium üyelik satın alarak üyelik süreniz kapsamında sınırsız erişim sağlayabilirsiniz 😊</li>
<li>Premium üyelik için uygulamada premium butonuna tıklayarak yönlendirmeleri takip edebilirsiniz.</li>
<li>Kişisel gelişimin ömür boyu süren bir süreç olduğundan bahsetmiştik bu nedenle hem kalıcı yaşam alışkanlıkları kazanmak hem de farklı konularda kişisel gelişime devam edebilmek için <a href="https://www.bewelll.com/odeme?amount=299&months=12" target="_self">yıllık üyelik</a> imkanından faydalanmanızı tavsiye ediyoruz 😊</li>
</ol>
İşte bu kadar basit 😊 
Kişisel gelişime ek olarak diyetisyen desteği ve egzersiz programları ile daha fiziksel hedeflerinize yönelik sonuçlar elde etmek için siz de hemen Bewell’i indirin ve Premium'a geçerek yıllık, 6 aylık veya aylık üyeliklerden size uygun olanı ile hemen başlayın! 😊&nbsp;

Kişisel Gelişim Ne Değildir? Kişisel Gelişim Neden Faydalıdır? Kişisel Gelişim Konuları Nelerdir? Bewell'de Kişisel Gelişim Nasıl Oluyor?

Kişisel Gelişim Nedir?

Kilo vermek, daha sağlıklı bir yaşam için olmazsa olmaz. Fazla kilolu olmak ne yazık ki birçok hastalığın en önemli tetikleyicilerinden biri.&nbsp;
Kilo vermek için spor yapmak akla ilk gelen yöntemlerden biri. Bu yazımızda kilo vermek için hangi spor türlerini yapabileceğinizden bahsedeceğiz.

Peki spor ne demek?&nbsp;

Spor, belli kurallara ve tekniklere uyularak yapılan, bedensel gelişmeye yararlı, eğlenmek ve yarışmak amacı da bulunan beden hareketlerinin tümüne verilen isimdir.&nbsp;
Kilo vermek için spor yapmak, hareket etmenin eğlenceli bir yolu. Spor, birçok egzersize göre daha motive edici olabilmekle birlikte çok iyi bir kilo verme aracıdır.&nbsp;
<h2>Kilo vermek için spor türlerinden hangileri ideal?</h2>
1.	Boks 
Kilo vermek için spor türleri arasında en fazla enerji harcatan sporlardan biri bokstur.&nbsp;
Boks, vücut ağırlığını azaltmanın yanı sıra kardiyovasküler sağlığı, vücut gücünü ve stresle ilgili sorunlarla mücadeleyi geliştirir.
Kilo vermek için spor olarak boksu tercih ettiğinizde güç, hız, çeviklik, el-göz koordinasyonunu korumanız gerekir. Boks esnasında yapılan hareketler, yüksek oranda kalori yakarak ekstra vücut ağırlığını azaltmanıza yardımcı olur.
2.	Bisiklet
Bisiklet, kilo vermek için spor denince akla gelen önemli türlerden biri. Bisiklet sporu, koşmaya kıyasla diz, ayak bilekleri ve diğer eklemleri daha az etkileyerek kalp atış hızınızı optimum seviyede tutmanızı sağlar. Kilo vermek için spor olarak bisikleti seçtiğinizde hem temiz havada spor yapma imkanına hem de pedal çevirerek bolca kalori yakma şansına sahip olursunuz.
3.	Tenis
Tenis ve tenise benzer raketle oynana tüm sporlar oldukça enerji harcatırlar. Kilo vermek için spor yapmak isteyenler için tenis gözde bir spor dalıdır.&nbsp;
Tenis ve diğer raketli sporlar, vücuttaki tüm kasları çalıştırdıkları için kalori yakmakta oldukça başarılıdır.&nbsp;
Tüm bu sebeplerle kilo vermek için spor türlerinden tenisi değerlendirebilirsiniz.
4.	Basketbol
Basketbol, oldukça aktif hareketli bir spor olup kilo vermek için spor dendiğinde akla gelen önemli türlerden bir diğeridir. Basketbol oynarken, koşma, zıplama gibi oldukça kalori harcatan hareketleri devamlı olarak uygularsınız.&nbsp;
Özellikle yanınıza birkaç takım arkadaşı alarak oynayacağınız basketbol, kilo vermek için spor yapmayı son derece eğlenceli hale getirebilir.
5.	Dövüş sanatları
Kilo vermek için spor yaparken tüm vücudu çalıştırmak istiyorsanız dövüş sanatları özellikle de karate şahane bir alternatiftir.&nbsp;
Tekme, yumruk, zıplama gibi oldukça kalori harcatan hareketler içeren dövüş sanatları kilo vermek için spor yapmanın farklı ancak oldukça eğlenceli bir yolu.
6.	Yüzme
Kilo vermek için spor yapmak isteyen birine kolaylıkla önerilebilecek bir spor türü varsa bu da yüzmedir. Vücudun tüm kaslarını çalıştıran yüzme, kilo vermek için spor yapmak isteyen ancak bel, boyun fıtığı gibi egzersiz yapmayı engelleyen rahatsızlıklarda bile çoğunlukla tercih edilebilir.&nbsp;
Duruş ve esneklik gibi faktörleri de doğrudan etkileyen yüzme, kilo vermek için spor yapmak isteyen her yaştan kişi için son derece ideal bir spordur.&nbsp;

Kilo vermek için spor denince akla hep koşmak, fitness, pilates gibi egzersizler gelse de, spor türlerinden birini tercih etmek hem eğlenmenize hem de kilo verme hedefinize ulaşmanıza yardımcı olabilir.&nbsp;
Kilo vermek için spor yöntemi olarak evde fitness yapmayı tercih ederseniz, Bewell’de tamamen kişiye özel fitness egzersizleri ile hedefinize ulaşabilirsiniz 😊

Kilo Vermek İçin Spor Türlerinden Hangisi İdealdir? Kilo Vermek İçin Spor Hareketleri

Kilo Vermek İçin Spor Nasıl Olmalı?

Boya göre kilo, birçok kişi için merak konusudur. Boyumuz ve kilomuz arasındaki orantı dış görünüşümüzü etkileyen bir faktördür.&nbsp;
Örneğin 1.55 boyunda 60 kg bir kadın hafif kilolu olarak sınıflandırılırken, 1.70 boyunca 60 kg bir kadın zayıf sınıflandırmasına girer.&nbsp;
Peki bu sınıflandırma neye göre yapılır, boya göre kilo nasıl olmalı gelin birlikte inceleyelim…
<h2>Boya Göre Kilo İçin Sınıflandırma</h2>
Boya göre kilo değerlendirirken beden kitle indeksi (BKİ) adı verilen bir sınıflandırma yöntemi kullanılır. BKİ, kg olarak ağırlığın, boy uzunluğunun karesine bölünmesi ile elde edilen bir hesaplama yöntemidir.&nbsp;
BKİ, vücut yağını ölçmez, yalnızca boy ve kilo arasındaki orantıya dayanan bir sınıflandırma yöntemidir. Bu sebeple ideal kilo hakkında net bilgi verir diyemeyiz.&nbsp;
Ancak boya göre kilo nasıl olmalı sorusuna en ucuz ve hızlı yanıtı veren yöntem BKİ sınıflandırması olduğu için sıklıkla tercih edilir.&nbsp;
<h2>Boya Göre Kilo İçin BKİ Sınıflandırması&nbsp;</h2>
 Yaş - İdeal BKİ
19-24 yaş – 19-24 kg/m2
25-34 yaş – 20-25 kg/m2
35-44 yaş – 21-26 kg/m2
45-54 yaş – 22-27 kg/m2
55-64 yaş – 23-28 kg/m2
64 yaş ve üzeri – 24-29 kg/m2

Peki boya göre kilo hesaplaması nasıl yapılır? 
Öncelikle yaşına göre ideal BKİ aralığını bul. Daha sonra BKİ aralığının minimum ve maksimum değerlerine bak. Metre cinsinden boyunun karesi ile bu minimum ve maksimum değerleri çarparak ideal kilo aralığını bulabilirsin.&nbsp;
Boya göre kilo hesaplamasını bir örnek ile gösterelim:&nbsp;
Örneğin 20 yaşında, 1.65 boyunda birini hayal edelim. Bu yaş grubu için ideal BKİ aralık 19-24 kg/m2 dir.&nbsp;
Yani ağırlığının, boyunun karesine oranı minimum 19 maksimum 24 olmalıdır.&nbsp;
Bu durumda 1.65’in karesi alınır. 1,65 x 1,65 = 2,72. Bu değer önce 19 ile daha sonra 24 ile çarpılarak ideal kilo aralığı tespit edilebilir.&nbsp;
2,72 x 19= 51,7
2,72 x24= 65,2
Yani 20 yaşında, 1.65 boyunda biri için 51,7-65,2 kilo aralığı ideal kabul edilir. Daha net bir değer için bu iki sonucun ortalaması olan 58,5 kg ideal olarak kabul edilebilir.&nbsp;

<h2>Boya Göre Kilo Ölçümünün Eksik Yanları Nedir?</h2>
 Boya göre kilo ölçümü için ideal BKİ değerlerinin kullanılmasının bazı limitleyici yanları vardır. İdeal kilo yağ oranı, kas oranı, su oranı gibi faktörlerin tamamı değerlendirilerek tespit edilmesi gereken bir kavramdır. Ancak BKİ, yalnızca yaş, boy ve kilo değerlerini kullandığı için tam doğru bilgiyi vermeyecektir.&nbsp;
BKİ, boya göre kilo hesaplamasını yaparken ideal kilo aralıkları hakkında fikir verse de, sağlıklı bir ideal kilo için vücudun yağ ve kas dengesinin ideal bir şekilde sağlanması gerekir.

Kilo yönetimi hedefinize ulaşmak, diyetisyenlerin hazırladığı programlar ile size en uygun diyet listesine ulaşmak için hemen Bewell'i indirin!

Boya Göre Kilo Nasıl Olmalı?

Günlük yaşamınızda stresi azaltmanın sizi daha mutlu ve sağlıklı hale getirebileceği oldukça sezgiseldir. Ancak stresi her şeyden önce genel refahın bu kadar güçlü bir göstergesi yapan nedir? Bu sorunun yanıtı için stresin bedeni ve zihni tam olarak nasıl etkilediğine ve stres yönetimi kavramının ruh halinizi iyileştirmekten bağışıklık fonksiyonunu güçlendirmeye ve uzun ömürlülüğü artırmaya kadar her şeyi nasıl yapabileceğine yakından bakalım.
Stresli olduğunuzda, beyin genel işleyişini etkileyen hem kimyasal hem de fiziksel değişikliklere uğrar. Stres yönetimi devreye girmediğinde, epinefrin ve norepinefrin nörotransmiterleri dahil beyindeki bazı kimyasallar yükselmeye başlar ve adrenalin "savaş ya da kaç" hormonlarının daha büyük miktarlarının salgılanmasına neden olur. Bu kimyasalların salınması, hızlı kalp atış, daha yüksek kan basıncı ve zayıflamış bir bağışıklık sistemi dahil olmak üzere belirli fizyolojik etkilere katkıda bulunur. Stres yönetimi ile kontrol altına alınmamış kronik stres, zamanla mide ülseri, felç, astım ve kalp hastalığı gibi diğer ciddi sorunların gelişmesine yol açabilir.
Birçok sağlık uzmanı ayrıca kronik stresi kanser ve kalp krizi gibi hastalıklar için önemli bir risk faktörü olarak görmektedir. Bunun bir nedeni, vücudumuzun uzun süreli strese verdiği fiziksel tepkilerin yavaş yavaş birikmesi ve devam eden strese uyum sağlama girişimlerimizde fark edilmemesidir. Bununla birlikte, strese tolerans geliştiriyor gibi görünsek bile, sinir sistemimiz hala uzun vadede genel sağlığı ciddi şekilde etkileyebilecek bir aşırı yüklenme ile uğraşıyor. Strese karşı en yaygın fiziksel tepkilerden biri, nihayetinde gerilim tipi baş ağrılarını, migrenleri ve diğer kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarını tetikleyebilen kasların gerilmesidir. Stres, bağırsaklarınızın hangi besinleri emdiğini ve yiyeceklerin vücudunuzda ne kadar hızlı hareket ettiğini etkilediği ve normalde olduğundan daha fazla veya daha az yemenize neden olabileceği için sindirim sisteminiz için de zordur. Vücudunuzun doğal sindirim süreçlerinin bozulması mide bulantısı, ağrı, kusma, mide ekşimesi, kabızlık, asit reflüsü veya ishale neden olabilir.
Stresin çeşitli fiziksel etkilerine ek olarak, anksiyete, fobiler ve panik ataklar dahil olmak üzere bir dizi zihinsel ve duygusal bozukluğa da katkıda bulunabilir. Bu duygusal stres, odaklanmayı, karar vermeyi, bir şeyleri derinlemesine düşünmeyi veya bir şeyleri hatırlamayı zorlaştırabilir. Stres ayrıca asabiyete neden olabilir, sizi kolayca hayal kırıklığına uğratır ve başkalarına karşı sabırsız hale getirir ve hatta depresyona, öfkeye, güvensizlik duygularına ve ilişki çatışmalarına katkıda bulunabilir. Stresin birçok fiziksel etkisi bunaltıcı olabilse de, genel sağlık ve canlılıkta büyük bir rol oynadıkları için bu psikolojik etkileri göz ardı etmemek önemlidir.
<h2>Bakılması Gereken Stres Yönetimi Teknikleri</h2>
Peki, kendinizi daha sağlıklı bir kalıba sokmak ve stresi azaltmak için ne yapabilirsiniz? En etkili ve ödüllendirici tekniklerden biri, zihninizi gevşetmenizi ve iç benliğinizi yargılama ve eleştiri yerine dürüstlük ve şefkat duygusuyla incelemenizi teşvik eden <ins>meditasyondur</ins>.
Yürüme, yoga veya yüzme gibi düzenli orta düzeyde <ins>egzersiz</ins> yapmanın stres azaltıcı faydaları olduğu kanıtlanmıştır, çünkü egzersiz stresi azaltan pozitif endorfinleri serbest bırakır ve özgüveni artırabilir ve anksiyete ve depresyon ile ilişkili semptomları azaltabilir. Günlük aktivite ile birlikte, koyu yeşillikler ve klorofil içeren gıdalar açısından zengin sağlıklı bir <ins>tam gıda beslenmesi</ins> stresi tedavi etmeye yardımcı olur. Kronik stres vücudunuzu temel B vitaminlerinden yoksun bırakabileceğinden, bu besinlerin yanı sıra magnezyum ve kalsiyumu beslenme veya takviye yoluyla almanız önemlidir. Bazı uyarıcılar stres ve depresyona katkıda bulunabileceğinden <ins>kafein ve şekerden uzak durmayı</ins> unutmayın.
<ins>Yeterli uyku almak</ins> da stresi azaltmak için zorunludur. Stres vücudunuzu fiziksel olarak yıpratabilir ve uyku olmadan stresin etkilerini çok daha fazla hissedeceksiniz. Son olarak, <ins>farklı düşünmeyi öğrenerek</ins> stresi azaltmaya çalışın. Bir şeyi ne zaman bırakacağınızı bilmek ve hayatınız hakkında olumlu düşünmek, küçük şeyler için üzülmenizi ve yeterince iyi olmadığınız için endişelenmenizi önlemeye yardımcı olacaktır. Düşünce sürecinizi denetlemek savaşın sadece bir parçasıdır ancak sağlıklı yaşam tarzı ve beslenme değişiklikleri ile stresi hafifletmeye çalışırsanız, artan kaygı sorunlarından büyük ölçüde kaçınabilirsiniz.

Stres bedenimizi nasıl etkiler? Stres yönetimi ipuçları

Stres Yönetimi Sağlığımız İçin Neden Önemlidir?

Birçok insan iç bacak bölgesinde yağlanma ile mücadele eder. Vücudunuzun yalnızca belirli bir bölümündeki yağlardan kurtulamazken, iç bacak bölgenizdeki kasları güçlendirmek için egzersizler yapabilirsiniz. Fakat total yağ oranınızı düşürmek ve iç bacak bölgenizi şekillendirebilmek için yapabileceğiniz birçok adım mevcut. Bu yazımızda sizlere uygulayabileceğiniz yöntemleri sunuyoruz.
<ol>
<li>Dengeli Beslenin: Tüm vücut yağını düşürmek ve iç bacak bölgesini şekillendirmek için ilk kural <ins>temiz beslenmek</ins>. Beslenmenizde kalorilerinizin çoğunu düşük kalorili ve besin değeri yüksek gıda kaynaklarından almalısınız. Yüksek kaliteli proteinler (yağsız et ve kabuklu yemişler dahil), meyveler, sebzeler ve kompleks karbonhidratlar (kepekli ekmekler, baklagiller ve esmer pirinç dahil) gibi yiyecekleri dahil ettiğinizden emin olun. Mümkün olduğunca ağır işlenmiş gıdalardan kaçının. Bunlara, dondurulmuş (dondurulmuş pizza dahil) ve önceden hazırlanmış yemekler (mikrodalgada pişirilebilen yemekler dahil) bazı gıdalar dahildir. Mümkün olduğunca sık taze yiyecekler seçin.</li>
<li>Doymuş Yağ Alımınızı Sınırlayın: İç bacak için önemli olan diğer madde <ins>doymuş yağlardır</ins>. Doymuş yağlar vücudunuz için doymamış yağlardan daha az faydalıdır ve genellikle süt ve et gibi hayvansal kaynaklarda bulunur. En sevdiğimiz tatlıların çoğu doymuş yağlarla doludur, bu nedenle tatlı alımınızı sınırladığınızdan emin olun. Palm ve hindistancevizi yağları en yüksek miktarda doymuş yağ içerir, ancak tereyağı ve katı yağ gibi işlenmiş hayvansal yağlar da önemli miktarda doymuş yağ içerir. Balık yağı, tüm sağlıklı omega-3 yağ asitleri için yüksek oranda doymuş yağ içerir, bu nedenle satın aldığınız gıdalardaki beslenme etiketlerini okumak ve doymuş yağ oranı yüksek gıdaları yerken porsiyon boyutlarınızı sınırlamak önemlidir. Doymuş yağları diyetinizden çıkarmanız değil sınırlamanız gerektiğini unutmamak önemlidir.&nbsp;</li>
<li>Alkol Alımınızı Sınırlayın: Yağ oranını düşürmek ve iç bacak bölgesini şekillendirmek için <ins>alkol</ins>, beslenmenizden mümkün olduğunca çıkarmak isteyeceğiniz bir boş kalori kaynağıdır. Vücudunuz alkolün yan ürünlerinden (asetaldehit ve asetat) kurtulmak için sadece bir buçuk içkiden sonra yağ yakımını yaklaşık %75 oranında azaltır. Böylece yediğiniz yağ ve karbonhidratların yağ olarak depolanma şansı daha da artar. Orta derecede alkol tüketimi bile tükettiğiniz kalori miktarını artırabilir, egzersiz yapma motivasyonunuzu azaltabilir ve uykunuzu olumsuz etkileyebilir. İçmeyi seçerseniz, ölçülü olarak için. Bu, kadınlar için günde bir veya daha az içki ve erkekler için günde iki veya daha az içki anlamına gelir.</li>
<li>Egzersiz Yapın: Özellikle iç bacak bölgenizde yağ kaybetmek mümkün değildir. Bu yağı kaybetmek için total vücut yağınızı azaltmanız gerekir. Kilo kaybınızdan neler bekleyebileceğiniz konusunda gerçekçi olmak önemlidir. Sadece iç bacak yağı hedef alacak belirli bir egzersiz yoktur. Kardiyovasküler egzersiz, yağ yakmanın harika bir yoludur. Genel vücut yağını kaybetmek (ve dolayısıyla iç bacak bölgenizdeki yağları da kaybetmek) için kardiyovasküler egzersiz yaptığınız süreyi veya kardiyovasküler egzersiz yaptığınız günleri artırmalısınız. Kardiyo egzersizleri özellikle iç bacak görünümüne yardımcı olmak için çok uygundur çünkü çoğu kardiyo egzersizi alt gövdeyi çalıştırır, bu da siz kilo verirken iç bacak kaslarınızı şekillendirir.</li>
<li>İnterval Antrenman Deneyin: İnterval (aralıklı) antrenman, daha hafif aktivite periyotları ile değişen yoğun şiddetli aktivite patlamalarını içerir. Örneğin, yürüyüş ve koşu arasında geçiş yapabilirsiniz (her biri beş dakika, toplam 30 – 60 dakika boyunca tekrarlanır) veya koşu ve koşu arasında geçiş yapabilirsiniz. Aralıklı egzersizler yapmak daha fazla kalori ve böylece daha fazla yağ yakar. Total yağ oranı düştüğünde iç bacak bölgesi de şekillenir. Her hafta dört ila beş kez 30 dakika veya daha fazla aralıklı antrenman yapmayı hedefleyin.</li>
<li>Wall (duvar) Squatları Yapın: Wall squat, iç bacak bölgenize daha ince bir görünüm kazandırmaya yardımcı olacak izometrik bir egzersizdir. Wall squat yapmak için sırtınızı düz bir duvara koyun ve dizlerinizi 45 derecelik bir açıyla bükün. Bu pozisyonda 30 saniye kalın ardından ayağa kalkın ve dinlenin. 10 tekrardan oluşan dört set yapın. Ayrıca ters lunge goblet squat, step-up, barbell kalça itme ve barbell squat gibi bazı çömelme varyasyonlarını deneyebilirsiniz.</li>
<li>Oturarak Yastık Sıkmayı Deneyin: Bu egzersizi evinizde özel bir egzersiz ekipmanı olmadan yapabilirsiniz. Sağlam bir sandalyeye (tekerleksiz olan) oturun ve dizlerinizi sağa doğru bükerek (90 derece) ayaklarınızı yere yaslayın. Yastığı diz ve iç bacak arasına yerleştirin. Yastığı iç bacak arasına sıkıştırırken nefes verin. Yastıktaki dolguyu sıkmaya çalışıyormuş gibi hayal etmelisiniz. Bu sıkmayı 1 dakika tutun ve bunu yaparken normal nefes alın.</li>
<li>Gerçekçi Olun: Muhtemelen kendinizin en kötü eleştirmeni olduğunuzu ve iç bacak yağınızı herkesten daha fazla fark ettiğinizi fark edin. Kendinize sorun: İç bacak bölgemin düşündüğüm kadar çalışmaya ihtiyacı var mı, yoksa gerçekten var olandan daha fazla iç bacak yağı mı görüyorum? Vücudunuzu aşırı derecede eleştirip eleştirmediğinizi değerlendirin.&nbsp;</li>
<li>Olumlu Yönleri Arayın: İç bacak bölgeniz istediğinizden daha fazla yağa sahip olsa da vücudunuzun gurur kaynağı olması gereken başka kısımları da vardır. Tüm zamanınızı “sorunlu alanlarınıza” odaklanarak harcamayın. Bunun yerine, vücudunuzun sizi güzel hissettiren özelliklerini tanımak için biraz zaman ayırdığınızdan ve mümkün olduğunca bu bölgeleri vurguladığınızdan emin olun. Vücudunuzun çekici ve sizi iyi hissettiren üç bölümünü adlandırın. Güçlü kollarınız, düz bir göbeğiniz, düz dişleriniz veya parlak yeşil gözleriniz olabilir. Vücudunuzun en çok hangi bölümünü seviyorsanız, bu özelliği vurguladığınızdan emin olun.</li>
<li>Vücudunuz Takdir Edin: Vücudunuz sizi günlük yaşamınız boyunca taşıyan harika bir makinedir. Vücudunuzun günlük olarak neler yapabileceğine daha fazla dikkat etmenize yardımcı olabilir. Vücudunuzun sadece bir süs değil bir enstrüman olduğunu unutmayın. Güçlü iç bacak bölgeniz çocuğunuzu veya torununuzu kaldırmanıza, bir kat merdiven çıkmanıza ve araba yolunuzda seksek oynamanıza izin verdiğini takdir edin.</li>
</ol>

İç Bacak Yağlarından Nasıl Kurtulunur? İç Bacak Nasıl Eritilir? İç Bacak İnceltme

İç Bacak İnceltme Yöntemleri

Kilo vermenin yolları çok çeşitli olsa da ne yazık ki birçok yöntem ciddi açlıklar, sürdürülmesi zor diyetler, aşırı egzersiz gibi zorluklar içeriyor. Özellikle diyet denince aklınıza, aç kalma, sevilen yiyeceklerin yenememesi, kısıtlanma gibi düşünceler geliyor olabilir. Ancak kilo vermenin yolları illa zorlayıcı olmak zorunda değil!
Kilo vermenin yolları arasında, aç kalmadan, sadece ufak değişikler ile kilo kaybı sağlayacak yöntemleri araştırdık, işte o yöntemler…
<h2>Aç Kalmadan Kilo Vermenin Yolları Nelerdir?&nbsp;</h2>
1.	Daha küçük tabaklar tercih edin
Kilo vermenin yolları arasında en az efor ve zorluk seviyesi ile daha küçük tabaklar tercih etmek öne çıkıyor gibi görünüyor 😊
Günümüzde gerek restoranlarda gerek evlerimizde, büyük, dikkat çekici tabaklar tercih etme eğilimi gösteriyoruz. Ancak <a href="https://www.sciencedaily.com/releases/2016/01/160112091636.htm#:~:text=Combining%20all%20the%20studies%20showed,of%20food%20consumed%20on%20average.&text=%22Just%20changing%20to%20smaller%20plates,Zlatevska%20of%20Bond%20University%2C%20Australia" target="_self">bilimsel araştırmalar,</a> <a href="https://www.sciencedaily.com/releases/2016/01/160112091636.htm#:~:text=Combining%20all%20the%20studies%20showed,of%20food%20consumed%20on%20average.&text=%22Just%20changing%20to%20smaller%20plates,Zlatevska%20of%20Bond%20University%2C%20Australia" target="_self"> </a>daha küçük tabaklarda yemenin daha az kalori almak için harika bir yol olduğunu gösteriyor.&nbsp;
Sadece tabağınızın boyutunu küçülterek, tabağınıza koyduğunuz besinlerin gözünüze daha bol gelmesini sağlayabilir ve beyninize ufak bir oyun oynayabilirsiniz.&nbsp;
2.	Yemeklerden önce su için 
Yemeklerden önce su içmek, kilo vermenin yolları denildiğinde akla ilk gelen yöntemlerden biri.&nbsp;
<a href="https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18589036/" target="_blank">Yapılan bilimsel bir araştırma,</a> yemekten önce yaklaşık 500 ml (2 bardak kadar) su içmenin alınan kaloriyi %13 azaltmaya yardımcı olduğunu göstermiştir. Tüm öğünleri düşününce her öğünde bu kadar ciddi bir kalori azaltma kilo vermeye son derece etkili olacaktır.&nbsp;
3.	Tabağınızdaki renk uyumuna dikkat edin
Kilo vermenin yolları denince akla gelen ilk yöntem olmasa da yediğiniz besinlerde aynı renkte tabaklar tercih etmek açlık-tokluk sinyallerini doğrudan etkiliyor.&nbsp;
Örneğin brokoli, pilav ve tavuk yediğinizi hayal edin. Beyaz bir tabakta yediğinizde pilav, tavuk ve tabağın rengi birbirine çok yakın olduğu için miktarlar konusunda beyniniz net bir bilgi almıyor. Ancak aynı kombinasyonu sarı bir tabakla yediğinizde, tüm renkler ön plana çıkacak ve her besin grubundan ne kadar yediğinizi net bir biçimde göreceksiniz.&nbsp;
4.	Yavaş yiyin 
Bewell ekibi olarak, kilo vermenin yolları arasında yavaş yeme bizim için belki de en önemlisi.&nbsp;
Beyin, doygunluk sinyalini yaklaşık 19. Dakikada algılar. Eğer bir akşam yemeğini 5 dakikada bitirirseniz, beyne doygunluk sinyali gitmeden önünüze konulan ne varsa yiyebilir ve yemekten kalktıktan bir süre son ciddi derecede şişkinlik ve rahatsızlık hissedebilirsiniz.
Yavaş yemek, kilo vermenin yolları arasında belki de kilo vermenize en yardımcı yöntem olabilir.&nbsp;
5.	Ekstra kalorilerden kaçının 
Aç kalmadan kilo vermek istiyorsanız ekstra kalorilerden kaçınmak kilo vermenin yolları arasında kurtarıcınız olabilir. Peki, nedir bu ekstra kaloriler?&nbsp;
<ul>
<li>Asitli içecekler</li>
<li>Çaya, kahveye ilave edilen şekerler</li>
<li>Meyve suları</li>
<li>Tam yağlı süt ve süt ürünleri (yarım yağlı tercih edebilirsiniz)</li>
<li>Yağlı etler</li>
<li>Salata ve yemeklere ilave edilen ekstra yağlar gibi ekstra kalorilerden kaçınmak, günlük ve haftalık bazda total kalori alımınızı azaltacak ve kilo kaybına yardımcı olacaktır.&nbsp;</li>
</ul>
6.	Harekete geçin 
Aç kalmadan kilo vermenin yolları arasında bir diğer önemli yöntem de egzersiz yapmak, fiziksel aktiviteyi arttırmaktır. Günümüzde birçok kişi hareketsiz yaşam sebebiyle fazla kilo ve beraberinde gelen kronik rahatsızlıklara sahiptir.&nbsp;
Dünya Sağlık Örgütü, sağlıklı bir yaşam için haftada 150 dakika fiziksel aktivite yapılmasını önermektedir. Haftanın 5 günü, yarım saatlik yapacağınız yürüyüşler, hareketsiz bir yaşam şekli sonrası direkt kilo kaybına neden olabilir.&nbsp;
Bununla birlikte yürüyüşlerinize yağ yakıcı egzersizler de eklemek, ekstra kalori açığı yaratarak kilo verme sürecinizi hızlandırmak açısından faydalı olacaktır.&nbsp;
7.	Bewell’i deneyin!
Kilo vermenin yolları arasında Bewell yaklaşımını deneyin!
Bewell ekibi olarak biz, kısıtlayıcı diyet listeleri, açlık rejimleri veya geçici bir şekilde kilo kaybına neden olabilecek hiçbir yöntem kullanmıyoruz.
&nbsp;
Aç kalmadan kilo vermenin yolları arasından Bewell’i tercih ettiğinizde:&nbsp;

<ul>
<li>Haftalık, kişiye özel diyet listeleri</li>
<li>Lezzetli tarifler</li>
<li>Günlük egzersizlerin&nbsp;</li>
<li>Zorlandığınız konulara özel çözüm içerikleri</li>
<li>Uzmanlara sorular sorabilme gibi birçok imkana sahip olacak ve kalıcı olarak kilo vermenin yollarını keşfetme imkanına sahip olacaksınız.&nbsp;</li>
</ul>

Siz de hemen Bewell’i indirip, uzmanlarımızın hazırladığı içerik, liste ve egzersizler ile kilo vermenin yolları arasında en iyi yolunu keşfedin!

Kilo Vermenin Yolları Hangileridir? Kalıcı Kilo Vermenin Yolları Nelerdir?

Aç Kalmadan Kilo Vermenin Yolları Nelerdir?

Yeme bozukluğu daha çok kadınlarda görülen bir patoloji olarak bilinse de erkeklerde yeme bozukluğu sandığımızdan çok daha yaygın. Başlangıçta Ulusal Yeme Bozuklukları Derneği'ne ait en sık alıntılanan istatistik, tüm yeme bozukluğunun onda birinin erkeklerde meydana geldiğini gösterir. Bu istatistikle ilgili sorun ise erkeklerde asla ortaya çıkmayan tüm yeme bozukluğu türlerini hesaba katmamasıdır. Yeme bozukluğu için tedavi görmeyen erkekleri içerecek şekilde tasarlanan daha yeni araştırmalar, gerçek sayının yüzde 40 kadar yüksek olabileceğini gösteriyor.
Bu farklılığın bir nedeni, erkekler için sözde “ideal vücut tipi”nin kadınlardan farklı olması olabilir. Bu biraz değişse de, kadınlar genellikle kendilerine pazarlanan zayıf bir yapıya sahipken, erkekler daha sık olarak şişkin kasların ve vücut yağ eksikliğinin imkansız kombinasyonuna maruz kalıyor. "Six-pack abs" genellikle zindeliğin bir göstergesi olarak lanse edilirken, gerçek şu ki karın kaslarının görünür olup olmadığı öncelikle genetik tarafından belirlenir.
<h2>Erkeklerde Yeme Bozukluğu Yaygınlığının Tanınması</h2>
Genellikle kadınlardan farklı, gerçekçi olmayan bir idealin peşinden gittikleri için, erkeklerde yeme bozukluğu da oldukça farklı görünebilir. Anoreksiya ve bulimia kesinlikle erkeklerde meydana gelse de, neredeyse yalnızca bu yeme bozukluğu türlerine odaklanarak, diğer ölçütlerle ilgili olan yeme bozukluğu türlerinin yaygınlığını fark etmekte başarısız olabiliriz.
<ins>Kas disforisi</ins>, büyük ölçüde erkeklerde daha sık meydana geldiği için tanınmayan bir yeme bozukluğu örneğidir. Anoreksiya gibi bir bozuklukta odak inceliğe ulaşmak iken, kas disforisi kas kütlesine ulaşmakla ilgilidir. Herhangi bir yeme bozukluğu türünde olduğu gibi, kişinin vücudunun gerçek boyutu ve şekli hakkındaki algıları çarpık hale gelir. Bir kişi, diğer hobiler pahasına kas kütlesini takip edebilir ve spor salonuna gitmek için ilişkilerini feda edebilir. Ayrıca umduğu etkiyi elde etmek için anabolik steroid almak gibi yöntemlere başvurarak da vücuduna zarar verebilir. Her yeme bozukluğu türünde olduğu gibi, “mükemmel vücut” vaadi nihayetinde boştur ve bu nedenle bu rahatsızlığı olan insanlar asla tatmin olmazlar.
Kadınlardan daha fazla erkek tıkınırcasına yeme bozukluğu tanısı almaktadır. Unutmayın, bu istatistik çok gizli bir bozukluk olduğu bildirilen vakaların sayısıyla ilgilidir. Tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişi kısa sürede çok miktarda yiyecek tüketir. Genellikle atak sırasında uyuşukluk veya boşluk hissettiklerini bildirirler ve sonrasında utanç ve suçluluk duyarlar. Bu durum özellikle, çok miktarda yiyecek tüketmenin sosyal olarak onaylanan ancak davranışının kontrolden çıktığını hisseden erkekler için karmaşıktır.
Son zamanlarda yapılan araştırmalar erkekler arasında ortoreksiyada bir artışın varlığını ve bu yeme bozukluğu türünün şu anda erkeklerde kadınlardan daha yaygın olduğunu gösteriyor. Ortoreksiya, kişinin tükettiği gıdanın “kalitesi” konusunda katı bir takıntısı, gıda konusunda esneklik eksikliği ve beslenme konusunda fazla düşünmesi ile ilgilidir. İronik olarak, genellikle kişinin yemesi sağlıksız hale gelir çünkü “yemek kuralları” giderek daha katı hale gelir ve yemek yemede çeşitlilik eksikliğine yol açar. İlişkiler ve hayatın diğer kısımları genellikle bu durumdan olumsuz etkilenir.
Erkekler genellikle kendilerini yeme bozukluğu sahibi olarak görmezler çünkü hatalı bir şekilde yeme bozukluğu mağduru olmayı bir "kadın hastalığı" olarak düşünürler. Bu kadınsı olarak algılanabileceği için tedaviye gelmeyen çok büyük bir insan havuzu anlamına gelmektedir .Geldiklerinde bile cinsiyet yanlılığı, bir sağlık uzmanının düzensiz beslenme kaynağının ne olduğunu fark edip etmeyeceğinde çok büyük bir rol oynar. Bu neden erkeklerde yeme bozukluğu ile ilgili sessizlik kendini pekiştiriyor. Kimse bunun hakkında konuşmuyor, bu yüzden kimse bunun bir sorun olduğunu bilmiyor. Yani bir erkek yeme bozukluğu geliştirdiğinde, bu "<ins>kadın hastalığı</ins>"na sahip olan tek kişinin kendisi olduğunu düşünür.
Yemeğinin veya vücudunun herhangi bir yönü ile mücadele eden herhangi bir erkek tanıyorsanız lütfen bu yazımızı onunla paylaşın. Çoğu zaman bu sorunların ne kadar ciddi olabileceğini bilemeyiz ve adını koyamadığımız şeyleri belirlemek oldukça zordur. Sessizliklerini bozmak için kime yardım edebileceğinizi asla bilemeseniz de farkındalıkla daha iyi yol alabiliriz.

Erkeklerde Yeme Bozukluğu Yaygınlığı Erkeklerde Yeme Bozukluğu Görülür mü?

Erkeklerde Yeme Bozukluğu

Yeme bozukluğu; yeme davranışı ve yemeklere karşı tutumun bireyde ciddi rahatsızlıklık oluşturması ve normalden az ya da aşırı besin tüketimi şeklinde kendini gösteren, psikiyatrik tanılar kitabında (DSM 5) yer alan klinik bir hastalıktır. Yeme bozukluğu olan kişiler sağlıklarını tehdit edecek boyutta zararlı yeme davranışları gösterirler. Bu aşırı kalori kısıtlaması şeklinde kendini gösterebileceği gibi tam tersi aşırı kalori alımı olarak da görülebilmektedir.
Yeme bozukluğu temelinde yalnızca yanlış beslenme ile ilgili değil; kişinin besinlere ve beslenme davranışına karşı tutumunu, besinleri ele alış şeklini ve kendi bedenini algılayış şeklini etkileyen bir bozukluktur. Yeme bozukluğu gelişiminin ortak paydasına baktığımızda <ins>diyet yapma</ins> davranışının tüm yeme bozukluklarının ortak bir erken dönem uyarıcısı olarak karşımıza çıktığını görürüz fakat yeme bozukluğu diyet yapmaktan çok daha farklıdır. Diyet, bireyin ideal kilosuna ulaşması ya da kilosunu korumaya yönelik sürdürdüğü bir dengeli beslenme rutini iken yeme bozukluğu bireyin hayatını fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak çok yönlü ve olumsuz etkileyen bir durumdur. Ayrıca yeme bozukluğu bireyin kendisini olduğunu kadar yakın çevresini de olumsuz şekilde etkilemektedir.
Yeme bozukluğu söz konusu olduğunda ilk gözümüze çarpan bedensel semptomlarken arka planda ciddi psikiyatrik sorunlarla birlikte seyretmektedir. Aslında ortaya çıkan yeme bozukluğu, bireyin içsel dünyasındaki bir karmaşıklığa çözüm olarak bulduğu dışsal bir çözümdür.&nbsp;
<h2>Yeme Bozukluğu Nedenleri</h2>
Yeme bozukluğu sebepleri günümüzde hala tam olarak bilinmemektedir fakat oluşumunda hem biyolojik hem de psikososyal etkenlerin birlikte rol aldığı düşünülmektedir. Genel olarak bakıldığında yeme bozukluğu oluşumunda özgüven eksikliğinin önemli bir payı olduğu görülmektedir. Bunun yanında düşük benlik saygısı, kontrol kaybı hissi, mükemmeliyetçilik, depresyon ve kaygı bozuklukları, çatışmalı aile içi ilişkiler, değersizlik hissi, kimlik karmaşası, dürtüsel kişilik gibi tetikleyicilerin de yeme bozukluğu oluşumunda etkisi göz ardı edilemez. Genel olarak yeme bozukluğu teşhisi almış kişilerin hayatlarındaki ve içsel dünyalarındaki karmaşayı aşırı yiyerek ya da hiç yemeyerek kontrol altında tutmaya çalıştıkları görülmektedir.
<h2>Yeme Bozukluğu Görülme Sıklığı</h2>
Genel olarak adolesan ve genç kadınları etkisi altına aldığı düşünülse de her yaştan ve her cinsitetten bireyin yeme bozukluğu geliştirme ihtimali vardır. Yapılan araştırmalardan elde edilen bulgular da bunu desteklemektedir. Örneğin; yakın zamanda Yeme Bozuklukları Akademisi (AED) tarafından yapılan bir araştırma bulgularına göre son 10 yıl içerisinde Amerika'da yeme bozukluğu teşhisi alan erkek sayısının 10 kat arttığı görülmektedir. Benzer şekilde ülkemizde de yeme bozukluğu teşhisi alan erkeklerin her geçen yıl daha da arttığı bilinmektedir.
<h2>Yeme Bozukluğu Çeşitleri Nelerdir?</h2>
Amerikan Psikiyatri Derneği (APA)'nin DSM 5 kriterlerine göre yeme bozukluğu çeşitleri şu şekilde sınıflandırılmıştır:
<ul>
<li>Anoreksiya Nervoza</li>
<li>Bulimiya Nervoza</li>
<li>Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu</li>
<li>Tanımlanamayan Yeme Bozuklukları</li>
</ul>
<h2>Yeme Bozukluğu Teşhisi Nasıl Konur?</h2>
Yeme bozukluğu teşhisinin konabilmesi için ilk olarak fiziksel muayane gereklidir. Doktor bu muayenede öncelikle boy,kilo ve bireyin fiziksel semptomlarını kontrol etmektedir. Ayrıntılı akciğer ve kalp tetkiklerinin yapılıyor olması da önemli bir noktadır çünkü yeme bozukluğu, yüksek yada düşük tansiyon, nefes almada yavaşlama, ve nabzın düşmesi gibi fiziksel semptomlara sebep olmaktadır. Bunun yanında mide ve bağırsak, cilt, saç ve tırnak sağlığı kontrolleri de mutlaka yapılmalıdır.&nbsp;
Fiziksel kontrolün yanında mutlaka bir psikiyatri muayenesi de gerekmektedir. Burada amaç yeme bozukluğu riski taşıyan bireyin yemeklere ve yeme davranışına olan tutumunu anlamaya çalışmak, bireyin beden algısını gözden geçirmek, diyet yapma, kalori kısıtlama, aşırı yeme ya da yedikten sonra kusma gibi telafi davranışlarını kullanma sıklığını tespit etmektir. Ayrıca her bir yeme bozukluğu için psikiyatrik tanı kriterleri farklılık göstermektedir. (Not: Sonraki blog yazılarımızda ayrıntılı olarak yeme bozukluğu türlerini ele alacağız.)
<h2>Yeme Bozukluğu Tedavisi Nasıl Olmalıdır?</h2>
Yeme bozukluğu tedavi ekibi içerisinde mutlaka psikiyatrist, psikolog, diyetisyen ve ihtiyaca göre iç hastalıkları uzmanının yer alması gereklidir. Hastalığı tetikleyen düşünce yapısı ve arka planda var olan psikiyatrik durumları tespit edebilmek için psikoterapi desteği ile yürütülen aynı zamanda sağlıklı bir beslenme rutini oluşturarak ideal kiloya ulaşımı sağlayabilmek için diyetisyen görüşmelerinin de yer aldığı tedavi planı başarılı bir tedavi planıdır.
Olası ağır vakalarda hastane yatışlarları da gerekebilmekte ve genel tıbbi bakım, psikoterapi ve beslenme desteği hastane ortamında en az 2 haftalık süreç içerisinde verilmektedir. Hastane çıkışı sonrası poliklinik kontrolleri ve psikoterapi süreci uzun süreli olarak devam etmektedir.
Tedavi planında gerekli durumlarda mutlaka bireyin yakınları da sürece dahil olmalıdır. Yeme bozukluğu tedavi sürecinin uzun ve sabır isteyen bir süreç olduğu unutulmamalıdır.

Yeme Bozukluğu Çeşitleri Nelerdir? Yeme Bozukluğu Tanı ve Tedavisi Nasıl Olmalıdır? 

Yeme Bozukluğu Nedir ve Tedavide Nasıl Yol İzlenir?

Evlerimizden çıkmaya çekindiğimiz bu günlerde, evde spor programı ile forma girmek en çok merak edilen konulardan biri.&nbsp;
Peki evde spor programı nasıl hazırlanır, en önemlisi evde spor programı hazırlandıktan sonra bu programa uyum nasıl sağlanır bu yazımızda bahsetmek istiyoruz.&nbsp;
<h2>Evde Spor Programı Nasıl Hazırlanır?</h2>
1.	Egzersiz hedefinizi tespit edin
Egzersiz yapmak sizin için yalnızca bedeninize iyi gelecek, enerjini arttırmaya yardımcı olacak bir araç mı yoksa egzersizi fit olmak, forma girmek veya kilo vermek için mi yapıyorsun?&nbsp;
Egzersiz hedefini net bir şekilde belirledikten sonra hedefine uygun bir egzersiz programı hazırlamak daha mantıklı olacaktır.&nbsp;
Örneğin kilo vermek istiyorsan metabolizmanı daha çok hızlandıracak fitness egzersizlerini tercih edebilirsin.
2.	Sevdiğiniz egzersiz türünü keşfedin
Evde spor programı hazırlamak kulağa eğlenceli gelse de, eğer sevmediğiniz türde bir spor yapacaksanız birkaç gün sonra motivasyonunuzun düşmesi pek tabii mümkün.&nbsp;
Hazırlayacağınızın programın uygulanabilir olmasını istiyorsanız öncelikle sevdiğiniz egzersiz türünü tespit etmenizi öneririz. Eğer biliyorsanız şahane, ancak bilmiyorsanız yoga, fitness, pilates, dans gibi evde yapabileceğiniz egzersiz türlerini her gün sırasıyla deneyin ve hangisinin size en çok keyif verdiğini keşfedin. Böylelikle evde spor programı hazırlamak için önemli bir adım atmış olacaksınız.&nbsp;
3.	Egzersiz yapmak için uygun zamanı tespit edin
Danışanlarımızdan en çok aldığımız sorulardan biri, “evde spor programı yaparken saatleri nasıl ayarlamalıyım?” oluyor. Cevabımız ise, sürdürebileceğiniz ve uygulayabileceğiniz zaman dilimi hangisi ise onu tercih etmeniz oluyor.&nbsp;
Eğer sabah saatleri spor yapmak için daha uygunsa ve o saatlerde boşluğunuz varsa sabah saatlerinde, eğer akşam daha uygun oluyorsa akşam saatlerinde evde spor yapabilirsiniz. Önemli olan programınıza uymanız ve devam ettirmenizdir.&nbsp;
4.	Egzersiz yapmak için uygun bir alan seçin
Evde spor programı yaparken en çok zorlanılan konulardan biri de, ev içerisinde egzersiz yapmaya uygun bir bölge ayarlamak oluyor. Eğer böyle bir alanınız varsa şanslısınız, ancak henüz egzersiz için kendinize evin içerisinde bir alan oluşturmadıysanız, bu durum egzersiz yapmak istediğiniz anlarda “şimdi yapmasam daha iyi olur” gibi düşüncelere sebep olarak motivasyonunuzu düşürebilir.&nbsp;
Şartları egzersiz için uygun hale getirdiğinde evde spor programı sizin için daha uygulanabilir olacak.&nbsp;
5.	Bewell’in günlük antrenmanlarını takip edin
Evde spor programı hazırlarken size en uygun antrenmanı, hangi bölgeyi çalıştıracağını, süreyi tespit edemiyor olabilirsiniz.
Bewell’de antrenörlerimiz; egzersiz seviyesi, varsa rahatsızlıklar, egzersiz tercihleri gibi durumları göz önünde bulundurarak tamamen kişiye özel günlük antrenmanlar planlıyorlar. Evinizin konforunda sizin için hazırlanan evde spor programı uygulaman böylelikle çok pratik hale geliyor.&nbsp;
Üstelik Bewell egzersiz programı ilk 1 hafta tamamen ücretsiz. Denemek için hemen Bewell’i indirip evde spor programı uygulamaya başlayabilirsiniz 😊

Evde spor programı hazırlamak için gereken adımları paylaştık. Egzersiz yapmak daha enerjik, daha fit ve daha mutlu hissetmek için önemli bir adım. Dışarıya çıkmak istemediğiniz veya egzersizi evinizin konforunda yapmak istediğiniz anlar için, sürdürebileceğiniz bir evde spor programı fit bir yaşam için şahane bir başlangıç olacaktır 😊

Evde Spor Programı ile Forma Girin

Günümüz şartlarında ev ortamında ihtiyaçlarımızı halletmek son derece önemli ve tercih edilir hale geldi. Peki evde kilo verme nasıl olur? Sağlıklı bir şekilde evde kilo verme nasıl mümkün bu yazımızda bunlardan bahsedeceğiz.
<h2>Evde Kilo Verme Yöntemleri Nelerdir? </h2>
Evde kilo verme temelinde sağlıklı beslenme rutini ve hareket ile başlar. Dışarıdayken dikkat dağıtıcılar çok fazla olsa da evde olduğumuzda kontrolü sağlamak biraz daha kolay olabilir.&nbsp;
<h2>Evde Kilo Verme İçin Adımlar</h2>
1.	Uyku düzeni son derece önemli
Uyku düzeni evde kilo verme ve genel olarak kilo verme süreçlerinde oldukça etkilidir. Geç uyanıp geç uykuya geçme durumu yeme saatlerinde dengesizliklere sebep olup özellikle gece açlıklarına yol açabilir.&nbsp;
Aynı zamanda uyku, vücuda sindirim ve diğer işlemler için fırsat sağlar. Düzenli bir uyku rutini sağlamak evde kilo verme için atmanız gereken önemli bir adımdır.
2.	Öğün atlamayın
Öğün atlamak genellikle evde kilo vermek isteyenlerin yaptığı en önemli hatalardan biridir. Güne geç bir kahvaltı ile başlayıp akşam yemeğine kadar hiçbir şey yemiyor olmak, iştahta ciddi bir artışa sebep olup akşam yemeğinde yeme kontrolünü sağlamayı zorlaştırabilir.&nbsp;
Böylelikle akşam aşırı besin tüketimi ile birlikte kan şekerinde dengesizlikler yaşanabilir ve sonrada da tatlı krizleri baş gösterir.&nbsp;
Evde kilo verme sürecinde öğünlerinizde düzen sağlamak oldukça önemli görünüyor.
3.	Hareket edin
Evde kilo verme sürecinde hareket en önemli yardımcınız olacaktır. Ev içerisinde yapabileceğiniz hareketler oldukça çeşitli olmakla birlikte hiçbir yere gitmeden evde hareket etmek işinizi kolaylaştırabilir.&nbsp;
Evde hareket etmek için Bewell’i indirebilir ve her gün size özel hazırlanan egzersiz programınızı uygulayabilirsiniz.
4.	Su içmeyi ihmal etmeyin&nbsp;
Su hem metabolizmanın ideal bir şekilde çalışması, hem de iştah kontrolü için çok önemlidir. Evde kilo vermek isteyen kişilerin mutlaka görünür bir yerde su şişesi bulundurması ve günlük en azından 2 lt su tüketimini sağlamaya gayret etmesi önemlidir
5.	Alışverişte doğru tercihler yapın
Alışveriş, sağlıklı beslenmenin en önemli adımıdır. Doğru bir alışveriş ne yiyeceğinizi belirler, bu sebeple alışverişe aç karna gitmemeli, ne alacağınızın net bir listesini yapmalısınız.&nbsp;
Aburcubur reyonunu direkt geçip, öncelikle protein, sebze, sağlıklı karbonhidrat ve yağ seçeneklerinden ihtiyacınız olanı almaya çalışmalısınız.&nbsp;
Evde kilo verme sürecine giren kişilerin en çok zorlandığı konulardan biri ev içerisinde yer alan aburcuburları tüketmeye karşı koyamamak oluyor. Eğer bu zorlukla karşı karşıya kalmak istemiyorsanız, aburcubur satın almamak ilk ve önemli adım olacaktır.&nbsp;

<ins>Özetlemek gerekirse:</ins>
Evde kilo verme sürecinde dikkat dağıtıcıların dışarıdan daha az olması sebebiyle kontrolü elinizde tutabilirsiniz. Uygulayabileceğiniz ufak yaşam tarzı değişiklikleri ile evde kilo verme sizin için sürdürülebilir, kalıcı sonuçlar doğurabilir.&nbsp;
Siz de evde kilo verme isteğindeyseniz, size özel egzersiz ve beslenme programınızı oluşturduğumuz Bewell uygulamasını indirebilir, evinizin konforunda diyet ve egzersiz sürecine katılabilirsiniz.&nbsp;

Evde Kilo Verme Mümkün mü? Evde Kilo Verme Yöntemleri Nelerdir?

Evde Kilo Verme Nasıl Olur?

Nasıl göründüğünüzü düşünüyorsunuz? Bu soru sıkça zihninizi kurcalıyor olabilir.
Beden algısı, bireyin kendi yarattığı zihinsel temsildir, ancak kişinin gerçekte nasıl göründüğüyle herhangi bir ilişkisi olabilir veya olmayabilir. Beden algısı, kişinin ebeveynlerinin tutumlarından, diğer erken deneyimlerden, duygular veya ruh halleri gibi içsel unsurlardan ve diğer faktörlerden her türlü bozulmaya tabidir. Şiddetli olumsuz beden algısı, görünüşte hafif veya saptanamayan bir kusurdan duyulan memnuniyetsizliğin ciddi bir saplantı haline geldiği vücut dismorfik bozukluğudur.
<h2>Olumsuz Beden Algısının Tehlikeleri</h2>
Olumsuz beden algısı, bir kişiyi akademik veya profesyonel kariyerindeki performans, ilişki doyumu ve genel yaşam kalitesi dahil olmak üzere birçok yönden etkileyebilir. Genellikle bir kişi burun, göğüsler veya bacaklar gibi belirli bir alana odaklanır. Ancak gerçekte, bu algılanan kusur başkaları tarafından fark edilmez bile. Şiddetli düzeyde bozukluktan muzdarip insanlar, bir kusur üzerinde bir işlev bozukluğu noktasına takıntılıdır, hatta bazı insanlar tekrar tekrar plastik cerrahları ziyaret eder.
<h2>Beden Algısını Ne Etkiler?</h2>
Olumsuz beden algısı ''çok kötü burnum var'' gibi daha az şiddetli olabilirken, ''vücudumla ilgili her şeyden nefret ediyorum'' gibi çok büyük veya şiddetli olabilir. Bir kusurunuz olduğunu düşünmeye başladığınızda zihniniz dikkat dağınıklığı ile çalışır ve onu olduğundan daha fazlasına dönüştürür. Bunların hepsi, nasıl göründüğünüz ve genel olarak yaşam hakkında nasıl düşündüğünüzü ve hissettiğinizi etkiler.
<h2>Beden Algısı Olumsuz Olan Kişilerin Estetik Ameliyat Olma Olasılığı Daha Mı Yüksek?</h2>
Evet. olumsuz beden algısı, kozmetik cerrahiyi tercih eden kişilerde daha yaygındır. Olumsuz beden algısı genel popülasyondaki yüzde 1 ila 2 oranı ile karşılaştırıldığında, kozmetik cerrahi popülasyonunda yüzde 7 ila 15'e varan oranlar tespit edilmiştir.
<h2>Olumsuz Beden Algısı Diğer Sorunlara Neden Olur Mu?</h2>
Havalı süper modellerin ve mükemmel şekilde şekillendirilmiş ünlülerin görüntülerine kısa bir süre bile maruz kalmak, vücuttan utanma, vücut memnuniyetsizliği, depresyon, kaygı ve yeme bozukluğu davranışlarını tetikleyebilir.
<h2>Olumsuz Beden Algısı Kimleri Etkiler?</h2>
Araştırmalar, küçük çocukların bile vücut ağırlığı konusunda aşırı endişe gösterebileceğini buldu ancak neyse ki birçok çocuk bu endişeleri aşıyor. Ve bazen 8 ya da 9 yaşında olan olumsuz beden algısı yaşayan çocuklar, herhangi bir gerçek bozukluktan muzdarip olmaktan ziyade, akran baskısına ve öz bilince bir tepkidir. Ancak çarpık bir bakış açısı, erkeklerden daha fazla kadının acı çektiği ergenlik öncesi yıllardan yetişkinliğe kadar insanlar için gerçek olabilir.
Kişinin beden algısı 3 yaşından itibaren oluşmaya başlayabilir. Çoğu zaman bu, bir ebeveynin kendi bedenleriyle olan ilişkisinin doğrudan bir sonucudur. Bir ebeveynin kendini nasıl gördüğü etkilidir ve çocuğun bedeni hakkındaki fikirlerini şekillendirebilir.
Bir kişinin beden algısı davranışlarını güçlü bir şekilde etkiler. Beden algısı ile meşguliyet ve çarpıtmaların kadınlar arasında ve çok daha az ölçüde erkekler arasında yaygın olduğu bulunmuştur.
<h2>Olumsuz Beden Algısı ve Üstesinden Gelme</h2>
Beden algısı kaygısının ortasında, insanlar vücudun önemli faydasını unutmaya meyillidir , örneğin bedenlerimiz bizi A noktasından B noktasına götürür. Yine de birçok insan, fiziksel görünümün öncelikli olduğu bir dünyaya saplanıp kalıyor. Beden algısını yeniden perspektife sokmak için uzmanlar, sosyal medya kullanımını kısıtlamanızı öneriyor, çünkü bunlar ziyaretçilere sürekli olarak dış görünüşe verilen aşırı değerin hatırlatıldığı ve imajın yanlış olduğu platformlar. Ve eğer bir selfie çekmek sizi daha kötü hissettiriyorsa, bundan kaçın. Hiç kimse yaşadığı yerden, yani vücudundan nefret ederek yaşamayı hak etmez. Beden algısı, bir kişinin bir podyum modeli gibi görünüp görünmediğine bağlı olmamalıdır. Nasıl görünürse görünsün bir kişinin vücudunu daha iyi görebilmesi mümkündür.
Vücudunuzun sizin için yaptığı her şeyi düşünün. Vücudunuzun farklı bölgelerine teşekkür edin. Kolların sevdiğin insanları tutmana izin veriyor mu? Bacaklarınız sizi güzel yerlere yürüyüşe çıkarıyor mu? Elleriniz kendinizi ifade etmenize yardımcı oluyor mu? Vücudunuza, yaşamınız boyunca size hizmet ettiği yollardan dolayı bir şükran mektubu yazın.
Arkadaşınızı nasıl hissettikleri hakkında konuşmaya teşvik edin, ancak vücutları ve kiloları hakkında onları utandıran olumsuz konuşmalardan kaçının. Ayrıca birlikte pozitif faaliyetlerde bulunun, örneğin sağlıklı beslenme ve arkadaş olarak egzersiz yapın.
<h2>Olumsuz Beden Algısı İşaretleri</h2>
Olumsuz beden algısı olan insanlar, görünüşleri hakkında kronik kasvetli ve takıntılı düşüncelere sahip olabilirler. İşte olumsuz beden algısı söz konusu olunca diğer bazı belirtiler:
<ul>
<li>Dikkati görünüşteki küçük bir kusura odaklar.</li>
<li>Kendini çirkin olarak görür.</li>
<li>Diğer insanların sözde deformiteyi görmesinden korkar.</li>
<li>Mükemmeliyetçi olabilir.</li>
<li>Sosyal etkileşimlerden kaçınır.</li>
<li>Sürekli aynada kendine bakar.</li>
<li>Algılanan kusuru makyaj veya kıyafetlerle sürekli olarak gizler.</li>
<li>Kendi görünüşünü sürekli olarak diğer insanlarınkiyle karşılaştırır.</li>
<li>Aşırı kozmetik prosedürler veya ameliyatlar peşinde koşar.</li>
<li>Başkalarının güvencesine ihtiyaç duyar ("Bunda şişman mı görünüyorum?").</li>
<li>Görünüşünden asla tatmin olmaz.</li>
</ul>

Olumsuz Beden Algısının Tehlikeleri Olumsuz Beden Algısı ile Başa Çıkma Olumsuz Beden Algısı İşaretleri

Beden Algısı Nedir?

Kardiyo kalp atışını hızlandırarak kalp sağlığını artıran bir egzersiz türüdür. Kardiyo sadece kilo verme hedefinin peşinde koşmaya yardımcı olmakla kalmaz aynı zamanda vücuttaki oksijen akışını iyileştiren ve kan basıncını düşüren pompa ve kan damarlarınızı da güçlendirir.
Tıpkı diğer tüm kaslar gibi güçlendirilmiş bir kardiyovasküler sistem için düzenli egzersiz gerekir. Daha güçlü bir kalp, daha düşük koroner hastalık, felç ve hatta diyabet riski anlamına gelir.
Kalp sağlığı için en iyi kardiyo egzersizinin ne olduğunu söylemek zor. Kural olarak bu bir tercih meselesidir. Herhangi bir kardiyo antrenmanı düzenli yaptığınız ve kalbinizi aşırı zorlamaktan kaçındığınız sürece sizi tonlarca hastalıktan koruyacaktır. Bununla birlikte en popüler kardiyo egzersiz türlerini ve bunların kalp sağlığımıza nasıl fayda sağladığını ayırt etmek daha az zor.
<h2>Kalp Sağlığı İçin 6 Popüler Kardiyo Egzersizi</h2>
<ol>
<li>Yüzmek: Pek çok kişi için favori olan eski ve çok yönlü bir kardiyo antrenmanıdır. Bunun basit bir nedeni var - çoğumuz bunu zorlu bir fiziksel egzersiz olarak değil, eğlenceli bir hafta sonu etkinliği olarak görüyoruz. Yüzdüğümüzde fazla çaba sarf ettiğimizin farkında olmadan çeşitli kas gruplarını çalıştırır, akciğer fonksiyonlarını ve kardiyovasküler sistemin çalışmasını iyileştiririz. Sonuç olarak, dayanıklılığımızı, kas gücümüzü başarıyla geliştirir ve sağlıklı bir kiloyu koruruz. Bu faydalar, yüzmeyi vazgeçilmez bir kardiyo aktivitesi haline getirir.</li>
<li>Koşmak: Elbette, kardiyo kelimesini duyduğunuzda aklınıza gelen ilk şey koşmak olabilir - bu tanıdık ve anlaşılması kolay bir kelimedir. Formda kalmanın ve dayanıklılığı artırmanın harika bir yoludur. Aralıklı antrenmanlara giderek kardiyovasküler dayanıklılığınızı artırmanın yolları olduğundan, şimdi yakından dinleyin. Yaklaşık 10 saniyelik kısa yoğun aralıklar ve ardından biraz daha uzun dinlenme süreleri, kalbinizi sağlıklı tutarak kondisyonunuzu geliştirmenize yardımcı olur. Formda değilseniz veya koşucu değilseniz aralıklı kardiyo antrenmanla başlamayın.</li>
<li>Eliptik Bisiklet: Bir bakıma eliptik, fitness hayranlarının biraz sıkıcı ve etkisiz olduğunu düşünmesine rağmen spor salonundaki en popüler kardiyo makinesidir. Bu jimnastik salonu makinesinin, özellikle bir koşu bandı eğitiminden ziyade birçok faydası var. Hız açısından eksikliğini yoğunluk ve sonuç olarak telafi ediyor.</li>
<li>Yoga: Evet, doğru duydunuz. Kalbinizin sağlığını iyileştirmek için yüksek yoğunluklu egzersizlerin peşinden gitmek o kadar da gerekli değil. Yoga, kalbin iyiliği söz konusu olduğunda garip ve ince bir seçim gibi görünebilir, ancak şaşırtıcı bir şekilde öyle. Kas gücünü artırmak ve etkileyici dayanıklılık oluşturmak için mükemmel bir fiziksel egzersizdir. Henüz ikna olmadınız mı? Ardından, tüm uygulama boyunca yüksek bir kalp atış hızı deneyimi yaşamak için Ashtanga veya Bikram yoga gibi farklı yoga stillerini denemenizi tavsiye ederiz.</li>
<li>Bisiklet: Yüzme ile eşit olarak, bisiklete binmek birçok kişi için sevilen bir aktivitedir. Bir yarış için antrenman yapmıyorsanız, siz de bisiklet sürmeyi zorlu bir kardiyo olarak değil, keyifli bir eğlence olarak görebilirsiniz. Bisiklete binmek, büyük kas gruplarını bacaklarda çalıştırmanın yanı sıra kalp atış hızınızı artırmanıza da yardımcı olur. İngiliz Tabipler Birliği'nin bulgularına göre, düzenli bisiklet sürmek koroner hastalıkları uzak tutmaya yardımcı olur. Ve gerçekten de spor salonunda, parkta, çocuklarınızla gezintiye çıkmak için yapabileceğiniz eğlenceli bir kardiyo, adını siz koyun!</li>
<li>Direnç Egzersizi: Heyecan verici bir egzersiz, kas kütlesi oluşturmak ve karnınızı sıkılaştırmak için harikadır. Kalbinizin sağlamlığı için ağırlık antrenmanının ne kadar önemli olduğunu bilmeden halterleri bir şampiyon gibi kaldırmış olabilirsiniz. Koroner hastalık için ana risk faktörü olan göbek yağından kurtulmaya yardımcı olur. Temel bir kural, aerobik ve kuvvet antrenmanının, güçlerini kötü kolesterole karşı ve iyi kolesterol lehine birleştirerek birbirini etkili bir şekilde tamamladığını belirtir.</li>
</ol>
<h2>Kalp Sağlığı İçin Ne Kadar Kardiyo Egzersizi Yapılmalı?</h2>
Popüler bir deyim olan 'Az çoktur' buraya en iyi şekilde uyuyor. Kardiyo kalbiniz için iyidir - buna hiç şüphe yok. Ancak bunun çok fazlası, tıpkı başka bir şeyin 'fazlası' gibi kötü bir şey olabilir. Bir dizi araştırma, yorucu koşu yapanların, masa başı işlerde koşan olmayanlarla aynı kalp hastalığı riskini taşıdığını gösteriyor. Örneğin maraton koşucuları, kalp yetmezliğine veya başka komplikasyonlara yol açabilecek aritmi (düzensiz kalp atışı) açısından yüksek risk altındadır.
Ama paniğe kapılmayın. Kardiyo egzersizi sırasında gevşemeyi ve yavaşlamayı unutmayın. Antrenman yoğunluğunuzu ılımlı tutarsanoz herhangi bir olumsuz sağlık getirisi elde etmezsiniz. Tek kural, değerli kasınızı aşırı çalıştırmaktan kaçınmaktır. Bunun yerine, kalbinizi daha güçlü ve genel olarak daha sağlıklı hale getirmek için fazla ileri gitmeden düzenli kardiyo egzersizlerine bağlı kalın.

Kardiyo türleri nelerdir? Hangi kardiyo egzersizleri kalp sağlığı için idealdir? 

Kalp Sağlığı İçin En Popüler Kardiyo Egzersizleri

Dünya’da obezite ve fazla kilolu olmak ne kadar yaygın olsa da, zayıf olmak ve yetersiz beslenme de birçok insanın ortak problemi olabilir. Hemen hemen obezite kadar tehlikeli olabilen fazla zayıf olma durumunu sağlıklı bir şekilde çözmek son derece önemlidir.&nbsp;
Bu yazımızda sağlıklı kilo alma için neler yapmak gerekir bundan bahsedeceğiz…
<h2>Sağlıklı Kilo Alma Neden Önemlidir?</h2>
Düşük kilolu olmak ayrıca bağışıklık fonksiyonunuzu bozabilir, enfeksiyon riskinizi artırabilir, osteoporoz ve kırıklara yol açabilir ve doğurganlık sorunlarına neden olabilir.
Düşük kilolu kişilerin sarkopeni (yaşa bağlı kas kaybı) olma olasılığı çok daha yüksektir ve bunama riski daha yüksek olabilir. Bu sebeple düşük kilolu kişilerin sağlıklı kilo alma konusunda bilinçlenmesi son derece kıymetlidir.
<h2>Sağlıklı Kilo Alma Nasıl Olur?</h2>
Asitli içecekler ve hamburger yemek kilo almanıza yardımcı olabilir, ancak sağlıklı kilo alma için kesinlikle uygun değildir.
Düşük kilolu bile olsa, tip 2 diyabet, kalp hastalığı ve genellikle obezite ile ilişkili diğer sağlık sorunları olan çok sayıda kişi vardır. Sağlıklı kilo alma için ilkelerin bilinmesi bu sebeple çok önemlidir.
<h2>Sağlıklı Kilo Alma Önerileri </h2>
Kalori alımınızı arttırın. Kalori saymak her zaman tek çözüm yöntemi olmasa da sağlıklı kilo alma için yapabileceğiniz önemli şeylerden biri, vücudunuzun ihtiyaç duyduğundan daha fazla kalori almaktır.&nbsp;
Yeterli protein tüketin. Sağlıklı kilo alma için en önemli besin öğesi proteindir. Kaslar proteinden yapılır ve protein olmadan aldığınız ekstra kalorilerin çoğu vücut yağına dönüşebilir.
<a href="https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/22215165/" target="_self">Araştırmalar</a> , sağlıklı kilo alma hedefi olan kişilerin yüksek proteinli bir diyet uygulaması halinde, aldıkları ekstra kalorilerin çoğunun kasa dönüşmesine neden olduğunu gösteriyor.
Karbonhidrat ve yağdan dengeli öğünler tüketin. Sağlıklı kilo alma için, yeterli miktarda kompleks karbonhidratlı ve sağlıklı yağlı yiyecekler yiyin. Her öğünde bol miktarda protein, yağ ve karbonhidrat yemek en iyisidir.
Ağırlık kaldırın. Özellikle kas gelişimi için kaslara direnç uygulamak şarttır. Sağlıklı kilo alma için aldığınız fazla kalorilerin sadece yağ hücreleriniz yerine kaslarınıza gitmesini sağlamak için ağırlık kaldırmak kesinlikle çok önemlidir.
Miktar olarak küçük ancak enerji olarak yoğun seçenekler tercih edin. 
<h2>İşte sağlıklı kilo alma için tercih edebileceğin enerjisi yoğun yiyecekler:</h2>
<ul>
<li>Kuruyemişler: Badem , ceviz , yer fıstığı, fıstık ezmesi, fındık ezmesi.</li>
<li>Kuru meyve: Kuru üzüm, hurma, kuru erik ve diğerleri.</li>
<li>Yüksek yağlı süt ürünleri: Tam yağlı süt, tam yağlı yoğurt , peynir, krema.</li>
<li>Katı ve sıvı yağlar: Sızma zeytinyağı, avokado, doğal tereyağı</li>
<li>Tahıllar: Yulaf ve kahverengi pirinç gibi tam tahıllar.</li>
<li>Et: Tavuk, sığır eti, domuz eti, kuzu eti vb. Daha yağlı kesimleri seçin.</li>
<li>Kök sebzeler: Patates, tatlı patates ve pancar.</li>
<li>Bitter çikolata , avokado , fıstık ezmesi, hindistancevizi sütü</li>
</ul>

Sağlıklı kilo alma hakkında daha fazla öneri ve kilo alman için hazırlanan diyet ve egzersiz programları için hemen Bewell'i indir 💪🏻

Sağlıklı Kilo Alma İçin Neler Yapmak Gerek?

Sağlıklı Kilo Alma Nasıl Olur?

Spor psikolojisi, spor, egzersiz ve diğer fiziksel aktivite türlerine katılım ve performansla ilişkili psikolojik faktörlerin bilimsel çalışmasını içerir. Spor psikolojisi iki ana alanla ilgilenir: optimal zihinsel sağlığa ulaşmak ve performansı geliştirmek için spor yapanlara psikolojik ilkeleri kullanmalarına yardımcı olmak ve spora, egzersize ve fiziksel aktiviteye katılımın bireyin psikolojik gelişimini ve ömür boyu sağlık ve esenliğini nasıl etkilediğini anlamak.
Bugün, yüksek bir performansı elde etmek, yüksek fiziksel kondisyona ulaşmaktan daha fazlasını içerir. Spor psikolojisi alanı, spor yapan her bireye performans ve gelişme yeteneğini ilerleterek iç sınırlarını güçlendirmek için kaynaklar sağlamaya odaklanır. Spor yapanların kapsamlı zihinsel ihtiyaçlarını araştırarak, eğiterek ve onlara hizmet ederek, en iyi potansiyellerini gerçekleştirebilmeleri için performanslarını ve esenliklerini yükseltir.
Yaygın bir yanılgı, spor psikolojisi denince yalnızca seçkin sporcuların kazanmasına yardımcı olmak için var olduğudur. Gerçekte, spor psikolojisi uzmanları, aşağıdakiler de dahil olmak üzere, her yaştan ve çeşitli performans bağlamlarında insanları destekler:
•	Spor (sporcular ve antrenörler)
•	Egzersiz (her yaştan ve aktivite seviyesinden kişi)
•	Taktik (askeri, itfaiyeciler, polis)
•	Sahne Sanatları (dansçılar ve müzisyenler)
•	İşletme yöneticileri
Spor psikolojisi alanında etkili uygulama, kanıta dayalı yaklaşımların, yöntemlerin ve müdahalelerin kullanılmasını içerir. Ayrıca kişinin deneyimini etkileyebilecek ilgili kültürel değişkenlerin değerlendirilmesini de içerir. Spor psikolojisi uygulaması, müdahaleyi yürüten profesyonelin tarzına ve bireyin ihtiyaçlarına bağlı olarak kullanılır. Pek çok potansiyel müdahale hedefi olmasına rağmen (örneğin, hedef belirleme, konsantrasyon, motivasyon, rahatlama, hayal gücü), genel amaç tutarlı bir şekilde gerçekleştirmek için gerekli zihinsel becerileri öğretmektir.
Spor psikolojisi nispeten kısa bir geçmişe sahiptir ve son yıllarda sporcular ve antrenörler arasında değerli bir rekabet avantajı olarak çok daha fazla kabul görmeye ve kullanılmaya başlamıştır.&nbsp;
Spor psikolojisi alanına bir göz atalım ve bir sporcu, bir sporcunun ebeveyni veya bir antrenör olarak size nasıl yardımcı olabileceğini keşfedelim. İşte spor psikolojisi konusu olan 10 alan:
1.	Spor Psikolojisi, Kendinizi Bir Sporcu Olarak Anlamanıza Yardımcı Olur: Öğrenme, uygulama ve performans faktörleri için zihinsel stratejilere sahip olmanız gerekir. Spor psikolojisi, sizin ve koçunuzun özel müdahaleler yapabilmeniz için neye ihtiyacınız olduğunun farkına varmanız için yöntemler ve yaklaşımlar sunar.
2.	Spor Psikolojisi, Ebeveynlerinizle Daha İyi Çalışmanıza Yardımcı Olur: Ebeveynleriniz, en azından bir düzeyde, başarı ekibinizin bir parçası olmalıdır. Bu mutlaka size koçluk yapmaları gerektiği anlamına gelmez, ancak onlarla sağlam bir ilişkiye sahip olmak ve kariyerinizde size yardımcı olabilmeleri için mükemmel iletişim becerilerine sahip olmak güzel olurdu.
3.	Spor Psikolojisi, Antrenörlerinizle Daha İyi Çalışmanıza Yardımcı Olur: Koçunuz belki de takımınızdaki en önemli kişidir. Bu kişiyle harika bir iş ilişkisine ihtiyacınız var. Spor psikolojisi bu ilişkiyi yaratmanıza ve beslemenize yardımcı olabilir.
4.	Spor Psikolojisi, Spor Kariyerinizde Gezinmenize Yardımcı Olur: Bir spor kariyerinde birçok çıkmaz sokak, tuzak ve yanlış yol vardır. Spor psikolojisi, başarı için bir vizyon, hedefler oluşturmanıza yardımcı olur, böylece bu ana planı uygulayabilirsiniz.
5.	Spor Psikolojisi Zihninizi Hazırlamanıza Yardımcı Olur: Derslere, uygulamalara ve performanslara zihinsel ve duygusal olarak nasıl hazırlanacağınızı bilmeniz çok önemlidir. Spor psikolojisi, normal iş, okul veya sosyal dünyalarınızdan özel rekabet dünyasına geçişinize yardımcı olan özelleştirilmiş bir zihinsel hazırlık süreci tasarlamanıza yardımcı olur.
6.	Spor Psikolojisi, Bölgeye Girebilmeniz İçin Konsantre Olmanıza Yardımcı Olur: Dikkat kontrolü, konsantrasyon veya odaklanma için psikoloğun konuşmasıdır. Spor psikolojisi, dikkatinizi nereye ve nasıl vereceğiniz üzerinde güçlü bir kontrol oluşturmanıza yardımcı olur, böylece uygun dikkat ipuçlarına konsantre olabilirsiniz ve istenmeyen, dikkat dağıtıcı ipuçlarını engelleyebilirsiniz.
7.	Spor Psikolojisi, Gerilemelerden Geri Dönmenize Yardımcı Olur: Rekabetçi sporun getirdiği kaçınılmaz sorunlara ve aksiliklere karşı dirençli olmanız çok önemlidir. Gelecek olanlar için yeniden odaklanmanıza, sıfırlamanıza ve yeniden enerji vermenize yardımcı olacak sağlam zihinsel dayanıklılığa ihtiyacınız var.
8.	Spor Psikolojisi Motivasyonu ve Sürüşü Artırmanıza Yardımcı Olur: Uzun kariyerleri olan başarılı sporcular, onları heyecan verici hedefler, bırakmak istedikleri miras için bir vizyon ve nasıl oynamak istediklerine dair hayallerle besler. Spor psikolojisi, içinizde pozitif enerji yaratan ilgi çekici hedefler oluşturmanıza yardımcı olur, böylece potansiyelinize ulaşmak için büyük miktarda azim ve kararlılığa sahip olursunuz.
9.	Spor Psikolojisi Stres ve Baskıyla Başa Çıkmanıza Yardımcı Olur: Spor psikolojisi alanının size yardımcı olmasının başlıca yollarından biri, öğrenme ve performansta stresi azaltmaktır. Bazı stresler kaçınılmaz ve doğal olsa da, aşırı stres seviyeleri performansa zarar verir. Spor psikolojisi, stresi yönetmenize ve onu başarıya dönüştürmenize yardımcı olur.
10.	Spor Psikolojisi Başarı Paradoksu ile Başa Çıkmanıza Yardımcı Olur: Her sporcunun zaman zaman karşılaştığı bir sorun, başarı paradoksu. Daha başarılı oldukça, daha fazla baskı ve sizi çeken daha fazla dikkat dağıtıcı var. Spor psikolojisi, bunları ele almanıza, odaklanmanıza ve en iyi performanslarınızı sürdürmenize yardımcı olur.

Spor Psikolojisi Konuları Nelerdir? Spor Psikolojisi Hakkında Bilinmesi Gerekenler Spor Psikolojisi Neyi Hedefler?

Spor Psikolojisi Nedir?

Bölgesel incelme, hemen hemen herkesin merak ettiği bir konu. Sağlığı iyileştirmek ve kalp hastalığı ve diyabet gibi kronik hastalık riskini azaltmak da dahil olmak üzere, insanların kilo vermek istemelerinin sayısız nedeni vardır. Bazı insanların kiloları vücutlarına orantılı bir şekilde yayılmışken bazılarında kalça, göbek veya bacak bölgelerinde fazla kilolar birikme eğilimi gösterebilir.&nbsp;
Cinsiyet, yaşam tarzı, yaş ve özellikle de genetik faktörler vücudumuzda yağların daha çok nerelerde toplanacağını belirleyen önemli faktörlerdir.&nbsp;
Örneğin kadınlar erkeklere göre kalça bölgesinden yağlanmaya daha meyillidir.
Bölgesel incelme tüm bu sebeplerde oldukça merak edilen bir amaç haline gelmiştir. Bazı çevrelerde bölgesel incelmenin, incelme istenilen bölgeyi çalıştıracak hareketler yapmak ile mümkün olacağını savunurken ne yazık ki bilimsel araştırmalar bunu doğrular nitelikte değil.
Bölgesel egzersiz ile bölgesel incelme mümkün olur mu sorusuna bu yazımızda cevap bulacağız...
<h2>Egzersiz ile Bölgesel İncelme Mümkün mü?</h2>
Bu sorunun cevabını öğrenmek için öncelikle vücutta yağ yakımının nasıl gerçekleştiğinden bahsetmek gerekir 😊&nbsp;
Hücrelerimizdeki yağ, vücudun enerji için kullanabileceği şekilde depolanır. Kullanılmadan önce daha küçük parçalara ayrılarak kan dolaşımına girerler. Egzersiz sırasında yakıt olarak kullanılan bu yağ parçacıkları, özellikle egzersiz yapılan bölgeden değil, vücudun herhangi bir yerinden gelebilir.
Tüm bunlara ek olarak, yapılan bilimsel araştırmalar da bölgesel egzersizlerin bölgesel incelmeye sebep olmadığını kanıtlar nitelikte.&nbsp;
Örneğin, altı hafta boyunca sadece karın bölgelerini hedefleyen egzersizleri tamamlayan 24 kişide yapılan bir <a href="https://journals.lww.com/acsm-msse/fulltext/2007/07000/Subcutaneous_Fat_Alterations_Resulting_from_an.20.aspx" target="_self">çalışmada</a>, göbek yağında herhangi bir azalma bulunmamıştır. 
Yine buna benzer çalışmalar, vücudun belirli bölgelerine yönelik egzersiz yapmanın bölgesel incelme ve bölgesel yağ yakmada etkili olmadığı sonucuna varmıştır.
<h2>Bölgesel İncelme İçin Neler Yapmak Gerekir?</h2>
Bölgesel incelme ne yazık ki bölgesel çalışmalar ile pek mümkün değildir. Bunun yerine total yağ oranını düşürmek hedeflenerek zaten vücutta yağın fazla olduğu şikayet edilen alanlardan da yağ kaybı olacağı için incelme sağlanacaktır.&nbsp;
Diyet, bölgesel incelme için anahtardır.&nbsp;
•	Porsiyonlarınızı kontrol edin
•	Lifli beslenin
•	İşlenmiş gıdalar ve şekeri sınırlandırın
•	Protein açısından zengin beslenin
Kontrollü porsiyonlarda bol miktarda lif, sağlıklı yağ ve protein içeren sağlıklı öğünler planlamak, yağ oranını düşürmenin, dolayısıyla şikayet edilen bölgelerde bölgesel incelme sağlamanın esas yoludur.&nbsp;
Tüm bunlara ek olarak yine total yağ oranını düşürmeye yardımcı olması açısından sürecin egzersiz ile desteklenmesi son derece faydalı olacaktır. Tüm vücudun çalışmasına yardımcı olacak HIIT veya kardiyo antrenmanları ile birleştirilmiş doğru bir beslenme rutini bölgesel incelme hedefiniz için yapmanız gereken en önemli şeydir.&nbsp;
Siz de yağ oranınızı düşürüp daha sağlıklı ve fit bir vücut hedefliyorsanız hemen Bewell’i indirip size özel beslenme ve egzersiz planınıza ulaşabilirsiniz 😊

Bölgesel İncelme İçin Neler Yapmak Gerekir? 

Egzersiz ile Bölgesel İncelme Mümkün mü?

Emzirme dönemi, hem anne hem hem bebek için son derece önemli bir dönemdir. Bebeğin anne ile yakın temas kurduğu, bağlarının güçlendiği bu dönemde doğru bir emzirme ile bebeğin ihtiyacı olan tüm besin gereksinimi anne sütü tarafından sağlanır. Özellikle emzirme döneminin ilk 6 ayında bebeğin eğer anne sütü varsa mutlaka anne sütü ile beslenmesi tavsiye edilir.&nbsp;
Emziren annelerin “sütüm nasıl artar”, “yediklerim sütümü etkiler mi” gibi endişe ve soru işaretleri olması çok normal. Bu yazımızda emziren anne diyeti nasıl olmalı, emziren anne diyetinde dikkat edilmesi gerekenler nelerdir bunlardan bahsedeceğiz.&nbsp;
<h2>Emziren Anne Diyeti Nasıl Olmalı?</h2>
Emziren anne diyetinde amaç, hem bebek hem anne için ihtiyaç duyulan besin öğelerini yeteri kadar karşılamak olmalıdır. Bu sebeple emziren anne diyetinde bulunması gereken besinler şu şekilde sıralanabilir:
•	Günde 2-3 porsiyon et, kümes hayvanları, balık, yumurta, süt ürünleri, fasulye, kuruyemiş ve tohumlar gibi protein kaynakları emziren anne diyetinde yer almalı.
•	Günde 2-3 porsiyon yeşil yapraklı ve renkli sebzeler tüketilmeli.
•	Günde 2 porsiyon meyve yenmeli.
•	Karbonhidrat ihtiyacı tam buğday ekmeği, karabuğday, yulaf gibi kaliteli tahıllardan karşılanabilir, özellikle bu gibi kompleks karbonhidratların emziren anne diyetinde yer alması süt kalitesini son derece etkileyecektir.
•	Sütün ana bileşeni sudur. Su emziren anne diyeti için olmazsa olmazdır, mutlaka su tüketimi yeteri kadar sağlanmalıdır.&nbsp;
•	Vejetaryen anneler için protein ihtiyacı, kurubaklagiller, yumurta, süt ürünleri ve yağlı tohumlardan karşılanabilir.&nbsp;
•	Vegan emziren anne diyetinde ise mutlaka B12 takviyesi yer almalıdır.&nbsp;
<h2>Emziren Anne Diyetinde Kahve Tüketimi</h2>
Kafein anne sütüne geçen bir bileşendir, bu sebeple bebeğinizde sinir ve uykusuzluk gibi semptomlar görüyorsanız kafein tüketimini sınırlandırmakta fayda vardır.&nbsp;
Eğer bir semptom yaşanmıyorsa günde 2-3 porsiyon kahve ezmiren anne diyetinde yer alabilir.
<h2>Emziren Anne Diyetinde Sütü Etkileyen Besinler</h2>
•	Sarımsak. Annenin sarımsak tüketimi sütün tadını etkileyerek bebeğin sütü reddetmesine sebep olabilir.
•	Baharatlı ve kükürtlü besinler (brokoli, karnabahar, turp vb.) birçok bebek tarafından tolere edilse de bazı bebekler annenin bu besinleri tüketmesinden sonra gaz problemi yaşayabilmektedir. Eğer belli bir besini tükettikten sonra bebeğinizde ishal veya gaz gibi semptomlar görüyorsanız o besini bir süre beslenmenizden çıkarıp semptomların düzelip düzelmediğini kontrol etmenizde fayda var.&nbsp;
•	Emziren anne diyetinde ne yediğiniz ile birlikte bebekte görülen semptomlar için bir semptom günlüğü tutmak, hangi gıdaların soruna neden olduğunu bilmenize yardımcı olabilir.&nbsp;
Siz de emziren anne diyeti ile ilgili daha profesyonel bir destek alıp emzirme döneminde uygulayabileceğiniz sağlıklı beslenme programına sahip olmak için hemen Bewell'i indirip, Diyetisyenimizin sizin için özel hazırlayacağı program ile emzirme sürecini daha kontrollü bir şekilde ilerletebilirsiniz 😊

Emziren Anne Ne Yemeli? Emziren Anne Ne Yememeli?

Emziren Anne Diyeti Nasıl Olmalı?

Sağlık psikolojisi, biyoloji, psikoloji, davranış ve sosyal faktörlerin sağlığı ve hastalığı nasıl etkilediğine odaklanan bir uzmanlık alanıdır. Tıbbi psikoloji ve davranışsal tıp dahil olmak üzere diğer terimler bazen sağlık psikolojisi terimiyle birbirinin yerine kullanılır.
Sağlık ve hastalık çok çeşitli faktörlerden etkilenir. Bulaşıcı ve kalıtsal hastalıklar yaygın olmakla birlikte, birçok davranışsal ve psikolojik faktör, genel fiziksel sağlığı ve çeşitli tıbbi durumları etkileyebilir. Sağlık psikolojisi alanı, sağlığı geliştirmenin yanı sıra hastalık ve hastalıkların önlenmesi ve tedavisine odaklanmıştır. Sağlık psikolojisi ayrıca insanların hastalığa nasıl tepki verdiğini, bunlarla nasıl başa çıktığını ve hastalıktan nasıl kurtulduğunu anlamaya odaklanır.
Sağlık psikolojisi alanı, 1970'lerde hızla değişen sağlık hizmeti alanını ele almak için ortaya çıktı. Bugün önde gelen ölüm nedenleri genellikle yaşam tarzıyla bağlantılı kronik hastalıklardır. Sağlık psikolojisi, sağlıktaki bu değişikliklerin ele alınmasına yardımcı olur. Sağlık psikolojisi, hastalık ve ölümün altında yatan davranış kalıplarına bakarak insanların daha iyi ve daha sağlıklı yaşamalarına yardımcı olmayı hedefler.
<h2>Sağlık Psikolojisi Diğer Alanlardan Nasıl Ayrılır?</h2>
Sağlık psikolojisi, davranışın sağlığı nasıl etkilediğini vurguladığı için, insanların sağlığa ve esenliğe katkıda bulunan davranışları değiştirmelerine yardımcı olmak için iyi bir konumdadır. Örneğin, bu alanda çalışan psikologlar, sigara içmek gibi sağlıksız davranışların nasıl önleneceği konusunda uygulamalı araştırmalar yapabilir ve egzersiz gibi sağlıklı eylemleri teşvik etmenin yeni yollarını arayabilirler.
Örneğin, çoğu insan şeker oranı yüksek bir diyet yapmanın sağlıkları için iyi olmadığını bilmesine rağman olası kısa ve uzun vadeli sonuçlara bakılmaksızın bu tür davranışlarda bulunmaya devam ediyor. Sağlık psikolojisi bu sağlık seçimlerini etkileyen psikolojik faktörleri inceler ve insanları daha iyi sağlık seçimleri yapmaya motive etmenin yollarını araştırır.
<h2>Sağlık Psikolojisinde Güncel Konular</h2>
Sağlık psikolojisi, risk faktörlerini azaltmak, genel sağlığı iyileştirmek ve hastalıkları azaltmak için bireyler, gruplar ve topluluklarla birlikte çalışır. Aşağıdakileri içeren alanlarda araştırma yapar ve hizmetler sunar:
<ul>
<li>Stres azaltma</li>
<li>Kilo yönetimi</li>
<li>Sigara bırakma</li>
<li>Günlük beslenmenin iyileştirilmesi</li>
<li>Riskli cinsel davranışları azaltmak</li>
<li>Darülaceze bakımı ve yas danışmanlığı</li>
<li>Hastalığı önleme</li>
<li>Hastalığın etkilerini anlama</li>
<li>İyileştirme kurtarma</li>
<li>Başa çıkma becerilerini öğretme</li>
</ul>
<h2>Sağlık Psikoloji ve Biyopsikososyal Model</h2>
Günümüzde sağlık psikolojisi alanında kullanılan temel yaklaşım biyopsikososyal model olarak bilinmektedir. Bu görüşe göre hastalık ve sağlık, biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin bir kombinasyonunun sonucudur.
<ul>
<li><ins>Biyolojik faktörler,</ins> kalıtsal kişilik özelliklerini ve genetik koşulları içerir.</li>
<li><ins>Psikolojik faktörler,</ins> yaşam tarzını, kişilik özelliklerini ve stres seviyelerini içerir.</li>
<li><ins>Sosyal faktörler,</ins> sosyal destek sistemleri, aile ilişkileri ve kültürel inançlar gibi şeyleri içerir.</li>
</ul>
<h2>Uygulamada Sağlık Psikolojisi</h2>
Sağlık psikolojisi hızla büyüyen bir alandır. Artan sayıda insan kendi sağlıklarının kontrolünü ele geçirmeye çalıştıkça, giderek daha fazla insan sağlıkla ilgili bilgi ve kaynakları aramaktadır. Sağlık psikolojisi, insanları kendi sağlıkları ve esenlikleri hakkında eğitmeye odaklanmıştır, bu nedenle bu artan talebi karşılamak için mükemmel bir şekilde uygundurlar.
Birçok sağlık psikoloğu, özellikle önleme alanında çalışır ve insanların sağlık sorunlarını başlamadan önce durdurmalarına yardımcı olmaya odaklanır. Bu, insanların sağlıklı bir kiloda kalmasına, riskli veya sağlıksız davranışlardan kaçınmasına ve stres, depresyon ve kaygıyla mücadele edebilecek olumlu bir bakış açısına sahip olmasına yardımcı olmayı içerebilir.
Sağlık psikolojisi kapsamında bir başka yol da diğer sağlık profesyonellerini eğitmektir. Doktorlar, hemşireler, beslenme uzmanları ve diğer sağlık pratisyenleri, sağlık psikolojisi ile elde edilen bilgileri birleştirerek, psikolojik yaklaşımları hastaları tedavi etme biçimlerine daha iyi dahil edebilirler.
Hayatınızda sağlıklı değişiklikler yapmakta zorlanıyorsanız, hastalığın başlangıcıyla uğraşıyorsanız veya başka tür bir sağlık sorunuyla karşı karşıyaysanız, bir sağlık psikoloğu görmek sizi doğru yola sokmanın bir yoludur. Bu profesyonellerden birine danışarak, hastalığınızla başa çıkmanıza ve sağlık hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olmak için tasarlanmış desteğe ve kaynaklara erişebilirsiniz.

Sağlık Psikolojisi Konuları Nelerdir? Sağlık ve Psikoloji Arasındaki İlişki 

Sağlık Psikolojisi Nedir?

Bütün gün bir masada veya bir kanepede oturuyorsanız evde düzenli kalça hareketleri vücudunuz için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biridir. Güçlü kalça kasları vücudun bir bütün olarak düzgün çalışması ve işlev görmesi için şarttır. Kalçalarınız zayıf olduğunda, kalça kaslarının karşıt kasları olan kalça fleksörleri, vücudu öne doğru çekerek ve kötü bir duruş yaratarak bel ağrısına sebep olabilir. Düzenli kalça hareketleri yapmak ölü kalça sendromunu önlemeye yardımcı olabilir.
Kalça kaslarınızı çalıştırmak için bir spor salonuna ya da bir eğitim kampına gitmenize gerek yok. İşte oturma odanızın rahatlığında yapabileceğiniz ve güç kazanmanıza yardımcı olacak 5 kalça hareketleri. Tüm bu kalça hareketleri ekipmansız (veya evinizde bulduğunuz nesneleri kullanarak) yapılabilir ancak kendinize meydan okumak istiyorsanız daha fazla ağırlık için bir kettlebell veya bir dizi dambıl kullanabilirsiniz. Bu kalça hareketleri tam bir antrenman seti olarak gerçekleştirebilir veya gün içerisinde fırsat buldukça bir veya iki tanesini seçip yapabilirsiniz. Kalçalarınız size teşekkür edecek.&nbsp;
<ul>
<li>Tek Bacaklı Deadlift</li>
</ul>
Ayaklarınızı omuz genişliğinde açarak ayakta durmaya başlayın. Ek bir meydan okuma için, her iki elinizde birer dambıl veya bir su şişesini avuç içleri size dönük olacak şekilde bel hizasında tutun. Sırtınızı düz ve karın bölgesini sabit tutarak, kalçalardan bükün ve ellerinizi vücudunuza yakın tutarak yavaşça yere doğru indirin ve aynı anda sol bacağınızı da arkanızdan kaldırın. Göğsünüz yere paralel olduğunda durun. Bir saniye bekleyin, ardından ayakta durmaya dönün. Bu 1. tekrar. 10 ila 12 tekrar için tekrarlayın, ardından bacakları değiştirin. Tek bacaklı deadlift oldukça etkili kalça hareketleri arasındadır.

<img src="https://bewell-files.s3.eu-central-1.amazonaws.com/butt-exercises-01.gif" alt="undefined" style="height: auto;width: auto"/>

<ul>
<li>Wood Chop Squat</li>
</ul>
En etkili kalça hareketleri arasında wood chop squat da yer almaktadır. Ayaklarınız omuz genişliğinden biraz daha açık olacak şekilde ayakta durun. Dizleri dışarı doğru itin, çömelme pozisyonuna indirin, dizleri ayaklarınızın arkasında tutun. Kalça kaslarınızı sıkın ve ayağa kalkmak için topuklarınızı itin, kollarınızı sağa doğru kaldırın. (Ek bir meydan okuma için dambıl veya ağır bir kitap gibi ağırlıklar ekleyin.) Gövdenizi hafifçe bükün, ancak bacaklarınızı ve ayaklarınızı sabit tutun. 10 ila 12 tekrar için tekrarlayın, ardından sola çevirin.
<ul>
<li>Calf Raise Squat</li>
</ul>
Calf raise squt antrenmanınıza ekleyebileceğiniz kalça hareketleri arasında yer almaktadır. Kalça genişliğinden biraz daha geniş şekilde ayakta durun, ağırlıklar isteğe bağlıdır. Omurgayı düz ve karnı gergin tutarak çömelme pozisyonuna inin, uyluklarınızı mümkün olduğunca yere paralel hale getirin. Ardından kalça kaslarınızı sıkın ve topuklarınızı iterek ayağa kalkın, ayak parmaklarınızın üzerinde yükselin. Çömelme pozisyonuna geri dönün ve 10 ila 12 tekrar için tekrarlayın.
<ul>
<li>Yürüyerek Lunge</li>
</ul>
En popüler kalça hareketleri arasında yürüyerek lunge da yer almaktadır. Sağ bacağınızı öne doğru atın ve sağ diziniz doğrudan sağ ayak bileğinizin üzerinde olacak ve sol kalçanız doğrudan sol dizinizin üzerinde olacak şekilde vücudunuzu alçaltın. Kalça kaslarınızı sıkın ve sağ bacağınızın üzerinde durmak için yukarı itin, sol dizinizi göğsünüze doğru kaldırın. Sol bacağınızı önünüzdeki yere koyun ve egzersizi karşı tarafta tekrarlayın. Ek bir meydan okuma için ağırlık ekleyin. Her bacakta 10 ila 12 tekrar için tekrarlamaya devam edin.
<ul>
<li>Ağırlıklı Yan Lunge</li>
</ul>
Ağırlıklarla birlikte yan lunge oldukça etkili kalça hareketleri arasındadır. Ayaklarınızı birleştirin ve sağ bacağınızı sağa doğru uzatarak büyük bir adım atın. Sırtınızı düz tutun, omuzlarınızı kaldırın ve sol bacağınızı uzatın, sağ dizinizi bükün ve kalçanızı yere doğru indirin. (Sağ dizinizin sağ ayak bileğinizi geçmesine izin vermeyin.) Kalça kaslarınızı kullanarak, başlangıç pozisyonuna geri dönmek için topuğunuzu itin. Sol bacağınızla tekrarlayın. Her iki tarafta 10 ila 12 tekrar arasında dönüşümlü olarak devam edin.

Kalça Sıkılaştırma Hareketleri Evde Kalça Sıkılaştırma Kalça Çalıştıran Hareketler Kalça Kası Hareketleri Evde Hangi Kalça Hareketleri Yapılabilir

En İyi Evde Uygulanabilecek Kalça Hareketleri

Hepimiz sağlıklı yaşam sürmek, sağlıklı bir hayat isteriz. Öyle değil mi?&nbsp;
Sağlıklı denemeyecek bir yaşam şeklinde, çoğu zaman yorgunluk, stres, hastalıklarla baş etmek durumunda kalırız. Genellikle de sağlığımızı etkileyen durumlar ortaya çıktığında ise sağlıklı yaşam ile ilgili kararlar alır ve çoğunlukla bunu erteleriz.&nbsp;
Peki sağlıklı yaşam gerçekte nedir? Sağlıklı yaşam için neler yapmak gerekir bu yazımızda bunlardan bahsedeceğiz.&nbsp;

<h2>Sağlıklı Yaşam Nedir?</h2>

Sağlıklı yaşam, bedenen ve ruhen sağlıklı, iyi, mutlu hissettiren bir yaşam şeklidir. Birçok insan için sağlıklı yaşam tanımı farklı olsa da genel anlamda bedenimize ve ruhumuza iyi gelen, fayda sağlayan alışkanlıklara sahip olma durumu olarak tanımlanabilir.

Sağlıklı yaşam neden önemlidir?
1.	Hastalıklara karşı korur
2.	Yaşam süresini uzatmaya katkı sağlar
3.	Doğa dostu bir yaşam sunar
Sağlıklı yaşamın hem vücudumuza, hem ruhumuza hem de dünyamıza birçok faydasından bahsetmek mümkün.&nbsp;


<h2>Sağlıklı Yaşam İçin Neler Yapmak Lazım? </h2>
1.	Sağlıklı beslenmek 
Sağlıklı beslenmek sağlıklı yaşam için en önemli faktörlerin başında gelir. Yeteri kadar sebze-meyve tüketmek, mevsiminde ve temiz beslenmek, işlenmiş gıda tüketimini minimuma indirmek, sigara-alkol tüketimini azaltmak mümkünse sonlandırmak, basit karbonhidratlar yerine kompleks karbonhidrat tercih etmek gibi birçok sağlıklı beslenme önerisi sunulabilir.
2.	Daha aktif olmak
Hareket hayatın her alanında son derece önemlidir. Daha iyi bir kalp sağlığı, kilo yönetimi ve ruh sağlığı dahil birçok faktör hareket ve hareketsizlikten etkilenir.&nbsp;
Egzersiz söz konusu olduğunda illa saatler harcamak gerekmez, günlük 30 dakika kadar aktif olmak, belki yürüyüş belki bahçe işleri veya dans gibi sevdiğiniz bir aktiviteyi yapıyor olmak da aktif olmak için yeterlidir.
3.	Stresi kontrol altına almak
Stres yönetimi, sağlıklı yaşam için son derece elzemdir. Bağışıklık sistemini zayıflatması, sindirim problemleri, depresyon, anksiyete, kalp rahatsızlıkları gibi bir çok durum için stres önemli bir risk faktörüdür.&nbsp;
Hayatımızda stresin olmaması mümkün değildir, ancak önemli olan stresi nasıl karşıladığımız ve nasıl yönettiğimizdir. Stres seviyesini minimumda tutmak, sağlığımızı etkileyecek boyutlara gelmeden stres kaynağı ile ilgili bir çözüm bulmak veya meditasyon, yoga, nefes egzersizleri gibi stres yönetimine destek uygulamalardan faydalanmak son derece önemlidir.
4.	Sağlıklı ilişkiler kurmak
Sağlıklı yaşamın içerisinde ruh sağlığı da en az beden sağlığı kadar önemlidir. İnsan sosyal bir canlıdır ve eğer sağlıklı bir çevrede sağlıklı ilişkiler kuramazsa birtakım stres veya farklı problemler ortaya çıkabilir.&nbsp;
📝Yapılan bilimsel araştırmalar, daha iyi sağlam ilişkileri olan kişilerin depresyona yakalanmak oranlarının daha düşük olduğunu göstermiştir.&nbsp;


Sağlıklı yaşam bir bütündür. Bedenen, ruhen, fizyolojik olarak iyi olmayı ifade eder. Bu sebeple bedenimize iyi gelecek besinler tercih edip, hareketi hayatımıza katmak, sosyal varlığımızı kabullenip sağlıklı ilişkiler inşa etmek ve en önemlisi hayatımızda mutlaka olan stres ile doğru bir şekilde mücadele etmeyi öğrenmek sağlıklı yaşam için atılacak en önemli adımlardandır.&nbsp;


Sağlıklı yaşam ve sağlıklı yaşam yolculuğunda sizi zorlayan, engelleyen faktörleri tespit edip uzmanlarımızın hazırladığı çözüm programlarına katılmak için hemen Bewell’i indirin!

Sağlıklı Yaşam Nasıl Olur? Sağlıklı Yaşam Neden Önemlidir?

Sağlıklı Yaşam Nedir?

Egzersiz, fiziksel olarak aktif olup kalp atışının dinlenme halinden yüksek seviyelere çıkması halidir. Fiziksel ve zihinsel sağlık için egzersiz son derece önemlidir.
Ev içerisinde temizlik yapmak, yürüyüşe çıkmak, bahçeyi ekip biçmek veya bir spor salonunda antrenman yapmak dahil birçok egzersiz çeşidi vardır.&nbsp;
Düzenli egzersiz daha aktif ve sağlıklı bir beden ile daha iyi bir ruh hali için elzemdir. Her gün herhangi bir yoğunlukta egzersiz yapmak, genel sağlığın iyileştirilmesine katkıda bulunur.
<h2>Egzersiz Türleri Nelerdir?</h2>
Egzersiz kabaca 3 ana türe ayrılır:
•	Aerobik
•	Anaerobik
•	Çeviklik egzersizleri

Aerobik Egzersiz Nedir?
Aerobik egzersiz genel olarak vücudun oksijeni daha iyi kullanmasını amaçlar. Uzun sürer ve genellikle orta şiddette uygulanır.
Aerobik egzersizde en az 20 dakika aktif olmak hedeflenir.

Aerobik Egzersiz Faydaları:
<ul>
<li>Akciğer ve kalp kaslarını geliştirir</li>
<li>Kan dolaşımını iyileştirir</li>
<li>Kalp hastaları, diyabet gibi kronik hastalıkların riskini azaltır</li>
<li>Uykuyu iyileştirir</li>
</ul>

Anaerobik Egzersiz Nedir?
Anaerobik egzersiz genel olarak enerji için oksijen kullanmaz. Bu egzersizler, güç kuvvet ve kas kütlesi oluşturmak için tercih edilir.
Ağırlık kaldırma, kısa mesafe koşuları (sprint), interval antrenmanlar gibi anaerobik egzersizler yüksek yoğunluklu hareketler olup genellikle 1-2 dk süreyle uygulanırlar.&nbsp;
Genel olarak egzersiz yapmak kalp sağlığına çok faydalı olsa da anaerobik egzersizlerin sağlık etkileri oldukça yüksektir.

Anaerobik Egzersiz Faydaları
<ul>
<li>Kardiyovasküler sağlığı iyileştirir</li>
<li>Kas inşa eder</li>
<li>Yağ yakımını sağlar</li>
</ul>

Çeviklik Egzersizleri Nedir?
Çeviklik egzersizleri, sporcuların hız, atiklik ve kontrol yeteneklerini geliştirmek üzerine kurgulanan egzersizlerdir.&nbsp;
Örneğin teniste, bir oyuncunun her atıştan sonra iyi bir toparlanma yoluyla kort pozisyonu üzerindeki kontrolünü sürdürmesine yardımcı olur.
Elit sporcular için çeviklik egzersizleri spor dallarında daha başarılı olmalarına destek olur.&nbsp;

<h2>Egzersiz Yapmak Neden Önemli?</h2>
Hareketsiz bir yaşam, öncelikle kardiyovasküler hastalıklar olmak üzere, diyabet, osteoporoz gibi birçok sağlık problemine sebebiyet verebilir.&nbsp;
Aynı zamanda egzersiz yapmamak yani düşük fiziksel aktivite obezite ve fazla kilolu olma durumu için de bir risk faktörüdür.&nbsp;
Otoriteler, günlük 30 dakika, haftada en az 150 dakika kadar aktif olmayı önerir.&nbsp;
<h2>Egzersiz Yapmaya Başlama İpuçları</h2>
<ol>
<li>Haftalık hedef belirlemek. Hedefler, başlamaya ve devam etmeye yardımcı olan motive edici faktörlerdir. Haftalık egzersiz hedefi koymak başlamanıza yardımcı olabilir.</li>
<li>Sevdiğiniz bir aktivite seçin. Egzersiz illa keyif almadığınız bir kardiyo veya sevmediğiniz başka bir tür olmak zorunda değil. Yoga, yürüyüş, dans veya sevdiğiniz egzersiz türü neyse onunla başlayın.</li>
<li>Bir arkadaşınızı dahil edin. Topluluk ile egzersiz yapmak motive olmak için şahane bir adım, sevdiğiniz bir arkadaşınız ile birlikte hareket etmeye başlayın</li>
<li>Egzersiz yapmanın hissettirdiklerini odaklanın. Egzersiz yapmayı sadece kilo vermek veya forma girmek gibi bir dışsal hedef ile yapmak ne yazık ki bir süre sonra egzersizi bırakmaya sebep olur. Egzersiz sonrası hissettiğiniz başarı, enerji, mutluluk gibi hislere odaklanın&nbsp;</li>
</ol>

Egzersiz alışkanlığı kazanmana yardımcı olacak ve doğru egzersiz tekniklerini öğreneceğin programlar ile hareketi hayatına katmak için hemen Bewell’i indir!

Egzersiz Nasıl Yapılır? Egzersiz Türleri Nelerdir?

Egzersiz Nedir?

Pek çok kişi, motive olabilmenin bazılarının sahip olduğu ve bazılarının sahip olamadığı sihirli bir nitelik olduğuna inanır. Ancak kilo vermek, formda kalmak veya sağlıklı olmak için herkesin motive kaynağını nasıl bulunacağını öğrenebileceği kolay teknikler var.&nbsp;
Motive olmanın nasıl çalıştığını anlayarak kilo verme başarısı elde etmek için ihtiyaç duyduğunuz yapı taşlarını bir araya getirebilirsiniz. Kilo vermek için motive olmanın en iyi yolu, nereye bakacağınızı öğrenmektir. Çok basit: içinize ve dışınıza bakın.&nbsp;
Basitçe söylemek gerekirse, iki tür motive olma yolu vardır: dışsal ve içsel. Dışsal motive, sizin dışınızdaki bir kaynaktan gelen ilhamdır. Örneğin, doktorunuz size kilo vermeniz gerektiğini söylerse, sağlığınızın bozulacağı korkusuyla diyet yapmak için dışarıdan motive olabilirsiniz. Birçok ödül dışsal kaynaklardır. Daha küçük bir elbise bedenine sığdırmak için diyet yapıyorsanız, dışsal bir şekilde motive oldunuz demektir.
Öte yandan, içsel motive içeriden gelir. Antrenmanın sonunda elde ettiğiniz başarı duygusu nedeniyle egzersiz yapıyorsanız, motive kaynağınız içseldir. Kendinizi daha iyi hissetmenizi sağladığı için sağlıklı bir atıştırmalık seçerseniz içsel olarak motive olursunuz.
<h2>Motive Türleri Neden Önemlidir?</h2>
Kilo verme deneyiminiz sırasında dışsal ve içsel motive kaynakları farklı zamanlarda devreye girecek. Hem dışsal hem de içsel motive formlarını nasıl kullanacağınızı anlayarak, kendinizi kilo verme başarısı için ihtiyaç duyduğunuz araçlarla donatabilirsiniz.
İnsanlar genellikle dış motive kaynaklarından dolayı bir egzersiz veya kilo verme programına başlarlar: kıyafetleri uymuyor, doktorları onlara kilo vermeleri gerektiğini söylemiş, aileleri ve arkadaşları zayıflamaları için onlara baskı yapıyor. Bu dış faktörler, topun yuvarlanmasını sağlamak için harikadır.
<h2>Kilo Vermede Dışsal Motive</h2>
Kilo vermek için dışarıdan bir baskı hissettiğinizde, bunun sizi yapabilecekleriniz için bilgi toplamaya motive etmesine izin verin. Diyet yapmaya hazır olmayabilirsiniz ancak kilo verme planları ve egzersiz programları hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Tam kapsamlı bir kilo verme programına katılmadan önce sağlığınızı iyileştirmek için atabileceğiniz küçük adımlar olup olmadığını öğrenin. Diyetinizde veya yaşam tarzınızda küçük değişiklikler yapmanın sağlığınızı nasıl etkileyeceğini uzmanlara sorun.
Kısa vadeli hedeflere ulaşmak için hafif bir dürtüye ihtiyacınız olduğunda dışsal motive kaynakları yardımcı olabilir. Örneğin, egzersizin sizin için iyi olduğunu biliyor olabilirsiniz, hatta bir antrenmanı tamamladıktan sonra daha iyi hissedeceğinizi bile biliyor olabilirsiniz ancak bazı günlerde antrenmana başlamakta motive olurken zorlanabilirsiniz. O günlerde kendinize sağlıklı bir ödül sözü verin. Örneğin bir köpük banyosu ödülüne ne dersiniz? Antrenmanı tamamlandıktan sonra kendinizi küvette geçirdiğiniz zamanla ödüllendirin.

<h2>Kilo Vermede İçsel Motive</h2>
Dışsal motive, kısa vadeli zorlukların üstesinden gelmenize yardımcı olabilirken, kilo vermede başarılı olan insanlar genellikle içsel motive kaynakları tarafından motive edilir. İyi beslenmek yemek ve egzersiz yapmak onları iyi hissettirir, böylece uzun vadede sağlıklı alışkanlıklar uygulamaya devam ederler.
Peki içsel motiveyi nasıl yaratırsınız? İyi haber şu ki çoğu insan buna zaten sahip. Tek yapmanız gereken onu bulmak, tanımlamak ve kabul etmek.
<h2>İçsel Motiveyi Bulmak İçin 3 Adım:</h2>
<ol>
<li>Kısa vadeli hedefler belirleyin: Çok kısa vadeli ulaşılabilir hedefler belirleyerek kendinizi başarıya hazırlayın. Uzun vadeli hedefiniz 30 kilo vermek olabilir ancak kısa vadeli iyi bir hedef, hafta boyunca her gün yağsız, sağlıklı bir kahvaltı yemek olabilir. Haftalık bir hedef çok geniş görünüyorsa, yalnızca bir gün, hatta bir saat için bir hedef belirleyin. Bir öğünde yüksek kalorili sodayı suyla değiştirin veya öğle yemeğinizi yarıya indirip yarısını başka bir gün için biriktirin.</li>
<li>Bir günlük tutun: Her hedefi bir günlüğe yazın. Günün sonunda, günün başarısı hakkında yorum yapın. Günlüğünüze yazmaya zaman ayırmanın sağlıklı ve başlı başına bir başarı olduğunu unutmayın. Eylemleriniz hakkında ne hissettiğinizi tanımlayan olumlu kelimeler kullanın.</li>
<li>Başarınızı kabul edin: Başarılarınızı gözden geçirmek ve kendinize kredi vermek için zaman ayırın. Günlüğünüzü düzenli olarak gözden geçirin ve sağlığınızı iyileştirmek için attığınız her adımdan gurur duyun.</li>
</ol>
İçsel motive kaynaklarını geliştirme sürecinde ilerledikçe kendi yeteneklerinize olan güveninizin artacağını göreceksiniz. Küçük başarıları kabul ettiğinizde daha büyük hedeflerin ulaşılabilir olduğuna inanmak daha kolay hale gelir. Kendinizi ve kilonuzu değiştirerek sağlığınızı değiştirebileceğinize inanmaya başlarsınız.

Diyette kendini motive etme Kilo vermek için nasıl motive olunur Kilo vermeye motive olmanın ipuçları

Kilo Vermek İçin Motive Olma Yolları

Ödem, vücudumuzda su tutulması anlamına gelen, hayat kalitesini son derece etkileyen önemli bir durumdur.&nbsp;
Dolaşım sisteminde ve dokularda meydana gelen ödem; eller, ayaklar, bacaklar ve ayaklarda şişmeye yol açabilir.
<h2>Ödem Neden Oluşur?</h2>
<ul>
<li>Hamilelik</li>
<li>Menstrüasyon</li>
<li>Hareketsizlik</li>
<li>Kötü beslenme gibi faktörler ödeme sebep olabilir.&nbsp;</li>
</ul>

Bunlara ek olarak, böbrek veya kalp hastalıkları gibi rahatsızlıklar ve kullanılan ilaçlar da ödem problemine yol açabilir.&nbsp;

<h2>Ödem Atmak İçin Neler Yapılabilir? </h2>
Eğer ödemin kaynağı bir sağlık problemi veya kullanılan ilaç ise, basit müdahaleler etkili olmayabilir. Ancak yaşam tarzı, hareketsiz, beslenme gibi sebeplerden kaynaklanan durumda ödem atmak için öneriler verilebilir.&nbsp;

<h2>Ödem Atmak İçin Öneriler</h2>
1.	Tuz tüketimini azaltın. Ödemin çoğunlukla en yaygın sebebi olan fazla tuz tüketimini sınırlandırmak ödem atmak için önemli bir yöntemdir. Tuz, yapısındaki sodyum sebebi ile vücutta su tutulumuna sebep olur.
2.	Magnezyum alımını arttırın. Ödem atmak için magnezyum alımını arttırmak faydalı bir yöntem olabilir. Magnezyum sodyumun etkisinin tam tersini yaparak vücutta su tutulumunu engellemeye yardımcı olur.
3.	B6 vitamini alımını arttırın. Kadınlar özellikle adet dönemleri öncesinde fazlasıyla ödemli hissedip ödem atmak için birçok yönteme başvurabiliyorlar. Yapılan araştırmalar ödem atmak için B6 vitamini tüketiminin, adet öncesi semptomları azaltmaya yardımcı olduğunu göstermektedir. B6 vitamini açısından zengin gıdalara: muz, patates, ceviz ve kırmızı et örnek verilebilir.
4.	Potasyumdan zengin beslenin. Potasyum alımının optimum olması ödem atmak için son derece önemlidir. Potasyum vücuttan sodyumun atılmasını sağlayarak su tutulumunun önüne geçebilir. Muz, avokado ve patates potasyum açısından zengin besinlerdir. Ödem atmak için tercih edilebilir.
5.	Karahindiba tüketmeyi deneyin. Karahindiba geleneksel tıpta sıklıkla idrar söktürücü olarak kullanılan bir besindir. Ödem atmak için denenecek birçok yöntem arasında karahindiba önemli yer tutar. Özellikle karahindiba yaprağı özünün tüketilmesi idrar üretimini arttırarak ödemi atmak için faydalı bir yöntem olarak etki eder.
6.	Basit karbonhidratlardan uzak durun. Basit karbonhidratlar vücuttan fazla miktarda insülin salgılatmaya sebep olur. Fazla insülin ise sodyumun geri emilimini arttırarak su tutulumuna sebep olabilir. Ödem atmak için yapılacak şeylere ek olarak basit karbonhidrat tüketimini azaltarak; bulgur, kinoa, karabuğday gibi kompleks karbonhidratlara da yer vermek gerekir.
7.	Hareket edin. Hareket etmek kan dolaşımını hızlandırarak özellikle vücudun alt bölümlerinde su tutulumunun önüne geçebilir.

Özetlemek gerekirse:
Ödem atmak için birçok yöntem olmakla birlikte bilimsel araştırmalarla etkinliği kanıtlanmış yöntemlerden bahsetmek istedik.&nbsp;
Bazı basit yaşam değişiklikleri ödem atmak için yardımcı olabilir. Ancak ödem atmak için yaptığınız değişiklere rağmen ödem probleminiz devam ediyorsa veya hayatınızda birçok soruna neden oluyorsa, o zaman bir hekime görünmekte fayda var.
Ödem atmak için Diyetisyenimizin hazırladığı içerik ve yönlendirmelere göz atmak için hemen Bewell’i indirin!

Ödem Atmak İçin Beslenme Nasıl Olmalı? Ödem Atmak İçin Neler Yapmalı?

Ödem Atmak İçin Öneriler

Birçoğumuz için hayal bile edemeyeceğimiz birçok öngörülemeyen durumla birlikte zor bir yıl oldu. King's College London tarafından yapılan bir çalışmaya göre kaygı düzeyimizin tüm zamanların en yüksek seviyesinde olması şaşırtıcı değil. Bununla birlikte, endişeli hissetmek ve kaygı bozukluğu yaşamak arasında bir fark vardır ve biz ikincisini deneyimlemenin ne anlama geldiğini açıklamak için buradayız.
Bu yazımızda size kaygının ne olduğunu, ana fiziksel ve zihinsel semptomlarını, farklı kaygı bozukluğu türlerini, ana nedenleri ve kaygıyla başa çıkmanın ve onu tedavi etmenin yollarını açıklayacağız. Yakınınızdaki birine yardım etmek veya kendi zihinsel sağlığınızı iyileştirmek istiyorsanız, bu yazımızın size rehberlik edebileceğini umuyoruz.
<h2>Kaygı Nedir?</h2>
Muhtemelen birçok kez kaygı kelimesini duymuşsunuzdur ancak onu yaşamak aslında ne anlama geliyor? Kaygı, sürekli bir endişe halinde olmayı veya aşırı miktarda korku göstermeyi ifade eden yaygın bir zihinsel sağlık sorunudur. Herkes ara sıra bir şeyler hakkında endişelenir, ancak endişeden muzdarip olmak, endişenin günlük yaşamınızda zayıflatıcı bir etkisi olduğu anlamına gelir.
Kaygı bozuklukları, dünyadaki en yaygın ruh sağlığı sorunudur ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO), dünya çapında 13 kişiden 1'inin bir kaygı bozukluğundan muzdarip olduğunu öne sürmektedir. Yani herhangi biriyle uğraşıyorsanız, kesinlikle yalnız olmadığınızı bilin. Kaygı, kadınlarda ve gençlerde daha yaygındır ve bunun birkaç nedeni olabilir. Kadınlarda Kaygı teşhisi erkeklere göre iki kat daha olasıyken, 5-19 yaşındakilerin %7,2'si bir kaygı durumu yaşıyor.
<h2>Kaygı Belirtileri</h2>
Kaygı belirtileri, türüne bağlı olarak değişecektir ancak çoğu kaygı durumu, aşağıda ayrıntıları verilen semptomların birkaçını veya çoğunu içerecektir. Aşağıdaki belirtiler, Yaygın Kaygı Bozukluğu'ndan muzdarip insanları tasvir etmede en doğru olacaktır.
<ins>Fiziksel Semptomlar:</ins>
<ul>
<li>Sersemlik veya baş dönmesi hissetmek</li>
<li>Terleme veya sıcak hissetme</li>
<li>Artan kalp atış hızı</li>
<li>Panik ataklar</li>
<li>Gastrointestinal problemler</li>
<li>Hızlı solunum veya hiperventilasyon</li>
<li>Mide bulantısı veya ağrılı mide</li>
<li>Vücudunuzdaki ağrılar</li>
<li>Zayıf ve yorgun hissetmek</li>
<li>Uykusuzluk</li>
<li>Cinsel dürtüdeki değişiklikler</li>
</ul>
<ins>Zihinsel Semptomlar:</ins>
<ul>
<li>Gergin, asabi hissetmek</li>
<li>Düşük ruh hali ve depresyon</li>
<li>Yaklaşan bir tehlike hissi yaşamak veya en kötüsünden korkmak</li>
<li>Sürekli bir şeyler hakkında endişelenmek</li>
<li>Diğer insanlardan güvenceye ihtiyaç duymak</li>
<li>Herkesin sizi izlediğini hissetmek</li>
<li>Derealizasyon: Dünyanın gerçek olmadığını veya ona bağlı olmadığınızı hissettiğiniz bir ayrışma şekli</li>
<li>Duyarsızlaşma: Kendinizi dışarıdan izliyormuşsunuz gibi, kendinize bağlı hissetmediğiniz bir ayrışma biçimi</li>
</ul>
<h2>Başlıca Kaygı Türleri Nelerdir?</h2>
Pek çok farklı kaygı bozukluğu var ancak bu yazımızda dört ana türden bahsedeceğiz.
Yaygın Kaygı Bozukluğu:
Bu en yaygın kaygı bozukluğudur ve genellikle insanların kaygıları olduğunu söylediklerinde kastettikleri şeydir. YKB olan kişiler, stresli bir durumda olmanın bir sonucu olarak değil, çoğu zaman endişeli hissederler. Genellikle en kötü senaryoyu beklerler ve bu olumsuz duyguları kontrol etmekte zorlanırlar. Bu kaygı, normal yaşamları üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olmak için yeterlidir çünkü kontrol edilemeyen endişelere neden olarak yapmak istedikleri şeye odaklanamazlar. Ayrıca ilişkilerde, uykuda, yemek yemede ve işte sorunlara neden olabilir. Endişeler genellikle tek bir konu ile ilgili değildir, bunun yerine bir kişinin hayatının birçok yönü ile ilgilidir.
Sosyal Kaygı:
Sosyal kaygı veya sosyal fobi, sosyal ortamlarda bulunma ve başkalarının önünde performans gösterme konusunda yoğun bir korkuya neden olan bir rahatsızlıktır. Normalde endişeye neden olmayan normal durumlarda bile, sosyal kaygısı olan biri başkaları tarafından alay edilmekten, küçük düşürülmekten, saldırıya uğramaktan veya yargılanmaktan korkabilir. Kalabalık insan gruplarından veya çok iyi tanımadıkları insanlarla birlikte olmaktan rahatsız olabilirler. Sosyal kaygının ortaya çıkabileceği en yaygın senaryolardan bazıları yeni insanlarla tanışmak, flört etmek, topluluk önünde konuşmak, sohbet başlatmak ve insanların önünde yemek yemektir. Bunlardan bazıları kulağa sinir bozucu gelebilir, bazıları olmayabilir, ancak sosyal kaygısı olan biri için hepsi travmatik hissedebilir.
Panik Bozukluk:
Muhtemelen panik atakları daha önce duymuşsunuzdur ancak panik bozukluğun tekrarlayan ve beklenmedik panik ataklar yaşadığınız bir zihinsel sağlık sorunu olduğunu bilmiyor olabilirsiniz. Bu, günlük yaşam için son derece yıkıcı olabilir ve her panik atak gerçekten korkutucu bir deneyimdir.
Panik atak genellikle aniden ortaya çıkar ve titreme, kalp çarpıntısı, hiperventilasyon ve baş dönmesi gibi semptomlara neden olur. Acı çekenler, kendilerini hareketsizleştiren bir korku hissederler ve bazen bayılacaklarından veya öleceklerinden endişe ederler. İyi haber panik ataktan ölemezsiniz. Sadece yüksek düzeyde kaygı, tehlikede olduğunuzu hissetmenize neden olabilir.
Panik atak geçirdikten sonra uzun süre tekrarlayabileceğinden endişelenmek, panik atağın aslında tıbbi bir sorunun (kalp hastalığı gibi) bir işareti olduğundan endişelenmek ve bazı davranışlardan kaçınmak panik bozukluğunuz olabileceğine dair bazı belirtilerdir.
Fobiler:
İnsanlar genellikle bir şeyin fobisi olduğu konusunda şakalar yapabilir ancak fobiler aslında ciddiye alınması gereken oldukça yaygın bir kaygı bozukluğu türüdür. Bir şeye karşı fobiniz olduğunda, ondan tamamen korkarsınız ve zihninizde herhangi bir tehlikeyi mantıksız bir şekilde abartırsınız. Bazı insanların fobik uyaranın yakınında olmasına bile gerek yoktur ancak sadece bir ekranda düşüncesi veya görüntüsü aşırı miktarda kaygıya ve hatta panik atağa neden olabilir. Çoğu zaman, fobisi olan insanlar korkularının mantıksız olduğunu bilirler ancak bu kaygı duygularını engellemez.
En yaygın fobilerden bazıları arasında yükseklik korkusu olan pteromerhanofobi, kapalı alan korkusu olan klostrofobi ve entomofobi yani böcek korkusu yer almaktadır.
<h2>Kaygının Nedenleri</h2>
Kaygının belirgin bir nedeni yoktur. Aksine, genellikle kişiliğiniz, yetiştirilme tarzınız ve yaşam koşullarınızla ilgili farklı şeylerin bir karışımından kaynaklanır. Aşağıda, kaygı bozukluklarının olası nedenleri hakkında daha fazla ayrıntıya giriyoruz.
<ins>Genetik:</ins>
Araştırmalar, yakın bir akrabanızda kaygı bozukluğu varsa, sizin de muzdarip olma ihtimalinizin daha yüksek olduğunu göstermiştir. Bu gerçek, doğanın ve beslenmenin bir karışımının sonucu olabilir ancak genetiğin bir rol oynayabileceğine dair bazı kanıtlar var. 2015 yılında ikizler ile yapılan bir araştırma, RBFOX1 genine sahip olmanın yaygın kaygı bozukluğu geliştirme şansını artırabileceğini göstermektedir.. 2016'dan ayrı bir çalışma, belirli genlerin varlığının yaygın kaygı bozukluğu, sosyal kaygı ve panik bozukluğu ile bağlantılı olabileceğini gösterdi.
Kaygının biyolojik nedenleri konusunda beyin kimyamız da rol oynar ve genetiğimizle bağlantılıdır. Birçok bilim insanı kaygının kısmen beyindeki serotonin, dopamin, norepinefrin ve GABA gibi nörotransmitterlerin dengesizliğinden kaynaklandığına inanıyor.
Azaltılmış serotonin seviyeleri, ruh halini büyük ölçüde etkilediğinden, kaygı ve depresyon ile ilişkilendirilmiştir. Dopamin bir kişinin sahip olduğu enerji miktarını etkilediğinden, düşük miktarda dopamin kaygı üzerinde benzer bir etkiye sahip olabilir, ancak çok fazla dopamin de paranoya duyguları yaratabilir.
<ins>Çocukluk Deneyimleri ve Travmaları:</ins>
Çoğu psikolojik sorunda olduğu gibi, olumsuz çocukluk deneyimleri veya geçmiş travmalar kaygı bozukluklarına neden olabilir. Bazı durumlarda bu, sevilen birinin ölümü, bir saldırı veya travmatik bir şeye tanık olmak gibi tekil bir olay olabilir. Ayrıca, kaygı; fiziksel veya duygusal istismar veya zorbalık gibi tekrarlanan olumsuz deneyimlerden kaynaklanabilir.
Bu durumlarda kaygı, genellikle beyninizin ve vücudunuzun geçmişteki travmatik olaylarla başa çıkmak için stratejiler oluşturmasının bir sonucudur. Özellikle olumsuz deneyimlerin bir kalıbı olduğunda, beyin kötü bir şey olacağını tahmin etmeye başlayabilir. Bu beklenti, kalıcı korku ve endişeye neden olabilir.
Kaygı yaşamak için gerçekten kötü bir şey yaşamış olmanıza gerek olmadığını belirtmekte fayda var. Kaygısı olan pek çok insan geçmiş olaylara kadar inemez bu yüzden duygularınızı abartıyormuş gibi hissetmemelisiniz.
<ins>Mevcut Yaşam Durumu:</ins>
Kaygı günlük hayatın streslerinden de kaynaklanabilir. Bu faktörler stres tetikleyici gibi görünmeyebilir ancak zihinsel sağlığı kolayca etkileyebilir. Mevcut yaşam durumunuzda kaygıya neden olabilecek şeyler arasında para endişeleri, ilişki sorunları, iş stresi, sevilen birine bakmak veya işten çıkarılmak yer alır. Şu anda küresel bir salgın yaşanıyor ve COVID-19'un stresi, özellikle gençler arasında kaygıda büyük bir artışa neden oldu.&nbsp;
Kaygı gibi zihinsel sağlık sorunlarının diğer bir yaygın nedeni fiziksel hastalık veya yaralanmadır. Fiziksel bir hastalıkla uğraşmanın stresi, özellikle acıyı, maddi sıkıntıyı ve günlük işleri yapmanın artan zorluklarını düşündüğünüzde, gerçekten çok zarar verebilir
<ins>Uyuşturucu, Alkol ve İlaç Kullanımı:</ins>
Bazen kaygı, belirli bir ilaç veya çok fazla alkol tarafından tetiklenebilir bu nedenle çoğu durumda bağımlılık veya alkolizm ile kaygı arasında bir bağlantı vardır. Ek olarak, fiziksel veya zihinsel hastalıklara yönelik bazı ilaçların kaygı gibi yan etkileri olabilir. Aşağıda bu ilaçlardan bazılarını listeledik:
<ul>
<li>Parkinson hastalığı ilaçları</li>
<li>Kafeinli ilaçlar</li>
<li>Kortikosteroidler</li>
<li>Epilepsi ilçaları</li>
<li>Tiroid ilaçları</li>
<li>Dikkat eksikliği ve hiperaktivite İlaçları</li>
<li>Astım ilaçları</li>
</ul>
<h2>Kaygı ile Nasıl Başa Çıkılır?</h2>
Aşağıda, kaygı belirtileriyle başa çıkmanıza yardımcı olmak için kullanabileceğiniz bazı taktikleri listeledik. Bu yöntemler profesyonel yardımın yerini alamaz ancak ihtiyacınız olduğunda size bir sakinlik hissi verebilir:
<ins>Nefes ve farkındalık egzersizleri:</ins> Kendinizi sakinleştirmek için kullanabileceğiniz birçok nefes egzersizi mevcuttur.
<ins>Arkadaşlarınız, aileniz veya hobilerinizle dikkatinizi dağıtmak:</ins> Bazen bizi seven insanların yanında olmamız ya da bizi olumsuz duygulardan uzaklaştıran hobilere zaman ayırmamız gerekir.&nbsp;
<ins>Öz bakım stratejilerini kullanma: </ins> Banyo yapmak, mum yakmak, sakinleştirici müzik dinlemek ve meditasyon yapmak kaygı düzeyini azaltabilir.
<ins>Egzersiz yapmak:</ins> Egzersiz yapmak endorfinleri serbest bırakır ve kaygıyı azaltır.
<ins>Günlük yazmak:</ins> Yazmak, duyguları serbest bırakmanıza, kaygınızı tartışmanıza ve korkularınızın mantıklı olup olmadığını kontrol etmenize izin verme gücüne sahiptir. Bazen düşüncelerinizi kağıda dökmek gerçekten yardımcı olabilir.
<ins>Yatağa erken gitmek:</ins> Uyku, zihinsel sağlığın korunmasında son derece önemli bir faktördür.
<ins>Sağlıklı, dengeli beslenmek:</ins> Yediğimiz yiyecekler, kelimenin tam anlamıyla vücudumuz için yakıt olduğu için duygusal sağlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir.
<ins>Alkol, uyuşturucu ve kafeinden uzak durmak:</ins> Bunların her birinin sağlığınız ve refahınız üzerinde olumsuz etkileri olabilir, bu nedenle onlardan vazgeçmeye değer olabilir. Özellikle kafein kötü görünmeyebilir, ancak kaygısı olan birinin çok gergin hissetmesine neden olabilir.
<h2>Kaygı Tedavisi</h2>
Kaygı için birkaç harika tedavi seçeneği vardır ve birçok insan her gün bunun için tedavi görmektedir. Aynı şey herkes için işe yaramaz ve çoğu zaman insanlar semptomlarla etkili bir şekilde mücadele etmek için farklı tedavilerin bir karışımına ihtiyaç duyar. Kaygı tedavisinin ana iki türü terapi ve ilaç tedavisidir.
<h2>Kaygı İçin Terapi</h2>
<ins>Bilişsel davranışçı terapi (BDT):</ins> Bu, genellikle depresyon ve kaygıyı tedavi etmek için kullanılan bir tür konuşma terapisidir ve en başarılı tedavilerden biridir. Olumsuz düşünce kalıplarını belirleyerek ve bozarak düşünce ve davranışlarınızı değiştirmeyi amaçlar.
<ins>Gevşeme Terapisi:</ins> Bu, kaygının fiziksel semptomlarıyla baş etmenin iyi bir yoludur ve özellikle panik bozukluğu için etkili olabilir. Potansiyel olarak paniğe neden olan durumları tanımlamayı ve vücudun sakinleşmesine yardımcı olmak için kas gevşetme tekniklerini kullanmayı öğrenmeyi içerir.
<h2>Kaygı İçin İaçlar</h2>
İlk olarak, ilaçların herkes için işe yaramadığını ve hatta bazı durumlarda kaygı bozukluklarını daha da kötüleştirebileceğini belirtmekte fayda var. Sadece diğer yöntemler işe yaramıyorsa kullanılmalıdır ve ilaç sizi daha kötü hissettiriyorsa, doktorunuzla konuşmalı ve almayı bırakmalısınız. Unutmayın, sadece deneyimli bir doktor veya psikiyatrist ilaca devam edip etmemeniz gerektiğini söyleyebilir.
Umarız bu yazımız kaygı bozukluklarını biraz daha iyi anlamanıza yardımcı olmuştur ve umarız kendinize veya zor zamanlar geçiren bir başkasına daha fazla yardımcı olabilirsiniz. Akıl sağlığınızı anlamak çok önemlidir ve kendinize bakabilmenin büyük bir parçasıdır.

Kaygı Nedir? Kaygı Belirtileri Nelerdir? Kaygı Türleri Kaygının Nedenleri Kaygı İle Başa Çıkma Yöntemleri

Kaygı Nedir ve Kaygı ile Nasıl Başa Çıkılır?

COVID-19 salgını sırasında, dünya çapında insanlar kendilerini ve başkalarını korumak için bilinen günlük rutinlerden uzaklaşmak zorunda kaldı. Fiziksel ve zihinsel sağlık için spor, tarihteki herhangi bir zamandan daha önemli bir hale geldi. Ayrıca spor salonları bir süreliğine kapanınca ve hijyen konusunda güvensizlikler artınca birçok kişinin spor rutinlerini sürdürmesi daha da zorlaştı. Bu durumda öne çıkan kavram ise evde spor oldu.
Birçok insanın hedeflerine ulaşması için pahalı ve büyük spor ekipmanları gerekli olmayabilir. Birkaç dambıl, bant ve ağırlıklı top hatta yalnızca vücut ağırlığı evde spor için yeterlidir.&nbsp;
<h2>Evde Spor Önerileri</h2>
Evde spor yapmak için bir alan yaratmayı düşündüğünüzde, “gym” terimi sizi bunaltmamalıdır. Harika bir antrenman yapmak için tam donanımlı bir spor salonu atmosferine sahip olmanıza gerek yok, hatta yakınınızda bile.&nbsp;
Vücut ağırlığı antrenmanı harikalar yaratabilir, ancak geleneksel bir spor salonu antrenmanını evde spor ile değiştirmek istiyorsanız, fiziksel hedeflerinizi bir sonraki seviyeye taşımada çok yardımcı olabilecek birkaç ekipman vardır.
<ul>
<li>Dambıl: Bir set (tek çeşit ağırlık) harika, ancak üç set (hafif, orta ve ağır) daha iyi. Alan sizin için bir sorunsa, ayarlanabilir ağırlıklar harika bir seçenektir! Ayarlanabilir ağırlıklar genellikle dambıl, barbell ve kettlebell şeklinde mevcuttur. Ayarlanabilir ağırlıklar, evde spor yapanların çok fazla saklama alanı gerektirmeden çeşitli seçeneklere sahip olmasını sağlar.</li>
<li>Stabilite Ekipmanları: Genellikle bir BOSU Topu veya büyük bir swiss topu olmasını tavsiye ederiz. Denge diskleri, sağlık topları gibi diğer ağırlıklı öğelerin yanı sıra evde spor içinharikadır.</li>
<li>Diğer Ekipmanlar: Direnç bantları, halkalar, atlama ipi ve daha fazlasını dahil etmek isteyebilirsiniz. Koşu bandı, bisiklet veya eliptik bisiklet gibi başka ekipmanlarınız varsa elbette bunlar da harikadır - ancak evde spor için illa gerekli değildir!</li>
</ul>
İmkanlar sonsuzdur. Evde spor salonu yaratma fikrinin ve maliyetinin sizi bunaltmasına izin vermeyin. Birçok kişi çeşitli parçaların kullanılması için yavaş yavaş ekipman ekliyor. Sıkı bir bütçeniz varsa veya geleneksel ekipmanlarla satın almaya hazır değilseniz evde spora yönelik sizin için de seçeneklerimiz var!
<h2>Evde Spora Yaratıcılık Getirmek</h2>
Spor öncelikle bilimsel olsa da evde spor yapmak da yaratıcılığı gerektirebilir. Halihazırda sahip olduğunuz (veya satın alması ucuz olan) ev eşyaları ile inanılmaz bir antrenman yapabilirsiniz. Bir galon suyun dokuz kilo olduğunu biliyor muydunuz? Ve dolu bir çamaşır deterjanı şişesi ortalama olarak 3 kg ağırlığındadır. Bir galonluk su şişeleri,ya da deterjan şişesi ağırlık kaldırmanın ve evde sporun çok uygun maliyetli ve yaratıcı bir yoludur.
Yeni evde spor alanınızı donatmak, bir evde spor rutini benimsemenin en kolay kısmıdır. Evde spor yapmak, yolunuzu ve zihniyetinizi değiştirmek anlamına gelir, ancak bunu yapabilirsiniz! Evde spor faydalarını fark ettiğinizde, bunu seveceğinizi düşünüyoruz.
Bir evde spor rutinine yerleşirken, birkaç bilinmeyende gezinmeniz gerekebilir. Nasıl motive kalacağım? Ya yalnız çalışmayı sevmiyorsam? Bunu yapmak için evde bile yerim var mı? Bunların hepsi, üzerinde çalışabileceğiniz ve zaman geçtikçe hayatınıza uyacak şekilde değiştirebileceğiniz çok geçerli sorulardır. Yeni evde spor rutininiz için bazı gerçekçi çözümlere bir göz atalım.
<ul>
<li>Sorumluluk: Bir antrenman arkadaşı, eşiniz veya partneriniz olabilir. Bu sanal dünyada, birbirinizi kontrol etmeye ve bir hesap verebilirlik planı tutmaya kararlı olduğunuz sürece önemli değil. Hatta Zoom veya Facetime aracılığıyla birlikte evde spor yapabilirsiniz.&nbsp;</li>
<li>Yolda kalmak: Her zaman mümkün olduğunca önceden planlama yapmanızı öneririz (antrenmanlar ve yemekler dahil). Evde spor söz konusu olduğunda, kendinizinkini önceden planlayabilirseniz, başarıya daha iyi hazır olursunuz. Evde spor zamanınıza randevu gibi davranın. Takvime koyun, bu taahhüdü kendinize saklayın ve BIRAKMAYIN! Spor kıyafetlerinizi ve antrenman öncesi takviyelerinizi önceden hazırlayarak ultra hazırlıklı olmak, rutinin de devam etmesine gerçekten yardımcı olur.</li>
<li>Evde spor alanı: Çoğu insanın kendi spor salonunu oluşturmak için boş bir odası yoktur. Lütfen alanın cesaretinizi kırmasına izin vermeyin. Birçok kişi evde spor ekipmanlarını dolaplarda, kanepelerin altında saklıyor. Evde spor yaparken temel ekipmanlarla her yerde antrenman yapabilirsiniz. Yatak odanızı, oturma odanızı, holünüzü seçebilirsiniz. En önemli şey, bunu başarmanız!</li>
</ul>
<h2>Evde Sporun Faydalarını Anlamak</h2>
<ul>
<li>Evde spor zamandan tasarruf anlamına gelir: Egzersiz yaptığınız yere bağlı olarak, spor salonuna gidip gelmeniz gününüzün on dakika veya bir saatten fazla sürebilir. Sürdürülebilir egzersizler, yaşamınıza uygun egzersizlerdir. Evde spor yaparken, kendi zamanınızdasınız ve diğer spor salonu müdavimlerinin ekipmanı kullanmayı bitirmesini beklemek veya ekipman kullanım dışı olduğu için rutininizi nasıl yeniden yönlendireceğinize karar vermek için trafiğin insafına kalmazsınız.</li>
<li>Yalnızca sizin hijyeniniz: Spor salonlarında sıkı temizlik uygulamaları olsa da, bu, diğer spor salonu müdavimlerinin bunlara her zaman bağlı kaldığı anlamına gelmez. Bu nedenle, bunu göz önünde bulundurarak, her bir ekipmanı kendiniz dezenfekte etmek isteyebilirsiniz, böylece daha fazla zaman harcarsınız. Evde spor yaparken ekipmanı temiz ve işlevsel tutmaktan siz sorumlusunuz. Ve kimin neyi ne zaman kullandığını takip edebilirsiniz.</li>
<li>Tasarruf: Evde spor alanı yaratmaya yönelik bazı değişken ön yatırımlar olsa da, pek çok maliyet tasarrufu avantajı mevcuttur. Evde sporun, salonların üyelik ücreti, hizmet ücreti veya uzun vadeli taahhütler gerektirmediği gerçeğini göz önünde bulundurun. Evinizde birden fazla kişi egzersiz yapıyorsa, oradan maliyet tasarrufu artar. En önemlisi, yukarıda belirtildiği gibi, zamanınız nakittir ve evde spora geçerek bunun büyük bir kısmından tasarruf edeceksiniz.</li>
</ul>
Herkesin farklı fitness hedefleri, alanı ve mevcut ekipmanı vardır. Evde spor yapmanın güzelliği, hedeflerinizi karşılayan bir rutin, alan ve ekipman bulabileceğiniz anlamına gelir.
<h2>Evde Spora Başlamaya Hazır Mısınız?</h2>
Artık evde spor yapmanın mümkün olduğunu ve spor salonuna göre birçok faydası olduğunu bildiğinize göre, umarım başlamak için motive olursunuz! Bu değişen zamanlar hepimiz için zor olsa da, her yerden beslenmenizi dengeleyerek ve düzenli egzersizlere katılarak fiziksel dayanıklılığınızı, zihinsel sağlığınızı ve bağışıklık sisteminizi yüksek tutabileceğinizi bilmek cesaret verici.
Şimdi yapmanız gereken tek şey başlamak ve unutmayın, tutarlılık çok önemlidir. Evde spor yolculuğunuzda size başarılar dileriz!

Evde spor yapmak Evde spor programı Evde spora başlamak

Evde Spor İçin İpuçları

Sağlıklı bir yaşam için sağlıklı beslenme en temel gereksinimlerimizden biridir. Paketli ve işlenmiş besinlerin bu derece yaygın hale geldiği dünyamızda sağlıklı beslenmek günden güne zorlaşmış olabilir.&nbsp;
Beslenme programı, kişinin yediği ve içtiği şeylerin bir listesi olmakla birlikte sağlıklı beslenmeyi öğretmesi amaçlanmaktadır. Bir beslenme programı hazırlanırken kişinin rahatsızlıkları, özel durumları, tercihleri, istek ve ihtiyaçları göz önünde bulundurulur.

<h2>Beslenme Programı Nasıl Olmalı?</h2>
<ul>
<li>Kişiye kişiye özel olmalı</li>
<li>Kişinin istek ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hazırlanmalı&nbsp;</li>
<li>Yasaklar ve ciddi kısıtlamalar içermemeli&nbsp;</li>
<li>Kişide alışkanlık kazandırmalı&nbsp;</li>
</ul>

<h2>Bewell’de Beslenme Programı Nasıl Hazırlanır? </h2>
<ol>
<li>Öncelikle danışandan detaylı bir anamnez alınır. Yaş, boy, kilo, cinsiyet, rahatsızlıklar, intoleranslar detaylı olarak öğrenilir.</li>
<li>Daha sonra danışanın yaşam tarzı sorgulanır, öğün sıklığı, beslenme tercihi, beslenme programını hazırlamak için ayırabileceği bütçe, hazırlık için ayırabileceği süre gibi bilgiler öğrenilir.&nbsp;</li>
<li>Tüm bu bilgiler ışığında diyetisyenimizin belirlediği makro ve enerji hesabı yapılır ve beslenme programı kişiye özel olarak uygun tarifler ile hazırlanır.&nbsp;</li>
<li>Programınız haftalık değişir ve her hafta yeni tarifler ile zenginleşir.&nbsp;</li>
</ol>

<h2>Sağlıklı Beslenme Programı Nasıl Olur? </h2>
<ul>
<li>Kan şekerini hızlı yükseltip hızlı düşüren basit karbonhidratlar (beyaz ekmek, makarna, pirinç, mısır vb.) yerine kompleks karbonhidratlar (karabuğday, kinoa, bulgur, baklagil vb.) içermeli.&nbsp;</li>
<li>Kişinin ihtiyacı olan proteini mutlaka sağlamalı. Protein yeteri kadar tüketilmez ise hem metabolizma hızında düşüş hem de kas kaybı görülebilir.</li>
<li>Günlük toplam 5 porsiyon sebze-meyve içermeli. 2 porsiyon meyve 3 porsiyon sebze dağılımı son derece idealdir.&nbsp;</li>
<li>Sağlıklı ve vücuduna değer katacak yağları içermelidir. Bu yağlar; avokado, zeytinyağı, kuruyemişler, Hindistan cevizi yağı gibi sağlıklı seçeneklerdir.&nbsp;</li>
</ul>

Beslenme programı, kişinin uyması gereken kurallar bütünü değildir. İyi bir program, kişilere doğru beslenmeyi öğretmeli ve alışkanlık kazandırmalıdır. Aksi halde istenen sonuç alınıp programı uygulamaya ara verildiğinde, hedeften tekrar uzaklaşır ve aldığımız sonuçları kaybederiz.&nbsp;
İyi bir beslenme programı hem ihtiyaçları karşılamalı hem de doğru beslenmeyi öğretmelidir. Siz de tamamen size özel bir beslenme programı ile sağlıklı alışkanlıklar kazanmak için hemen Bewell’i indirin! Uzmanlarımızın hazırladığı beslenme programı ve alışkanlık içerikleri ile hedefinize kalıcı olarak ulaşın.&nbsp;

Beslenme Programı Nasıl Olmalı? Bewell'de Beslenme Programı Nasıl Hazırlanır? Sağlıklı Beslenme Programı Nasıl Olur?

Beslenme Programı Nedir?

Belirli dönemlerde ya da sürekli çeşitli diyet ve egzersiz planlarını deniyor ve kilo veremiyor olabilirsiniz. Bu gibi durumlarda yolunuzda psikolojik bir engel olabileceğini hiç düşündünüz mü?&nbsp;
Kilo verme psikolojisi süreçte karşımıza çıkan önemli bir kavramdır. Kilo kaybı herkes için zorlu bir mücadeledir ancak duygusal mücadelelerle uğraşanlar hedeflerine ulaşmakta daha çok zorlanabilirler.
Kilo verme psikolojisi söz konusu olduğunda sağlıklı bir çözüme giden ilk adım sorunu belirlemektir. Ancak iyi haber şu ki, bu engeller aşılabilir.
<h2>Kilo Verme Psikolojisi</h2>
Doğru beslenme ve egzersiz yapma konusunda çoğumuz iyi niyetliyiz ayrıca ne yememiz ve nelerden kaçınmamız gerektiğinin temellerini biliyoruz. Ancak çoğu zaman kendimizi yorgun, stresli, sıkılmış veya hüsrana uğramış hissettiğimizde genellikle ilerlememizi raydan çıkarıyoruz. Ve kabul edelim ki kilo verme psikolojisinde bu duygular sıklıkla ortaya çıkar.&nbsp;
Hepimiz alışkanlıklara yatkınız. Rahatlığı rutinlerde buluruz. Bu nedenle kilo verme psikolojisinde rutininiz sağlıksız bir kiloya neden olan yiyecek ve aktivite kalıplarını içeriyorsa zor zamanlarda bu rahat alışkanlıkları aramanız normaldir. Bu alışkanlıklar rahatsızlığı giderir - en azından kısa vadede.
Daha da kötüsü kilo verme psikolojisinde sağlıksız alışkanlıkların devamını desteklemek için muhtemelen güçlü rasyonalizasyon becerileriniz var. Sonuçta, rahatlama sağlayan bir uygulamayı neden bırakasınız ki?
Yemek söz konusu olduğunda alışkanlıklarımızı değiştirmek özellikle zordur. Vücudumuz yemek yemek için tasarlanmıştır ve hayatta kalmak için yiyeceğe ihtiyacımız var. Ayrıca kilo verme psikolojisi içinde yemek yerken kendimizi daha iyi hissettiğimiz bir gerçek.
Ancak yeme alışkanlıklarınızı değiştirmek istiyorsanız birçok faktörü göz önünde bulundurmalısınız. Kilo verme psikolojisi bazı yönlerden aleyhinize çalışır ancak başka yönlerden de işinize yarayabilir. Engelinizi aşmak için, öncelikle bu engelin ne olduğunu özel olarak bulmanız gerekir.
<h2>Kilo Verme Psikolojisi ve Yaygın Bariyerler</h2>
Kilo verme psikolojisi içerisinde birçok bariyer vardır. Bunlar, insanlar zayıflamaya çalışırken ortaya çıkan en yaygın duygusal sorunlardır. Herhangi birinin tanıdık gelip gelmediğini görmek için listeyi tarayın.
<ins>Ya Hep Ya Hiç Düşüncesi:</ins> Kilo verme psikolojisi içerisinde kendinizi yemek planınıza mükemmel bir şekilde bağlı kalmak veya vagondan tamamen düşmek arasında ince bir çizgide yürürken bulursanız ya hep ya hiç düşüncesi denilen bilişsel bir çarpıklık yaşıyor olabilirsiniz. Psikologlar, "bilişsel çarpıtma" terimini, gerçek dünyada gerçekte olup bitenlerle uyumlu olmayan sürekli abartılı düşüncelere atıfta bulunmak için kullanırlar.&nbsp;
Kilo verme psikolojisi içerisinde ya hep ya hiç düşüncesini deneyimleyen insanlar, yemek seçimlerine bağlı olarak ya tam bir başarı ya da tam bir başarısızlık olduğuna inanırlar. Araştırmalar, ya hep ya hiç düşünme tarzının, yeme üzerinde algılanan kontrol eksikliği ve sağlıklı bir kiloyu koruyamama ile yakından bağlantılı olduğunu göstermektedir.
Kilo verme psikolojisinde ya hep ya hiç düşüncesine kapıldığınızda küçük bir kaçamağın tadını çıkardıktan sonra muhtemelen sağlıklı beslenme düzenine dönmek yerine diyetinizin tamamen başarısız olduğu varsayımına dayanarak havlu atıp fazla yemek yemeniz muhtemeldir.
<ins>Olumsuz Beden Algısı:</ins> Vücut ölçünüzü ve vücut şeklinizi değiştirmeye çalışıyorsanız, mevcut durumundan memnun kalmamış olabilirsiniz. Tabii ki, sağlığınızı veya görünüşünüzü iyileştirmeyi istemekte yanlış bir şey yok. Ancak kilo verme psikolojisinde beden algınız çok olumsuzsa kilo verme sürecini engelleyebilir.
Araştırmalar, obezitesi olan bireylerde olumsuz beden algısının normal kilolu bireylere göre daha yaygın olduğunu göstermektedir. Bazı insanlar için olumsuz bir beden algısı, öz değere bağlıdır ve değerlerinin vücut, şekil, boyut veya yedikleri yiyecekler tarafından belirlendiğini düşünebilirler. Kilo verme psikolojisi içerisinde bu durum sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmeye çalışırken veya sağlıklı bir kiloya ulaşmaya ve bunu korumaya çalışırken başarının önüne geçebilir.
Ek olarak, olumsuz bir beden algısı, sağlıksız beslenme kalıpları ve diğer problemlerle de bağlantılıdır. International Journal of Behavioral Nutrition and Physical Activity dergisinde yayınlanan bir araştırma, kilo verme psikolojisinde kilo ve şekil konusunda sıkıntı yaşayanların, toplum içinde mahcubiyet, aktiviteden kaçınma ve yemekten sonra aşırı şişmanlık hissi yaşayabileceğini öne sürmektedir.
Olumsuz bir beden algısının sağlıksız beslenmeye mi yoksa sağlıksız beslenmenin mi olumsuz bir beden algısına yol açtığı net değildir. Düşüncelerimizin duygularımızı ve davranışlarımızı etkilediğini biliyoruz. Açık olan şu ki, kilo verme psikolojisinde vücudunuzdan güçlü bir memnuniyetsizlik duymanız sağlıklı bir kiloya ulaşmanıza engel olabilir.
<ins>Stres:</ins> Çoğu insan için yemek yemek iyi hissettirir. Stres zamanlarında, bazı insanlar duygularını sakinleştirmenin en iyi yolu olarak yiyecekleri kullanır. Bu ara sıra yapılan strateji kilo verme psikolojisinde stresle başa çıkmanın tek yolu ise sorun yaratabilir.
Çalışmalar, aşırı yemenin kilo verme psikolojisi içerisinde hayatın stres faktörlerini yönetmek için kronik bir başa çıkma mekanizması haline gelebileceğini göstermektedir. Strateji, zaten fazla kilolu olanlar arasında daha yaygın olabilir.
Kilo verme psikolojisi söz konusu olduğunda sorunlu olabilecek sadece aşırı yemek yemek değildir. Kendinizi daha endişeli hissettiğinizde yiyecek seçimleriniz muhtemelen değişecektir. Physiology and Behavior'da yayınlanan bir araştırma, yalnızca stresli olduğumuzda daha fazla yemek yemediğimizi aynı zamanda tüketilen gıdaların normalde kilo verme veya sağlık nedenleriyle (genellikle daha yüksek kalorili ve ilave şekerli gıdalar) kaçınılan gıdalar olduğunu göstermektedir.
Son olarak, stresli olduğumuzda vücudumuz daha fazla kortizol üretir ve bu da kilo alımına neden olabilir. Kilo vermeye çalışan ancak stresli olan birçok birey, kilolarında daha çok vücudumuzun strese verdiği tepkiyle ilgili bir değişiklik görebilir. Kilo verme psikolojisinde stres, kilo vermeye veya daha sağlıklı olmaya çalışan kişiser için büyük bir engel olabilir.
<ins>Depresyon:</ins> Araştırmalar, kilo verme psikolojisinde depresyonun kilo alımına neden olup olmadığı veya kilo kaybını önlediği konusunda net değil, ancak birçok bilim insanı bir bağlantı olduğuna inanıyor. Bazı insanlarda depresyon, iştah artışı ve kilo alımına yol açabilir. Bunun yanında kilolu olma algısının psikolojik sıkıntıyı artırdığı ve depresyona yol açabileceği de bilinmektedir.
Ayrıca uykusuzluk veya yorgunluk gibi depresyonla ilgili semptomlar kilo vermeyi daha zor hale getirebilir. Yaygın olarak reçete edilen bazı antidepresanlar da iştah artışına ve kilo alımına neden olabilmektedir.
<ins>Kişisel veya Çocukluk Travmaları:</ins> Bazı araştırmalar, fiziksel istismara, cinsel istismara veya akran zorbalığına maruz kalan kişilerin obezite için daha yüksek risk altında olduğunu bulmuşlardır. Kilo verme psikolojisi içerisinde duygusal travma yaşayanlar, yeme alışkanlıklarını kilolarını etkileyecek noktaya getirebilirler. Bazı bilim insanları, kilo almanın istismardan kurtulanlar için duygusal olarak koruyucu bir "çözüm" olarak kullanılabileceğine inanmaktadır.
Tabii ki, kişisel veya çocukluk travması yaşayan herkes sağlıklı bir kiloyu korumak için mücadele etmez. Ancak istismar, ihmal veya zorbalık yaşadıysanız kilo verme psikolojisi için bir bağlantı olabilir.
<h2>Kilo Verme Psikolojisi ve Bariyerlerle Mücadele</h2>
Kilo verme psikolojisi içindeki yaygın engellerden birinin veya birkaçının size tanıdık geldiğini bulmuş olabilirsiniz. Sağlıklı bir kiloya giden yolculuğunuzda birden fazla engelle karşılaşmanız alışılmadık bir durum değildir. Ancak bu engellerin başarınızı engellemesi gerekmez.
Aşağıdaki ipuçlarından her biri birden fazla engeli ele alabilir. Bu öneriler aynı zamanda kilo verme psikolojisi içerisinde yaşam boyu sağlıklı yaşam için işe yarar stratejilerdir. Bu çözümlerden birini veya birkaçını denemeyi düşünebilirsiniz.
Bir Günlük Tutun
Kilo verme psikolojisinde stresten kaçınmak her zaman mümkün değildir. Ancak stres tetikleyicilerini belirleyebilir ve başarınızı baltalayan belirli durumlardan veya insanlardan kaçınmak için elinizden gelenin en iyisini yapabilirsiniz. Günlük tutmak bu süreçte yardımcı olabilir. Aslında araştırmalar, bir günlük tutmanın kilo verme sonuçlarınızı ikiye katlayabileceğini göstermiştir.
Günlük kullanmanın farklı yolları vardır. Örneğin, yiyecek alımınızı bir günlük ile kolayca kaydedebilirsiniz. Ancak, kilo verme psikolojisinde stres tetikleyicilerini belirlemeye çalışmak için düşüncelerinizi yazmak için de kullanabilirsiniz. Günlüğü, sizi tetikleyen herhangi bir durumu veya yiyecekleri takip etmek için kullanın.
Belirli ortamlarda veya belirli kişilerin yanındayken fazla yer veya sağlıksız yiyecekler mi yersiniz? Kendinizi kontrolden çıkmış ve teselliye muhtaç hissettiren belirli durumları belirleyebilir misiniz?
Küçük Değişiklikler Yapın
Kilo verme psikolojisinde ya hep ya hiç düşüncesi diyetinize bağlı kalmanızı engelliyorsa küçük adımlar atmayı ve kısa vadeli hedefler belirlemeyi düşünün. İlk olarak, makul ve ulaşılabilir olan belirli bir sağlıklı değişikliği tanımlayın.
Belki her gün akşam yemeğinden sonra 15 dakika yürümeyi seçebilirsiniz. Bir günlük tutuyorsanız, her gün bu hedefi akılda tutmak için başarılı olmanın farklı yolları hakkında notlar alın. Ve kendinize kredi verin. Kilo verme psikolojinde küçük bir adım atmanın hiç adım atmamaktan daha iyi olduğunu unutmayın.
Kilo verme psikolojisi içerisindeyken aynı anda çok fazla şey yaparsak çabuk bunalır ve motivasyonumuzu kaybederiz. Öte yandan, başarı ile küçük bir değişiklik yapabilirseniz, devam etmek için motivasyon sağlamanız daha mümkün olur.
Kendinize mükemmelliğin hedef olmadığını, bunun yerine kendinizi doğru yöne doğru gitme girişiminin gurur duymanız gereken bir ilerleme olduğunu hatırlatın.
İç Sesinizi Dinleyin
Gün boyunca kendinize gönderdiğiniz mesajlara dikkat ediyor musunuz? Bu yaygın düşünceler, kilo verme psikolojisi içinde bir engel oluşturuyor olabilir. Olumsuz bir beden algısına yatkın olanlar, gün boyunca kendilerini bedenleriyle ilgili olumsuz mesajları tekrarlarken bulabilirler. Kilo verme psikolojisi söz konusu olduğunda kafanızda söylenen "çok şişmanım" gibi sözler, fırsat karşınıza çıktığında sağlıklı bir adım atma yeteneğinizi baltalayabilir.
Kendi kendine konuşma, kilo verme psikolojisinde ya hep ya hiç düşüncesinin devreye girmesinin başka bir yoludur. Örneğin, kendiniz için belirlediğiniz makul olmayan yüksek standartlara veya hedeflere ulaştığınız için kendinizi hırpaladığınızı fark edebilirsiniz.&nbsp;
İç diyaloğunuzu dinlemek için bir veya iki hafta ayırın. Olumsuz bir benlik algısını teşvik edebilecek bir veya iki mesajı belirleyin ve bunları yazın. Daha sonra onlara meydan okuyabilir veya bu mesajları güçlü bir mantra ile değiştirebilirsiniz. "Vücudum güçlü", "Ben yeterliyim" veya "Uzun bir yol kat ettim" gibi ifadeler, kilo verme psikolojisinde güveni artırmak için yaygın olarak kullanılan mantralardır.
Gevşeme Tekniklerini Öğrenin
Strese neden olan insanlardan veya yerlerden kaçamıyorsanız, kilo verme psikolojisi içinde gevşeme teknikleri stresli zamanlarda duyguları yönetmek için sağlıklı bir alternatif olabilir.
Bilim insanları, güdümlü imgeleme adı verilen belirli bir gevşeme tekniğinin kilo verme psikolojisinde yardımcı olabileceğini düşünmektedir. Güdümlü imgelemeyi öğrenmek için bir terapistle birlikte çalışabilirsiniz, ancak kendi başınıza öğrenmek mümkündür.
Ustalaşmak biraz zaman alabilir ancak duygularınız stresli zamanlarda yemek yemenize neden oluyorsa kilo verme psikolojisinde rehberli görüntüler etkili teknik olabilir.
Uykuya Öncelik Verin
Araştırmalar uyku alışkanlıkları ile stres, depresyon ve sağlıksız beslenme davranışları arasında bir bağlantı olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, kilo verme psikolojisinde engelleri aşmak için atabileceğiniz en kolay ve en rahatlatıcı adımlardan biri uykualışkanlıklarınızı iyileştirmektir.
Yatak odanızı uyku için bir sığınak yapın. Elektronik cihazları (televizyon, bilgisayar, cep telefonu şarj cihazı) çıkarın ve gürültüyü azaltmak için elinizden geleni yapın. Her gece aynı saatte yatmaya ve her sabah aynı saatte kalkmaya çalışın.
Yardım Arayın
Kilo verme psikolojinde başarısının önünde duran sorunlarla başa çıkmak için özel olarak eğitilmiş birçok uzman var. Aşırı yeme ve kilo almanın altında yatan duygusal nedenleri tedavi etme konusunda yetenekli bir uzman bulabilirsiniz.&nbsp;
Kilo vermekte başarısız oluyorsanız, kilo verme psikolojisinde bu zihinsel engellerden herhangi biri suçlu olabilir.
Kilo vermenin garanti olduğunu düşünüyorsanız, kilo verme psikolojisini size karşı değil, sizin için kullanın. Bariyerlerin neden yerinde olduğunu düşünün ve ardından sağlıklı bir kiloya ulaşmak ve korumak için ihtiyaç duyduğunuz yardımı almak için adımlar atın.

Kilo verme psikolojisi nedir? Kilo vermeyi engelleyen psikolojik bariyerler nelerdir? Kilo vermeyi engelleyen psikolojik bariyerler ile nasıl baş edilir?

Kilo Verme Psikolojisi ve Kilo Vermenin Önündeki 5 Psikolojik Bariyer

Yüksek yoğunluklu aralıklı antrenman anlamına gelen HIIT antrenman, kısa süren dinlenme aralıkları ile yoğun bir efor sağlanan antrenman türüdür.&nbsp;
HIIT antrenmanında yoğun ancak kısa bir çalışma artından uzun bir dinlenme süresi izlenir. Bu tipik olarak 20-30 saniyelik bir çalışma ve ardından 3-5 dakikalık bir dinlenme aralığı olacaktır.&nbsp;

Ne yazık ki, birçok insan egzersiz yapmak için yeterli zamanları olmadığını düşünüyor ancak HIIT antrenmanı buna çözüm buluyor. Günlük olarak yapabileceğiniz 8 dakikalık bir HIIT antrenmanı istediğiniz etkiyi almanıza yardımcı olabilir.&nbsp;
HIIT, yalnızca çok daha kısa sürede daha uzun süreli egzersizin faydalarını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bazı benzersiz sağlık yararları da sağlayabilir.

<h2>HIIT Antrenmanının Faydaları Nelerdir?</h2>
<ol>
<li>Çok kısa sürede kalori yakmanızı sağlar. HIIT antrenmanı ile koşu, yüzme, bisiklet gibi antrenmanların karşılaştırıldığı bir <a href="https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25162652/" target="_blank">çalışmada</a> , HIIT antrenmanının diğerlerine göre yaklaşık %30 daha fazla kalori harcattığı görülmüştür.</li>
<li>Metabolizmayı egzersizden sonra bile çalıştırmaya devam eder. Antrenmanın yoğunluğu nedeniyle HIIT, egzersizden sonra saatlerce metabolizmanızı hızlandırabilir. Bu, egzersizi bitirdikten sonra bile ek kalorilerin yakılmasına neden olur.</li>
<li>Yağ kaybına yardımcı olur. Özellikle total yağ kaybını destekleyen HIIT antrenmanı, bel çevresinde toplanan yağ kayıplarında da son derece etkilidir.</li>
<li>Kas kazanmanızı sağlar. Kas kütlesini arttırmak için hala en etkili yöntem ağırlıklarla çalışmak olsa da HIIT antrenmanının da kas kütlesini arttırmaya yardımcı olduğu düşünmektedir.</li>
<li>Kasların oksijen kullanma yeteneğini arttırır. Geleneksel bir antrenmanın yarı süresi kadar bile yapılan bir HIIT antrenmanı, kasların oksijeni daha verimli kullanmasını aynı oranda arttırabilir.</li>
<li>Kan şekerinin düşmesine yardımcı olur. HIIT antrenman, kan şekerinin dengelenmesine ve insülin direncinin önüne geçmeye yardımcı olur.&nbsp;</li>
</ol>
<h2>HIIT Antrenmana Nasıl Başlanır?</h2>
Egzersiz rutininize HIIT antrenman eklemenin birçok yolu vardır, bu nedenle başlamak zor değildir.
Başlamak için sadece aktivitenizi seçmeniz yeterlidir (koşmak, bisiklete binmek, zıplamak vb.).
Ardından ne kadar süreyle yoğun egzersiz yaptığınızı ve ne kadar sürede dinleneceğinizi deneyebilirsiniz.
<h2>İşte 2 HIIT antrenman örneği:</h2>
<ul>
<li>Sabit bir bisiklet kullanarak, 30 saniye boyunca mümkün olduğunca sert ve hızlı pedal çevirin. Ardından, iki ila dört dakika boyunca yavaş ve kolay bir tempoda pedal çevirin. Bu çalışmayı 15 ila 30 dakika boyunca tekrarlayın.</li>
<li>Isınmak için koşu yaptıktan sonra, 15 saniye boyunca olabildiğince hızlı koşun. Ardından, 1-2 dakika boyunca yavaş bir tempoda yürüyün veya koşun. Bu çalışmayı 10-20 dakika tekrarlayın.</li>
</ul>
Bu örnekler başlamanıza yardımcı olabilir, ancak kendi tercihlerinize göre kendi rutininizi değiştirmelisiniz.

HIIT antrenman, egzersiz yapmanın çok etkili bir yoludur ve diğer egzersiz türlerinden daha fazla kalori yakmanıza yardımcı olabilir.
Yüksek yoğunluklu aralıklarla yakılan kalorilerin bir kısmı, egzersizden sonra saatler süren daha yüksek bir metabolizmadan gelir.
Genel olarak, HIIT, diğer egzersiz biçimleriyle aynı sağlık yararlarının çoğunu daha kısa sürede üretir.

Siz de Bewell'de HIIT antrenman yapabilirsiniz. Kendinize uygun üyelik şeklini bulmak için mutlaka üyelik tiplerimizi inceleyin, biz egzersiz alışkanlığı edinebilmeniz ve sürdürebilmeniz için minimum 6 aylık üyelik tipini öneriyoruz 😊 Hemen siz de uygulamamızı indirin, hareket etmeye başlayalım 💪🏻

HIIT Antrenmanı Faydalı mı? HIIT Antrenmanı Nasıl Yapılır?

HIIT Antrenmanı Nedir?

Tatlı krizi, diyette olsun olmasın birçok kişinin başına gelen bir problem. Bu yazımızda tatlı krizi nasıl olur, tatlı krizi neyden kaynaklanır ve tatlı krizinin çözümü için ne gerekir bundan bahsedeceğiz.&nbsp;
Tatlı krizi, şiddetli bir şekilde tatlı yeme ihtiyacı hissetmenin tanımıdır. Günümüzde neredeyse tatlı olmayan ürünlerde bile şeker varken, vücudunun bu bileşen ile düzenli olarak karşılaşması daha fazla yeme isteğine sebep olabilir.
<h2>Tatlı Krizi Neden Olur? </h2>
1.	Koşullandırma 
Ne yediğiniz, ne zaman ve kiminle yediğinize bağlı olarak alışkanlıklarınızı etkileyebilir. Belli bir ortama girdiğinizde, belli bir olay olduğunda veya belli bir şey gördüğünüzde daha önce bu durumlarda eğer hep tatlı yediyseniz beyniniz bunu hatırlayabilir ve yine tatlı krizi ile karşılaşabilirsiniz.
2.	Bağımlılık
Şekerli yiyeceklerin bağımlılık yaptığı bilinen bir gerçek. Tatlı krizi olan danışanlarımıza baktığımızda genel olarak bu kişilerin hali hazırda yüksek bir şeker tüketimi olan kişiler olduğunu gözlemledik. Yani ne kadar fazla şekerli ürün varsa beyniniz hep daha fazlasını isteyecektir.
3.	Tatlandırıcılar
Şekerden daha da tatlı olan yapay tatlandırıcılar, aşırı tatlı bir tada alıştırıp diğer her şeyin tatsız gelmesine sebep olabilir. Böylelikle hep daha fazla tatlı olmasını isteyebilirsiniz bu da tatlı krizi yaşama riskinizi arttırır.
4.	Stres
Vücudumuz strese açlık hormonlarını arttırarak tepki verir. Özellikle stres hormonu olarak bilinen kortizolün, tatlı yeme isteğini arttırdığını gösteren çalışmalar vardır.
Uzun süren stresin ise daha fazla tatlı ve yağlı yiyecekler yenmesine yani tatlı krizlerine yol açtığı bilinmektedir.
5.	Uykusuzluk 
Yapılan araştırmalar, uykusuz kalan kişilerin tatlı yiyeceklere yönelmesinin daha kolay olduğunu göstermiştir.&nbsp;
Uykusuz geçen bir gecenin devamında tatlı krizin oluyorsa bunu değerlendirebilirsin.&nbsp;
6.	Yetersiz beslenme 
Tatlı krizi olan danışanlarımıza baktığımızda, genellikle gün içinde yetersiz beslendiği, özellikle yeteri kadar protein almadığını gördük.&nbsp;&nbsp;
Aynı zamanda tatlı krizi yaşayan üyelerimizin genellikle basit yani kan şekerinin dengesiz bir şekilde arttıran karbonhidrat (ekmek, kuru meyve, pirinç pilavı) tüketiminin yüksek olduğunu gözlemledik.

<h2>Tatlı Krizi Nasıl Çözülür?</h2>
•	Katı Kurallar Koyma. Yapılan bilimsel araştırmalar ve bizim şimdiye kadar ki tecrübelerimiz, kendini ciddi bir şekilde kısıtlayan, yeme konusunda yasaklar koyan kişilerin daha fazla tatlı krizi ve yeme krizi yaşadığı görülmüştür. Kendine katı kurallar koymadan ılımlı bir şekilde özel günlerinde ufak ufak tatlı yemen ne sağlığına ne de kilona olumsuz bir etki etmeyecektir.&nbsp;
•	Etiket Oku. Bazen bazı yiyecekleri özellikle tatlı ve paketlenmiş yiyecekleri adeta aşeriyor olabilirsin. O yiyeceğin içeriğinde ne kadar şeker olduğunu, hatta ne kadar katkı maddesi ve kimyasal olduğunu görmek belki bu isteğinin azalmasına sebep olabilir.&nbsp;
•	Tatlı Krizin Varken Uyumaya Çalış. Çoğunlukla enerjin düşükken, yorgunken tatlı krizi yaşıyor olabilirsin. Ufak bir kestirmek enerjinin yerine gelmesine ve tatlı krizinin azalmasına yardımcı olabilir.&nbsp;
•	Daha Sağlıklı Seçimler Yap. Tatlı bir tat istiyor olabilirsin, ancak bunu yoğun şeker yüklü bir Nutella kavanozu ile geçirmek yerine 1 porsiyon meyve, bitter çikolata veya içeriği temiz meyveli bir protein bar tüketerek de geçirebilirsin.&nbsp;
•	Her Öğüne Protein Ekle. Protein, midendeki besinlerin kana daha hızlı karışmasının önüne geçer, mide boşalma süresini uzatır. Bu, şu anlama gelir: Proteinli bir öğünün sonunda kan şekerin çok hızlı yükselmeyecek ve devamında çok hızlı düşmeyecektir. Böylece tatlı krizlerini daha az yaşadığını göreceksin.&nbsp;

Tatlı krizinin çözümü çok kapsamlı olmakla birlikte ilk olarak neden tatlı krizi yaşıyorsun sorusunun cevabını bulmak gerekir. Eğer yukarıda saydığımız sebepler sana uygun değilse, bir dahiliye uzmanına durumundan bahsedebilir, kan değerlerine baktırabilirsin.&nbsp;
Tatlı krizinin sebebi bazen, insülin direnci, diyabet gibi özel durumlar olabilir. Detaylı bir muayene ile sebebini öğrenebilir ve öncelikle doğru beslenme ile bu krizleri yönetebilirsin.&nbsp;
Sen de tatlı krizinin çözümü için bir adım atmak, doğru beslenmeyi öğrenmek istiyorsan hemen Bewell’i indir, birlikte çalışmaya başlayalım.&nbsp;

Tatlı Krizim Var Ne Yapmam Lazım? Tatlı Krizi İçin Öneriler 

Tatlı Krizi Nasıl Çözülür?

Bu yazımızda motivasyon nedir, motivasyon neden düşer, motivasyon nasıl arttırılır bunlara değineceğiz.
Kilo vermek, kilo almak, daha sıkı ve fit bir görünüme sahip olmak, ya da yalnızca düzenli beslenmeyi ve egzersizi alışkanlık haline getirmek... Hedefler ve istekler birbirinden ne kadar farklı olursa olsun sizi hedeflerinize yaklaştıracak olan şey yalnızca vücudunuza bağlı değil. Hedeflerinize giden yolda psikolojik hazır oluşunuz ve tutumlarınız da oldukça önemli.
Bu zamana kadar belki de birçok kez yukarıdakilere benzer olan hedeflerinizi gerçekleştirmek için yola çıktınız. Bazı zamanlar her şey yolunda gitti, bazı zamanlarda ise tam hedefinize ulaşmışken tekrardan başa döndünüz. Peki sizi ateşleyecek gücün ne olduğunu hiç düşündünüz mü?
Cevabı aslında çok basit. İhtiyacınız olan şey "motivasyon".
Motivasyon, yaşam tarzı değişikliği ve yeni alışkanlık kazanma sürecinin hem başında hem de sürecin devamında oldukça yüksek bir öneme sahiptir.
Motivasyon düzeyi her aşamada kişiden kişiye farklılık gösterebileceği gibi aynı kişi için sürecin farklı aşamalarında inişler çıkışlar gösterebilir. Örneğin programınıza başlarken ve takip eden ilk birkaç hafta hedefinize ulaşmak için yüksek motivasyona sahipken, ilerleyen zamanlarda motivasyonunuz düşebilir ve programa uyacak gücü kendinizde bulamayabilirsiniz, ya da siz başlangıç için ilk adımı yüksek bir motivasyon ile atabiliyorken, sizinle benzer hedefi olan başka bir birey, o ilk adımı atmak için dahi yeterli motivasyona sahip olamayabilir.

Peki motivasyonunuzu nasıl yüksek tutabilirsiniz? 
Gelin motivasyonunuzu yükseltmek için yapabileceklerinize bir göz atalım.
<h2>Motivasyon Yükseltmek İçin 6 Adım:</h2>
1.	Motivasyon kaynaklarınızı içselleştirin
Kilo vermeye ya da almaya, sağlıklı bir beslenme ve egzersiz alışkanlığı kazanmaya ya da yaşam tarzınızı tümüyle değiştirmeye nasıl karar verdiniz? Sizi harekete geçiren sebep trend beslenme şekilleri ve egzersiz türleri, toplum tarafından kabul görüldüğü varsayılan beden algıları, çevrenizdeki kişilerin bedeniniz ya da yaşam tarzınız hakkındaki eleştirileri veya yaşadığınız bir sağlık problemi mi, ya da dış faktörlerden bağımsız olarak değişime kendi iç sesinizle mi karar verdiniz? Motivasyon kaynağınız ne olursa olsun, süreçte sizin için önemli olan bu kaynağın kendi hayatınızda ve kendi değerlerinizde bir anlam bulması ve içselleştirebilmeniz. Unutmayın, sizin için uzun vadede anlamı olmayan hiçbir karar sürdürülebilir değildir.

2.	Hedefiniz ulaşılabilir ve gerçekçi olsun
Mevcut yaşam koşullarınıza uygun olmayan ve ulaşılabilirliği düşük olan çok büyük hedefler, bir süre sonra başarısızlık hissine ve hayal kırıklığına sebep olur. Hedeflerinizi küçük adımlara bölmek ve bu adımları sırasıyla gerçekleştirebildiğinizi görmek, süreçte motivasyonunuzu arttıracaktır.

3.	Sonuç değil süreç önemli
Hedefinizi günün sonunda tartıda gördüğünüz rakamlara bağlı olarak belirlemiş olabilirsiniz. Peki belirlediğiniz bu nihai sonuca ulaştığınızda ne yapmayı düşünüyorsunuz? Yapılan araştırmalar, sonuç yerine sonuca ulaşırken edindiğiniz deneyimlerin ve kazandığınız alışkanlıkların, kalıcı bir değişimde daha çok öneme sahip olduğunu gösteriyor. Süreç içerisinde inişler çıkışlar mutlaka olacaktır, inişlerin bir son olmadığını, aksine tekrardan çıkışa geçmek için size bir öğrenme fırsatı sağladığını unutmayın. Süreç içerişinde başarısızlık olarak nitelendirdiğiniz bir durumun motivasyonunuzu düşürmesine izin vermeyin.

4.	Başarılarınızı kutlayın
Hedefinize giden yolda elde ettiğiniz minik başarıları ödüllendirmek, motivasyonunuzu korumanıza yardımcı olacaktır. Tabii ki elde ettiğiniz başarıları kutlamak için seçtiğiniz ödüllerin hedefiniz ile uygunluk göstermesi önemli. Bununla birlikte başarılarınızı kutlayıp ödüllendirirken süreçteki tökezlemeleri felaketleştirmek ve bir son olarak görmek motivasyonunuzun düşmesine sebep olabilir, bu sebeple yaşadığınız aksaklıkları tolere etmek için kendinize izin verin.

5.	Sosyal destek edinin
Kendinizle ilgili kalıcı değişiklikler yapmak için girdiğiniz yolda motivasyonunuzu yüksek tutabilmek için düzenli bir takip ve destek ile olumlu geri bildirimler almaya ihtiyaç duyabilirsiniz. Bu süreçte size destek sağlayacak uzmanlarla çalışmak, ailenizle ve arkadaşlarınızla süreçte deneyimlediğiniz duygular hakkında konuşmak, motivasyon düzeyiniz için oldukça önemlidir.

6.	Kendinizi affedici olun
Hedefiniz mükemmele ulaşmak olmamalıdır. Mükemmele ulaşmaya çalışmak, süreç içerisinde kendinizi yıpranmış hissetmenize ve kendinizde devam edecek motivasyonu bulamamanıza sebep olur. Unutmayın, ya hep ya hiç düşüncesi motivasyon düşüklüğünü ve başarısızlık hissini de beraberinde getirir. Hata yaptığınızı düşündüğünüz anlarda kendinize karşı şefkatli ve affedici olun.

Özetle, motivasyon düzeyiniz, kalıcı yaşam değişikliklerinde hedeflerinize ulaşırken sizi ateşleyecek en önemli güçtür. Çıktığınız bu yolda sizi motive edecek kaynaklarınızı iyi değerlendirip içselleştirin, hedeflerinizi ulaşabileceğiniz küçük adımlara bölüp başarının keyfini çıkarın, yaşayabileceğiniz aksaklıkların motivasyonunuzu düşürmesine izin vermeden kendinizi bağışlayıp yola daha güçlü devam edin. Unutmayın motivasyonunuz için önemli olan sonuçlar değil sonuca giden yolda edindiğiniz deneyimlerdir.

Motivasyon Nedir? Motivasyon Nasıl Yükseltilir? Motivasyon nasıl arttırılır? Motivasyon nasıl sağlanır? Motivasyon sağlamak nedir?

Motivasyon Nedir ve 6 Adımda Nasıl Yükseltilir?

Duygusal yeme son zamanlarda oldukça popüler bir kavram. Yaşamın her alanında olduğu gibi, beslenme konusunda da duyguların önemi göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir. Yemek yeme davranışı psikolojik açıdan değerlendirildiğinde sadece vücuda besin yoluyla alınan enerji olayını ifade etmemektedir. Yani, yemenin biyolojik bir ihtiyaç olmasının yanı sıra psikolojik özellikleri de bulunmaktadır.&nbsp;
Yapılan araştırmalar duygusal yeme davranışının duygu durumunu düzenleyici davranışlar arasında olduğunu göstermektedir. Yemek yemek yalnızca fizyolojik gereksinimden kaynaklanan ya da alışkanlık olduğu için yapılan bir etkinlik değil, psikolojik ve sosyal etkileri de olan bir davranış olarak ele alınmalıdır. Duygusal yeme davranışı, içinde bulunulan durum ve yaşanan duyguya göre enerji alımını, alınan besinlerin miktarlarını ve çeşitlerini, nerede, ne ile ve ne zaman yenileceğini, yemeyi durdurma ya da başlatmayı etkilemektedir.
Duygusal yeme; bireyin kaygı, öfke, stres, depresif duygu durum ve benzeri olumsuz duygularla başa çıkmak için yemek yemeyi tercih etmeleri olarak açıklanabilir. Bunların dışında duygusal yeme; yalnızlık, depresyon, kaygı gibi duygusal değişimlerin oluşmasıyla bireyin normal olandan daha fazla besin alımına neden olan psikolojik yeme şekli olarak da tanımlanabilir.
Duygusal yemeyi tetikleyen duygular genellikle olumsuz duygular olarak ön plana çıksa da neşe, mutluluk, coşku... vb. duygu durumlarının da duygusal yeme üzerinde oldukça etkili olduğu görülmektedir.
Duygusal yemeyle alakalı en önemli nokta, bireyin besleyici özelliği olmayan, yüksek ve aşırı kalorili yiyecekler yemesidir. Tatlı, yağlı ve tuzlu yiyecekler tüketerek aşırı kilo alımına neden olabilmektedir. Duygusal yeme davranışı gösteren kişiler genellikle duygu durumlarını etkileyen şeyden uzaklaşmak için yemeye yönelmektedir. Bu durum geçici olmaktadır. Duygusal yeme problemi ile karşı karşıya olan bireyler yeme davranışı sonrasında sağlıkları ve kilo kontrolleri ile ilgili kaygı yaşamakta; yaşadıkları kaygı ile yeniden duygusal yeme davranışına yönelmekte ve bir zaman sonra durum kısır döngü olarak kendi içerisinde sürekli tekrarlanmaktadır.
Fiziksel olarak acıktığı için yemek yiyen bir insan ya da arkadaşının ikramını kabul ettiği ve öğün zamanı geldiği için yemek yiyen bir insan duygusal yeme kapsamına girmemektedir. Duygusal yeme için kişisel farkındalığın düşük olması ve duyguların tanımlanması, kontrol edilmesinde yaşanan problem nedeniyle yemek yenilmesi gerekmektedir.
Sıklıkla kendinizi “tok olsam da yemek yeme ihtiyacı hissediyorum”, “yoğun duygular yaşadığımda kendimi kaybedercesine yemek yiyorum”, “kendimi iyi hissetmediğim zamanlarda çok yiyip ardından pişmanlık duyuyorum” cümlelerini kurarken buluyorsanız duygusal yeme davranışını göz önünde bulundurmak faydalı olacaktır.
<h2>Duygusal Yeme ile Başa Çıkma</h2>
Duygusal yeme davranışıyla başa çıkmanın ilk yolu, duygusal yeme davranışına sebep olan stres gibi duygulardan ve durumlardan uzak durulmasıdır. Stresin yanı sıra özellikle şu duygulardan ve durumlardan uzak durulması gerekmektedir
<ul>
<li>Sıkıntı: Sıkılmış olmak ya da yapacak bir şey bulamamak yaygın bir duygusal yeme tetikleyicisidir. Birçok insan çok uyarıcı ve aktif yaşamlar yaşamadığında ve yapacak hiçbir şeyleri olmadığında bu boşluğu doldurmak için yiyeceklere yönelmektedir.</li>
<li>Alışkanlıklar: Bunlar genellikle geçmiş veya bir kişinin çocukluğunda olan şeyler tarafından yönlendirilmektedir. Örnek olarak, iyi bir karne sonrası dondurma veya büyükbaba veya büyükanne ile kurabiye pişirme verilebilmektedir. Birey büyüdüğünde de iyi bir karne gibi güzel bir başarı sonrasında kendisini dondurma ile ödüllendirmek istemekte ve duygusal yemeye yönelmektedir.</li>
<li>Yorgunluk: Yorgunken yemek yemek dikkatsizce yapılan bir eylem olmaktadır. Yiyecek artık belirli bir aktivite yapmak istememenin cevabı gibi işlev görmekte ve duygusal yeme yorgunluğun tatmin edilmesinde kullanılmaktadır.</li>
<li>Sosyal etkiler: Herkesin, bir gece yarısı pizza almaya, zor bir günün ardından akşam yemeğine ya da içki içmeye ya da iyi bir gün için ödül olarak yemek yemeye teşvik eden bir arkadaşı vardır. Arkadaşlar sosyal etkileyici olarak yemeye yönlendirebilmektedir.</li>
</ul>
<h2>Duygusal Yeme ile Başa Çıkma İpuçları</h2>
<ol>
<li>Farkına Varın: Beni duygusal yemeye iten tetikleyici faktörler neler? Nasıl hissettiğimde, ne gibi durumlarda duygusal yeme ihtiyacım artıyor? Unutmayın, ilk adım farkındalık!</li>
<li>Kendinizi İzleyin: İşe duygusal yeme günlüğü tutarak başlamaya ne dersiniz? Günlük olarak yaşadığınız duygu değişimleri ve yaşamınıza yansımasını kaydetmek, resmi daha net ve nesnel bir şekilde görmenizde size çok yardımcı olacak! Kayıt formunda duygu, tüketilen gıda ve miktarı ile tüketim sonrası yaşanan hislere mutlaka yer verin. Böylece hangi duygu altında duygusal yeme davranışı sergilediğinizi göreceksiniz.</li>
<li>Harekete Geçin: Zor duygularla baş etmek için daha etkili ve daha kalıcı alternatifler üretin. Örneğin olumsuz duyguları bastırmak yerine sağlıklı şekilde ifade etmeye, mutfak yerine spora yönelmeye çalışın.</li>
<li>Değiştirin: Çevresel birtakım düzenlemelerle duygusal yemeyi önlemek sizin elinizde. Örneğin kalorili, hazır gıdaları yanınızda ve yakınınızda bulundurmayın. Sizi cezbeden pastanelerin önünden geçmeyin ya da alışveriş listenizin dışında sepete başka hiçbir gıdayı atmayın.</li>
<li>Yardım Alın: Tüm çabalarınıza rağmen duygusal yemede davranış değişikliği sağlamakta zorlanıyor olabilirsiniz. Böyle bir durumda kendinize bir iyilik yapın ve alanında uzman bir ekipten yardım alın.</li>
</ol>

Duygusal Yeme ile Başa Çıkma İpuçları Duygusal Yeme Nedir? Duygusal Yeme ile Nasıl Baş Edilir? Duygusal Yeme Atakları Nasıl Önlenir?

Duygusal Yeme ile Başa Çıkma İpuçları

Sağlıklı beslenme düzeni oluşturmak, kilo vermek, incelmek... vb. Hedef ne olursa olsun son zamanlarda sonuca giden yolda en önemli ve en sıkça duyulan kavram diyet motivasyonu. En katısından en esneğine birçok beslenme programı uygulamış, defalarca spora başlamış, çok farklı yöntemler deneyip bazen sonuca çok yaklaşıp daha sonra başa dönmüş olabilirsiniz. Tüm bu çabanın sonuçsuz kalması ya da kalıcı olmamasının en önemli sebebi diyet motivasyonu kavramıdır.
Her defasında yüksek bir diyet motivasyonu ile yola çıkıyorum ama yolda bir şeyler ters gidiyor diyor musunuz? Evet, yalnız değilsiniz! Özellikle ilk haftalarda yüksek bir diyet motivasyonu ile harekete geçer fakat daha sonra yüksek diyet motivasyonunun devamlılığını sağlayamayız. Devamlılığı sağlayamadığımız noktada yavaş yavaş süreçten kopmaya başlar ve yüksek diyet motivasyonu yardımı ile edindiğimiz alışkanlıkları kalıcı hale getiremeyiz.
Kilo ve görünüm söz konusu olduğunda hedeflediğiniz sonuca ulaşmak için yalnızca diyet ve spor gibi davranışlar değil aynı zamanda psikolojik tutum ve bakış açısı da önemli yer tutmaktadır. Çoğunlukla diyet motivasyonu göz ardı edildiği için sonuca ulaşmak ne yazık ki güçleşiyor.
<h2>Diyet Motivasyonu Sağlamanın İpuçları</h2>
<ol>
<li>Kendinizi Tanıyın: En iyi sonuca ancak size en uygun yöntemlerle ulaşmanız mümkündür. Size uygun olmayan yöntemler ile diyet motivasyonu sağlamayı beklemek bir mucizeyi beklemekle eş değerdir. Bu sebeple kendinizi ne kadar erken gözlemlemeye başlar ve davranışlarınıza odaklanırsanız diyet motivasyonu o kadar yüksek olacaktır.</li>
<li>Kendinize İnanın: Düşünceler zannettiğimizden çok daha güçlüdür. Eğer başaramayacağınızı düşünüyorsanız diyet motivasyonunun kendiliğinden yüksek olmasını bekleyemeyiz. Şimdi kendinize inanmayan iç sesleri bir kenara bırakın ve harekete geçin.</li>
<li>Ertelemeyin: Diyet motivasyonunun en büyük düşmanı erteleme davranışıdır. Hedefinizi ne kadar istediğinize odaklanın ve bugün,yarın demeden adım atın. Ertelemek sizi hedefinize yaklaştırmayacaktır.</li>
<li>Uygulanabilir Hedefler Belirleyin: Gerçekçi olmayan hedefler beraberinde başarısızlık hissini getirir. Kendinizi başarısız hissettiğiniz sürece diyet motivasyonunu yüksek tutmak mümkün değildir. Bu sebeple ana hedefi her zaman uygulanabilir küçük adımlara bölmek ve her adım için doğru stratejiyi planlamak diyet motivasyonunu korumaya katkı sağlar.</li>
<li>Hedefinize Neden İstediğinizi Belirleyin: Sizi kilo verme isteğine iten nedenleri sıralayın. Neyi neden yapmak istediğinizi bilmek diyet motivasyonu için oldukça önemlidir. Hedefinize karşı istediğinizin başkaları tarafından size dayatılmadığından emin olun.</li>
<li>Sürece Odaklanın: Çoğu kişi söz konusu kilo hedefleri olunca sonuç odaklı hareket eder ve başarı kavramını aldığı sonuçla eşleştirir. Fakat sonuca odaklanmak ve sonuca hızlı gitmeye çalışmak diyet motivasyonunu zaman içinde kaybetmenize sebep olacaktır. Sonuca odaklanmak yerine sonucu elde etmek için attığınız her adıma, öğrendiğiniz her bilgiye ve edindiğiniz her alışkanlığa öncelikli olarak kıymet verin.&nbsp;</li>
<li>Başarınızı Tebrik Edin: Diyet çoğu zaman zorlu bir süreçtir bu nedenle diyet motivasyonunu yüksek tutmak için en ufak başarınızda kendinizi takdir etmelisiniz. Sürecinizle uyumlu olacak minik ödüller de işe yarayacaktır. (Örneğin; 2 hafta üst üste egzersiz hedefinizi tamamladığınızda kendinize yeni bir spor taytı alabilirsiniz 😊)</li>
<li>Sosyal Destek Edinin: Bu yolda yalnız olmadığınızı bilmek ve desteklenmek diyet motivasyonunun yüksek tutulması için çok önemlidir. Yakınlarınızı süreciniz ve hedefleriniz ile ilgili bilgilendirebilir, sosyal medyada sizinle aynı hedefe sahip kişilerin bulunduğu gruplara katılabilirsiniz.</li>
<li>Aksiliklerin Sizi Yıldırmasına İzin Vermeyin: Hayat hiçbir zaman bize yalnızca çiçek bahçeleri vaat etmez. Bu nedenle süreç içerisinde hedefinize ulaşmanızı sekteye uğratabilecek değişkenler olabileceğini kabullenin ve böyle durumlarla karşılaştığınızda diyet motivasyonunu kaybetmemek için bir B planı oluşturun.</li>
<li>Mükemmel Olmaya Çalışmayın: Ya hep ya hiç düşüncesine sahipseniz diyet motivasyonunu korumak çok güçtür. Sonuca ulaşmak için mükemmel değil yeterince iyi olmalısınız. Gerekli yerlerde kendinize esneklik sağlamak ve katı sınırlar belirlememek faydalı olacaktır. </li>
</ol>

Diyet Motivasyonu Nasıl Korunur? Diyet Motivasyonunu Yüksek Tutmanın Yolları Nelerdir? Diyet Motivasyonunu Nasıl Kaybetmeyiz? 

Diyet Motivasyonu Nasıl Sağlanır?

Yürüyüş, koşu, fitness, yoga, pilates, dans... vb. türü ne olursa olsun spor sağlığımız için en gerekli olan alışkanlıkların başında gelmektedir. Sağlık için bu kadar önemli bir alışkanlığı kazanma ve sürdürme noktasında sahip olduğumuz spor motivasyonu konusunda ise herkes o kadar şanslı değil.&nbsp;
Spora niyetlenip çabucak bırakan, başlamayı sürekli erteleyen ya da spor rutini oluşturamayan spor motivasyonu düşük biri iseniz bu yazımızda spor motivasyonu arttırma ipuçlarından bahsedeceğiz.
Yüksek bir spor motivasyonu ile egzersize başlamaya niyetlenme aslında işin en kolay kısmıdır. Fakat bir şekilde spora başlamaya niyetlensek bile eyleme geçmeyi bir sonraki pazartesiye ya da önemli bir işin bitimine erteliyor olabiliriz. Peki nasıl oluyor da sahip olduğumuzu sandığımız yüksek spor motivasyonu bir anda bizi terk ediyor? Spor motivasyonunu yüksek seviyede tutabilmek için öncelikle neden spor yapmak istediğinizi yani hedefinizi iyi belirliyor olmalısınız. Sizi spor yapmaya götüren ve daha da önemlisi bunu bir rutin olarak hayatınıza katmanızı sağlayan geçerli bir nedeniniz yoksa spor motivasyonu bir süre sonra azalarak yok olacaktır.
Kimisi için hırs, rekabet ve kazanma arsuzu spor motivasyonu kaynağı iken kimisi için de daha fit görünme ya da daha sağlıklı olma arzusu spor motivasyonunu kamçılamaktadır. Burada önemli olan kendi isteklerinize ve yaşam biçiminize uygun bir neden belirlemek.&nbsp;
Spor motivasyonu harekete geçmemizi sağlayan ve bahanelere tutunmamızı engelleyen bir güçtür ama olduğumuz yerde oturarak bir gün aniden spor motivasyonu geleceğini beklemek oldukça gerçek dışıdır. Motivasyon, kendi kendimize kurduğumuz ve sürdürdüğümüz bir yapı olmak zorundadır. İstediğimiz spor motivasyonu seviyesine ulaşmak için ise ön koşul harekete geçmek ve spor motivasyonunun nasıl kendiliğinden yükseldiğini izlemektir :)
<h2>Spor Motivasyonu Arttırmak İçin İpuçları</h2>
<ul>
<li>Ufak Adımlarla Başlayın: Yüksek spor motivasyonu ile bir anda fazla ağırlıkların altına girmek, uzun saatler egzersiz yapmak ya da yüksek yoğunluklu antrenmanlar yapmak spor motivasyonunu kısa vadede düşürür. Bu nedenle ufak adımlarla başlamak ve zaman içerisinde kademeli olarak arttırmak çok daha işlevsel olacaktır.</li>
<li>Önceden Hazırlık Yapın: Spor esnasında giyeceğiniz kıyafetleri geceden hazırlamak, kullanacağınız ekipmanları önceden belirlemek ve yerleştirmek, spor öncesi ve sonrası alacağınız besinleri önceden hazırlamak sizi akışta tutacak ve spor motivasyonunun yükselmesini sağlayacaktır.</li>
<li>Rutin Oluşturun: Yapabiliyorsanız haftanın belli günlerinde ve belli saat aralığında spor yapmak için kendinizle sözleşmek spor motivasyonunu ve disiplini arttıracaktır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise her zaman planlamanızda esneklik payı bırakmak ve evdeki hesap çarşıya uymadığında spor motivasyonunun düşmesine izin vermemek ;)</li>
<li>Rol Model Edinin: Sizi spor yapmaya teşvik edecek birilerinin varlığı akıştan kopmanızı engelleyecektir. Rol modeliniz tanıdığınız biri olabileceği gibi düzenli spor yapan ünlüler ve sporcular da olabilir.</li>
<li>Kendinizi Ödüllendirin: Spor sonrası ufak bir masaj ya da ufak bir gezinti ne kadar iyi gelir değil mi? :) Spor sonrası kendinize vereceğiniz küçük ödüller spor motivasyonu için oldukça etkilidir. Yine de içsel ödüllerin (spor sonrası başarı, hafifleme... vb.) çok daha etkili olduğunu unutmayın.</li>
<li>Zevk Aldığınız Aktiviteleri Yapın: Spor rutini oluşturmak için illa saatlerce spor salonunda geçirmenize gerek yok. Dışarıda ya da evde kolaylıkla yapabileceğiniz hem sağlığınızı iyileştirecek hem de zevk alabileceğiniz spor aktivitelerini rutininize katmak spor motivasyonunuzu arttırmaya yardımcı olacaktır. </li>
</ul>

Spor Motivasyonu Nasıl Kazanılır? Spor Motivasyonunu Arttırma Yolları Spor Motivasyonu Nasıl Yükseltilir Spor Motivasyonu Kazanma

Spor Motivasyonu İpuçları 

<a href="https://www.bewelll.com/blog/yeme-bozuklugu" target="_self">Yeme bozukluğu</a> blog serimize geçen yazımızda <a href="https://www.bewelll.com/blog/anoreksiya-nervoza" target="_self">anoreksiya nervoza</a> ile devam etmiştik. Bu yazımızda ise sizlere bir diğer yeme bozukluğu türü olan blumia nervoza hakkında bilgi vermek istiyoruz.&nbsp;
Blumia nervoza diğer yeme bozuklukları gibi ciddi bir seyirde devam eden ve potansiyel olarak hayati risk taşıyan psikiyatrik bir bozukluktur. Genellikle halk arasında kusma hastalığı olarak tanınan blumia nervoza; bireyin gizli şekilde, kontrolünü kaybetmişçesine , aşırı miktarda ve kendisini durduramayarak besin tüketiminin ardından alınan bu fazla kaloriden kendini kusturarak, laksatif (müshil ) ve diuretikleri (idrar arttırıcı) kötüye kullanarak, uzun süre yemek yemeyerek ya da aşırı egzersiz yaparak kurtulmaya çalışması şeklinde kendisini gösteren bir hastalıktır.
Blumia nervoza mağduru bireyler genellikle kilolarına ve dış görünüşlerine takıntıldır ve çoğu zaman normal kiloda olsalar da şişmanlamaktan korkarlar. Bu kişiler kendilerinde kusur bulmaya ve bundan dolayı da kendilerini cezalandırmaya meyillidirler. Aşırı yeme ardından telafi edici davranış döngüsü sebebiyle blumia nervoza görülen bireyler normal kilolarını korurlar. Bu durum blulima nervoza ve anoreksiya nervoza arasındaki temel farklardan biridir.&nbsp;
<h2>Blumia Nervoza Görülme Sıklığı</h2>
Toplum içinde her 100 kişiden 1'inde blumia nervoza görülmektedir fakat blumia nervozanın tek tek semptomlarının görülme sıklığı çok daha fazladır. Genellikle kadınlarda özellikle de geç kızlarda görülme sıklığı daha fazladır. Blumia nervoza vakalarının %90'nını kadınlar oluşturmaktadır. Fakat son zamanlarda kilo ve dış görünümüne takıntılı olduğunu, kalori kısıtlaması yaptığını, aşırı yeme ataklarından sonra telafi edici davranışlar sergilediğini ve egzersize normalden fazla zaman ayırdığını belirten blumia nervoza tanısı almaya yatkın erkek sayısı da hızla artmaktadır.
<h2>Blumia Nervoza Nedenleri</h2>
Blumia nervoza nedenleri tıpkı anoreksiya gibi henüz net olarak bilinmemektedir. Vücudun görüntüsü, aile içi ya da diğerleri ile ilişkiler, genetik yatkınlık, geçmiş travmatik yaşantılar, gelişimsel faktörler ve sosyal tutumlar blumia nervoza gelişiminde birlikte rol oynamaktadır.
Nedenler birbirinden çok farklı olabilir ancak bireyde blumia nervoza görülme olasılığını arttıracak bazı risk faktörleri mevcuttur. Birinci derece yakınında herhangi bir yeme bozukluğu olan bireyin blumia nervoza geliştirme riski de yüksektir. Bununla beraber bireyin erken çocukluk ya da ergenlik döneminde fazla kilolu olması da blumia nervoza için yaygın bir risk faktörüdür. Depresyon ve anksiyete gibi diğer psikiyatrik hastalıkların varlığı da psikolojik risk faktörleri arasındadır. Birçok blumia nervoza vakasında travmatik yaşantılar ve yolunda gitmeyen sosyal ilişilerden kaynaklı stres risk faktörü olarak görülmektedir.&nbsp;
<h2>Blumia Nervoza Davranış Örüntüsü</h2>
Blumia nervoza, <ins>tıkınırcasına yeme atağı</ins> ve ardından <ins>telafi davranışı</ins> şeklinde bir örüntüye sahiptir.
Tıkınırcasına yeme atağını başlatan en yaygın faktör genellikle bireyin yaşadığı olumsuz duygu durumudur. Bunun yanında ev, iş, okul gibi ortamlarda yaşanılan yoğun stres de tetikleyicidir. Bireyin vücudundan memnun olmaması ve sürekli besinlerle, kilo üzerine düşünmekten bunalması da blumia nervoza içindeki tıkınırcasına yeme atağını tetiklemektedir. Genellikle tıkınırcasına yeme atağından sonra birey kendisinden iğrenme, suçluluk, pişmanlık ve öfke gibi duygular yaşamaktadır.&nbsp;
Bu duygularla baş edebilmek ve aldığı kaloriyi hızlıca verebilmek için birey yukarıda örneklendirdiğimiz telafi davranışlarını tıkınırcasına yeme atağından hemen sonra uygulamaya başlar. Böylelikle blumia nervoza davranış örüntüsü işler.

<h2>Blumia Nervoza Sonucu Oluşabilecek Komplikasyonlar</h2>
Blumia nervoza beraberinde birçok komplikasyona sebep olabilmektedir. Bunlar:
<ul>
<li>Kadınlarda adet düzensizlikleri</li>
<li>Kusma davranışı sonucunda vücuttaki su-tuz-mineral oranında dengesizlik</li>
<li>Kusma davranışı sonucunda yemek borusunda yırtılma ve midede olası delinmeler</li>
<li>Kalp ritminde bozulma</li>
<li>Kusmaya bağlı diş çürümeleri</li>
<li>Laksatif ve diruetik kullanımı sonucunda sindirim sisteminde yaşanan bozulma</li>
<li>Böbeklerin işlevini yitirmesi</li>
<li>Sosyal olarak işlevsizlik</li>
<li>Öz saygıda düşüklük</li>
<li>Depresif duygu durumu ve anksiyete düzeyinde artış</li>
<li>Alkol ve uyuşturucu kullanımı</li>
<li>Bireyin kendisine zarar verici davranışları</li>
<li>İntihar riski</li>
<li>Kişilik bozuklukları</li>
</ul>
<h2>Blumia Nervoza Tanısı Nasıl Konulur?</h2>
Doğrudan blumia nervoza tanısı koymaya yardımcı olacak bir ölçek bulunmamakla beraber öncelikle hekim hastanın tıbbi geçmişini öğrenir ve fiziksel muayene gerçekleştirilir. Vücut-kitle indeksi, kalp ve sindirim tetkikleri, hormon ve kan değerleri başlıca bakılması gereken fiziksel durumlardır. Fiziksel muayenenin ardından kişinin tıkınırcasına yeme ve telafi davranış örüntüsünün olası psikolojik alt yapısını anlamaya yönelik mutlaka psikiyatri muayenesi gerekmektedir.
<h2>Blumia Nervoza Tedavisi Nasıl Olur?</h2>
Vakanın geçmiş öyküsü ve hastalığın şiddetine göre blumia nervoza tedavisi değişkenlik gösterebilir. Blumia nervoza tedavisinde fiziksel semptomlar için ilgili hekimlerle beraber bir ruh sağlığı uzmanı, beslenme uzmanı ve bireyin yakınları birlikte hareket etmelidir.&nbsp;
<ol>
<li>Psikoterapi: Psikoterapi sayesinde birey, blumia nervoza tetikleyicileri hakkında uzmanla konuşma ve farkındalık kazanma şansı yakalar. Genellikle Bilişsel Davranışçı Terapi'nin blumia nervoza tedavisinde etkili olduğu bilinmektedir. Terapi sayesinde sağlıksız düşünce, inanç ve tutumlarına yakından bakabilir ve bunları değiştirme tekniklerini öğrenebilir. Genellikle blumia nervoza terapi sürecinde bireyin ailesi ya da yakınları da sürece dahil olurlar.</li>
<li>İlaç Tedavisi: Psikoterapinin yanında eğer gerek duyulursa hekim tarafından verilecek antidepresanlar da blumia nervoza tedavisinde oldukça etkilidir.</li>
<li>Beslenme Eğitimi: Uzman bir diyetisyen eşliğinde sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmek tedavinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.&nbsp;</li>
<li>Hastane Yatışı: Blumia nervoza tedavisi genellikle ayaktan sürdürülebilir ancak bazı ağır vakalarda hastanın kontrol altında tutulabilmesi ve daha hızlı yol alınabilmesi için hastane yatışına gerek duyulabilir.</li>
</ol>
Bulumia nervoza tanısı almış bireylerde iyileşme oranı anoreksiya nervozadan daha yüksektir ancak tıpkı anoreksiyada olduğu gibi dönemsel nüksler görülebilir. Bu durumda tetikleyiciler üzerinde çalışmak ve blumia nervoza ile baş edebilmek için tedavinin mutlaka tekrarlanması gerekmektedir. Tedavi sonlandıktan sonra seyrek de olsa mutlaka kontrol seansları gerçekleştirilmelidir.&nbsp;

Blumia Nervoza Belirtileri Blumia Nervoza Nedenleri Blumia Nervoza Tedavisi Blumia Nervoza Hastalığı

Blumia Nervoza Nedir?

Beyniniz ve bedeniniz yalnızca belli bir süre aşırı çalışma ve tükenmişlik kaldırabilir. Uzun süreli, yönetilemeyen ya da azaltmak için adım atılmayan yüksek düzeyde stres bir süre sonra yerini yorgunluğa devreder, sizi duygusal ve fiziksel olarak tükenmişlik hissi ile baş başa bırakır. Bu tükenmişlik hissi yaptığınız hiçbir şeyin bir önemi yokmuş gibi düşünmenize sebep olduğu için yapacaklarınıza karşı daha az motive olmaya başlayabilirsiniz.&nbsp;
Tükenmişlik kademeli olarak gerçekleştiği için belirtileri hemen fark etmeyebilirsiniz. Ancak tükenmişlik sizi bir kez ele geçirdiğinde hayatın her alanında işlev görme yeteneğinizi etkileyebilir.&nbsp;
<h2>Tükenmişlik hissinin belirtileri şunlardır:</h2>
<ul>
<li>Unutkanlık ve konsantrasyon güçlüğü</li>
<li>İşte azalan gurur hissi</li>
<li>Kendinizi ve hedeflerinizi gözden kaçırmak</li>
<li>İlişkilerinizi sürdürmekte ve sevdiklerinizle vakit geçirmekte zorluk</li>
<li>İş arkadaşları ile olumsuz ilişkiler</li>
<li>Açıklanamayan kas gerginliği, ağrı, yorgunluk, uykusuzluk</li>
</ul>
Yapılan araştırmalar, özellikle hizmet sektöründe çalışan bireylerin çok daha fazla tükenmişlik hissine eğilimli olduğunu göstermektedir. Bunun yanında toplum içerisinde çalışan kesimin %4-7 oranında hayatının bir döneminde tükenmişlik yaşadığı da bulgular arasındadır.&nbsp;
Tükenmişlik, genellikle geniş kapsamlı bir etkiye sahiptir. İş performansınızı olumsuz etkilemekle beraber sizi hobilerinizden ve sevdiklerinizle keyifli vakit geçirmekten de alıkoyar. Tüm bunların yanında kardiyovasküler hastalıklar, tip 2 diyabet, depresyon ve intihar da dahil olmak üzere sağlık sorunları içinde artan bir risk oranına sahiptir.
Tükenmişlik hissi ile mücadele için harekete geçmek gereklidir. Çünkü harekete geçilmezse genellikle çok daha kötüleşir ve olumsuz sonuçlara yol açar. Önereceğimiz 10 adım tükenmişlik ile mücadeleniz için size fikir verebilir.&nbsp;
<ul>
<li>Kaynağı Bulun</li>
</ul>
Neyin değişmesi gerektiğini tam olarak bilmediğinizde değişiklik yapmak zordur ancak yaşamınızda sizi tükenmişlik hissine iten stres kaynaklarını keşfetmek yardımcı olabilir. Tükenmişlik genellikle giderek daha zorlu hale gelen bir işin stresi gibi profesyonel tetikleyiciler ile ilgili olabilmektedir. Sıkı bir akademik programa sahip olmak, çözümü olmayan bir döngü gibi gözüken ilişki sorunları, ciddi ve kronik bir sağlık sorunu, kendi başınıza çok fazla şey yapmaya çalışmak tükenmişlik için ideal bir ortam hazırlamaktadır.&nbsp;
Diyelim ki tam zamanlı bir işi olan, çevrimiçi dersler almaya çalışan ve aynı zamanda arkadaşlarınızla ve sevdiklerinizle iletişim kurmaya çalışan bir ebeveynsiniz. Her bir faktöre eşlik eden stres kendi başına yönetilebilir olabilir ancak destek almak için adım atmazsanız kombinasyon sizi kolayca tükenmişlik hissine sürükleyebilir.
<ul>
<li>Yapabileceğiniz Acil Değişiklikleri Belirleyin</li>
</ul>
Yükünüzü hemen hafifletmenin birkaç yolunu tanıyabilirsiniz. Kariyerlerinde başarılı olmak için çok fazla hırsı olanlar için her şeyi yapmaya çalışmak cezbedicidir. Ancak hiçbir şey için enerjiniz kalmadığında bu geri tepebilir ve tükenmişlik hissine sebep olabilir. Bunun yerine, her şeyi yapmanın gerçekçi olmadığını kabul etmeye çalışın.&nbsp;
İş ve kişisel taahhütlerle bunaldınız ama yine de sevdiklerinizden gelen talepleri geri çeviremiyor musunuz? İnsanları memnun etme eğilimleri olanlar genellikle kimseyi hayal kırıklığına uğratmaktan kaçınmak için çok fazla şey üstlenirler. Kesinlikle yapmanız gereken şeyler için gün içinde zaten saatleriniz tükeniyorsa daha fazla görev eklemek yalnızca daha fazla hayal kırıklığı ve tükenmişlik katacaktır. Mevcut taahhütlerinizi değerlendirin ve birkaçını iptal etmeyi veya yeniden planlamayı düşünün. Bunun getirdiği ani rahatlama sizi şaşırtabilir.
<ul>
<li>Güvendiğiniz İnsanlarla Konuşun</li>
</ul>
Tükenmişlik nedenlerini sıralamaya nasıl başlayacağınızdan emin değilseniz ve stresinizi azaltmanın yollarını arıyorsanız, bu normaldir. Tükenmişlik o kadar bunaltıcı hale gelebilir ki nasıl ele alınacağını belirlemek hala yorucu görünüyor olabilir. Tamamen tükenmiş hissettiğinizde potansiyel çözümleri belirlemek de zordur.&nbsp;
Güvenilir bir sevileni dahil etmek desteklenmiş ve daha az yalnız hissetmenize yardımcı olabilir. Arkadaşlar, aile üyeleri ve partnerler olası çözümler konusunda beyin fırtınası yapmanıza yardımcı olabilir. İnsanlara yaşadığınız sıkıntı hakkında açılmak biraz cesaret gerektirebilir. Özellikle de sizi aciz veya tembel olarak göreceklerinden endişe ettiğinizde. Ancak tükenmişlik ile tek başına mücadele etmek, bunun üstesinden gelmeyi daha da zorlaştırabilir. Ve asla bilemezsiniz, sevdikleriniz de tükenmişlik yaşamış olabilir ve paylaşacak değerli içgörüleri olabilir.
<ul>
<li>Seçeneklerinizi İnceleyin</li>
</ul>
İyileşmek için kolay bir yol göremeyebilirsiniz ancak küçük bir keşif bir tür yolu ortaya çıkarabilir. Belki de patronunuz, iş arkadaşlarınızdan yardım talep etmenize veya mevcut projeleri önce bitirmek için zaman ayırmanıza rağmen işleri yığmaya devam ediyor.Yeteneklerinize saygı duyan yeni bir iş aramaya başlamanın zamanı gelmiş olabilir. İlişki zorlukları nedeniyle tükenmişlik hissediyorsanız bir danışman ilişkinizi ve sizin çıkarlarınıza hizmet edip etmediğini daha yakından incelerken size destek sunabilir.&nbsp;
Bazen, sadece başka yolların var olduğunu bilmek bile umudu tazeleyebilir ve bu değişiklikler hemen gerçekleşmese bile değişiklik yapma gücünüz olduğunu hatırlamanıza yardımcı olabilir.
<ul>
<li>Kontrolü Geri Alın</li>
</ul>
Tükenmişlik sizi güçsüz hissettirebilir. Hayatınız hızla geçiyormuş gibi hissedebilir ve buna ayak uyduramayabilirsiniz. Dış faktörler tükenmişlik hissine katkıda bulunduysa, bu koşulları suçlayabilir ve durumu değiştirmek için neler yapabileceğinizi görmekte zorlanabilirsiniz. Sizi bu noktaya getiren şey üzerinde kontrolünüz olmayabilir ancak kontrolü geri alma ve yeniden şarj olmaya başlama gücünüz var.&nbsp;
<ul>
<li>Sınırları Belirleyin</li>
</ul>
Başkalarına ayırdığınız zamana sınırlar koymak, tükenmişlik hissinden kurtulurken stresi yönetmenize yardımcı olabilir. Birine yardım etmeyi veya bir daveti kabul etmeden önce aşağıdakileri gözden geçirin:
<ul>
<li>Duraklatma düğmesine basın.</li>
<li>Kabul ederseniz sizden istenecek her şeyi gözden geçirmek için bir dakikanızı ayırın.</li>
<li>Kendinize gerçekten zamanınız ve enerjiniz olup olmadığını sorun.</li>
<li>Bunu yapmanın size değer sunup sunmadığını düşünün.</li>
</ul>
Sınır belirlemenin bir kısmı da hayır demeyi öğrenmeyi içerir.
<ul>
<li>Öz Şefkat Pratiği Yapın</li>
</ul>
Bir tükenmişlik noktasına ulaşmak, başarısızlık duygularını ve amaç ya da yaşam yönünü kaybetmeyi beraberinde getirebilir. Hiçbir şeyi düzgün yapamıyormuş veya hedeflerinize asla ulaşamayacaksınız gibi hissedebilirsiniz. 
Sizin durumunuzdaki bir arkadaşınıza ne derdiniz ? Büyük olasılıkla onlara ne kadar başarısız olduklarını söylemek yerine empati ve nezaket sunarsınız. Kendinize de aynı sevgiyi ve desteği verin. Kendinize mükemmel olmak zorunda olmadığınızı ve ara vermenizde bir sakınca olmadığını hatırlatın.&nbsp;
<ul>
<li>İhtiyaçlarınızı Gözden Geçirin</li>
</ul>
Fiziksel ve zihinsel sağlığınızın sorumluluğunu almak tükenmişlik hissinden kurtulmanın anahtarıdır. Bu ipuçlarını deneyin:
<ol>
<li>Dinlendirici bir uyku için yeterli zaman ayırın.</li>
<li>Sevdiklerinizle zaman geçirin ama aşırıya kaçmayın - yalnız zaman da önemlidir.</li>
<li>Her gün biraz fiziksel aktivite yapmaya çalışın.</li>
<li>Sağlıklı beslenin ve susuz kalmayın.</li>
<li>Daha iyi rahatlama için meditasyon, yoga veya diğer farkındalık uygulamalarını deneyin.</li>
</ol>
<ul>
<li>Sizi Neyin Mutlu Ettiğini Hatırlayın</li>
</ul>
Şiddetli tükenmişlik sizi yorabilir ve eskiden zevk aldığınız şeyleri hatırlamanızı zorlaştırabilir. Bir zamanlar sevdiğiniz bir kariyere olan tutkunuzu kaybetmiş olabilirsiniz ve her gün işe geldiğinizde kızgın ve kırgın hissedebilirsiniz. Belki de artık en sevdiğiniz hobilerinizi umursamıyorsunuz ya da sohbet için enerjiniz olmadığı için arkadaşlarınızdan gelen mesajlara cevap vermeyi bıraktınız. Bu duygulara karşı koymak ve tükenmişlik ile mücadele için size neşe getiren şeylerin bir listesini yapın. Her hafta bu aktivitelere zaman ayırın ve kendinizi daha iyi hissettikten sonra bile bu alışkanlığınızı sürdürün.
<ul>
<li>Bir Terapist ile Konuşun</li>
</ul>
Tükenmişlik ile yüzleşmek kolay değildir, özellikle de zaten kişisel ilişkileriniz ve yaşam kaliteniz üzerinde bir etki yarattıysa. Bir terapist, nedenleri belirlemenize, olası başa çıkma yöntemlerini keşfetmenize ve tükenmişlik hissine katkıda bulunan yaşam zorluklarının üstesinden gelmenize yardımcı olarak profesyonel rehberlik sunabilir. 
Tükenmişlik, çaresizlik duygularını tetikleyebilir ve ayrıca depresyon olaslığında da rol oynayabilir. Bu nedenle aşağıdaki durumlarda bir terapistle konuşmanız özellikle önemlidir:
<ol>
<li>Umutsuzluk hissi</li>
<li>Kalıcı bir düşük ruh hali </li>
<li>Kendinize veya başkalarına zarar verme düşünceleri </li>
</ol>
Tükenmişlik sonrası kendinizi sıfırlamak uzun bir süreç olabilir ancak bunu ele almayı seçerek zaten ilk adımı atmış olursunuz.

Tükenmişlik nedir? Tükenmişlik Belirtileri Nelerdir? Tükenmişlik ile Nasıl Başa Çıkılır? 

Tükenmişlik ile Başa Çıkma Stratejileri

Sporu bir alışkanlık haline getirmek ve bu alışkanlığı sürdürmek herkes için hem fiziksel hem de ruhsal birçok fayda sağlamaktadır. Özellikle pandeminin etkisi ile de evde spor yapmak çok daha yaygın bir hal almaya başladı. Hal böyle olunca eve alınabilecek spor aletleri konusunda bilgiye ihtiyaç da arttı. Bu yazımızda sizleri eve alınabilecek spor aletleri konusunda bilgilendirmek istiyoruz.
Herkesin ilgi duyduğu spor türü birbirinden farklı olabilir. Bireyin hangi spora ilgi duyduğu, maddi durumu, sağlık durumu, kondisyonu, sporu yapabileceği zaman aralığı hem yapacağı sporu hem de eve alınabilecek spor aletleri çeşitliliğini etkilemektedir.
Hangi spor türünü seçerseniz seçin öncelikli olarak spor esnasında sağlığını ve güvenliğini ön planda tutmak gereklidir. Özellikle spor aletlerinin yanlış kullanılması sakatlıklara sebep olabilmektedir. Bu bağlamda eve alınabilecek spor aletleri seçimi büyük önem taşımaktadır.&nbsp;
Eve alınabilecek spor aletleri seçeneklerine birlikte bakalım:
<h2>Mat</h2>
Eve alınabilecek spor aletleri başında pilates ve yoga matı gelmektedir. Mat spor için konforlu bir alan sağlamaktadır. Mat ile yalnızca pilates değil birçok spor türü yapma şansınız vardır. İdeal bir kalınlık ve yumuşaklıkta üretilen mat ile sırt üstü ve yüz üstü birçok hareket yapabilirsiniz.&nbsp;
<h2>Dumbell&nbsp;</h2>
Spor ile kas kütlesi arttırmak, şekillenmek ve direnç kazanmak istiyorsanız rutininize mutlaka ağırlık antrenmanları da eklemelisiniz. Ağırlık antrenmanları için eve alınabilecek spor aletleri başında dumbell seti gelmektedir. Özellikle sakatlıkları önlemek için antrenmanlarda ağırlıkları kademeli olarak arttırmaya dikkat etmelisiniz. Aksi takdirde kaslara çok fazla yük bineceği için sakatlık kaçınılmaz olacaktır.
<h2>Pilates Topları</h2>
Eve alınabilecek spor aletleri denince akla gelen temel ekipmanlardan biri de pilates topu çeşitleridir. Büyük pilates topu vücudu güçlendirmek, küçük pilates topu ise fonksiyonel hareketlerde yardımcı ekipman olarak kullanılmaktadır. Yumuşak dokulu pilates topunun büyüklüğü bireyin boyuna uygun olmalıdır. Örneğin; 1.55-1.60 boyundaki bir birey için ideal olan top 55 cm'dir.

<h2>Pilates Çemberi</h2>
Eve alınabilecek spor aletleri başında pilates çemberi de gelir. Özellikle kolları ve bacakları güçlendirmek için kullanılan pilates çemberi birçok harekette yardımcı ekipman olarak kullanılabilir. Esnek bir malzemeden üretilen ve kasları zorlamayacak bir pilates çemberi seçmeye dikkat etmelisiniz.
<h2>Pilates Lastikleri</h2>
Pilates lastikleri farklı esnekliklerde ve her esneklik için farklı renklerde üretilen eve alınabilecek spor aletleri arasında en temel olan ekipmanlardan biridir. Özellikle kol ve bacak egzersizlerinde etkili olarak kullanılmaktadır. Spora yeni başlıyorsanız düşük dirençli lastik ile başlayıp kaslarınız güçlendikçe daha yüksek dirençli lastiklere geçmeye dikkat etmelisiniz.
<h2>Atlama İpi</h2>
Eve alınabilecek spor aletleri arasında atlama ipi de bulunmaktadır. Atlama ipini özellikle kısa süreli bir antrenmandan yüksek verim almak istiyorsanız kullanabilirsiniz. İp atlamak vücuttaki birçok kası aynı anda çalıştırdığı için oldukça etkili bir ekipmandır.&nbsp;
<h2>Kondisyon Bisikleti</h2>
Düzenli spor yapmanıza olanak sağlayacak eve alınabilecek spor aletleri arasında kondisyon bisikleti de yer almaktadır. Kondisyon bisikleti özellikle yağ yakımını destekleyen kardiyovasküler egzersiz imkanı sağlamaktadır. Kondisyon bisikleti bacak, sırt, karın kaslarınızın aynı anda çalışmasını sağlar. Eğer dizinizde bir sağlık sorunu varsa kondisyon bisikleti kullanmadan önce hekiminize başvurmayı unutmayın.
<h2>AB Wheel</h2>
Eve alınabilecek spor aletleri arasında son zamanlarda popüler olmaya başlayan ab wheel özellikle karın egzersizlerinde ön plana çıkmaktadır. Ab wheel karın, sırt ve omuz kaslarını çalıştıran etkili bir ekipmandır. Spora yeni başlayanlar için ab wheel ilk etapta tavsiye edilmez ancak spor seviyeniz arttıkça ileri seviye antrenmanlarda bu ekipmanı etkili bir şekilde kullanabilirsiniz.
<a href="https://www.bewelll.com/blog/evde-egzersiz-nedir" target="_self">Evde egzersiz</a> konusunda daha fazla bilgi almak için blog yazımıza göz atabilirsiniz.
<a href="https://www.bewelll.com/blog/evde-egzersiz" target="_self">Evde egzersiz yaparken hangi hareketleri uygulamanız gerektiği</a> konusunda daha fazla bilgi almak için blog yazımıza göz atabilirsiniz.

Eve alınabilecek spor aletleri nelerdir? Evde hangi spor aletleri kullanılabilir? Evde egzersiz için hangi spor aletleri gereklidir?

Eve Alınabilecek Spor Aletleri

Danışanlarımızdan en sık aldığımız “yağdan kilo vermek mümkün mü?” sorusunun yanıtını detaylı olarak açıkladığımız içeriğimize hoş geldiniz.&nbsp;
Yağdan kilo vermek birçok kişinin ortak hedefi, peki yağdan kilo vermek nasıl olur, yağdan kilo vermek için neler yapmak gerekir gelin birlikte öğrenelim.&nbsp;
<h2>Yağdan Kilo Vermek Nasıl Olur?</h2>
Öncelikle yağdan kilo vermek nasıl olur, kilo kaybı nasıl ilerler bundan bahsetmek istiyoruz.&nbsp;
Fazla tüketilen enerji – genellikle yağlardan veya karbonhidratlardan alınan kaloriler – yağ hücrelerinde trigliseritler şeklinde depolanır. Vücudunuz gelecekteki ihtiyaçlar için enerjiyi bu şekilde korur. Zamanla bu fazla enerji, vücut şeklinizi ve sağlığınızı etkileyebilecek bir yağ fazlalığına neden olur.
Kilo kaybını teşvik etmek için yaktığınızdan daha az kalori tüketmeniz gerekir. Buna kalori açığı denir. Tutarlı bir kalori açığı olduğunda, yağlar yağ hücrelerinden salınır ve vücudunuzdaki mitokondri adı verilen hücrelerin enerji üreten makinelerine taşınır. Burada yağ, enerji üretmek için bir dizi işlemle parçalanır.
Kalori açığı devam ederse, vücudunuzdaki yağ depoları enerji olarak kullanılmaya devam edecek ve bu da yağdan kilo vermenize sebep olacaktır.&nbsp;
Tabii bu yalnızca işin teknik kısmı…
Peki yağdan kilo vermek için ne yapmak gerekir? Sadece kalori açığı yeterli midir? 
Cevap hayır! Sadece kalori açığı yeterli değildir. Bu kalori açığını yaratırken doğru bir beslenme şekli olması son derece önemli.&nbsp;
Yeterli miktarda karbonhidrat, protein ve yağ içeren dengeli bir beslenme ile ancak yağdan kilo vermek mümkün olur. Aksi halde biraz yağ kaybederken çoğunlukla kas ve su kaybı da yaşamak mümkün.&nbsp;
<h2>Yağdan kilo vermek için 5 tavsiye</h2>
1. Yağdan kilo vermek için uygun beslenme ve antrenman programı
Öncelikle yağdan kilo vermek için hazırlanmış bir beslenme programımızın ve bu süreci destekleyen yağ oranımızı düşürmeye yönelik bir antrenman programımızın olması gerekmektedir. Eğer yağdan kilo vermek için doğru beslenmeyi bilmiyorsak, kesinlikle bir diyetisyenden yardım almak gerekir, çünkü doğru hazırlanmış bir diyet listesine sahip değilsek, çoğu kişide "yağdan kilo vermek için hiç yemek yememeliyim" algısı oluştuğundan, yetersiz beslenme sonucu kas kaybı yaşamamız çok büyük bir ihtimaldir.
2. Yavaş yemek 
Yavaş yemek yemenin, araştırmalara göre doygunluk hissini arttırdığı ve bizi aşırı yemek yeme eğilimine karşı koruduğu bulunmuştur. Yavaş yemek için lokmalar arasında bir yudum su alabilir, daha çok çiğneyebilir, ya da birlikte yemek yiyebileceğimiz kişiler varsa onlarla sohbet ederek yemek yeme süremizi uzatabiliriz. Yavaş yediğimiz zaman daha tok hissedeceğimiz için beslenme programımıza uyumumuz kolaylaşacak ve yağdan kilo vermek kolaylaşacaktır.
3. Egzersiz programınıza ağırlık çalışmaları eklemek
Ağırlık antrenmanları, kas kütlesini artırmaya yöneliktir ve kas kütlesi ne kadar artarsa, dokular daha çok enerjiye ihtiyaç duyacağı için, metabolizma da o kadar hızlanır. Bu da yağdan kilo vermek için muhteşem bir yöntemdir. Yağdan kilo vermek için, antrenman programımıza ağırlık çalışmalarını eklemeliyiz.&nbsp;
4. Uyku ve stres seviyesi
Uyku esnasında bütün vücudumuz dinlenmeye çekilir. Sindirim sistemimizin ayrıştırdığı besinler organlara gönderilir ve gerek tamir işlemi gerek depolama işlemi bu süreçte yapılır. Kaslarımızın gelişmesi için hormonlar da çok önemlidir. Testosteron ve büyüme hormonu, kas gelişimimizi tetikleyen ve hızlandıran hormonların başında gelir. Büyüme hormonunun en çok salgılandığı zaman ise uyku zamanıdır. Günlük 7 - 8 saat uyumak kas gelişimi için önemlidir. Yeterli uyumadığımızda kas gelişimimiz azaldığı için yağdan kilo vermek de zorlaşacaktır.
5. Yeşil çay içmek
Yeşil çay içindeki aktif bileşen olan epigallocatechin gallate (EGCG), norepinefrini yıkan bir enzimi baskılar, bu nedenle vücuttaki norepinefrin miktarını arttırır. Bu hormon daha fazla yağ hücresinin parçalanacağını ve bunun artık enerji olarak kullanılabileceğini gösterir. Aynı zamanda yeşil çay iştahımızı bastırır, vücudumuzun metabolik hızını artırmak ve yağdan kilo vermek için adrenalin ve diğer bileşikler ile etkileşime girer.

Yağdan kilo vermek genel olarak dengeli bir beslenme ve doğru hareketler ile mümkün olur. Siz de diyet süreçlerine farklı bir açıdan bakmak, yağdan kilo vermek için en doğru metodu arıyorsanız hemen Bewell'i indirin.

Yağdan Kilo Vermek İçin Öneriler. Yağdan Kilo Vermek Mümkün mü?  

Yağdan Kilo Vermek İçin Ne Yapmak Gerekir? 

Hepimiz kimi zaman bir işi yapacak gücü kendimizde bulamadığımız için erteleme davranışı sergileyebiliriz. Bu aslında yapabileceklerimizin bir sınırı olmasından dolayı son derece doğal bir durumdur. Bazılarımız erteleme davranışı hiç sergilemezken bazılarımız daha seyrek bazılarımızsa sık sık sergiler. Bu durum bazı sıkıntılara yol açabilmektedir. Sorumlulukların son anda yerine getirilmesi ya da yapılacaklara hiç başlamamak bireyi olumsuz etkileyebileceği için erteleme davranışı negatif bir davranış olarak kabul edilmektedir.
Erteleme davranışı; şimdiki zamanda başlanması ya da tamamlanması gereken iş ve sorumlulukların sonraki bir zamana bırakılması, geçiştirilmesi olarak tanımlanabilir. Bazen ertelenen şey önemli bir karar vermek ya da sağlığı ilgilendiren konularda eyleme geçmek gibi önemli konular olabilirken bazen de günlük hayat içerisinde bir odanın toplanması, bir kişiyi arama gibi küçük şeyler de olabilir. Ertelenen her ne olursa olsun erteleme davranışı söz konusu olduğunda ortaya çıkan sonuç işlerin birikmesi ve stres, suçluluk, çaresizlik ve yetersizlik gibi duygulardır.&nbsp;
<h2>Erteleme Davranışının Bileşenleri</h2>
Erteleme davranışı; duygusal, davranışsal ve bilişsel olmak üzere üç bileşenden oluşmaktadır.
<ol>
<li><ins>Duygusal Bileşen</ins>: Erteleme davranışı altında yatan kaygı ve endişe duygusal bileşenler olarak öne çıkmaktadır.</li>
<li><ins>Davranışsal Bileşen</ins>: Sorumluluk ya da işlere başlama, devam etme ve tamamlama ile ilgili kısım davranışsal bileşenle ilgilidir. Bu bileşende birey yapması gerekenden kaçıp daha haz veren bir davranış sergilemektedir. Örneğin; bir kişinin sağlıklı beslenme düzenine geçmeyi erteleyip sürekli çikolata yemesi vb.</li>
<li><ins>Bilişsel Bileşen:</ins> Erteleme davranışı kaynaklı ortaya çıkan zarar ve olumsuz etkilerin birey tarafından bilinmesine rağmen ertelemeye devam edilmesi bililsel bileşen ile ilgilidir.&nbsp;</li>
</ol>
<h2>Erteleme Davranışının Nedenleri</h2>
Erteleme davranışı yaşamımızın birçok alanında verimimizi düşüren bir davranıştır. Herkes için erteleme davranışı farklı bir sebepten kaynaklanıyor olabilir. Başlıca nedenlere biraz daha yakından bakalım.
<ul>
<li><ins>Yetiştirilme Biçimi</ins>: Erteleme davranışı bazı kişiler tarafından erken çocukluk dönemlerinde ebeveyn tutumlarına bağlı olarak öğrenilir. Yapılan araştırmalar otoriter ebeveyn figürlerine sahip olan bireylerin kendini düzene sokma becerilerinin yeterince gelişmemesinden dolayı tepki olarak erteleme davranışı geliştirdiklerini ortaya koymaktadır.&nbsp;</li>
<li><ins>Kişilik Özellikleri:</ins> Zaman yönelimli (geçmişe, şimdiye, geleceğe bağlı) kişilik özelliğine sahip olan bireyler erteleme davranışı sergilemeye daha çok meyillidir. Erteleme davranışı üzerine yapılan bir araştırma, olumsuz geçmiş yönelimli (geçmişe bakış açısı olumsuz) ve şimdiki zaman kaderci (geleceğin önceden belirlendiğini ve değiştirilemeyeceğini düşünen) bireylerin; olumlu geçmiş yönelimli (geçmişe bakış açısı olumlu) ve gelecek yönelimli (gelecek hedefleri için aktif rol alan) bireylere göre erteleme davranışı daha sık sergiledikleri sonucuna ulaşmıştır.</li>
<li><ins>Başarısızlık Korkusu:</ins> Bireyin bir işte ya da sorumlulukta başarısız olacağını ya da yeterince başarılı olamayacağını düşünmesi ve bu konuda endişelenmesi erteleme davranışı göstermesine sebep olabilir.</li>
<li><ins>Mükemmeliyetçilik:</ins> Bireyin kendisine yüksek hedef ve standartlar belirlemesi çoğu zaman motivasyonunu düşürür. Yapılan her şeyi mükemmel şekilde yapmayı beklemek gerçekleştirmesi oldukça güç bir hedeftir. Bir şeyi mükemmel olarak yapamayacaksam hiç başlamayayım diye düşünmek erteleme davranışı sergilemeye neden olabilir.&nbsp;</li>
</ul>
Bunların dışında erteleme davranışı altında yatan diğer sebepler:
<ul>
<li>Zaman yönetimi becerisinde eksiklik</li>
<li>Ertelenen konuya karşı ilgi duymamak</li>
<li>Konsantrasyon problemi</li>
<li>Belirsizliğe tahammülsüzlük</li>
<li>Ekonomik sorunlar, aile içi sorunlar, ilişkisel sorunlar gibi kişisel problemler</li>
<li>Başkalarının beklentilerine hayır diyememek</li>
<li>Ertelenen konu ile ilgili yeterince bilgi ve beceriye sahip olmama</li>
<li>Ertelenen konuya karşı yeterince motivasyon sahibi olmama olabilir.</li>
</ul>
<h2>Erteleme Davranışı ile Nasıl Baş Edilir?</h2>
Erteleme davranışı ile başa çıkmak için aşağıdaki basamaklar oldukça önemlidir.
<ul>
<li>Farkına varmak: İlk olarak neyi; neden, nasıl ve ne zaman ertelediğimizin farkına varmak gereklidir. Bir işi bilinçli olarak mı yoksa bir bahane olarak mı ertelediğimizi bilmek çözüm için önemli bir adımdır. Bu aşamada ertelediğimiz ve ertelemediğimiz şeylerin ayrımını yapmak yardımcı olabilir.</li>
<li>Yapılacakları küçük parçalara ayırmak: Büyük ve ulaşılması zor hedefler yerine hedefi küçük ve ulaşılabilir parçalara bölmek erteleme davranışı için önleyicidir.</li>
<li>Gerçekçi bir zaman sınırı koymak: Her küçük parçanın tamamlanması için gerçekçi ve yeterli, strese sokmayan bir zaman sınırı koymak erteleme davranışı olasılığını azaltır.</li>
<li>Hayır demeyi öğrenmek: Alabileceğimizden daha fazla sorumluluk almak ve bu sorumluluk için yüksek kaygı duymak erteleme davranışı için bir tetikleyicidir. Bu nedenle alamayacağımız sorumluluklara karşı hayır demeyi öğrenmeliyiz.</li>
<li>İkincil kazançları belirlemek: Erteleme davranışı bize ne kazandırıyor? Erteleme bize kolaylık ya da risk almama gibi konfor alanı mı sağlıyor?</li>
<li> Bilgi ve beceri edinmek: Ertelenen sorumlulukla ilgili olarak yeterli bilgi ve beceri edinmek erteleme davranışı üzerinde azaltıcı bir etkiye sahiptir.</li>
<li>Harekete geçmek: Oturduğumuz yerden başlamak için ilham ve motivasyonun gelmesi gerçekçi bir bakış açısı değildir. Erteleme davranışı ile başa çıkabilmek için kilit nokta harekete geçmektir. Ufak bir adım ile harekete geçersek ihtiyacımız olan istek ve motivasyon zaman içerisinde olması gereken seviyeye gelecektir.&nbsp;</li>
</ul>

Erteleme Davranışı Nedir? Erteleme Davranışının Nedenleri Erteleme ile Nasıl Baş Edilir? Erteleme Davranışı Nasıl Engellenir? 

Erteleme Davranışı Nasıl Önlenir?

Özellikle son dönemlerde egzersiz yapmak isteyen birçok kişi salonlarda ya da farklı yerde egzersiz yapmak yerine evde egzersiz yapmayı tercih ediyor.
<h2>Evde egzersiz nedir?</h2>
Evde egzersiz, evdeki imkânlar kullanılarak, evden çıkmadan uygulayabileceğiniz ekipmanlı veya ekipmansız egzersiz şeklidir. Evde egzersiz yaparken eğer egzersiz programı hazırlamak için yeterli bilginiz ve deneyiminiz yoksa bir eğitmen (kişisel antrenör) tarafından destek almanız gerekir. Çünkü bilinçsizce hazırlanan egzersiz programları duruş bozuklukları, sakatlıklar, zaman ve para kaybı gibi olumsuz şeylere sebep olacaktır.
<h2>Evde egzersiz faydalı olur mu?</h2>
Evde egzersiz denildiğinde en büyük endişe evde egzersizden verim alabilir miyim kaygısı oluyor. Doğru ve size özel hazırlanmış bir program ve destek alabileceğiniz antrenör bir telefon uzağınızda olduğu sürece evet verim alabilirsiniz.&nbsp;
Özellikle doğru bir programa sahip olduktan sonra nerde olursanız olun verim almanız mümkün. Egzersiz yapmak için spor salonuna ya da stüdyoya yazılmak birde oraya gitmek için ekstra vakit harcamak size hem maddi hem de zaman olarak eksisi olacaktır. Bunun yerine size özel hazırlanmış antrenman programı ve her durumda destek alabileceğiniz bir antrenör ile evde egzersiz yapmak her yönüyle faydalı olacaktır.
<h2>Bewell evde egzersiz programı nasıl hazırlanıyor?</h2>
<ol>
<li>Bewell egzersiz programınızı oluştururken detaylı sağlık durumunuzu, egzersiz hedefinizi, egzersiz seviyenizi varsa fiziksel sakatlıklarınızı ve duruş bozukluklarınızı, yaş, boy, cinsiyet, günlük yoğunluğunuz, egzersize ayırabileceğiniz vakit gibi kişisel bilgilerinizi en iyi şekilde değerlendiriyoruz.</li>
<li>Bewell egzersiz programınızı size özel hazırladıktan sonra sizlere seçim yapabileceğiniz alanlar bırakıyoruz. Size özel hazırladığımız antrenman programınızda hiçbir değişiklik yapmadan ilerleyebileceğiniz gibi günlük olarak antrenmana başlamadan önce süre, ekipman, bölge, zorluk gibi seçimlerde değişiklikler de yapabilirsiniz.</li>
<li>Günlük yoğunluğunuza göre 1 dakikadan 60 dakikaya antrenman süresi ayarlayabilir, ekipman seçiminde hiçbir ekipman seçmeden vücut ağırlığınızla ya da birbirinden farklı ekipmanlar edinerek bambaşka ekipmanlarla ilerleyebilirsiniz. 5 farklı zorluk seviyesi seçimiyle günlük olarak size uygun seviyeyi seçebilir ve o gün ki çalıştırmak istediğiniz bölgenizi değiştirebilirsiniz. Tüm bu değişiklikleri yaparken size uygun hazırladığımız hareketler üzerinden ilerleyecek böylece size uygun olmayan bir çalışma yapmamış olacaksınız.</li>
<li>Bewell egzersiz programınız günlük olarak size uygun yeni hareketler eklenerek değişiyor ve her gün farklı ve etkili hareketler ile antrenman programınızı zenginleştiriyoruz. Böylece sürekli aynı evde egzersiz programlarını uygulamak zorunda kalmıyorsunuz.</li>
<li>Bewell egzersiz programınızı uygularken hareketleri hem izleyebiliyor hem de sesli komutlarla duyabiliyorsunuz böylece evde egzersiz yaparken en sık yaşanabilen egzersiz hareketini anlamama durumunu ortadan kaldırıyoruz.</li>
<li>Bewell egzersiz sürecinin önemli bir farkı da, egzersizin iyi bir beslenme programıyla destekleniyor olması. Hem egzersiz hem diyet ile hedefinize evden çıkmadan ulaşabiliyorsunuz.</li>
<li>Bewell evde egzersiz sürecinde zorlandığınız bir kısım olduğunda antrenörünüze yazabiliyor ve çözüm alabiliyorsunuz.</li>
<li>Bewell evde egzersizin etkili olmasının bir diğer sebebi ise egzersiz sürecinizin aynı zamanda zorlandığınız konuların çözümüne destek olacak çözüm içerikleri ile birlikte ilerliyor olması. Yani egzersiz yaparken bir yandan da zorlandığınız konulara çözüm olacak içerikler ile destekleniyor en sık zorlanılan egzersiz alışkanlığı kazanma problemi için gerekli tüm çalışmayı yapıyoruz.</li>
<li>Evde egzersizde en sık karşılaşılan bir problem olan motivasyonun düşmesi ile ilgili de Bewell’de psikoloğumuzdan destek alabiliyorsunuz. Motivasyonunuzu arttırmaya yardımcı olacak çözüm içerikleri ve yöntemler ile evde egzersiz sürecinizi daha motive bir şekilde ilerletmenize yardımcı oluyoruz.&nbsp;</li>
</ol>

Yani birçok yönüyle düşündüğümüzde evde egzersiz yapmak diğer egzersiz türlerine göre çok daha avantajlı ve pratiktir. Ama evde egzersizin başarılı olması için mutlaka doğru ve size özel hazırlanan bir program uyguladığınızdan, herhangi bir durumda destek alabileceğiniz bir eğitmene ulaşabileceğinizden emin olmak gerekir.&nbsp;

Biz Bewell olarak size evde egzersiz için en uygun programı, antrenör desteğini ve bu süreçte egzersizden ayrı tutulamayacak doğru bir beslenme programını, süreci kolaylaştıracak psikolojik desteğini Premium üyelik tipimiz ile sağlıyoruz.&nbsp;
Kendinize uygun üyelik şeklini bulmak için mutlaka üyelik tiplerimizi inceleyin, biz egzersiz alışkanlığı edinebilmeniz ve sürdürebilmeniz için<ins> minimum 6 aylık </ins>üyelik tipini öneriyoruz 😊 Hemen siz de uygulamamızı indirin, hareket etmeye başlayalım 💪🏻

Evde egzersiz nedir? Evde egzersiz nasıl yapılır? Evde egzersiz programına nerden ulaşabilirim?

Evde Egzersiz Nedir?

Sağlıklı beslenme nasıl olmalı diye sorduğunuzda, kime sorduğunuza bağlı olarak sorunun cevabı değişir. Aile, iş arkadaşları, yakın arkadaşlar veya bir sağlık profesyonelinin bu konuda görüşleri mutlaka farklı olacaktır.&nbsp;
Ancak işin uzmanı bir Diyetisyen “Sağlıklı Beslenme” tanımını en iyi yapacak kişidir. Bu yazıda bir Diyetisyen gözüyle sağlıklı beslenme nasıl olmalıdır bundan bahsedeceğiz.&nbsp;
<h2>Sağlıklı Beslenme Nasıl Olmalı? </h2>
<ol>
<li>Besinsel anlamda yeterli olmalı: Diyet, kaloriler, sağlıklı seçenekler bir kenara koyulmalı ve sağlıklı beslenme denildiğinde ilk akla gelen ihtiyaç duyulan besin öğelerini sağlıyor mu buna bakmak olmalıdır. Tüm gıdalar kalori içerir, ancak hepsi besin öğesi açısından zengin değildir. Sağlıklı beslenme; vitamin, mineral, protein, karbonhidrat, yağ ve lif açısından yeterli beslenmedir.&nbsp;</li>
<li>Besinsel çeşitlilik olmalı: Doğada yer alan her besinin bildiğimiz faydalarına ek bir de bilmediğimiz faydaları vardır. Tek tip bir beslenme şekli mutlaka bazı faydalı besin öğeleri açısından eksiklikler yaratmakla birlikte yetersiz beslenmeye sebep olacaktır. Sağlıklı beslenme söz konusu olduğunda her renk ve çeşitten besin yer almalıdır</li>
<li>İşlenmiş gıdaların tüketimi minimum olmalı: Günümüzde işlenmiş gıdalar her yanımızı sarmış durumda. Marketlerde en büyük alanları kaplayan işlenmiş gıdalar sağlıklı beslenme önünde de ciddi bir limitleyici faktör olarak karşımıza çıkıyor. Alışveriş ve tüketimlerinizi mümkün olduğu kadar işlenmemiş, ham gıdalardan yapmaya özen gösterdiğinizde sağlıklı beslenme adına bir adım daha atmış olacaksınız.</li>
<li>Makro besin öğeleri dengeli olmalı: Sağlıklı beslenme söz konusu olduğunda akla gelmesi gereken önemli bir konu ise protein-karbonhidrat-yağ oranları dengeli bir beslenme şekli olmalıdır. Tabağınıza her besin grubundan yeterli miktarda koyduğunuzda sağlıksız seçeneklere yer vermek zorlaşacak, sağlıklı beslenme daha kolay hale gelecektir.&nbsp;</li>
</ol>

Sağlıklı beslenmenin temellerinden bahsettik, peki sağlıklı beslenmek için yasaklar olmak zorunda mı? Sevdiğimiz yiyecekleri tamamen beslenmemizden çıkarmalı mıyız? 
Hayır!
Her şeyde olduğu gibi “<ins>denge</ins>” sağlıklı beslenme sürecinde de son derece önemlidir. Haftanın 7 günü var ve günde en az 2 öğün yaptığınızı hayal edin. Bu haftalık 14 öğün eder. 14 öğünün 4’ünde bazen miktarları kaçırmış bazense seçenek olarak “sağlıklı olmayan” bir tercih yapmış olabilirsiniz.&nbsp;
Ancak geri kalan 10 gün, seçimlerinizden eminseniz, o hafta sağlıklı beslenmişsinizdir demektir 😊
Meyve ve şeker ilaveli paketlenmiş ürünler, işlenmiş et, şekerleme, dondurma, kızarmış yiyecekler , fast food ve yüksek oranda işlenmiş, paketlenmiş atıştırmalıkları azaltmak, sağlığınızı iyileştirmenin ve belirli hastalık riskinizi azaltmanın akıllı bir yoludur. Ancak bunları hayatınızdan tamamen çıkarmıyor olmak sağlıklı beslenme önünde bir engel değildir.&nbsp;
Özetlemek gerekirse sağlıklı beslenme için birkaç ipucunu not alabilirsiniz.&nbsp;
<h2>Sağlıklı Beslenme İpuçları </h2>
<ol>
<li>Bitkisel ağırlıklı beslenin. Sebzeler, meyveler, fasulye ve fındık gibi bitkisel besinler diyetinizin çoğunu oluşturmalıdır. Bu yiyecekleri, özellikle sebzeleri her öğünde ve atıştırmada kullanmayı deneyin.</li>
<li>Evde pişirin. Evde yemek pişirmek, diyetinizi çeşitlendirmenize yardımcı olur. Paket servis veya restoran yemeklerine alışkınsanız, başlamak için haftada sadece bir veya iki öğün yemek pişirmeyi deneyin.</li>
<li>Düzenli olarak market alışverişi yapın. Mutfağınız sağlıklı yiyeceklerle doluysa, sağlıklı yemekler ve atıştırmalıklar hazırlamanız daha olasıdır.&nbsp;</li>
<li>Birden mükemmel olmayacağını bilin. Örneğin haftanın 7 günü de kötü besleniyorsanız öncelikle sadece 1 öğün iyi beslenmeyi deneyin. Bunu başardıktan sonra hedefinizi arttırın.</li>
<li>Ödüller ve cheat-day gibi kavramları unutun. Eğer bu kavramlardan bahsediyorsanız yanlış yoldasınız demektir. Sağlıklı beslenmede her şey dengeli bir şekilde yer alır, bunun için kendinizi ödüllendirmeniz gerekmez.&nbsp;</li>
<li>Yeterli su için. Susuzluk çoğu zaman açlık ile karıştırılır ve atıştırma ihtiyacı doğurabilir. Yeterli su tüketmeyi ihmal etmeyin.</li>
<li>Gerçekten sevmediğiniz bir besin konusunda zorlamayın. Eğer sevmiyorsanız yerine başka bir seçenek tercih edin. Sağlıklı beslenmek için illa “haşlanmış brokoli” yemek zorunda değilsiniz.</li>
</ol>

Sağlıklı beslenme herkes için farklı bir şey ifade etse de, dengeli diyetler genellikle besleyici yoğun gıdalar açısından zengindir, yüksek oranda işlenmiş gıdalar bakımından düşüktür ve doyurucu öğünler ve atıştırmalıklardan oluşur.
Siz de diyet süreçlerine farklı bir açıdan bakmak, sağlıklı beslenmeyi hayat tarzı haline getirmek istiyorsanız hemen Bewell’i indirin.&nbsp;

Sağlıklı Beslenmek İçin Neler Yapmalı? Sağlıklı Beslenme İçin Nelere Dikkat Etmek Gerekir? Sağlıklı Beslenme İpuçları

Sağlıklı Beslenme Nasıl Olmalıdır?

Depresyon; bireyin nasıl hissettiğini, olay ve durumlara nasıl anlamlar yüklediğini ve nasıl davrandığını olumsuz bir şekilde etkileyen yaygın bir hastalıktır. Literatürde majör depresyon ve klinik depresyon olarak da adlandırılır.&nbsp;
Depresyon, genellikle sürekli bir üzüntü hali ve eskiden zevk veren şeylere karşı ilgi kaybı olarak karakterize edilir. Ciddi ve yaygın olmasına rağmen tedavi edilebilen bir tıbbi durumdur. Depresyon tanısı almış kişilerde çeşitli psikolojik ve fiziksel semptomlar ortaya çıktığı için günlük yaşamın işlevsel bir şekilde devam ettirilmesi mümkün olmayabilir. Depresyon genellikle 20'li ve 30'lu yaşlarda ortaya çıkmakla beraber her yaştan birey depresyon tanısı alabilir. Kadınlarda depresyon teşhisi erkeklere oranla daha fazladır. Bunun sebebi olarak kadınların tıbbi yardım istemeye daha açık olduğu düşünülmektedir. Yapılan araştırmalar, toplum içinde depresyon görülme sıklığının %8-10 olduğunu göstermektedir. Ayrıca tedavi edilmediği takdirde depresyon kaynıklı ölüm oranının %15 olduğu bilinmektedir. Bu diğer tıbbi hastalıklar kayanaklı ölüm oranları kadar ciddi bir durumdur.
<h2>Depresyon Nedenleri</h2>
Diğer psikolojik rahatsızlıklar gibi depresyon söz konusu olduğunda da çeşitli faktörlerden bahsedilebilir. Depresyon oluşumunda biyolojik, psikolojik ve sosyolojik etkenler birlikte yer almaktadır.&nbsp;
<ul>
<li>Depresyon tanısı almış kişilerin beyin yapılarında gerçekleşen birtakım kimyasal değişimlerin hastalığın oluşumunda ve seyrinde önemli rol aldığı henüz netleşmese de düşünülmektedir.</li>
<li>Depresyon kalıtsal yönü de olan bir durumdur. Birinci derece yakınlarında depresyon geçmişi olan bireylerde hastalığın görülme oranı daha yüksektir.</li>
<li>Menopoz, andropoz ve hamilelik dönemlerindeki hormon değişimleri ile tiroid problemleri de depresyon oluşumunda etkilidir.</li>
<li>Düşük benlik saygısı, bağımlı kişilik yapısı, öz eleştirel olma gibi kişilik problemleri de risk faktörüdür.</li>
<li>Fiziksel, cinsel ve duygusal istismar, ölüm ya da kayıp süreçleri, travmatik yaşantılar, stresli durumlar, iş ya da finansal kayıplar depresyon sebebi olabilmektedir.</li>
<li>Alkol-madde kullanımı, bipolar, aksiyete gibi diğer psikiyatrik hastalıkların varlığı da depresyon için risk faktörü olabilmektedir.</li>
</ul>
<h2>Depresyon Belirtileri,</h2>
Depresyon bireyin hayatında bir kez görülebileceği gibi aynı bireyde birden fazla tekrarlanabilir. Belirtiler kişiden kişiye göre değişmekle beraber en yaygın olarak aşağıdaki gibidir:
<ul>
<li>Üzüntü ve mutsuzluk hali ile birlikte sürekli ağlama isteği</li>
<li>Geleceğe karşı karamsar bir bakış açısı</li>
<li>Değersizlik, suçluluk duygusu ve sürekli öz eleştiri</li>
<li>Düşünme, konsantre olma ve karar verme gibi bilişsel süreçlerde zorlanma</li>
<li>Öfke patlamaları, sinirlilik ve küçük olaylara bile hassasiyet</li>
<li>Daha önce yapılan aktivitelere karşı ilgi kaybı ve zevk alamama</li>
<li>İştahta azalma ya da artma</li>
<li>Uykuda azalma ya da artma</li>
<li>Sebepsiz fiziksel ağrılar</li>
<li>Yorgunluk ve enerji eksikliği</li>
</ul>
<h2>Depresyon Tanısı Nasıl Konulur?</h2>
Bazı vakalarda depresyon hormon dengesizlikleri ya da başka bir hastalık nedenli olabildiği için süreç fiziki muayene ile başlar. Bir sonraki aşamada ise psikiyatrik süreç ile devam edilir. Psikiyatrist sürecin duygusal, bilişsel ve davranışsal nedenlerini tespit edecek klinik bir görüşme gerçekleştirir. Çoğunlukla teşhisi hızlandıracak bir anket de uygulanır.
<h2>Depresyon Tedavisi</h2>
Depresyon tedavisinde iki basamak söz konusudur. Bunlar ilaç tedavisi ve psikoterapidir. İlk olarak bireyin semptomlarının giderilmesi için ilaç tedavisi gereklidir. İlaçlar mutlaka doktor tarafından verilmeli ve doz kontrolü doktor tarafından yapılmalıdır. İlaçların olası yan etkilerine dair gerekli bilgiler doktor ve eczacı tarafından alınmalı ve şiddetli yan etkilerde yardım alınmalıdır. Antidepresan olarak bilinen depresyon ilaçları etkisini genellikle 2-3 hafta içinde göstermektedir. Bu nedenle bu süre içerisinde ilaçların yan etkileri esas etkisinden daha baskın olacağı için ilaçlar kesinlikle bırakılmamalıdır.
İlaç tedavisi yanında birey düzenli olarak psikolog ya da psikiyatrist tarafından gerçekleştirilen psikoterapi seanslarına devam etmelidir. Psikoterapi sayesinde hem depresyona sebep olan duygusal ve bilişsel süreçler iyileştirilebilir hem de depresyon sonucu olarak ortaya çıkan semptomlar da rahatlama sağlanabilir. Bilişsel Davranışçı Terapi depresyonda en sık kullanılan terapi türüdür.&nbsp;
<h2>Depresyon Nasıl Önlenir?</h2>
Depresyonu önlemenin kesin bir yöntemi olmamakla beraber özellikle stresle başa çıkma ve benlik saygısını güçlendirme çalışmaları depresyonun risk faktörlerini ortadan kaldırmak için önemli bir yere sahiptir. Özellikle psikoeğitim programları ile depresyonun erken belirtilerini öğrenmek, depresif duygu durumu ile nasıl başa çıkılabileceğini görmek oldukça etkilidir.
Belirtilerin erken tespiti tedavinin çok geç kalınmadan gerçekleştirilmesini olanaklı kılar.
<h2>Depresyonla Başa Çıkmak İçin Öneriler</h2>
<ul>
<li>Bedensel hareketin artması depresyon semptomlarının azalması için önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle düzenli egzersiz yapmayı ihmal etmeyin.</li>
<li>Düzenli ve sağlıklı beslenme semptomların düzenlenmesine yardımcı olmaktadır.</li>
<li>Duygularınızı ve ihtiyaçlarınızı önemseyin ve bunlar hakkında konuşmaktan çekinmeyin.</li>
<li>Sevdiklerinizle vakit geçirin.</li>
<li>Kendinizi hatalarınızla beraber kabul edin ve suçlamayın.</li>
<li>Olumlu yönlerinize odaklanın ve bunları ön plana çıkaracak aktiviteler yapın.</li>
<li>Gün ışığından yararlanın. Evde oturmak yerine kısa bir yürüyüş ya da park ve sahilde vakit geçirmek çok daha fazla işe yarayacaktır.</li>
<li>Gazete ve kitap gibi konsantrasyonu güçlendirecek aktivitelere daha çok yer verin</li>
</ul>

Depresyon Nedir? Depresyon Nedenleri Depresyon Belirtileri Nelerdir? Depresyon Tedavisi Depresyonla Nasıl Baş Edilir?

Depresyonla Başa Çıkma

Vücudumuzda ki fazla yağlardan kurtulmak istediğimizde genel geçer, kişiye özel hazırlanmamış yağ yakımı programlarına başlarız. Aslında bu uyguladığımız programlar ile hem hedefimize daha zor ulaşırız hem de sakatlıklar veya duruş bozuklukları gibi bazı fiziksel problemlere sahip olmaya zemin hazırlarız. Bu yüzden eğer hedefimiz yağ yakımı ise hem zamanımızdan hem de sağlığımızdan olmamak için kişiye özel hazırlanmış ideal yağ yakımı programları ile ilerlemeliyiz.
<h2>İdeal kişiye özel hazırlanmış yağ yakımı programında olabilecek antrenman çeşitleri nelerdir?</h2>
Kardiyo Antrenmanı
Kardiyo, kalp ritmimizi yükselterek kalbimizi güçlendirmek, kan dolaşımımızı düzene sokmak, metabolizmamızı hızlandırmak ve günlük kalori açığı oluşturmak için uyguladığımız aerobik / anaerobik egzersizlerin genel tabiridir. İdeal yağ yakımı programınızda mutlaka kardiyo antrenmanı olmalıdır.
Bu aktiviteler: koşu, hızlı yürüyüş , bisiklet , kardiyo makineleri ve aerobik egzersizlerdir…

Ağırlık Antrenmanı 
Ağırlık çalışması öncelikle postürümüzü düzeltmek, vücut kompozisyonumuzu değiştirmek / geliştirmek, güç, hız, patlayıcılık ve kas kütlesi inşaa etmek ve arttırmak için yapılan anaerobik çalışmaların genel tabiridir. Maksimum etki ve fayda görmek için serbest ağırlık ile uygulamamız gereklidir. Ağırlık antrenmanı yapmamız belli bir kas artışını uyararak, metabolizmamızın hızlanmasını sağladığı için yağ yakımımıza katkıda bulunur. İdeal yağ yakımı programı dediğimizde ağırlık antrenmanları doğru ve kişinin ihtiyacına uygun bir şekilde yağ yakımı programımızda yer almalıdır.

HIIT Antrenmanı
Yüksek tempo aralıklı kardiyo seanslarına genel olarak hiit antrenmanları denilir. Bu tür antrenman tekrarlanan yoğun eforlu seansları ve bunları takip eden değişen sürelerde dinlenme periyotlarını içerir. HIIT antrenmanı bisiklet , yürüyüş, yüzme gibi bütün egzersiz çeşitleriyle uygulanabilir. Örneğin koşu antrenmanına uyarlanması 30 saniye hızlı koşunun ardından 60 saniye hafif tempo koşu, ardından tekrar hızlı koşu şeklinde devam eder toplam 10-15 dk sürebilir. Bu antrenman çeşidinde kalp ritmi, maksimum kalp atışının yaklaşık %85’i civarındadır. Böyle bir antrenman metodu ise mutlaka yağ yakımı programında olmalıdır.

Sonuç olarak İdeal kişiye özel yağ yakımı programınız nasıl olmalı?
Öncelikle yağ yakımı programınız için mutlaka kişisel bilgileriniz detaylıca alınmalı ve en iyi şekilde değerlendirilmelidir. Size özel hazırlanacak yağ yakım programınızda tüm antrenman yöntemleri en iyi şekilde dağıtılmalıdır. Hedefimiz yağ yakımı olduğu zaman programınız kardiyo ağırlıklı olabilir ama normal kardiyo antrenmanlarıyla da hedefinize giden süreç uzayabilir. Bu sebeple en ideal yağ yakımı programı size özel hazırlanmış HIIT (aralıklı) antrenmanı olacaktır. HIIT antrenmanı sonrasında yağ yakımı sürecimiz sporumuz bitse dahi metabolizma hızımız 24-48 saat daha hızlı kalacağı için yağ yakımı sürecimiz de antrenman sonrasında bile devam edecektir. Vücudumuzun gece gündüz durmadan yağlarımızı eritmeye devam ettiğini düşününce hedefimize ulaşmamız diğer antrenman yöntemlerine göre çok daha kolay olacaktır.&nbsp;
Örneğin; yürürken 20-60 saniye koşup nabzımızı yükseltmemiz ve sonra tekrar yürümemiz, sadece yürümekten daha fazla yağ yakar. Ayrıca uzun süreli kardiyo antrenmanları, hücrelere daha fazla oksijen iletilebilmesi için kas hacmimizde bir düşüş gerçekleştirir. Yağ yakarken kas kaybetmek istemiyorsak da yüksek şiddetli aralıklı antrenmanı tercih edebiliriz. Ya da diğer bir yöntem bir ağırlıkla, bir egzersizi sadece 3 set 12 tekrar yapmaktansa, HIIT metodu ile 40 saniye maksimum tekrarda minimum dinlenme ile yapmak yağ yakımı programı için çok daha uygun olacaktır.
Size en uygun yağ yakımı programına sahip olmak için kişisel bilgilerinizi en iyi şekilde değerlendiriyor tüm antrenman metodlarına size en uygun şekilde kullanıyoruz. İdeal yağ yakımı programınıza ulaşmak ve hedefinize çok daha sağlıklı, hızlı varmak için Bewell uygulamamızı indirebilirsiniz.

İdeal yağ yakımı programı nasıl olmalı? Yağ yakımı programı nedir? Yağ yakımı programına nasıl ulaşırım? Yağ yakımı programı nasıl hazırlanır?

İdeal Yağ Yakımı Programı Nasıl Olmalı?

Ülkemizde obezitenin görülme sıklığı gün geçtikçe artıyor. Son verilere göre; erkeklerin %20,5’i, kadınların ise %41,0’i obez. Sürekli kısa vadeli kilo verme süreci ve ardından fazlasıyla verdiğiniz kiloyu alma eğilimine giriyor olabilirsiniz. Demek ki bu süreçte zayıflamak için yapılan yanlış bilgilendirmeler, yanlış uygulamalar ciddi anlamda sağlığınızı etkileyip sizi bir döngüye sokuyor.&nbsp;
Kilo vermek başlangıçta zor gibi görünebilir. Bazen zayıflamak için her şeyi doğru yaptığınızı, yine de sonuç alamadığınızı hissediyorsanız, belli ki bazı noktalarda hatalar yapıyorsunuz. ‘’Zayıflamak için her yolu denedim akupunktur, diyet, egzersiz ama yine de kilo veremedim, ben bir umutsuz vakayım’’ cümlesini çok sık duyuyoruz, eğer bu cümle size de tanıdık geliyorsa yazının devamında kendinizden çok şey bulacaksınız.
<h2>Zayıflamak İçin Yapılan 5 Hata</h2>
1) TARTIYA ODAKLANMAK
Zayıflamak için yaptığınız hamleler ve beslenme programınıza tamamen uymanıza rağmen, yeterince hızlı kilo vermediğinizi düşünüyor olabilirsiniz. Tartıda gördüğünüz ağırlığınızı etkileyen o kadar unsur var ki; gün içinde tükettiğiniz besinler, tuvalet alışkanlığınız, vücudunuzda tutulan ödem.&nbsp;
Zayıflamak için denemeleriniz sonucunu takip etmek için tartı yalnızca ölçüm yöntemlerinden biridir. Ağırlığınız sabit kalıyorsa; yağdan kaybederken vücudunuzda hormonal durumunuza, kullandığınız ilaçlara, hatta yaptığınız uçak yolculuklarına bağlı tutulan bir ödem olabilir.&nbsp;
Zayıflamak için uyguladığınız yöntemlerin etkisini görmek adına tartıya odaklanmak yerine bel çevresi, kalça çevresi, yağ oranı gibi parametreleri dikkate almanızı öneririz.
2) ÇOK DÜŞÜK KALORİLİ DİYETLER YAPMAK 
Zayıflamak için çok düşük kalorili diyetler çok sık tercih ediliyor. Vücudumuz hayati işlemlerini gerçekleştirmek için belli bir enerjiye ihtiyaç duyuyor. Zayıflamak için ihtiyaçtan daha az enerji aldığınızda, metabolizma da ona ayak uydurmak için kendini yavaşlatıyor.
Zayıflamak için günde 800 kaloriden daha az kalori sağlayan çok düşük kalorili diyetler üzerine yapılan çalışmalar, bu diyetlerin kas kaybına yol açabileceğini ve metabolizmayı kalıcı olarak yavaşlatabileceğini gösteriyor. Ayrıca uzun süre zayıflamak için çok düşük kalorili diyetler uygulandığında ciddi anlamda vitamin ve mineral yetersizlikleri görülebiliyor.
3) ÇOK FAZLA KALORİ TÜKETMEK
Zayıflamak için kalori açığı oluşturmak bir yöntemdir. Bu, tükettiğinizden daha fazla kalori yakmanız gerektiği anlamına gelir. İhtiyaç duyulan kalori açığı kişiden kişiye değişmektedir.
Çok fazla kalori almıyormuş gibi hissedebilirsiniz ancak çoğumuzun yediklerimizi hafife alma eğilimimiz vardır. Yapılan bir çalışmada 10 obez birey günde 1000 kalori aldıklarını belirtirken, laboratuar testleri 2000 kalori aldıklarını göstermiştir. Zayıflamak için ihtiyacınız olan kaloriyi tükettiğinizi düşünüyor olabilirsiniz, ama tükettiğiniz besin gruplarına ve porsiyonlara dikkat etmeniz gerekir. İhtiyacınızdan fazla tükettiğiniz her besin grubu vücudunuzda yağ olarak depolanır.
4) POPÜLER DİYETLERİ UYGULAMAK
Zayıflamak için en sık tercih edilen bir diğer yöntem popüler diyetlerdir. Popüler diyetler çoğu zaman temel besin gruplarından birinin veya daha fazlasının tamamen beslenme düzeninden çıkarıldığı tek yönlü beslenmeye yönelik diyetlerdir. Zayıflamak için, kalıcı olmayan bu diyet listelerinin tercih edilmesi yetersiz beslenmeye ve sağlıkta ciddi hasarlara yol açabilir.&nbsp;
Yavaşlayan metabolizma ve sağlık sorunları ile sonrasında zayıflamak için uyguladığınız diğer yöntemlerle bile kilo kaybınız zorlaşabilir.
5) EGZERSİZ YAPMAMA VEYA ÇOK FAZLA EGZERSİZ YAPMA
Zayıflamak için, sağlıklı ve dengeli bir beslenme programı ile yağ oranınızı düşürürken, egzersiz ile kas kazanmak son derece önemli. Zayıflamak için çabalarınız sonucunda vücut katabolik bir sürece giriyor. Yağdan kaybederken, kaçınılmaz olarak bazı kas kütlelerinizi de kaybediyorsunuz, ancak bu miktar birkaç faktöre bağlıdır.&nbsp;
Zayıflamak için aldığınız enerjiyi kısıtlarken hiç egzersiz yapmazsanız, daha fazla kas kütlesini kaybedersiniz ve metabolizma hızınız yavaşlar. Egzersiz yapmak kaybettiğiniz yağsız kütle miktarını en aza indirmeye yardımcı olur, yağ kaybını arttırır ve metabolizmanızın yavaşlamasını önler.
Ancak zayıflamak için aşırı egzersiz yapmak da bazı sorunlara neden olabilir. Araştırmalar, uzun vadede çoğu insan için aşırı egzersizin sürdürülemez olduğunu ve metabolik strese neden olabileceğini göstermektedir. Zayıflamak için vücudumuzu aşırı egzersiz yaparak daha fazla kalori yakmaya zorlamak ne etkili ne de sağlıklıdır.
Zayıflamak için en doğru yöntemi uygulamak, doğru bir egzersiz ve tamamen size özel antrenman programıyla kalıcı sonuçlar almak için siz de hemen Bewell'i indirip Premium'a geçin!

Zayıflamak İçin Neler Yapılmalı? Zayıflamak İçin Yapılan Hatalar

Zayıflamak İçin Yapılan 5 Hata

Tıkınırcasına yeme bozukluğu, bireyin aynı zaman dilimi içerisinde tüketebileceğinden çok daha fazla yiyeceği tükettiği, yeme davranışı üzerinde kontrolünün olmadığı ve yeme ataklarının sıkça tekrarlandığı bir yeme bozukluğu türüdür. Blumia nervozadan farklı olarak tıkınırcasına yeme bozukluğu döngüsünde fazla kalori alımını telafi edecek davranışlar (kusma, laksatif kullanımı, aşırı egzersiz... vb.) sergilenmemektedir.
Tıkınırcasına yeme bozukluğu olan bireylerin herhangi bir yeme bozukluğu olmayan bireylere kıyasla tip 2 diyabet, hipertansiyon ve metabolik sendrom geliştirme riski çok daha fazladır. Bunun yanında %80 oranında yaşamlarının bir bölümünde anksiyete, madde kullanımı, duygu durum bozukluğu... vb. psikiyatrik tanılara sahip olmaktadırlar. Telafi edici davranışlarının bulunmaması sebebi ile de obezite vb. fiziksel komplikasyonlar da tıkınırcasına yeme bozukluğu ile birlikte görülmektedir.
<h2>Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu Görülme Sıklığı</h2>
Tıkınırcasına yeme bozukluğu yetişkinlerde en sık görülen yeme bozukluğu türüdür. Tıkınırcasına yeme bozukluğu görülme sıklığı ortalama %3 oranındadır. Toplum temelli yürütülen araştırmalarda tıkınırcasına yeme bozukluğu başlangıcının yirmili yaşların başına denk geldiği ve kadınların tıkınırcasına yeme bozukluğu geliştirme olasılığının erkeklere göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Tıkınırcasına yeme bozukluğu daha çok kadınlarda görülse bile yeme bozuklukları arasında erkeklerde görülme sıklığının en fazla olduğu yeme bozukluğudur.
Obezite teşhisi almış bireylerde tıkınırcasına yeme bozukluğu görülme sıklığı ortalama %8 iken kilo vermek için hastaneye başvuranlarda görülme sıklığı %25-30'dur. Ayrıca bariatrik cerrahi hastalarının da yarısı tıkınırcasına yeme bozukluğu tanısına sahiptir.
<h2>Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu Nedenleri</h2>
Tıkınırcasına yeme bozukluğu nedenleri tam olarak belirli değildir. Yapılan gen araştırmalarından elde edilen veriler tıkınırcasına yeme bozukluğu tanısı almış bireylerin birinci derece akrabalarının da tanı alma olasılığının yüksek olduğunu göstermektedir. Bunun yanında beynin ödül/haz merkezi olan dopamin bölgesinde meydana gelen farklılaşmanın da tıkınırcasına yeme bozukluğu ataklarını arttırdığı düşünülmektedir.&nbsp;
Psikolojik açıdan bakıldığında tıkınırcasına yeme bozukluğu ataklarında yeme davranışı bedeni kontrol altında tutmanın en ilkel yoludur. Tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişiler vücut görünümlerine ve kilolarına fazlaca önem verir ve katı bir şekilde kontrol altında tutulması gerektiğini düşünürler. Anoreksiya nervoza ile benzerlik gösterdiği kısım her iki bozuklukta da beden algısında bozulma olması ve özellikle ergenlik döneminde bedenin kabulü ile ilgili yaşanan çatışmalardır.
Tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişilerin dürtüsel ve bağımlı kişilik özellikleri sergilediği görülmektedir. Araştırmalar, özellikle çocukluk çağı ve aile bireylerinde görülen obezitenin, beden görünümüne dair olumsuz değerlendirmelere maruz kalmanın, depresyonun ve özgüven eksikliğinin tıkınırcasına yeme bozukluğu için risk faktörleri olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca erken dönemde bireyin yaşadığı travmatik yaşantılar da kendisine dair olumsuz düşünceler geliştirmesine sebep olur. Bu olumsuz düşünceler kendisini kilo, görünüm ve yeme davranışlarında gösterebilir. Özellikle duygusal sıkıntılarını bastırmak ve haz sağlamak için tıkınırcasına kontrolsüzce yemek yiyen bireyde bu davranış alışkanlık haline gelir ve tıkınırcasına yeme bozukluğu oluşur.&nbsp;
<h2>Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu Belirtileri</h2>
<ul>
<li>Ortalama 2 saat içerisinde çoğu kişinin yiyebileceğinden çok daha fazla besin tüketmek</li>
<li>3 ay içerisinde haftada minimum 1 kez yeme atağı</li>
<li>Hiçbir şeyin kendisini yemekten alıkoyamayacağı hissi</li>
<li>Yemeyi durduran sınırın bir süreliğine kaybolması</li>
<li>Olağandan hızlı, rahatsızlık verecek düzeyde ve genelde acıkmadan yeme</li>
<li>Tıkınırcasına yeme ataklarından sonra herhangi telafi davranışında bulunmama</li>
<li>Ne kadar yediğinden utanıldığı için gizli yemek yeme</li>
<li>Beden görünümünden hoşlanmama ve iğrenme</li>
<li>Başarısız diyet girişimleri</li>
<li>Depresyon, alkol/madde bağımlılığı, kişilik bozuklukları</li>
<li>Tip 2 diyabet, obezite, hipertansiyon</li>
</ul>
<h2>Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu Tedavisi</h2>
Tıkınırcasına yeme bozukluğu tedavisinin ana hedefi yeme ataklarının ortadan kalkması ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasıdır. Bununla birlikte ideal kiloya ulaşma, obeziteye bağlı komplikasyonlarla ruhsal bozuklukların da tedavisi ana hedefler arasındadır. Tıkınırcasına yeme bozukluğu tedavi planlaması içerisinde farmakolojik destek (ilaç tedavisi), psikoterapi ve gerekli durumlarda bariatrik cerrahi bulunabilir.&nbsp;
Tıkınırcasına yeme bozukluğu tedavisinde sıklıkla Bilişsel Davranışcı Terapi yöntemleri kullanılmaktadır. Bunun yanında tedavi sürecine mutlaka bireyin yakınlarının da dahil olması gereklidir. Yeme ataklarının altında yatan psikolojik temelleri çözümlemek ve eşlik eden başka psikiyatrik sorunlar var ise bunların tedavisi için farklı terapi ekolleri birleştirilerek kullanılabilir.
Terapi sürecinin ardından bir beslenme uzmanı desteği ile sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanma ve ideal kiloya ulaşma süreci ile tedavi devam etmelidir.
<a href="https://www.bewelll.com/blog/yeme-bozuklugu" target="_self">Yeme bozukluklarına</a> genel bakış ile birlikte <a href="https://www.bewelll.com/blog/anoreksiya-nervoza" target="_self">anoreksiya nervoza</a> ve <a href="https://www.bewelll.com/blog/blumia-nervoza" target="_self">blumia nervoza</a> hastalıklarına da yakından bakmak için yazılarımıza göz atabilirsiniz.

Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu Nedenleri Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu Belirtileri Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu Tedavisi

Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu Nedir?

Egzersiz yaparken motivasyonun önemi unutulmamalıdır. Gerçekten de isteksizlik sık sık egzersiz yapmamaya, egzersizi ortasında bırakmaya veya her şeyinizi ortaya koymamanıza yol açabilir. Egzersiz motivasyonunun önemi hakkında aslında çok az şey biliyoruz. Motivasyon kelimesinin kökeni Latince’de “motivus” kelimesinden gelir. Bu kelime aslında ‘akım’ anlamına gelir. Ayrıca motivasyon, hedeflerimizi ulaşma, ihtiyaçlarımızı karşılama ve keyifli hisler deneyimleme biçimimizi etkiler.&nbsp;
Egzersiz yapmayı, kilo vermek, kendini daha iyi hissetmek ya da kas kazanmak gibi pek çok sebeple istiyor olabiliriz. Bu sebeplerin tümü bizi egzersiz yapmaya iten güdülerdir. Sonuçları hissetmeye ve görmeye başladığımızda, bu, devam etmemize yardımcı olur. Bazen yeni bir egzersiz yapmaya başladığımızda, önceleri bundan zevk almaya eğilimli oluruz. Spor kıyafetleri, özel dersler ve spor salonu üyelikleri alırız. Ancak bir süre sonra vazgeçer ve bunları bir kenara atarız.&nbsp;
Motivasyon eksikliği iki şeye yol açabilir: başarısızlık veya mecburiyet hissi. Egzersiz yaparken motivasyonun ne kadar önemli olduğundan pek bahsedilmez ama egzersiz motivasyonu, kişinin performansını etkiler. Bir kişinin kendini egzersiz yapmaya mecbur hissetmesi ise motive edici değildir. Hatta bu, motivasyon kaybettiren bir yöntemdir. Tek yaptığı şey, kişiyi yapmak istemediği bir şeyi yapmak üzere kapana kısılmış gibi hissettirmesidir.&nbsp;
<h2>İşte size egzersiz motivasyonunuzu kaybetmemek için seçenekler</h2>

1. Hatırlayın: Neyi başarmak istiyorsunuz?
Hedefinizi gün ve gün kendinize hatırlatın. Neyi başarmak istiyordunuz bu yola neden çıktınız ve neden başarmalısınız. Unutmamanız için kendinize hatırlatmak tekrar egzersiz motivasyonunuzu canlandırmaya yardımcı olabilir.

2. Günlük hayatınıza egzersizle ilişkili şeyleri dahil edin.
Örneğin hafta sonu planı yapacaksanız egzersiz yapılan bir etkinliğe katılabilir, arkadaşlarınızla trekkinge çıkabilir veya yüzmek için bir sahile gidebilirsiniz. Keyif alacağınız egzersizle günlük hayatınızı birleştirin bu egzersiz motivasyonunuzun artmasına yardımcı olabilir.

3. Gerçekten sevdiğiniz ve keyif aldığınız egzersizleri yapın.
İhtiyacınız olan egzersiz programını tamamen bırakın demiyoruz ama bu programa sevdiğiniz türleri de ekleyebilirsiniz. Örneğin pazartesi ve çarşamba egzersiz programınızı, perşembe ve cuma ise sevdiğiniz bir spor türünü uygulayabilirsiniz. Bisiklet sürmek, dans etmek, kick box herhangi bir sevdiğiniz türü mutlaka programınıza dahil edin.

4. Birlikte egzersiz yapabileceğiniz arkadaşlar edinin.
Birlikte egzersiz yapabileceğiniz arkadaşlar edinmek egzersiz motivasyonunu canlı tutmak için en etkili yöntem. Böylece egzersiz yaparken yalnız kalmaz aynı zamanda birileriyle birlikte sosyalleşerek egzersiz yapmış olursunuz. Hatta birlikte eşli ya da takımlı egzersizler bile deneyebilirsiniz&nbsp;

5. Egzersiz esnasında kullanabileceğiniz yeni kıyafetler alın.
En çok bilinen ve en eski egzersiz motivasyonu arttırma yöntemlerinden biri yeni kıyafetler almak. İster henüz içine giremeyeceğiniz küçük kıyafetler alın isterseniz de egzersiz yaparken kendinizi daha iyi hissettirecek sevdiğiniz tarda kıyafetler. Her yöntem işe yarayacaktır eğer alışveriş yapmayı seviyorsanız bu egzersiz motivasyonunu arttırma yöntemi tam size göre.

6. Egzersizde kullanacağınız ve öğrenebileceğiniz yeni ekipmanlar edinin.
Egzersizde ekipman kullanmak hem daha hızlı ilerlemenize yardımcı olabilir hem de egzersizinizin rutine girmesini engeller. Yeni ekipmanlar edinerek onları deneme ve öğrenme süreci ise egzersiz motivasyonunu arttırmanıza yardımcı olabilir.&nbsp;

7. Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın, kendiniz için yapın, kendiniz için başarın.
Egzersiz motivasyonunuzu kendiniz için canlı tutun, başkaları size bunu yapmanızı söylediği için yapıyorsanız bu motivasyona tutunmak etkili olamayabilir.&nbsp;

8. Hedefleriniz net olsun.
Hedefleriniz açık ve net olsun. Egzersiz motivasyonunuzu canlı tutmak için ne istediğinizi iyi bilmelisiniz. Böylece hedefinize yaklaşmakta çok daha kolay olacaktır.

9. Rutininizi kırın ve farklı egzersiz türleri deneyin.
Örneğin belki dans etmek ya da koşmak size daha iyi gelecek denemeden bilemezsin. Farklı egzersiz türlerini deneyin ve beğendiklerini rutininize ekleyin. Bisiklet sürmek için bir bisiklet kiralayabilirsiniz veya koşmak için hiçbir şeye ihtiyacınız yok. Farklı türler denemek için harekete geçmeniz yeterli çok fazla seçeneğiniz var ve hepsi egzersiz motivasyonunuzu arttırmak için uygun.

10. Egzersiz motivasyonunuzu kendinize hatırlatın. 
&nbsp;……… için egzersiz yapıyorum. Sizin için bu boşluğa ne geliyor bunu yaz ve gün içinde sık sık bunu kendinize hatırlatın. Örneğin; Daha sağlıklı olmak için egzersiz yapıyorum diyebilirsiniz.

Egzersiz motivasyonunuzu kaybetmek egzersiz yapmayı tamamen bırakmak için etkili bir sebeptir. Sonuçta her zaman devam etmenizi sağlayacak yollar aramalısınız. Başlangıçta sizi motive eden sebep bir süre geçtikten sonra aynı kalmayabilir. Bu yüzden bu egzersiz motivasyonunuzu her zaman yenilemek ve taze tutmak çok önemlidir.&nbsp;
Biz Bewell olarak hedefinize giden yolda egzersiz motivasyonunun önemini biliyor ve motivasyon destekli programlarımız ile her zaman motivasyonunuzu canlı tutuyoruz.

Egzersiz motivasyonu nasıl sağlanır? Egzersiz motivasyonu nedir? Egzersizde motivasyon önemli midir?  Egzersiz motivasyonum düştü ne yapmalıyım?

Egzersiz Motivasyonu Nasıl Sağlanır?

Her gün binlerce kişi sağlıklı diyet listesi nasıl olmalı diye internet üzerinden arama yapıyor. Sağlıklı diyet listesi kilo vermek için en sık tercih edilen yöntem.&nbsp;
Peki sağlıklı diyet listesi nasıl hazırlanır, nasıl uygulanır biraz bundan bahsedelim.&nbsp;
<h2>Sağlıklı Diyet Listesi Nedir?</h2>
Sağlıklı diyet listesi, her besin grubundan dengeli ve yeterli miktarda besinler içeren, kişiye ve özel durumlarına uygun beslenme programıdır. Sağlıklı diyet listesinde amaç kişinin hedefine doğru beslenerek ulaşmasını sağlamaktır.&nbsp;
<h2>Sağlıklı Diyet Listesi Nasıl Olmalı?</h2>
1.	Sağlıklı diyet listesi ilk olarak size özel olmalıdır. Size özel olmayan bir plan çoğu zaman sağlığınız için faydalı olmaz ve hedefinize ulaşmanıza engel olur.&nbsp;
2.	Sağlıklı diyet listesi sürdürülebilir olmalı. Sürdüremediğiniz hiçbir plan kalıcı sonuçlar getirmez, bu yüzden 1 haftada 5 kilo verdiren diyetlere odaklanmak yerine “ bu diyet benim için sürdürülebilir mi?” diye düşünmenizi tavsiye ederiz.&nbsp;
3.	Sağlıklı diyet listesi her besin grubunu içermelidir. Detoks veya şok diyet adıyla pazarlanan, yalnızca tek bir besin grubunu içeren diyetler (örn: kabak diyeti) yetersiz besin alımına sebep olacağından ve sürdürülemeyeceğinden hedefinizden sizi uzaklaştırır.&nbsp;
4.	Sağlıklı diyet listesi gerçekçi olmalıdır. Hayat tarzınıza hiç uymayan, sadece kilo vermek/kilo almak gibi hedefinize anlık olarak hitap eden gerçekçi olmayan diyetler motivasyonunuzu düşürecektir.&nbsp;
<h2>Bewell’de Sağlıklı Diyet Listesi Nasıl Planlanır? </h2>
1.	Bewell’de ilk olarak mobil uygulamamızı indirdikten sonra sizi daha iyi tanımak adına;
-	Rahatsızlıklar
-	Özel durum ve intoleranslar
-	Süre tercihleri
-	Bütçe tercihleri
-	Öğün sıklığı tercihleri gibi detaylı bilgileriniz alınır. Tamamen size özel bir planlama yapılır.
2.	Verdiğiniz bilgiler ışığında sağlıklı diyet listesi diyetisyenimizin kontrolünde planlanır ve size yine uygulamamız üzerinden gönderilir.&nbsp;
3.	Sağlıklı diyet listesi haftalık olarak değişmekle birlikte keyifli ve pratik tarifler içerir. Böylelikle hem kendiniz hem de sevdikleriniz için lezzetli tarifler keşfetme imkanınız olur, diyetiniz keyifli hale gelir.

Tüm bunlara ek olarak Bewell uygulamamızda yer alan öğün günlüğüne öğünlerinizi kaydedebilir ve diyetisyenimizin haftalık değerlendirmesini alabilirsiniz. Aynı zamanda Bewell’de sağlıklı diyet listesine ek olarak, diyet yaparken zorlandığınız konulara özel hazırladığımız çözüm içerikleri ile diyet sürecinizde sizi engelleyen durumları çözebiliriz.&nbsp;

<h2>Bewell Sağlıklı Diyet Listesine Nasıl Ulaşabilirsiniz? </h2>
1.	İlk olarak aşağıda yer alan uygulamayı indir butonundan mobil uygulamamızı indirin.
2.	Uygulamaya giriş yapın ve yönlendirmeleri takip edin.&nbsp;
3.	Premium butonuna basarak, yıllık, 6 aylık ve aylık paketlerden size uygun olan paketi seçerek Premium üye olun.
4.	Sağlıklı diyet listesinin planlanması için gereken beslenme anketlerini doldurun ve diyet listenizin hazırlanmasını bekleyin.&nbsp;

İşte bu kadar basit 😊&nbsp;
Diyete ek olarak psikolog desteği ve egzersiz programları ile daha kalıcı sonuçlar elde etmek için siz de hemen Bewell’i indirin ve Premium'a geçerek yıllık, 6 aylık veya aylık üyeliklerden size uygun olanı ile hemen başlayın! 😊
Şimdiye kadar binlerce üyemizle kazandığımız tecrübelere dayanarak kalıcı sonuçlar için sürenin minimum 6 ay olmasını tavsiye ederiz 😉

Sağlıklı Diyet Listesi Nasıl Olur? Sağlıklı Diyet Listesi Nasıl Hazırlanır?

Sağlıklı Diyet Listesi Nasıl Olmalıdır?

Önceki psikoloji konulu blog yazımızda <a href="https://www.bewelll.com/blog/yeme-bozuklugu" target="_self">yeme bozukluklarına</a> genel olarak giriş yapmıştık.. Önümüzdeki psikoloji bloglarımızda sırasıyla herbir yeme bozukluğu hakkında sizleri bilgilendirmek istiyoruz. Bu nedenle bu yazımızın konusu günlük yaşamda karşımıza sıkça çıkan bozukluklardan biri olan anoreksiya nervoza.
Anoreksiya nervoza anormal vücut ağırlığı düşüklüğü, kilo almaktan duyulan şiddetli korku ve bozuk bir beden-şekil algısı ile karakterize edilmiş; temelinde yalnızca yeme davranışı sorunu ve yeme bozukluğu değil aynı zamanda psikolojik yönünün kuvvetli olduğu bir bozukluktur. Anoreksiya nervoza kendisini en yoğun şekilde bireyin beden görünümünü ve kilosunu aşırı derecede kontrol etme çabası ile göstermektedir. Anoreksiya nervoza bozukluğu yaşayan kişiler kilo almaktan şiddetli derecede korktukları için kiloyu kontrol altına almak adına yedikleri yiyecek miktarında aşırı kısıtlama yaparlar. Aldıkları kaloriyi telafi etmek ve daha fazla kilo vermek için aşırı egzersiz yapmak, kendini kusturmak, müsil vb. kullanmak, besinlerin kilo aldırıcı etkisini azaltmak için laksatif ve diüretik ilaç kullanmak da anoreksiya nervoza mağduru bireylerin sıkça baş vurduğu yöntemlerdir.
Aşırı kilo kaybı ile karakterize edilmiş olan anoreksiya nervoza her yaştan ve her cinsiyetten bireyde görülebilir. Ancak, anoreksiya nervoza sıklıkla adolesan kadın grubunda görülmektedir (12-20 yaş).
Anoreksiya nervoza mağduru bireyler sahip oldukları vücut ağırlığına ve besinlere karşı değişik obsesyonlar (takıntılar) geliştirirler. Örneğin; özellikle karbonhidratı tamamen beslenmelerinden çıkarırlar, yemek yememek için yemek zamanında ortadan kaybolurlar, sürekli sağlıklı yemek tarifleri toplarlar, başkaları için bolca yemek hazırlarlar ama kendileri yemezler, sırf yemek yeneceği için sosyal ortamlardan kendilerini izole ederler. Bunun yanında anoreksiya nervoza tanısı almış kişiler ciddi oranda kilo kaybına rağmen asla yeterince zayıf olduklarına ikna olmaz, sürekli tartılır ve kilo konusunda kronik bir endişeye sahiptirler.
<h2>Anoreksiya Nervoza Nedenleri?</h2>
Anoreksiyo nervoza nedenleri henüz tam olarak bilinmemektedir. Diğer bozukluklarda olduğu gibi anoreksiya nervoza da biyolojik, sosyolojik ve psikolojik etkenleri bünyesinde birarada barındırmaktadır.&nbsp;
Araştırmalar bazı bireylerin anoreksiya nervoza geliştirmeye genetik olarak daha yatkın olduğundan bahsederken aynı zamanda farklı araştırmalar da çocukluk çağı cinsel istismar, mükemmeliyetçilik, utangaçlık, depresif duygu durum, boyun eğen kişilik yapısı ve obsesif kompulsif kişilik gibi psikolojik etkenlerin de öncü tetikleyiciler olduğundan bahsetmektedir.Genetik ve psikolojik tetikleyicilerin yanı sıra televizyon dünyasında zayıflığın popüler olması ve kabul görmesi, şişmanlığın arzu edilmemek olduğuna dair dayatılan beden algısı da anoreksiya nervoza için çevresel tetikleyicilerdir.
Anoreksiya nervoza geliştiren bireyler genellikle hayatlarındaki birtakım başka duygusal sorunları kontrol altında tutmak ve bu sorunlarla başa çıkabilmek için sağlıksız bir biçimde kontrolü bedenlerine yöneltirler. Bu kişiler aynı zamanda zayıflığı öz değer olarak algılarlar.
<h2>Anoreksiya Nervoza Tanısı Nasıl Konur?</h2>
Ciddi boyutta kilo kaybı anoreksiya nervoza için öncü semptom olduğu için öncelikle bu kilo kaybına sebep olabilecek başka bir fiziksel hastalığın olup olmadığı kontrol edilmelidir. Soğuğa karşı hassasiyet, düşük tansiyon, sindirim sorunları, nabız düşüklüğü, saç dökülmesi, tırnak kırılması, mide sorunları, kusmaya bağlı olarak gelişen potasyum eksikliği, kalpte ritm bozuklukları, yetersiz beslenmeden dolayı hormonal bozukluklar, adet düzensizlikleri, kemik yoğunluğunda azalma gibi anoreksiya nervoza kaynaklı semptomların arıca tetkik edilmesi gereklidir.&nbsp;
Fiziksel muayenenin yanında anoreksiya nervoza mağduru kişinin düşünce yapısını, duygularını, bedenine ve besinlere karşı algısını ve geliştirdiği obsesyonları anlamak adına mutlaka bir ruh sağlığı uzmanı tarafından da muayene edilmesi gereklidir.
<h2>Anoreksiya Nervoza Tedavisi</h2>
Bireyin yaşı, cinsiyeti, tıbbi geçmişi, bireyde görülen semptomlar, psikolojik alt yapı ve öyküsü uygulanacak olan anoreksiya nervoza tedavisinin farklılaşmasına sebep olmaktadır. Öncelikli olarak genel tıbbi durumun hayati tehlikeye girmemesi için mutlaka fiziksel semptomların tedavi süreci ile başlanmalıdır.
Anoreksiya nervoza tedavi ekibinde genellikle birden fazla uzman yer almaktadır. Genel tıbbi durumun tedavisinde iç hastalıkları uzmanı ve kardiyoloji uzmanı birlikte çalışma yürütmektedir. Bunun yanında hastanın ideal vücut ağırlığına ulaşabilmesi ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmesi için mutlaka diyetisyen desteği gerekmektedir.&nbsp;
Tedavinin psikolojik destek kısmı oldukça büyük öneme sahiptir. Psikiyatri muayeneleri ve yapılan psikoterapi ile anoreksiya nervoza mağduru kişiler sahip oldukları duygusal ve düşünsel sorunları anlama ve bunlarla etkili başa çıkma yöntemleri öğrenme fırsatı yakalarlar. Ayrıca yeni beslenme alışkanlıkları beraberinde yeni bir yaşam düzeni getireceği için bireyin değişen bu yaşam düzenine adaptasyon süreci için de psikolojik destek çok önemlidir.&nbsp;
Anoreksiya nervoza tedavizi zorluklarla dolu uzun bir süreçtir. Gerek birey gerek ailesi zaman zaman tedavinin başarılı olacağına dair ümitsizliğe kapılabilirler. Bu oldukça doğaldır ancak tedavinin uzun soluklu olduğunu baştan kabul etmek ve sabır göstererek tedaviden kopmamak tedavinin kilit noktasıdır. Gerekli noktalarda bireyin yakınlarının terapi sürecine dahil olması, bireyi ideal kilosu ve yeni yaşam düzenine ikna aşamasında hayati öneme sahiptir.&nbsp;
Bununla birlikte, anoreksiya nervoza tedavisini tamamlamış olan kişilerde hayatın farklı dönemlerinde stresin ve diğer yaşamsal tetikleyicilerin de etkisiyle bazı nüksler yaşanabilir. Bu tür yaşamsal gerilim dönemlerinde terapinin sürdürülmesi ve periyodik olarak kontrol randevuları önemlidir.&nbsp;

Anoreksiya Nervoza Tedavisi Anoreksiya Nervoza Nedenleri Anoreksiya Nervoza Tanı Kriterleri Anoreksiya Hastalığı

Anoreksiya Nervoza Nedir?

Kilo vermek veya kilo almak vücudumuzun doğal bir döngüsüdür. Buna rağmen ülkemizdeki büyük problemlerden biri obezitedir. Kilo problemlerinin yoğun olduğu ülkemizde bu konuda aynı yoğunlukta bilgi kirliliği sorunu var ve kilo verme yöntemleri en merak edilen konular arasında. Kilo verme yöntemleri arasında, kilo vermek isteyen kişilerin sağlığını tehdit eden işe yaramaz;
<ul>
<li>Kilo verdiren çaylar,&nbsp;</li>
<li>Haplar,&nbsp;</li>
<li>Sağlıksız diyet listeleri, tamamen içi boş kilo verme yöntemleridir.</li>
</ul>
Kilo vermek için önce istek, karar lazım. Sonrasında ise kilo verme yöntemlerinden doğru olanı seçip işin profesyonellerinden yardım almak gerekir. Bugün sizler için kalıcı kilo verme yöntemlerini mercek altına aldık.&nbsp;
<h2>Kilo Verme Yöntemleri Nelerdir?</h2>
1.	Kilo vermekle ilgili bilinçlenmelisiniz
Kilo verme yöntemlerinden ilki farkındalık. Sürekli artan ve bedeninize yük haline gelen sağlıksız bir kiloyu ömür boyu kiloların artacağını bilerek taşımak istemezsiniz. Öncelikle sağlıklı bir kiloda olmalıyım düşüncesine sahip olmalı, bakış açınızı zenginleştirmelisiniz.&nbsp;
2.	Sürekli kilo almanızın nedenlerini sorgulayın
Kilo verme yöntemlerinden bir diğeri kilo probleminin kaynağını çözmektir. Kilo vermenizi ya da kilo verme çabalarınızı engelleyen şeyler nelerdir? Yeme bozukluğu, duygusal açlık gibi sorunlar ne kadar uğraşırsanız uğraşın kilo vermenizi önler. Popüler kilo verme yöntemlerini deneseniz de başarılı olmuyorsa sebebi tam olarak asıl nedene odaklanmıyor olmanızdır.&nbsp;
3.	Sürdürülebilir beslenme programına sahip olun
Kilo verme yöntemlerinden belki de en önemlisi size özel hazırlanmış ve sürdürebileceğiniz beslenme programlarıyla gerçekleşir. Kilo verme yöntemleri denince akla ilk diyet gelse de eğer o diyet sürdüremeyeceğini bir diyet ise ne yazık ki kalıcı bir çözüm olmayacaktır.&nbsp;
Kilo verme yöntemlerinden sürdürülebilir bir diyet programını seçmek amacıyla uzman desteği almanın en güzel yönü uzun vadede sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmaktır, çünkü diyet bittikten sonra tekrar kilo almanın sebebi yanlış beslenmedir. Doğru ya da faydalı sandığınız birçok şeyin aslında ne kadar gereksiz olduğunu, size gereksiz kilo yüklemesi yaptığını bu süreçte daha iyi anlayabilirsiniz.&nbsp;
4.	Egzersiz yapın
Kilo verme yöntemlerinden bir diğer önemlisi egzersiz yapmaktır. Eğer tek başına beslenmeye dikkat ediyor ve egzersizi atlıyorsanız süreci eksiz yönettiğinizi söylemek isteriz. Zayıflarken bir yandan da sıkılaşmak, kaslarınızı geliştirmek ve fiziksel zindelik kazanmak için egzersizlere de ihtiyacınız var. Kilo verme yöntemlerinden özellikle egzersiz ve beslenme programı ikilisini ayrı ayrı düşünmeyin deriz 😊
Egzersiz yapmak için saatler harcamanız gerektiğini veya illa bir spor salonuna gitmenin şart olduğunu düşünmeyin. Yapacağınız yalnızca 10 dakikalık egzersizler düzenli uygulamada şaşıracağınız kadar güzel sonuçlar verebilir 😊
<h2>Bewell ile En Etkili Kilo Verme Yöntemleri</h2>
Kilo verme yöntemlerinden şimdiye kadar birçok yöntem denemiş olabilirsiniz. Ancak kilo vermek için çok uzaklaşmanıza gerek yok. Evinizde yapabileceğiniz fitness programı, evinizden ulaşabileceğiniz online ve size özel diyet listesi ile tüm kilo verme yöntemlerini bir araya getirdik.&nbsp;&nbsp;
Kaliteli, kalıcı, sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmak, ideal kilonuza ulaşmak ve bu kiloyu koruyabilmek için sizler de <a href="https://www.bewelll.com/#download" target="_blank">Bewell’i indirip </a> kilo verme yöntemlerinin hepsini doğru bir şekilde bir arada bulabilirsiniz.&nbsp;

Kilo Verme Taktikleri Nelerdir? En İyi Zayıflama Yöntemleri Nelerdir?

Kilo Verme Yöntemleri Nelerdir?

Kardiyovasküler kelimesinin kısaltılmış hali olarak ifade edilen bu egzersiz tipi cardio kalp damar ve akciğerleri yoğun olarak çalıştıran yani kardiyovasküler kapasitemizi güçlendiren egzersizler grubu olarak tanımlayabiliriz.
Kardiyovaskuler sistemimizin temel görevi başta oksijen olmak üzere dokuların ihtiyacı olan maddeleri o dokulara ulaştırmak, dokularda oluşan başta karbondioksit olmak üzere atık maddeleri ise o dokudan uzaklaştırmaktır. Kardiyovaskuler sistemimizin egzersiz sırasında temel görevi kas dokusunun artan oksijen ihtiyacının karşılanmasına yönelik çalışmak, yani, kas dokusuna gerçekleşen kan akımını artırmaktır. Bu amaçla kardiyovaskuler sistemde egzersiz sırasında egzersize uyum sağlamak amacıyla anlık değişiklikler olur. Bu anlık değişiklikler kardiyovaskuler sistemimiz için yorucudur ve uzun süreli egzersizlerde, uzun süre boyunca bu değişiklikler sürdürülemez. Cardio yapmayı alışkanlık haline getirirsek, bu anlık değişiklikleri daha çabuk ve vücudumuzu yormadan yapabilmek üzere uyumsal değişiklikler gerçekleşir.&nbsp;
Cardio egzersizinin başlamasıyla birlikte vücudumuzda şu değişiklikler olur:&nbsp;
<ol>
<li>&nbsp;Egzersizin başında, hatta daha başlamadan hemen önce, adrenalin ve noradrenalin salgısı artar.</li>
<li>&nbsp;Stres azalır</li>
<li>Oksijen kullanımı artar.&nbsp;</li>
<li>&nbsp;Karbondioksit üretimi artar.&nbsp;</li>
<li>Kan pH’sı artar.&nbsp;</li>
<li>Vücuttaki enerji depoları, özellikle, glikojen depoları hızla azalır.&nbsp;</li>
</ol>
Vücudumuzda ki bu değişiklikler sonucunda:&nbsp;
Aktif olarak çalışmış kaslarda metabolik gereksinim artar ve bunu karşılamak için daha fazla kan akımına ihtiyaç duyarlar, kaslarımızın enerji kullanmasıyla ısı ortaya çıkar ve vücut bu ısıyı dışarıya atmak zorundadır, beyin ve kalbimize kan akımı artar. Ve vücudumuzda cardio egzersizi sırasında olan tüm bu değişikliklere göre kardiyovasküler sistemiz vücudumuzda ayarlama yapmak zorundadır.&nbsp;
Sık kullanılan iki temel cardio antrenmanı var. Bunlar: hafif tempo düzeyli cardio (LISS) ve yüksek tempo aralıklı cardio (HIIT).&nbsp;
HIIT Cardio
Yüksek tempo aralıklı cardio (HIIT) yüksek ve düşük tempolu aktivitelerin aralıklı olarak yapılmasıdır. Örneğin 30 saniye hızlı yüzmenin ardından 60 saniye hafif tempo yüzme, ardından tekrar hızlı şeklinde devam eder ve toplam maksimum 20-25 dakika sürer. Bu cardio antrenmanında kalp ritmi, maksimum kalp atışının yaklaşık %85’i civarındadır.
Birçok spor müsabakasında aslında HIIT çalışmalarına benzer enerji sistemini çalışıyoruz. Örneğin tekvando yapan biri ya da yoğun bir rakip takım atağına karşı savunmada mücadele eden bir futbolcu, sürekli olarak biraz daha yoğun tempo ve ardından daha hafif şekilde nabzını zorlar.
HIIT çalışmalarına en benzer salon aktivitesi ve ağırlık sporu aslında Crossfit‘dir. Burada da yüksek yoğunluklu egzersizler belli bir süre yapılarak, ardından kısa süreli dinlenilir. Ancak toplam antrenman süresi klasik ağırlık çalışmaya göre çok daha kısadır.

LISS Cardio
Hafif tempo düzeyli cardio (LISS) ise maksimum kalp atışının yaklaşık %65’i gibi bir tempoda, tempoyu sabit tutarak devam eden ve toplamda 45 – 60 dakika süren antrenman biçimidir. Buradaki tempo, çalışırken aynı anda konuşabileceğiniz bir tempodur. Buna örnek olarak tempolu koşuları, bisikleti verebiliriz.
Arkadaşınızla hafif tempolu bir yürüyüşe çıktınız ve beraber akşam ki dizi hakkında sohbet ediyorsunuz, biraz konuşurken nefesiniz kesiliyor ama 6-7 kilometre durmadan devam ediyorsunuz. İşte bu çok iyi bir LISS cardio antrenmanına örnek olur.
Hangi cardio egzersiz çeşidi daha iyi ?
Bu cardio egzersizi yapmakta ki amacınıza göre değişmekle birlikte, en iyi antrenmanın sürdürebileceğiniz ve alışkanlık haline getirebileceğiniz antrenman çeşidi olduğunu Bewell olarak her zaman hatırlatmak isteriz.

<h2>Neden cardio egzersizi yapmalıyız?</h2>

Cardio deyince herkesin aklına zayıflamak, kilo vermek gelmektedir. Ama cardio yalnızca bir zayıflama aracı değildir. Aslında cardionun birçok tipinin, diğer egzersizlere göre kilo verme hususunda daha fazla bir üstünlüğü yoktur. Bu sebeple cardio sadece kilo vermemize yardım eder olarak tanımlanması doğru değildir. Cardio kalp, damar ve akciğer üzerinde olumlu ve geliştirici bir etkiye sahip egzersiz tipidir.
&nbsp;Cardio egzersizinin olumlu etkileri:
•	Depresyon riskini azaltır.&nbsp;
•	Uyku kalitesini arttırır.&nbsp;
•	Egzersiz sonrası toparlama süresini kısaltır.
•	Kan miktarınız artar. Böylece daha fazla oksijenlenme, daha fazla tampon iyon ile egzersize daha dayanıklı olursunuz.
•	Kalp damar hastalıkları riskiniz azalır. Hatta kardiyo damarların tıkanmasını engeller.
•	Kardiyo egzersizleri ortalama kan basıncını (tansiyon) düşürür ve yüksek tansiyona bağlı birçok hastalığın oluşmasını engeller.
•	Kemik yoğunluğunu arttırır. Bu durum özellikle menapoz sonrası kadınlarda oldukça önemli bir fayda sağlar.

Bewell uygulamamızı ücretsiz indirerek size özel hazırlanacak programlar ile her yerde uygulayabilceğiniz cardio egzersizlerine biran önce başlayabilirsiniz.&nbsp;

Cardio nedir? Cardio egzersizi nedir? Cardio nasıl yapılır? Cardio çeşitleri nelerdir?

Cardio Nedir? 

Sağlıklı fit bir yaşam için spor yapmaya karar verdiğimizde aklımızda birçok soru işareti oluyor. Bunlardan en çok konuşulan ve hakkında doğru yanlış birçok bilgi olan konu ise spor ne zaman yapılmalı konusu. Birçok yerde sporun sabah yapıldığında daha çok etkisi olduğu hakkında tartışmalar birçok yerde ise akşam yapıldığında daha verimli olduğuna dair araştırmalar var.&nbsp;
<h2>Peki, araştırmalara göre spor ne zaman yapılmalı ?</h2>
Spor sabah mı yapılmalı? 

1) Araştırmacılara spor ne zaman yapılmalı dediğimizde sabah yapılması gerekenlerin ortak fikri genelde şu konu üzerinde oluyor. Sabah sporun metabolizmayı uyandırdığı ve sabah yapılan sporun daha verimli olduğuna dair bazı çalışmalar yapılmakta özellikle öne atılan iddiaysa sabah yapılan sporun daha çok yağ yaktığı fakat bu çalışmaların hiçbirinde ciddi anlamda bunları kanıtlayacak bir sonuç özellikle daha çok yağ yakımını sağladığına dair bir sonuç bulunamamıştır.&nbsp;

2)Sabah yapılan sporun enerjimizi arttırarak güne daha iyi başlamamızı sağladığı tabi kaçınılmaz bir gerçek. Spor ne zaman yapılmalı sorusuna cevabı sabah olan araştırmacıların fikri özellikle bu maddenin faydalarından dolayı oluyor. Tabi bu da bir gerçek egzersiz yapmak günü daha iyi yönetmemizi ve günden daha çok verim almamızı da sağlayabilir böylece diğer işlere daha çok zaman ayırabilirsiniz.

3)Kalabalık şehirde yaşayanlar için özellikle havanın temiz olması temiz ve sakin sokaklarda koşuya, yürüyüşe çıkmak büyük bir dert sabah saatlerinde yapılan spor ile kalabalık bir şehirdeyseniz günün en sakin ve temiz havasını değerlendirebilirsiniz. Araştırmacılara spor ne zaman yapılmalı dediğimizde sabah tercih edenler için gerçekten güzel bir madde.

Spor akşam mı yapılmalı?

1) Yapılan bazı araştırmalara göre spor ne zaman yapılmalı sorusuna akşam diyenlerin en büyük öne sürdükleri madde bu oluyor. Akşam saatlerinde spor yapanların uyku süre ve kaliteleri sabah spor yapanlara göre daha kaliteli olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla akşam yapılan yoğun egzersizler, kişinin çok daha sağlıklı bir uyku çekmesini sağlayabilir. Sadece kasların gelişmesi ve iyileşmesi için değil, daha derin bir uyku için son derece faydalı olan akşam sporu, güne çok daha dinç ve dinlenmiş bir şekilde başlamanızı sağlayabilir.

2)Araştırmalara göre spor ne zaman yapılmalı dediğimizde tercihi akşam saatleri olanlar daha yoğun ve uzun bir şekilde spor uygulayabiliyorlar. Çünkü sabah yapılan spora kıyasla akşam yapılan sporda daha geniş bir vaktiniz olabilir. Bu da geceleri çok daha fazla kalori yakmak ve çok daha iyi egzersiz sonuçları almak demek olabilir.&nbsp;

3)Kan basıncınız sabah saatlerine göre daha düşük olabilir akşam yapılan sporun faydalarından biride daha düşük kan basıncına sahip olmanızı sağlıyor olmasıdır. Araştırmalara göre spor ne zaman yapılmalı sorusunun cevabı akşam olanlar için önemli maddeler arasında yer alıyor.

Spor ne zaman yapılmalı, hangisi daha faydalı?

Spor ne zaman yapılmalı dediğimizde eğer profesyonel bir sporcu değilseniz ve bir performans göstermeniz gereken spor yapmıyorsanız sporun ne zaman yapıldığı büyük önem taşımıyor. Asıl önemli olan sürdürülebilir bir şekilde spor yapıyor olmanız. Sporu akşam saatlerinde veya sabah saatlerinde yapabilirsiniz önemli olan devamlı ve sürekli bir şekilde yapmanız. Her gün aynı saatte ya da her gün sabah saatlerinde veya her gün akşam saatlerinde yapmalısınız diye bir şart yok. Eğer sizin için sürdürülebilir olan haftanın 2 günü sabah 2 günü akşam yapmaksa size en uygun zaman dilimi bu şekildedir demektir. Kendinizi spor yapmak için bir kalıba sokmanıza gerek yok sabah diliminde de akşam diliminde de egzersiz size çok büyük verim sağlayacaktır. Özellikle alışkanlık haline getirebildiğin zaman ne zaman yaptığınınız hiçbir önemi kalmayacaktır. Kendinizi spor yapmak için bir kalıba soktuğunuzda kendinizi şartlandırmış ve bu şarta uymadığınızda başarısız olmuş hissedersiniz bu yüzden sabah ya da akşam fark etmeksizin spor yapabilir size en uygun zaman dilimini seçebilirsiniz. Tabi ki program yapmak alışkanlık kazanmanıza daha faydalı olur haftalık programınıza bakarak bazı günler sabah bazı günler akşam hatta bazen gece yatmadan önce bile yapabilirsiniz.

Spor ne zaman yapılmalı dediğimizde Bewell olarak bizim cevabımız sürdürebileceğiniz zamanlarda yapın olacaktır. Bazen sporun sabah saatlerinde ki verimini bazen akşam saatlerinde ki verimliliğini değerlendirin kendinize şart koymayın ve sporun her saatte verimli olduğunu unutmayın. Bewell ile spor hakkında daha detaylı bilgi edinmek için uygulamamızı ücretsiz indirebilirsiniz.

Spor ne zaman yapılmalı? Ne zaman spor yapılmalı? Sabah mı spor yapılmalı? Akşam mı spor yapılmalı?

Spor Ne Zaman Yapılmalı?

Bir annenin hayatında en önemli zaman dilimlerinden biri olan emzirme döneminde annelerin kafalarında hep aynı soru işareti: “Sütüm artsın niye ne yemeliyim? Emziren anne diyet listesi nasıl olmalı?”. Bugün blog yazımızda emziren anne diyet listesinin nasıl olabileceğinden bahsedeceğiz ancak öncesinde sağlıklı bir emzirme dönemi ve bu dönemde beslenme neden önemli bundan başlayalım.
<h2>Emzirme Dönemi Neden Önemli?</h2>
Eğer tek bir mucize besin var deseler sanıyoruz bu besin anne sütü olurdu. Anne sütü içerisindeki bağışıklık bileşenleri (immünoglobulinler), vücut proteinine çok yüksek oranda dönüşen protein içeriği, bebeğin ihtiyacı ve büyüme gelişmesi için gerekli tüm bileşenleri içerir.
Aynı zamanda emzirme dönemi annenin sağlığı, ilerleyen yıllarda kalp ve diyabet rahatsızlıklarına yakalanma risklerinin de düşmesine yardımcı olur. En önemlisi annenin bebeği ile hem fizyolojik hem de duygusal olarak bağlandığı bir an olup, anneyi sakinleştirme ve rahatlama etkisi vardır.
Emzirme döneminde süt üretimi için annelerin ihtiyacı olan enerji miktarı artar bu sebeple iştah artışı çok normal bir durum olarak karşımıza çıkabilir. Emziren anne diyet listesinin bu bakış açısı ile hazırlanması son derece önemlidir.
<h2>Emziren Anne Diyet Listesi Uygulayabilir mi?</h2>
Annelerin aklındaki bir diğer soru ise " sütüm azalır mı, emziren anne diyet listesi uygulayabilir mi?" oluyor.&nbsp;
Bu dönemde detoks, şok diyet, bilinçsizce uygulanan diyet listelerini kesinlikle önermeyiz. Ancak sağlıklı bir emzirme dönemi için, sebze, meyve, protein, doğru karbonhidrat bakımından yeterli ve dengeli bir emziren anne diyet listesine en çok bu dönemde ihtiyaç vardır.
Anneler özellikle gebelik ve emzirme döneminde, bu işin uzmanı olan diyetisyenlerden destek almalı, ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan bir emziren anne diyet listesi uygulamalıdır.
<h2>Emziren Anne Diyet Listesi Nasıl Olmalı?</h2>
Bahsettiğimiz üzere emzirme sürecinde süt üretimi için annenin enerji ve besin öğeleri ihtiyacı artar. Bu durum iştah artışına sebep olabilir. Ancak dengeli ve yeterli bir emziren anne diyet listesi ile anne hem ihtiyacı olan besin öğelerini karşılar hem de gebelik sürecinde aldığı kiloları rahatlıkla emzirme süreciyle birlikte kaybedebilir.
Evet, bunun için bir şok diyete ihtiyacınız yok.&nbsp;
Emziren anne diyet listesi bir yandan kilo vermenize destek olurken bir yandan oldukça besleyici olup süt üretimine destek olabilir.&nbsp;
Emziren anne diyet listesinde hangi besinlere yer vermeliyiz gelin birlikte inceleyelim…
İlk olarak anne sütünün %88 i sudur. Eğer sağlıklı bir emzirme süreci geçirmek istiyor ve sütünüz azalmasın istiyorsanız günlük en az 2-2.5 lt su tüketimini sağlamaya gayret edin
Emziren anne diyet listesinde besin değeri açısından zengin ve sağlık faydaları yüksek besinleri tercih edin.
<h2> Emziren anne diyet listesinde olmasını önerdiğimiz besinler:</h2>
<ol>
<li>Balık, özellikle yağlı somon, sardalya gibi balıklar</li>
<li>Et, tavuk</li>
<li>Meyve ve sebzeler</li>
<li>Kuruyemişler; badem, kabak çekirdeği, ceviz, fındık</li>
<li>Faydalı yağlar; Zeytinyağı, avokado, Hindistan cevizi yağı, tam yağlı ev yoğurdu</li>
<li>Lifli besinler; yulaf, karabuğday, bulgur, kinoa, bal kabağı</li>
</ol>

Emziren anne diyet listesinde olmasını önerdiğimiz önemli besinlerden bahsettik ancak bunlarla sınırlı kalmadan beslenme rutininizi zenginleştirmek, basit karbonhidratlar ve özellikle şekerden de uzak durmanızı öneririz. Sanılanın aksine sürekli karbonhidrat veya sütlü şekerli tatlılar tüketmek anne sütünün artmasına yardımcı olmaz, annenin yetersiz beslenmesine ve doğrudan sütünün besin kalitesinin azalmasına sebep olur.
<h2>Emziren Anne Diyet Listesinde Sınırlandırılması Gereken Besinler Nelerdir?</h2>
Emzirme döneminde dikkat edilmesi gereken önemli besin ve besin bileşenleri; kafein, alkol ve gaz yapacak besinlerdir.
Anne sütünün etkilenmemesi adına annenin kesinlikle alkol tüketmesi önerilmez. Aynı zamanda fazla kafein tüketimi de bebeğin metabolizma sürecini etkileyeceği için bebekte de annede de uykusuzluğa yol açabilir. Emziren anne diyet listesine günde 2 kupa üzerinde kahve, siyah çay gibi içecekler eklenmez.
Emzirme döneminde annelerin en büyük endişelerinden biri de bebeğe ve kendisine gaz yapacak besinleri tüketmemektedir.
Emziren anne diyet listesinde sınırlandırılabilecek gaz yapıcı besinler şu şekilde sıralanabilir,
•	Çiğ soğan, sarımsak
•	Brokoli, karnabahar gibi besinler annede ve bebekte gaz problemine sebep olabilir. Aynı zamanda yemeklerin içerisine biraz kimyon ilave etmek gaz probleminin önüne geçmeye yardımcı olacaktır.
Emzirme sürecinize destek olacak emziren anne diyet listesi için hemen <a href="https://www.bewelll.com/#download" target="_self">Bewell'i indirin</a> 😊💪🏻&nbsp;

Emziren Anne Diyet Listesi Uygulayabilir mi? Emziren Anne Diyet Listesinde Neler Olmalı?

En Yeni Blog Yazıları